Babalık depresyonu nedir? Hamilelik gelişim önemli bir basamağı, aynı zamanda yeni bir rolün üstleniş evresi olarak görülmektedir. Hamile kadın bebeğini beklerken, aslında bu çocuğun doğumuyla beraber hiç bir zaman eski kendisi olamayacağının farkındadır. Anne rolünün üstlenilişi her ne kadar doğumla olsa da, hamilelik bu role girmeye bir hazırlık dönemi olarak görülebilir. Babalık ise daha çok doğumla hissedilmeye başlanan bir duygu.
Bebeğinizle Duygusal İletişimi Güçlendirin
Babalık rolüne alışmak hem zaman hem de ruhsal bir süreç istiyor. Erkekler de, yeni anne olan kadınlar gibi bu süreçte zorluk yaşayabiliyorlar. Bakımıyla yükümlü olduğu bir canlının varlığı, heyecan kadar kaygı da yaratabiliyor babalarda. Bebeklerin fiziksel bakımı kadar, geleceğe dair uzun vadeli planlar yapmak da bazen strese sebep olabiliyor. Yeni babalar, özellikle de ekonomik anlamla daha çok sorumluluk hissedip, daha çok plan yapma yükümlülüğü hissedebiliyorlar.
Baba ve çocuk arasındaki iletişim bebeklikte başlar. Babalar, çoğu zaman, bebeğin fiziksel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan dolayı, ilişkide dışarıda kalma endişesi yaşayabilirler. Ama, bebeklerin emzirilme dışında birçok ihtiyacı vardır ve bu ihtiyaçlar, baba ve bebek arasındaki yakınlığın kurulmasıyla doyurulur. Dokunma, babayla bebeğin duygusal iletişiminin başlamasıdır. Bebekler, anne ve babalarının vücutlarına yakın olmaktan, onların kokularını alıp, seslerini duymaktan hoşlanırlar. Bebeği uyutmak, ona banyo yaptırmak, babaların bu teması sağlaması için güzel fırsatlardır.
Yeni babanın, bebeğiyle olan duygusal iletişimini güçlendirmesi için bebeğiyle konuşması oldukça önemlidir. Bunu yaparken, hoş ve sakinleştirici bir sesle konuşması, basit bir dil kullanması, bebeğin çıkardığı sesleri, tepkileri dinlemesi ve taklit etmesi, babanın bebeğiyle iletişimini renklendirecektir. Bebeğin üzüntü, acı, kaygı, acıkma, uyku gibi konularda vücut diliyle anlattığı ihtiyaçlarını fark etmeye ve anlamaya çalışmak da, yine bu ilişkiyi güçlendirecektir.
Erkeklerde Doğum Sonrası Depresyonu
Babalık depresyonu hamilelik sonrası gelişiyor. Araştırmalarda, yeni bebek sahibi olan çiftlerde kadınların %14’ünde doğum sonrası depresyonunu belirlerken, yeni babalarda da bu rakamın %10 olduğu görülmüş. Buna rağmen halen birçok çift doğum sonrası yaşadıkları bu sıkıntıları anlamlandırmada ve yardım istemekte güçlük çekiyor. Yeni anne ve babada doğum sonrası depresyonu belirtileri benzer olsa da, nedenler farklılık gösterebiliyor. Kadınlarda hormonal değişimlerin etkisinin daha fazla olduğu düşünülürken, erkeklerde yaşam stillerindeki büyük değişiklikle baş edememek genelde depresyonu tetikleyebiliyor.
Bebeğin doğumuyla beraber kadın kadar erkeğin de uyku ve yemek düzeni etkileniyor. Gece uyanmaları, bebeğe göre ayarlanan yemek saatleri erkeğin varolan yaşam düzenini etkiliyor. Bunlara ek olarak yeni baba, gelen bebeğin ekonomik sorumluluğunun baskısını hissetmeye başlıyor. Anne bebeğin fiziksel ihtiyaçlarını karşılarken, baba da bebeğin hayatını sağlıklı ve rahat devam ettirebilmesi için ihtiyacı olan ortamı ve kaynakları sağlamaya çalışıyor.
