Atatürk’ün Hayatı

Harp Akademisi'nden mezun olduktan sonra Mustafa Kemal, 1906 yılında Şam'a gönderilmiştir. Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adında bir dernek kurmuşlardır. 1911 yılında İtalya ile yapılan savaş esnasında, Mustafa Kemal kendi isteğiyle Trablus'a gitmiş, Derne ve Tobruk' un savunmalarında görev almıştır. Mustafa Kemal henüz Libya'da iken başlayan Balkan Savaşında da, başarılı bir kumandan olarak (1912 - 1914) hizmet vermiş ve savaş sonunda Sofya'ya askeri ataşe olarak atanmıştır. Mustafa Kemal'in Sofya'da bulunduğu sırada 1. Dünya Savaşı çıkmıştır. 8 Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar Grup Kumandanlığı'na getirilen Mustafa Kemal, kritik bir zamanda Anafartalar'daki Türk kuvvetlerine başarılı bir şekilde kumanda etmiştir. Bu sırada İngilizler, Fransızlarla birlikte Çanakkale Boğazı'na çıkarma yapmış, savaş esnasında, Mustafa Kemal'in kalbinin üzerine bir şarapnel parçası isabet etmiş ise de, göğüs cebinde bulunan saati onun hayatını kurtarmıştır. Düşman saldırısının püskürtülmesinde Mustafa Kemal'in üstün cesareti, askeri bilgisi, yeteneği ve uzak görüşlülüğünün büyük bir rolü olmuştur. Çanakkale ve Anafartalar savunması, dünya siyasi ve askeri tarihine onun adıyla yazılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal, 1881 yılında Selanik'te doğmuştur. Babası Ali Rıza Efendi, bir gümrük memurudur. Annesinin adı Zübeyde Hanım'dır.

Atatürk'ün Öğrenim Yılları

İlkokul eğitimi için, Selanik'teki Şemsi Efendi Okulu’na gitmiş, ancak babasını çok küçük yaşlarda kaybedince okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Mustafa, kız kardeşi Makbule, annesi ve dayısı, Selanik yakınlarındaki çiftlik evine yerleşmişlerdir. Mustafa çiftlikte çalışırken, annesi okula gitmemesinden endişe duymaya başlamıştır. Sonra, Selanik'teki teyzesinin yanına giderek Askeri Rüştiye’ye kaydını yaptırmıştır. Rüştiye'yi 1895 yılında bitiren Mustafa Kemal Manastır'daki Askeri İdadi'ye girmiş ve başarılı bir şekilde buradan mezun olmuştur. Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin yetenekleri ve zekâsı karşısında, sınıftaki diğer Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etmiştir. Artık Mustafa, Mustafa Kemal olmuştur. Mustafa Kemal daha sonra İstanbul'a gitmiş, 13 Mart 1899 yılında başladığı Harbiye'yi bitirince, 1902 yılında Harp Akademisine başlamıştır. Harp Akademisi’nden 11 Ocak 1905 yılında kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur.

Ordu Kumandanı Olarak Atatürk

Harp Akademisi’nden mezun olduktan sonra Mustafa Kemal, 1906 yılında Şam'a gönderilmiştir. Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adında bir dernek kurmuşlardır. 1911 yılında İtalya ile yapılan savaş esnasında, Mustafa Kemal kendi isteğiyle Trablus'a gitmiş, Derne ve Tobruk' un savunmalarında görev almıştır. Mustafa Kemal henüz Libya'da iken başlayan Balkan Savaşında da, başarılı bir kumandan olarak (1912 – 1914) hizmet vermiş ve savaş sonunda Sofya'ya askeri ataşe olarak atanmıştır. Mustafa Kemal'in Sofya'da bulunduğu sırada 1. Dünya Savaşı çıkmıştır. 8 Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar Grup Kumandanlığı’na getirilen Mustafa Kemal, kritik bir zamanda Anafartalar'daki Türk kuvvetlerine başarılı bir şekilde kumanda etmiştir. Bu sırada İngilizler, Fransızlarla birlikte Çanakkale Boğazı'na çıkarma yapmış, savaş esnasında, Mustafa Kemal'in kalbinin üzerine bir şarapnel parçası isabet etmiş ise de, göğüs cebinde bulunan saati onun hayatını kurtarmıştır. Düşman saldırısının püskürtülmesinde Mustafa Kemal’in üstün cesareti, askeri bilgisi, yeteneği ve uzak görüşlülüğünün büyük bir rolü olmuştur. Çanakkale ve Anafartalar savunması, dünya siyasi ve askeri tarihine onun adıyla yazılmıştır.

Mustafa Kemal daha sonra Kafkaslarda ve Suriye'de hizmet etmiş ve 1918 Mondros Mütarekesi’nden hemen önce Suriye'de bulunan Yıldırım Orduları grubunu kumandanlığına getirilmiştir. Mütarekeden (ateşkes) sonra, İstanbul'a dönmüştür.

