Ayşe Şule Bilgiç

Ayşe Şule Bilgiç

Ayşe Şule Bilgiç… Minik çocukların sevgilisi Pepee ve Ayas’ın annesi…

Daha üniversite sıralarındayken, bir Türk çizgi film karakteri yaratmayı kafasına koymuş biri. Bizler onu şimdilerde, Pepee ve Ayas’ın yaratıcısı olarak tanıyoruz. Her ikisi de çocuklar tarafından çok seviliyor.

Bizler Ayşe Şule Bilgiç ile biraraya geldik ve çizgi film hayranlığı, bir Türk çizgi filmi yaratırken neler yaşadığı ve gelecekteki projeleri üzerine konuştuk. Bilgiç, çocuklara bir de müjde verdi: Ayas maceralarıyla çok yakında televizyon ekranlarında!

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, Ayşe Şule Bilgiç kimdir?

1978 yılında Adıyaman / Besni’de doğdum. 1995 yılında Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nden mezun oldum. 2000 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni ikincilik derecesi ile bitirdim. Reklama olan ilgim üniversite yıllarında başladı ve 3. Sınıfta Reklamcılık Derneği’nin açtığı “Yaratıcı Beyinler” sınavını kazandım. Boğaziçi Üniversitesi’nde aldığım sektörel eğitimin ardından Pen Ajans D’Arcy Reklam Ajansında, Junior Reklam Yazarı olarak çalışmaya başladım. Reklam ve PR sektöründen ayrıldıktan sonra motosiklete olan ilgim nedeniyle 2003 yılında “Rüzgârın Kızı” takma adı ile Hürriyet’in “Otoyaşam” ekinde “Motoyaşam” sayfasını hazırlamaya başladım. Aynı dönemde kendi şirketimi kurdum ve “2Teker” adlı Türkiye’nin yüzde 100 Türk içerikli ilk Motosiklet Dergisi’ni çıkardım. 2004 yılında TV ve sinema sektörüne adım atarak kendi yapım ve prodüksiyon şirketimi kurdum. Aynı dönemde CNN Türk’te “Rüzgârın Kızı” isimli motosikletli gezi programını hazırladım ve sundum.

Çizgi filmlere olan sevginizden bahseder misiniz?

Çocuk psikolojisi özel ilgi alanlarımdan biridir oldum olası. Çocuk gelişimi, beynin yaşlara göre fiziksel ve psikolojik değişimi inanılmaz ilgimi çekmiştir. Her fırsatta tezler okur, pedagojik dünyayı takip ederdim. Bu çocuk odaklı bir çizgi film yapımına karar verdiğimde kolumdaki altın bilezik oldu. Yaş grubu olarak en çok hakim olduğum; algısını, ilgisini en iyi bildiğim yaş grubu ile başlamak istedim. Bu yüzden okul öncesi çocuklara hitap eden bir karakter ve konsept yaratmak için kolları sıvadım. 3-4 yaşlarındaki bir çocuğa istediğiniz kadar detaylı mekânlar, karakterler yapın, bir büyükte yaratılan etkiyi alamazsınız, hatta bu detaylar çocuk için karmaşıklık ve bilinmezlik yaratacağı için işe karşı olumsuz bir tavır takınmasına sebep olur. Bu yüzden mümkün olduğu kadar az objeyle, mekânları en basit haliyle tasarladık. Senaryolar da tamamen yaş grubumuzun özelliklerine hitap edecek şekilde ve yerel öğelerden beslenerek oluşturuldu.

Çizgi film yapmaya karar verdiğinizde etrafınızdakilerin tepkisi ne oldu?

Türkiye’de daha önce çizgi film yapma denemeleri olmuş; ama çok çeşitli sebeplerle ya yeterince ses getirememiş ya da beklentilerin çok altında kalmış. Pek çoğu da yarı yolda pes etmiş. Bu manada “Pepee” Türkiye’nin markalaşan ilk çizgi filmi. Bizden sonra bu işi yapmak isteyenlere de Pepee başarılı bir örnek ve umut olacak. Biz tam dört yıl önce olumsuzluklar içinden sıyrılıp, Türk halkına, özlem duyduğu bizim kültürümüzden, içimizden çıkan ama teknik olarak da dünya ile rekabet edebilecek kalitede bir çizgi film yapmanın peşine düştük. Bu düşümü ilk açıkladığımda herkes bana inanmaz gözlerle baktı. Ama çok istediğim için bu işe başladım ve kimse izlemezse ileride kızıma izletirim diye düşündüm. Gururla söyleyebilirim ki 4 senenin sonunda bugün tüm Türk çocukları Pepee’yi bağırlarına bastı.

Son zamanlarda çocukların sevgilisi haline gelen Pepee’den bahsedelim isterseniz. Pepee tamamen Türk kültürünü yansıtıyor ve böylelikle diğer çizgi filmlerden ayrılıyor. Böyle bir karakter yaratma fikri nasıl geldi aklınıza?

Marmara İletişim Fakültesi mezunuyum. Daha okul yıllarındayken çizgi film konusunda hiç Türk karakter yok diye hayıflanırdım. Neden kimse yapmıyor diye de çocuksu duygularla sinirlenirdim. Kimse yapmazsa bir gün elime fırsat geçtiğinde kesinlikle bir Türk karakter yapacağım derdim. Yaptığım bir torba dolusu işten kazandığım paralar ve Kıraç’ın müthiş desteği bana Düşyeri’ni kurma imkânı tanıdığında, artık yıllardır kafamda olan bu düşü gerçekleştirmenin vakti gelmişti. Tüm olumsuzluklarına, imkânsızlıklarına, alıcısı olmamasına, altyapısı; nasıl yapıldığını bilen yetişmiş iş gücü olmamasına rağmen çok büyük bir inanç ve istekle başladım çizgi filme. Beni en çok motive eden şey aslında bu imkânsızlıklardı.

