CiciPedia

E Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

E harfi ile başlayan atasözleri ve anlamlarına dair her şeyi bu sayfada bulabilirsiniz. Atasözleri örnekleri, Türkçe atasözleri, en güzel atasözleri.

E Harfi ile Başlayan Atasözleri Örnekleri ve Anlamları

ABCDEFGHIİKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ

Ecele çare bulunmaz.

Çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu bulunur. Çaresi bulunamayan tek şey ölümdür.

Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane.

Kişi nasıl olsa ölür. Ama her ölüm bir nedene dayanır. Kimi ölümlerin nedeni olarak gösterilen şeyler ölüm sonucunu doğuracak şeyler olmaktan uzaktır. Bunlar bahanedir; asıl neden, kişinin yaşama süresinin sona ermiş olmasıdır.

Edebi edepsizden öğren.

Edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşünmekle doğru yolu bulmuş, böylece edebi edepsizden öğrenmiş olursunuz.

Eden bulur, inleyen ölür.

Bir surumun nasıl sonuç doğuracağı, işin başında belli olur: Başkasına kötülük edenin başına kötü işler gelir; inlemekten kendini alamayacak kadar ağır olan hasta ölür.

Eğilen baş kesilmez.

Kusurunu anlayıp özür dileyen ve büyüklüğünüze sığınan kişi affedilmelidir.

Eğreti ata binen tez iner.

Geçici olarak başkasının malını ve yetkisini kullanan kişi, çok geçmeden bu mal yetkiyi asıl sahibine bırakacaktır.

Eğretinin canı berk olur.

İnsanlar, başkasından geçici olarak aldıkları şeyi, kendi mallarına gösterdikleri özenle değil hor kullanırlar; eğreti mal sağlam olurmuş gibi.

Eğri otur, doğru söyle.

Sadece seni ilgilendiren konularda doğru yolda olmamana başkası karışamaz. Duruşun, oturuşun, giyinişin, özel işlerini yürütüşün beğenilmese bile bunlar senin bileceğin şeylerdi. Ama yalan söylemene göz yumulamaz. Her vakit doğru söylemeli, doğruluktan şaşmamalısın.

Eken biçen, konan göçer.

Her davranış, doğal sonucuna varır. Örneğin emek verip ekin eken ürün alır. Gezmekle olup da bir yerde konaklayan, kuşkusuz aradan başka yere gider.

Ekici ol, biçici olma.

E harfi ile başlayan atasözleri arasındadır. Anlamı: Çiftçi, işini bilir; gereğin yapar; ama istediği ürünü alabilip alamayacağını bilmez. Çünkü doğa olaylarının ekin üzerinde ne gibi etkiler yapacağı belli değildir.

Ekicinin karnını yarmışlar; kırk “bu yılcık”, kırk “bıldırcık” çıkmış.

Ekicinin bütün yaşamı, “geçen yıl şöyle olmuştu” yu düşünmek ve “bu yıl şunu bekliyorum” diye umutlanmakla geçer.

Ekmeden biçilmez.

  1. Emek harcanmadan verim alınamaz.
  2. Kendisine karşı fedakarlık yapmadığın kimseden sana karşı özveride bulunmasını bekleyemezsin.

Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver.

Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptırılmalıdır.

Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur.

Verimin bol olması, gerecin bol olmasına bağlıdır.

Ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır.

Şunun bunun kazancına, rızkına engel olanlarla bir gün aynı şeyi yaparlar.

Ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil.

Kimi işler iyi niteliktedir. Kullanılan araç elverişsiz yetersiz de olsa kolaylıkla yürütülebilir. Ama her iş elverişsiz araçla yürütülemez.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.

Bir girişimden iyi sonuç almak isteyen, temeli sağlam kurmalıdır. Nitekim ekilen tohum güzel olsa çıkan ekin de güzel, güçlü bol olur.

Elçiye zeval olmaz.