Aile düzeninin değişmesi ve kazanılan yeni rollerle, erkek kendi için yeni bir kendilik imajı oluşturmaya çalışırken, bir yandan da bu yeni düzende eşinden eski aldığı ilgiyi alamadığını fark ediyor. Bebeğin eve gelişiyle annenin ilgisinin büyük bir kısmı bebeğe ve bebeğin bakımına yöneliyor. Bu durumda birçok erkek bu ilgiyi kaybetmenin veya paylaşmak zorunda olmanın kaygısını yaşıyor.
Kadınlarda olduğu gibi erkeklerde de doğum sonrası depresyonu doğumdan sonraki günlerde veya haftalarda başlayabiliyor ve bir yıl veya daha fazla sürebiliyor. Riskli davranışlar dışında, uyku veya iştah problemleri, konsantrasyon sorunları, hayattan zevk almama, suçluluk duyguları gibi tipik depresyon belirtileri bu sürece eşlik ediyor. Diğer depresyonlar gibi doğum sonrası depresyonu da hem kadın hem erkek için psikoterapi ve ilaçla tedavi edilebilir bir rahatsızlık.
Yeni babanın doğum sonrası depresyonunu, yani babalık depresyonu tedavi edilmediğinde hem aileye hem de bebeğe zarar verme riski oluşturuyor. Depresif ebeveynden ihtiyacı olan ilgiyi alamayan çocuk ilerde davranışsal ve duygusal problemler yaşıyor. Yapılan araştırmalar babalarında depresyon olan çocukların annelerinde olanlara göre dil gelişiminde daha fazla problem yaşadığını bildiriyor. Aynı şekilde depresif babaların çocukları ilerde daha yıkıcı ve şiddet içeren davranışlara girerken, annelerinde depresyon olan çocukların genel sağlıklarının daha kötü olduğu, öğrenme güçlükleri çektikleri ve ilerde depresif problemler yaşama risklerinin daha fazla olduğu bilinmekte.
Çiftlerin Beklentileri İlişkilerini Etkiliyor
Ebeveyn olmaya geçiş beklenen ve kurala uygun bir yaşam olayını temsil eder ve bu yüzden de kişilerin ve ailelerin yaşam süreçlerini tekrar şekillendirir ve böylelikle yetişkin gelişimini etkiler. Kadınlık rolünün üstüne annelik rolünü alan kadın ve babalık rolü ile tanışmaya başlayan erkek bunun kendilikleri üzerindeki etkisinin yanı sıra ilişkilerine etkisini de farkederler. Bu noktada hamilelik süreci, çift için tüm bunlara hazırlık ve aynı zamanda bir geçiş sürecini yansıtır.
İlk çocuğun doğumundan sonra kadınların evlilik tatmini azalırken, kocaların tatmin seviyesinin aynı kaldığını görülmektedir. Bunun sebebi de doğumun kendisi kadar, gece uyanmaları ve rutin bebek bakımı gibi ebeveynliğe geçişin esas yüklerini kadınların taşımalarıdır. Bebek sahibi olma kararı çift tarafından beraber verilse de bebeğin bakımının getirdiği yükümlülükler çoğu zaman eşler arasında eşit paylaşılamamaktadır. Bu durumda da daha çok sorumluluk alan taraf karşı taraftan beklediği desteği alamayınca ilişki tatmini de azalmaktadır.
Ebeveyn olurken ilişkideki değişimlerin beklentilerle ilişkisi, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Hamilelik sürecine ve doğuma ilişkin çiftlerin beklentileri, daha sonra ne kadar karşılanıp karşılanmadığıyla ilgili olarak ilişkilerini etkilemektedir. Doğum sonrası beklentileri olumsuz çıkan ebeveynler ilişkilerinde daha fazla olumsuz değişim yaşamaktadırlar.. Yeni doğan bebeğin zor veya kolay mizaçlı olması, ailenin sosyal ağının desteği, evdeki iş bölümünün ne kadar geleneksel olduğu ve karı kocanın karşılaştığı mesleki stresler hangi evliliklerin en çok değiştiğini belirlemek açısından önemli faktörlerdir.
Not: Bu yazı Uzman Psikolog Aylin Sezer tarafından yazılmıştır.