Günışığı Kitaplığı tarafından düzenlenen 7. Eğitimde Edebiyat Semineri, katılımcıların yoğun ilgisiyle gerçekleşti. 360 eğitimcinin katıldığı seminere, ünlü yazar Brigitte Labbé’nin konuşması damgasını vurdu.
Tüm dünyada 3 milyona, Türkiye’de 700 bine yakın satış rakamıyla fenomen haline gelen “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin yaratıcısı Brigitte Labbé’nin kapanış konuşmasının damgasını vurduğu 7. Eğitimde Edebiyat Semineri, 1 Mart Cumartesi günü Özel Şişli Terakki Ortaokulu’nun katkılarıyla gerçekleşti. Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatının uzman yayınevi Günışığı Kitaplığı’nın düzenlediği seminere öğretmen, kütüphaneci, akademisyen ve eğitim yöneticileri yoğun ilgi gösterdi.
“Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin Türkçe’ye çevrilen 25. kitabı onuruna İstanbul’da eğitimcilerle buluşan ve bir hafta boyunca da çocuklarla İstanbul’un farklı semtlerinde bir araya gelecek olan Fransız yazar Brigitte Labbé konuşmasında, “Demokrasinin en önemli koşulu uyanık vatandaşlardır” diyerek tüm dünyada demokrasinin tehdit altında olduğunu vurguladı. Labbé, çocuklara neyin iyi, neyin kötü olduğunu dikte edersek, düşünmelerine izin vermemiş olacağımızı, yani onları insanlıktan çıkaracağımızın altını çizerek, “Küçük yaştan sorgulama başlamazsa, düşünmelerine eşlik edilmezse, onları kendi ellerimizle, dışarıdan manipülasyona açık bireyler haline getiririz. Bir siyasi liderin, bir şirket patronunun ya da bir dini liderin rahatlıkla yönlendirebileceği kişilere dönüşürler” dedi.
Yazar Mine Soysal ve eğitimci Mehmet Aksoy’un, eğitimin edebiyatla temas ettiği pek çok ayrıntıyı irdeleyerek, “eğitimin edebiyat karnesi”ni değerlendirdikleri tartışmada, 100 Temel Eser ve çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatı önemli konulardan biri oldu. 10. yılına giren 100 temel eserin müfredattan çıkarılması talebini dile getiren Mine Soysal, çocuğun zamanı geldiğinde keyifle okuyacağı bir metinle çok erken yaşta karşılaşması sonucu küçücük edebiyat hevesinin de kırıldığını ifade etti. Edebiyatın amacının, çocuğu istediğimiz gibi biçimlendirmek ve metnin belli bir şeye hizmet etmesini sağlamak mı, yoksa çocuğa edebiyatı sevdirmek mi olduğu sorusundan yola çıkan Soysal ve Aksoy, çağdaş çocuk edebiyatının da klasikler kadar bilinmesi gerektiğinin altını çizdi. Sansürün gündelik yaşamlara kadar sızdığı, ebeveynlerin öğretmenleri, okulları sıkça şikâyet ettiği günümüzde, öğretmenin “yanlış yaparsam soruşturmaya uğrarım” korkusunu fazlaca hissettiğine de dikkat çekildi.
Şair, yazar, yayıncı Turgay Fişekçi konuşmasında, eğitimin bilgi vermekten çok insanların duygularının eğitilmesi olduğunu söyleyerek, “Bir yazarın yapıtı, eserleridir. Öğretmenlerin eserleri de öğrencileridir” ifadesini kullandı.
Türkçe eğitim uzmanı Doç. Dr. Nermin Yazıcı, eğitimi, bireye gelişebileceği kategorilerde incelik kazandırma sanatı olarak tanımladı. Yazıcı, soru sormanın edebiyat eğitiminin temelinde olduğunu ve çocuğun elinden edebiyatı almanın, onun hayatını çalmak olduğuna inandığını sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Bülent Yılmaz ise, konuşmasında öğrenciyi içinde bulunduğumuz karmaşık yaşama yalnızca bir kişinin hazırlamasının mümkün olmadığını, bu nedenle de eğitimcinin ve kütüphanecinin işbirliğinin eğitimde büyük farklar yaratacağının altını çizdi.
Seminerde konuşmacıların yanı sıra öğretmenler de öğrencileriyle gerçekleştirdikleri yaratıcı okuma uygulamalarını meslektaşlarıyla paylaştı.
İlerici söylemiyle katılımcılara yeni düşünceler, çağdaş yaklaşımlar ve yöntemler sunan organizasyon, 2014-2015 öğretim yılında düzenlenecek 8. seminerde, edebiyatın ve özgür düşüncenin yüceldiği günlerde buluşmak umuduyla sonlandı.