Bir kimsenin sözünü başka bir kimseye iletmekle görevli kişi, bu sözlerden sorumlu değildir. Sözler kırıcı ise burada aracının suçu yoktur.

Elde bulunan beyde bulunmaz.

Beyler varlıklıdır, güçlüdür, saygındır… Sanılır ki her şey onlardandır. Ama öyle şeyler vardır ki beyde bulunmaz da halkta bulunur.

Eldeki yara, yarasıza duvar deliği.

Bir kimsenin acı ve sıkıntısı başkasına dert gibi görünmez; Üzüntü içinde olan o değil ki.

Elden gelen övün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.

Bir kimsenin sürekli ihtiyaçları, başkasının yardımıyla tam olarak karşılanamadığı gibi bu yardım, gerekli olduğu zamanda da yapılmaz. Onun için kişi yalnız kendi kazancına güvenmelidir.

Elden yiyen börkmüş, keseden yiyen çökmüş.

Çalışıp kazanan kişi yokluk yüzü görmez. Hep hazırdan yiyen, çok geçmeden yoksulluğa düşer.

El elden kalmaz, dil dilden kalmaz.

E harfi ile başlayan atasözleri arasındadır. Anlamı: Bir kişi başkasına vurursa, o da kendisine vurur. Bir kşi başkasına kötü söz söylerse o da kendisine söyler. Saldırgan eli, dili var da saldırganın yok mu?

El elden üstündür.

Bir konuda çok ileri durumu bulunan kişi, o konunun son kertesine ulaşmış değildir. Kendisinden ileri ve derece derece birbirinden yüksek birçok kimseler daha vardır.

El el için ağlamaz; başına kara bağlanmaz.

Herkes, derdini çaresini başkasından beklememeli; kendisi bulmalıdır. Elin adamı, derdinize sizin gibi yanmaz.

El el ile, değirmen yel ile.

Birbirine yabancı kimseler bile birbirinin durum ve davranışlarını dikkatle izlerler; onlar üzerine doğru bilgi edinirler. Öyle ki kimi zaman kişi, kendi özelliklerini başkalarından öğrenir.

El elin aynasıdır.

Birbirine yabancı kimseler bile birbirinin durum ve davranışlarını dikkatle izlerler; onlar kimi zaman kişi, kendi özelliklerini başkalarından öğrenir.

El ilin eşeğini türkü çağırarak arar.

Bir kimsenin sıkıntısına çare bulacak olan kişi, içinden acı duyarak değil, zevk ve eğlencesinden geri kalmayarak bu işi yapar.

El elin nesine, gülerek gider yasına.

Bir kimsenin acısı, başkasının umurunda değildir. Bu acı ile ilgilenir görünse bile içinde acı duymaz; keyfini bozmaz.

El eli yıkar iki elde yüzü.

Bir kişi başka kişiye yardım ederse o da bu iyiliğin altında kalmaz; güçlenmiş olarak yardımlara koşar.

El eliyle yılan tutulur.

Önemli bir çalışma isteyen iş, başkasına ısmarlanmakla yapılamaz. Kişi kendi işini kendisi yapmalıdır. Başkasının eliyle ancak yılan tutulur.

El el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.

E harfi ile başlayan atasözleri arasındadır. Anlamı: Birbirinin üstüne konabilen, birbirleriyle birleşebilen birçok şeyler vardır. Ancak bir aile üstüne ikinci bir aile, aynı evde yaşayamaz.

Eli boşa “ağa uyur” derler; eli doluya “ağa buyur” derler.

Armağansız gelen kişiye yüz verilmez. Dahası arayıp sorduğu ev büyüğü onun yanına çıkmaz. Armağanla gelen kişi ise güleryüzle ve saygıyla karşılanır.

El için ağlayan gözden olur.

Başkası için yapılacak özverinin bir sınırı vardır. Bunu aşarsanız uğrayacağınız zarar yanınıza kalır.