Kurtuluş Savaşı Yıllarında Atatürk

Mondros Mütarekesinden sonra, anlaşmayı imzalamış olan ülkeler anlaşmanın koşullarına uymamışlardır. Çeşitli bahaneler öne süren İtilaf Devletlerinin ( Fransa, İngiltere ve İtalya ) donanmaları İstanbul'a gelmiş, Adana ili Fransızlar tarafından, Urfa ile Maraş illeri ise, İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Antalya ve Konya'da İtalyan askerleri, Merzifon ve Samsunda ise İngiliz askerleri, hemen her yerde yabancı subaylar, yetkililer ve ajanlar vardır. Yine İtilaf Devletlerinin onayıyla Yunan Ordusu'nun 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkması üzerine, Mustafa Kemal Anadolu'ya gitmeye karar vermiş ve 16 Mayıs 1919'da, "Bandırma" isimli küçük bir tekne ile İstanbul'dan ayrılmıştır. Mustafa Kemal, Anadolu'ya yapacağı bu yolculuğu esnasında düşmanlarının bu gemiyi batırmayı planladıkları konusunda uyarılmıştır. Ama o bundan korkmamış ve 19 Mayıs 1919 Pazartesi tarihinde Samsuna ulaşarak, Anadolu toprağına ayak basmıştır. İşte bu tarih, Türk İstiklal Savaşı’nın başlangıcıdır. Mustafa Kemal bu tarihi daha sonra kendi doğum tarihi olarak da seçmiştir.

Böylece, Anadolu'da bir ulusal direniş düşüncesi oluşmuş, Erzurum'da da bir hareketlilik başlamıştır. Mustafa Kemal hızlı bir biçimde hareket ederek tüm organizasyonun başına geçmiştir. 1919 yılının yazında yapılan Erzurum ve Sivas kongrelerinde ulusal bir sözleşme ile ulusal hedefler ilan edilmiştir.

İstanbul'un, işgal kuvvetlerince işgal edilmesi üzerine, Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarak merkezi Ankara olan yeni ve geçici bir hükümet kurmuştur. Mustafa Kemal aynı gün Meclis Başkanlığına getirilmiştir. Bu sırada Yunan Ordusu da, Çerkez Ethem'in ayaklanmasından yararlanarak ve onunla işbirliği içerisinde Bursa ve Eskişehir yönünde harekete geçmiştir. Ancak 10 Ocak 1921 tarihinde, düşman kuvvetleri Batı Cephesi Kumandanı Albay İsmet İnönü ve orduları tarafından çok ağır bir yenilgiye uğratılmıştır. 10 Temmuz 1921 tarihinde ise, Yunan Ordusu beş tümen asker ile Sakarya'ya bir cephe saldırısı başlatmıştır. 23 Ağustos tarihinden, 13 Eylül tarihine kadar aralıksız olarak süren büyük Sakarya Savaşı sonrasında, Yunan Ordusu yenilmiş ve çekilmek zorunda kalmıştır. Bu savaş sonrasında, Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e ‘Gazi’ ve ‘Mareşal’ unvanlarını vermiştir. Düşmanlarını ülkesinden kovmaya kararlı olan Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahında, ordularına saldırıyı başlatma emrini vermiştir. 30 Ağustos 1922 tarihinde, tüm düşman kuvvetleri Dumlupınar'da yenilgiye uğratılmıştır.

9 Eylül 1922 tarihinde Atatürk’ün; ‘Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!’ emriyle, kendilerini kovalayan ordularımızdan kaçmakta olan düşman kuvvetleri İzmir yakınlarında denize dökülmüşlerdir.

Olağanüstü askeri bir yeteneğe sahip olan Mustafa Kemal komutasındaki Türk kuvvetleri yurdu işgal etmiş olan Müttefik kuvvetlere karşı bir istiklal mücadelesi vermişler ve sonunda bütün cephelerde zaferler kazanmışlardır. 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşmasının imzalanmasıyla, hem bu zafer hem de bu zaferin ürünü olan yeni Türk devleti tüm dünyaca tanınmıştır. Mustafa Kemal, yeni, sağlam ve dinç bir devlet kurmuştur. 29 Ekim 1923 tarihinde, yeni Türk Devletinin idare şeklinin ‘Cumhuriyet’ olduğunu ilan etmiştir. Ve Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.

Atatürk,
– Muzaffer Başkomutan olarak İzmir'e girdiği gün, önüne serilen düşman bayrağını, "Bayrak bir milletin bağımsızlık alâmetidir; düşmanın da olsa saygı göstermek gerekir!" diyen,
– Çanakkale'de kendisine karşı savaşırken bir kolunu kaybeden ünlü Fransız Generali Gouraud'ya, yıllar sonra Ankara'da karşılaştıkları zaman -Generalin boş kolunu. işaret ederek- : "Türk topraklarında yatan şerefli kolunuz, memleketlerimiz arasında son derece kıymetli bir bağdır!"diyen,
– Çanakkale şehitleri törenine konuşma yapmak üzere giden bir Bakanına, harpte ölen diğer millet askerleri için de: "Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz!" diye not yazdıran, büyük bir şahsiyet ve eşsiz bir askerdir.

Atatürk'ün Vefatı

Atatürk ülke içerisinde sık sık seyahat etmektedir. Gemlik ve Bursa gezileri esnasında soğuk alır. Tedavi olmak ve dinlenmek üzere İstanbul'a geri döner. Ama ne yazık ki hastalık ciddidir. 10 Kasım 1938 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda, saat 9.05'te tüm çabalara rağmen çok sevdiği halkından ayrılmak zorunda kalır. Ama insanlarının gözünde ölümsüzlük kazanmıştır. Öldüğü andan itibaren, çok sevilen ismi ve hatırası, çok sevdiği halkının kalbinde yerini almıştır. O bir kumandan olarak birçok savaş kazanmış, bir lider olarak kitleleri etkilemiş, bir devlet adamı olarak başarılı bir yönetim sergilemiş ve nihayet bir devrimci olarak bir toplumun sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve hukuki yapısını kökten değiştirmeyi başarmış; dünya tarihindeki en üstün şahsiyetlerden birisi olmuştur. Tarih onu Türk ulusunun en şerefli evlatları ve insanlığın en büyük liderleri arasında sayacaktır.