Çok eski zamanlarda bir ülkede çocuklarının olmasını umutla bekleyen, tatlı mı tatlı bir kralla sevecen mi sevecen bir kraliçe yaşarmış.
Zaman geçmiş, kara kargalar beyaza, akbabalar karaya dönmüş, kraliçe bir gün krala beklediği müjdeyi vermiş. Bir bebekleri olacakmış. Bebek doğunca tüm ülkede şenlikler, ziyafetler düzenlenmiş. Bir prensesleri olduğu için herkes çok sevinçli, çok mutluymuş. Ama prenses, pek öyle bekledikleri gibi değilmiş. Huysuz, geçimsiz, anlayışsız, bencil ve kavgacıymış. Bu çirkin prenses, üstüne üstlük bir de tembelmiş… Sarayda çalışanlara ve öğretmenlerine hayatı zindan ediyor, onlara yapmadığını bırakmıyormuş.
Çirkin prenses, böyle yaramaz olsa da annesiyle babası elbette onu çok seviyorlarmış. Ancak kral ile kraliçe, kızlarının ülkeyi yönetmek için gereken erdeme ve bilgi birikimine sahip olmadığını, ülkelerinin yönetimini kızlarına bırakamayacaklarını anlayınca kara kara düşünmeye başlamışlar…