El için kuyu kazan, evvela kendi düşer.

Başkasının tuzağa düşürmeye çalışan kimse, bu tuzağa ondan önce düşer.

El için yanma nare, yak çubuğunu safanı ara.

Hiç kimse için üzülüp kendini tehlikeye atma. Keyfine bak, rahatını bozma

Elifin hecesi var, gündüzün gecesi var.

Kolay ve düzgün başlayan iş, hep öyle sürüp gitmez. Güçlükler ve aksaklıklara birlikte yürür.

El ile bozgun düzgün.

Toplum içinde yaşayan kişi, başkalarını üzen şeyleri da paylaşmalıdır.

El ile gelen düğün, bayramdır.

Bir topluluk içinde yalnız bir kişinin, sırtına yüklenen sıkıntıya, başına gelen sıkıntı ve yıkım hafifleşir.

Elin ağzı torba değil ki büzesin.

Dedikoduya elverişli bir durum ortaya çıkmaya görsün: Halk bunu çeşitli yorumlarla genişletir. Alabildiğine dedikodu yapar. Kimsenin ağzını tutamazsınız.

El kazanı ile aş kaynamaz.

Önemli bir işini, başkasının yardımı ile harcamazsın. Yardım her an durdurulabilir; işin yarıda kalır.

El kesesinden sultanım, develer gibi yol.

Elma ağacı çok su ister. Armut ağacı susuz ve tımarsız yetişir.

Elmas çamura düşse yine elmas.

Değerli kimse ne denli horlanırsa horlasın, değerinden bir şey eksilmez.

Elmacı çayıra, armudu bayıra.

E harfi ile başlayan atasözleri arasındadır. Anlamı: Elma fidanını düz ve sulak yere, armut fidanına bayıra, su tutmayan yere dikmeli.

Elmayı hayvana at, düşünceye kadar Allah kerim.

İyi niyetle başlanan işin başarı ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağı kestirilemezse de olumlu sonuç alınabileceğine inanmak gerekir.

Elmayı soy da ye, armudu sat da ye.

Elma kabuğu soyularak, armut da aşırı gidilmeyerek, sayı ile yenilmelidir.

El mi yaman, bey mi yaman?

Yüzyıllardır örnekleri görülmektedir: Halk mı beye aman dediriyor, bey mi halka?

El öpmekle ağız aşınmaz.

Çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak, hatta yalvarmak gerekirse, yapınız. Bununla hiçbir şeyiniz eksilmez.

El terazi, göz mizan.

Ağırlık, yada hacim için her vakit terazi, ölçü kullanmak gerekmez. Elle tartıp ağırlığı, gözle bakıp hacmi kestirebiliriz.

Elti eltiden kaçar, görümceler bayrak açar.

Eltiler sevilmediklerinden birbirlerinden uzak dururlar. Görümceler ise gelinlerle, avaz avaz bağırarak kavga ederler.

Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz.

Arpa unundan aş olmadığı gibi eltiler de birbirleriyle kaynaşıp arkadaş olamazlar.

El üstünde gömlek eskimez.

Eğreti olarak alınan şey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu gibi geri verilir. Ödünç para da böyledir. Batmaz, ödenir.

El vergisi, gönül sevgisi.

Bize bir şey verene, armağan edene karşı gönlümüzde sevgi uyanır.

El yarası onulur, dil yarası onulmaz.

Silahlar açılan el yarası çabuk iyi olur. Ama kötü sözle açılan dil yarası kolay kolay kapanmaz.

El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır.

Başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamış olan kimse, kendi gücünün herkese boyun eğdireceğini sanır.

Emanete hıyanet olmaz.

Emanet olarak bize bırakılan şeyi korumamak, kendi yararımıza kullanıp yıpratmak, törelerimize ve doğruluk kurallarına aykırıdır.

Emanet eşeğin yuları gevşek olur.