Çizgi filmi kanallara sunarken neler yaşadınız? Sizce Pepee’yi özel kılan şey neydi?

İzleyicinin gördüğünde dokunmak isteyeceği, yanaklarını mıncıklamak isteyeceği bir karakter olmasını çok istedim. Bu istekten yola çıktık. Hedef yaş gurubumuz 3-6 yaş olduğu için çok basit çizgilerle sade bir tasarım yapmamız gerekiyordu. İki zeytin göz ve bir çocuğun bile çizebileceği basit çizgilerle bezenmiş ağız ve yüz ifadeleri tamamen yaş grubumuzun ayrıntı algısı olmadığı gerçeğinden yola çıkarak tasarlandı. Sanırım özellikle yanakların mıncıklanma isteği kısmında oldukça başarılı olduk.

Pepee, yüzyıllardır Anadolu’da güzel Türkçemizde konuşma zorluğu çeken insanlara takılan bir sıfattır. Pepe Ahmet, pepe Ali’lerimiz vardır. Ama bizim ilk aklımıza gelen İspanyol “Pepe” oluyor ne acı. Burada seyirciden tek bir şey için af dileyebilirim o da sondaki fazladan “e” harfi. Bu ise tamamen teknik olarak marka ayrıştırması yapabilmek ve uzatma efekti ile konulmuş bir fazladan “e”dir. O fazladan “e” olmasa yine bizim Anadolu’muzun “pepe”si büyük şehirlerde kimsenin aklına gelmeyecekti eminim. Yani Pepee yüzde 100 Türkçe bir isimdir.

Pepee’ye nereye satılır, kim izler çok da düşünmeden başladık. Amaç, Türk çizgi film yapılabileceğini göstermekti. En kötü ihtimal kızım doğacak ona seyrettireceğim diye espri yapıyordum. İçimden “iyi bir şey yaparsak internetten bile olsa elbet birileri izler” diyordum. Dediğim milyonları aşan bir izleyici kitlesiyle gerçekleşti.

Çizgi film karakteri oluştururken dikkat ettiğiniz konular nelerdir? Bu konuda çocuk psikolojisini göz önünde bulunduruyor musunuz?

Çocuk psikolojisi ve beyin gelişimi özel ilgi alanım olduğu için konu bulmakta zorluk çekmiyorum. Bu arada bu konuda her ne kadar bilgiliyim desem de yine de benim gözümden kaçabilecek konularda uzman desteği ile çalışıyorum ilk günden beri. Uzman pedagoglar, baştan beri tüm desteği ile projede yanımızda. Ayrıca “eğitim danışmanları” ve “pedagoglar”dan kurulu bir danışma kurulumuz var. Tüm bu süreçlerden sonra bir de drama kurulunun onayından geçiyor senaryolar. Sonra canlandırılıyor. Ben çocukların kendisinden besleniyorum. Parkta, yakınlarımdaki her çocuk benim Pepee’ye katabileceğim güzelliklerle dolu. İzleyici çocuk kendini ve ihtiyacı olan şeyleri görüyor Pepee’de.

Düşyeri’nin ikinci çocuğu Ayas. Nasıl bir film RGG Ayas? Mesela RGG ne anlama geliyor?

Filmde Ayas’ın başından geçen macera dolu günleri izleyeceğiz. Teyzeoğlu Özgür, Mustafa, ablası Özlem, aşağı mahalledeki Cemal bu filmde ön plana çıkacağını düşündüğümüz karakterler. Sinemaya gelen her yaştaki insanın mutluluk ve keyif ile salondan çıkmalarını sağlayacak bir 84 dakika vaad ediyor Ayas filmi. Ve dünyada ilk kez İstanbul’u çizgi olarak göreceğiz. Dünyanın gözbebeği olacak kadar güzel olan bu şehrin Ayas’ın filmine çok özel bir atmosfer kattığını ve izleyen herkese çok güzel duygular yaşattığını düşünüyoruz.

Peki, çocuklar ilerleyen zamanlarda Ayas’ı televizyon ekranlarında görecek mi?

Ayas maceralarını, çok yakında TV ekranlarına taşıyacak.

Pepee ve Ayas’ı izleyen çocukları gördükçe, onları sevdiklerini duydukça neler hissediyorsunuz?

Çizgi dünya için kurduğum düşlerin gerçekte anlamlı bir karşılık bulduğunu görmek, çocuk kalbini anladığımı gösterdi. Çocuk için düşünmek, üretmek, kaleme almak, çizmek yayıncılık kıstaslarını azaltmıyor, aksine artırıyor. Titiz ve temiz bir kalbin ürettiğini çocuk algısına taşımak gerçekten bilgiçlik gerektiriyor. Çocuklar, bilgiç ruhu tanıyor ve ona sevgiyle bağlanıyor.

Pepee ve Ayas dışında projeleriniz neler? Çocuklar ekranlarda “Türk çizgi filmi karakteri” görmeye devam edecekler mi?

Planet Çocuk’ta yayına başlayan LELİKO’muz var. Okul öncesi yaş grubunun yeni fenomeni olmak üzere. Şimdiden çok yoğun bir ilgi var Leliko’ya. Ayas’ın dizi film bölümleri de filminden hemen sonra ekranlarda olacak. Akabinde Pepee’nin sinema filmi vizyona girecek. Düşyeri’nde proje hiç bitmiyor. “Keşke günler 48 saat olsa da daha çok iş üretsek” diyoruz. Ömrümüz yettiğince başta Türk çocukları olmak üzere tüm dünya çocuklarına güzel işler üreteceğiz.