Bir kimseye emanet edilen şeyin o kimsece iyi korunmadığı her zaman görülen olaylardandır.

Emek olmadan yemek olmaz.

Yaşayabilmek, harcayabilmek için çalışıp kazanmak gerekir.

Emmim, dayım kesem; elimi soksam yesem.

Bir kimsenin minnetsiz, rahat rahat harcayacağı para, amcasının, dayısının verdiği değil, kendisinin kazandığı paradır.

En kolay iş yemek, çiğnemeden yutulmaz.

Emek çekilmeden yapılabilen iş yoktur. Emek çekilmeden yapılıyor gibi görünen “yemek yemek” bile “çiğneme” emeği ile gerçekleşir.

Er ek, geç ek, tava ek.

Tohumu –ekim zamanının ister başı, ister sonu olsun –herhalde nemli toprağa atmalısın.

Er ekmeği, meydan ekmeği.

Kadın, kocasının kazancını, herkese açık olan sofrada yemek yer gibi yer. Başka yakınlarının sofrasına bu kadar teklifsiz oturamaz ve onların kazancını bu kadar teklifsiz harcayamaz

Erenlerin sağı, solu belli olmaz.

Olgun insanlar, sizin doğru bulduğunuz biçimde de, doğru bulmadığınız biçimde de iş yaparlar. Ne türlü davranırlarsa davransınlar, tutumlar, tutumları kendilerine yakışır.

Er gönüllü ibrişim, dolaşırsa açılmaz.

Kimseyi incitmeyin. İncitilmiş olan gönül kolay kolay bağışlamaz.

Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.

Kendini bir erkeğe beğendirmek, sevdirmek isteyen kadın, ona güzel yemekler hazırlamalıdır.

Erkek sel, kadın göl.

Ev ekonomisinde kadının görevi çok önemlidir. Erkek, parayı su dibi harcama eğiliminde olsa kadın israfa meydan vermemeli, tutumlu olmalı, para biriktirmelidir.

Erken kalktım işime, şeker kattım aşıma.

İşine sabahleyin erkenden başlayan kimse, başarılar, mutlu sonuçlar elde eder.

Er kocar, gönül kocamaz.

Kişi yaşlanır, vücudu güçten düşer. Ama gönlü taze kalır; sevgisi taşkınlığını yitirmez.

Er lokması er kursağında kalmaz.

Bir kimseden iyilik gören kişi mert ise bu iyiliğin altında kalmaz. Kendisi de ona iyilik yapma çabası gösterir.

Er olan ekmeğini taştan çıkarır.

Azimli kimse, en güç işlerle uğraşmaktan yılmaz; para kazanır, geçim yolunu bulur.

Er oyunu üçe kadar.

Birinci ve ikinci denemede başarılamayan iş için üçüncü bir deneme yapmak gerekir. Bu kez da başarı sağlanamazsa artık o işten vazgeçilmelidir.

Eski diye atma kürkünü; gerek olur bürünürsün bir günü.

Eski eşya, deneyimli yaşlı insan, bir tarafa atılıp unutulmamalıdır. Günün birinde onlarla da gerekseme duyulabilir.

Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez.

Aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olamazlar. Yeni dostlar birbirlerine daha böyle sıkı bağlar yoktur. Bu dostluk, güvenilebilecek sağlamlığa erişememiştir.

Eski düşman dost olmaz.

Birçok nedenlerin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa çevrilemez.

Eski olmayanın yenisi olmaz.

Biraz kullanılmış olan giysi, ya da eşya, yenisi gibi iş görür. Bunlar eskidi diye elden çıkarılmamalı, gündelik işlerde kullanılmamalıdır. Böylece yenileri, gündelik işlerde eskitilmekten kurtarılmış ve gerekli zamanlarda kullanılmak üzere korunmuş olur.

Eskiye itibar olsaydı bitpazarına nur yağardı.

Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz.

Esmere al bağla, karşısına geç ağla.

Esmer insana al renkli giysi hiç yakışmaz.

Esrik devenin çulu eğri gerek.

Herkesin davranışı durumuna uygun olmalıdır. Sözgelişi kişi, süslü, pahalı elbise giymeye kalkışmamalı; bilgisi az olan kimse, bilgililer yanında susmalıdır. Kabadayılara da özel giysileri, davranışları, konuşmaları yakışır.

Eşeğe cilve yap demişler, tekme atmış.

Kaba ve ahmak kişinin hoşa gitsin diye söylediği sözler ve yaptığı işler, kava ve incitici olur.

Eşeğe kaç gün yol gidersin demişler; onu bizlengiç bilir demiş.

Tembel kişinin üretebileceği işi, kendisini çalıştıranın sıkıştırma tutumuna bağlıdır.

Eşeğe marifetini göster demişler, yıkılıp ağnamış.

Eşek gibi bir kişinin en çok özenerek yaptığı iş bile eşekçe olur.

Eşeği dama çıkaran yine kendi indirir.

Ağır ve kötü bir iş yapan kişi, bu işi kendisi düzeltmek zorundadır.

Eşeği düğüne çağırmışlar, “ya odun eksik, ya su” demiş.

İşi, gücü başkasına hizmet etmek olan bir kişi, kendisinin ağırlanacağı anlamını taşıyan bir çağrı alsa şöyle düşünür: “Bu çağrı, beni ağırlamak için değil, kendilerine hizmet ettirmek içindir.” Böyle düşünmekte haklıdır da.

Eşeğin gönlüne kalsa bir bağ maydanozu götürmez.

Bir işin yapılması tembel kişinin gönlüne bırakılırsa o iş görülmez. Onun için işveren bu gibi kişileri sürekli denetimle çalıştırmalıdır.

Eşeğini sağlam bağla, sonra Allah’a ısmarla.

İşini başkasına, dahası Allah’a emanet etmekle sağlama bağlamış olmazsın. Onu sağlama bağlamak için önce sen bütün olanaklarını kullanacaksın; ondan sonra başkasına emanet edeceksin.

Eşeğin yorulduğu yere han yapılmaz.

Dinlenme yer ve zamanı, tembel kişinin isteğine göre değil, işin gereğine göre ayarlanır.

Eşeği sahibinin dediği yere bağla da varsın kurt yesin.

Sana emanet edilen işi, sahibinin isteğine uygun olarak yap. Kötü bir sonuç ortaya çıkarsa sen sorunlu olmazsın.

Eşek bile düştüğü yere bir daha düşmez.

En aptal kişi bile uğradığı yıkımdan ders alır. O yıkıma yol açan şeylerden artık kendini korur.

Eşek büyümekle tavlabaşı olmaz.

Yeteneksiz kişi yaşça büyümekle önemli işlerin başına geçmeyen hak kazanmış olmaz.

Eşek çamura çökerse sahibinden gayretlisi olmaz.

Bir kimsenin işi bozulursa, durumunu düzeltmek için yardım edenler bulunur. Ancak en büyük çabayı kendisi gösterir.

Eşek eve gelmiş yorga yolda kalmış.

Düzenli ve sürekli çalışan güçsüz kimse, düzensiz ve süreksiz çalışan güçlü kimseden daha başarılı olur ve daha önce sonuç alır.

Eşek hoş laftan ne anlar?

Bilgisiz, görgüsüz kimse, ince, güzel şeylerin zevkine varamaz; değerini ölçemez.

Eşek büyümekle tavlabaşı olmaz.

Anlayışsız kişi, ne denli yaşlanırsa yaşlansın baş olacak bir olgunluğa ulaşamaz.

Eşek, kulağı kesilmekle küheylan olmaz.

Biçim değiştirmekle öz değiştirilmiş olmaz. Görünüşte bir şeye benzemek, gerçekte öyle bir şey olmak demek değildir.

Eşkıyanın düşkünü, beyaz giyer kış günü.

Vaktiyle durumu elverişli olduğundan giyimine özen gösteren kişi, eski durumunu yitirince mevsime, modaya uymayan şeyler giyinir.

Etin çiği et getirir, ekmeğin çiği dert getirir.

Etin az pişirilmişi daha yararlıdır. Ekmeğin çiği ise zararlıdır.

Et kanlı gerek, yiğit canlı.

Kebap ve pirzola çok pişirilmemeli, biraz kanlı olmalı; genç dediğin de durgun, hareketsiz olamamalı, canlı olmalıdır.

Et kokarsa tuzlanır; ya tuz kokarsa ne yapılır?

Bozulan şeyi düzeltmek etken vardır. Ama bu etken bozulmuşsa artık düzeltmeden umudu kesmek gerekir.

Etle deri, yemekle diri.

İnsanın temel yapısı eti ile derisidir. Ama gereken besin alınmadıkça bunlarla ayakta durulamaz.

Etle tırnak arasına girilmez.

Ana baba ile çocuklar ve yakın hısımlar, kimi zaman birbirlerine darılırlar, ancak çok sürmez barışırlar. Dışarıdan bir kimsenin barıştırmak için aralarına girmesi doğru değildir.

Etme bulma dünyası.

Bu dünya, kötülük yapanın kötülük gördüğü bir yerdir.

Et ne kadar arık olsa ekmek üstünde yaraşır.

Bilgili, görgülü kişiye, iş başında ve zengin olmasa bile bilgisiz, görgüsüz kişilerin üstünde bir yer yakışır.

Et tırnaktan ayrılmaz.

Çok yakın hısımlar, aralarında ne kadar anlaşmazlık çıkarsa çıksın, birbirlerinden ayrılmazlar.

Ev alma, komşu al.

Ev alacak kimse için komşular evden daha önemlidir. Komşular kötü ise, en güzel bir evde bile rahat oturulamaz.

Evdeki hesap çarşıya uymaz.

Yapacağımız iş için hazırladığımız tasarı, uygulamada düştüğümüz gibi gerçekleştirilemez.

Ev dememişler, evran demişler.

Bir ev doymak bilmeyen ejderha gibidir. Bir yandan eksikleri tamamlanır, bir yandan yeni eksikler ortaya çıkar.

Evden bir ölü çıkacak demişler, herkes hizmetçinin yüzüne bakmış.

Topluluk içinde birinin tehlikeli bir iş yapması gerektiğinde herkes bunu koruyucusu bulunmayan ve kendisine söz geçirilebilen kişiden bekler.

Evine göre pişir aşını; erine göre bağla başını.

Kişi, davranışlarını sorumluluğunu taşıdığı konuların gereklerine göre ayarlamalıdır.

Evladın var mı, derdin var.

Ana baba, çocuklarını yetiştirmek için birçok özverilere, sıkıntılara katlanırlar. Onların bitmeyen hastalıkları, başka üzüntüleri ana baba için sürekli derttir.

Evli evine köylü köyüne gerek.

Herkes kendi yerinde ve işinin başında bulunmalıdır. Toplumun düzeni de, kendisinin rahatlığı da bunu gerektirir.

Evlinin bir evi var, evsizin bin evi var.

Evi olan yalnız kendi evinde oturur. Evi olmayan, kiracı da olsa, seçer seçer, beğendiği evde oturur.

Evvel can, sonra canan.

İnsan, önce kendini, kendi çıkarını düşünür; sonra sevdiğini ve onun çıkarını.

Evvel selam, sonra kelam.

Bir konu üzerinde görüşme, yemek zamanına rastlarsa önce yemek yenmeli, sonra görüşülmelidir. Çünkü aç insan rahat değildir; iyi düşünemez aklı yemekte kalır.

Türkçe Atasözleri ve Anlamları için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

66 Yorum

66 Yorum

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir