Çocuklarda davranış bozuklukları pek çok farklı şekilde görülebilir. Duygusal gelişimle ilgili sorunlar doğru bir yaklaşımla çözülebilir.
Çocuklarda Davranış Bozukluları Nelerdir?
Kaygılı Çocuk
Çocuklarda davranış bozuklukları arasında kaygı da yer alır. Kaygılar genellikle nedeni belli olmayan korkular şeklinde açıklanır. Kaygı “korku verici durumun çıkma ihtimaline karşı verilen tepki” olarak da tanımlanmaktadır. Kaygılı çocuk çabuk heyecanlanıp, çabuk üzülen, tedirgin ve gergin çocuktur. Örneğin “sınavlarda çok heyecanlanır, yapamazsam, öğretmenime, aileme nasıl açıklarım” diye düşünür.Kurallara uymaya özen gösterir. Kendisine kızılmasından, eleştirilmekten kaçınır. Kaygı bazı durumlarda sürekli ve rahatsız edecek kadar şiddetli olabilir. Çocuk için oldukça kötü bir durumdur. Çocuk, kaygı durumunda yorgun olduğunu söyleyip hiçbir iş yapmaz. Bazı durumlarda bitkinleşir, kaygı yaratacak durumlardan kaçarak, bu durumdan kurtulmak ister. Okul Öncesi ve ilköğretimin ilk yıllarında en sık karşılaşılan kaygı türü ayrılık kaygısıdır. Sevdiği kişinin ya da kendisinin başına bir şey geleceği korkusu ayrılık kaygısının temelini oluşturur. Bu kaygıyı taşıyan çocuklar anneden ayrılmak istememe, okula gitmekten çekinme ve tek başına uyumakta güçlük çekme gibi davranışlar sergileyebilir.
Neler Yapılabilir?
Yansıtma, bastırma, gerileme gibi savunma mekanizmalarına da zaman zaman başvurur. Çocuğun temel ihtiyaçları zamanında karşılanarak, tutarlı ve demokratik bir eğitimle çocukta kaygı oluşumu önlenebilir. Ayrıca geleneksel çocuk yetiştirme yöntemlerimizin bağımlılığı artırıcı, girişkenliği kısıtlayıcı olduğunu unutmadan bu yöntemlerden vazgeçilmelidir. Çocuk anne babanın bir uzantısı değil kendi başına bağımsız bir bireydir. Çocuğun kendine güvenmesi sağlanmalıdır. Kaygı çok şiddetli ve sürekli ise mutlaka uzman birinden yardım alınmalıdır.
Korkak Çocuk
Çocuklarda davranış bozuklukları arasında korku da yer alır. Korku, canlı varlıkların, bilinen ve bilinmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri en doğal tepkilerdir. Çocukların korktuğu şeyler yaş ve gelişim düzeylerine göre değişiklik gösterir. İki-üç yaşındaki bir çocuk gök gürültüsünden, elektrik süpürgesi sesinden; üç-dört yaşındaki bir çocuk ise karanlıktan, öcüden, altı yaşındaki bir çocuk ise hayaletten, yangından korkabilir. Çocukta korkunun nedenleri arasında, bilmediği durumların ortaya çıkması, çocuğun çevresindekilerin korku durumlarında verdiği tepkiler, korku durumlarının çocuğa öğretilmesi, çocuğa korkutucu şeylerin söylenmesi, ailesel problemler ilgili durumlar sayılabilir.
Çocuk da model aldığı kişilerin korkularını örnek alır. Aşırı koruyucu ailelerin çocuklarında korkular çoğalır. “Parkta kaydırağa binme düşersin, o çocukların yanına gitme seni döverler” gibi sözlerle çocuğu korumaya çalışmak onu girişkenlikten, deneyim kazanmaktan, dayanıklı olmaktan alıkoyar. Yaşanılmış bazı olumsuzluklar yaşantılar da çocuklarda korkuya sebep olabilir. Kaza geçirmek, eve hırsız girmesi, yangın, deprem, büyük kavgalar gibi olaylar çocuklarda ileri yaşlara değin sürecek korkulara sebep olmaktadır. Çocuklar, bilmedikleri, fakat başkalarından duydukları olaylardan da etkilenir ve korkarlar. Görüldüğü gibi korkunun pek çok nedenleri vardır.
Neler Yapılabilir?
Korkuların ortadan kaldırılması için öncelikle nedeninin bilinmesi gerekir. İkinci bir husus çocukta korku yaratan duruma onun gözüyle bakmaya çalışmaktır. Çocuklarla korkularının nedenleri hakkında açık konuşulmalıdır ve çocuk korku duyduğu durumla direk olarak değil kademeli olarak karşı karşıya getirilmelidir. “Çivi çiviyi söker.” düşüncesiyle korkunun üstüne gidilmemelidir. Korkuları ile alay etmemeli, onları ayıplamamalı ve utandırmamalıdır. “Koskoca adam oldun hâlâ bundan mı korkuyorsun?”, “Erkek adam korkar mı?”, “arkadaşların hiç korkmuyor sen niye böylesin?” gibi kıyaslamalar yapmamalıdır. Çocuk korkutularak ondan istenilen davranışları yapması için zorlanmamalıdır. Çocuğun korkularına sert tepkiler vermekten kaçınılmalıdır. Yetişkinler, basit durumlar karşısında aşırı korku tepkileri göstererek çocuklara olumsuz örnek olmamalıdır. Çocuklara korkmalarına neden olacak öyküler anlatılmamalı, televizyon programlarında seçici davranılmalıdır.
Öfkeli Çocuk
Çocuklarda davranış bozuklukları arasında öfke de yer alır. Öfke, çocuğun isteklerinin engellenmesi veya anlaşılmadığını düşünmesi sonucu ortaya çıkan olumsuz tepkilerdir. Bebeklik çağında beslenme, temizlik, uyku gibi temel ihtiyaçlarının zamanında karşılanmaması bebekte ağlama çırpınma gibi öfke belirtilerine sebep olur. Anne babalar için en sıkıcı anlardan biri çocuğun başkalarının yanında öfkesini çığlık atarak, bağırarak, oyuncaklarını fırlatarak gösterdikleri anlardır. Ara sıra yaşanan öfke nöbetleri, 1-4 yaş arası çocuklarda normaldir. Çocuk, zamanla kendini ifade etmeye başladığında davranışlarını da kontrol etmeye alışacaktır.
Neler Yapılabilir?
Çocuklarda görülen bu öfke nöbetlerinin görülmemesi için, onlardan gerçekçi olmayan beklentilerde bulunmaktan kaçınmak gerekir. Çocuk kontrolünü kaybedip çok öfkeli davrandığında görmezlikten gelerek uygun olmayan davranışı pekiştirmemiş oluruz. Ortamdan uzaklaşmak yapılabilecek en doğru davranışlardan biridir. Bu çocuğa kendisini kontrol etme fırsatı tanır. Çocuğun kendisine model aldığı yetişkinler olaylar karşısında öfkeli, yıkıcı, abartılı davranışlar sergilerse çoğu kez çocuklar da benzer davranışlar gösterirler. Anne-babalar çok sabırlı, tutarlı olmalı, baskılı, aşırı kuralcı olmamalıdır. Eğer, çocukla aile arasında sevgi ve disiplin ilişkisi dengede ise ve tüm aile bireyleri konulan kuralları tutarlı bir şekilde uygulayabiliyor ise çocuk önüne konulan engelleri kabullenecek ve öfke nöbetlerinin uygun bir yol olmadığını anlayacaktır. 19 Hem çocuk hem anne-baba, öfkeye neden olan faktörler hakkında, sakinleştikten sonra konuşmalı, çocuğun temel ihtiyaçları, zamanında ve yeterli karşılanmalıdır. Çocuk anlaşmazlıklarını öfkelenmeden çözdüğünde ödüllendirilmelidir.
İnatçı Çocuk
Çocuklarda davranış bozuklukları arasında inat da yer alır. İnatçılık, çocuğun gelişiminin bazı dönemlerinde ortaya çıkan bir özelliktir. İnatçılık, “çocuğun anlamlı bir nedeni olmaksızın bir harekette ısrar etmesi, davranışını, düşüncesini, durumunu değiştirmeye direnmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Çocuk, kendi varlığının farkına vardığı dönemlerde, bunu çevresine kabul ettirmek için çevreden gelen uyaranlara karşı direnir. Bu dönem yaklaşık 18 aylıktan başlayıp 4 yaşına kadar devam eder. Bu yaşlarda görülen inatçılık normal gelişim özelliği olarak kabul edilir. Çocukla ilgilenen yetişkinlerin de çocuğun gösterdiği inat davranışına inatla karşılık verip, çocuğun direnme gücünü kırmaya çalışmaları yanlıştır. Bu tutum çocukta normal bir gelişimsel özellik olan inatçılığın kişilik özelliği olarak yerleşmesine neden olabilir.
Neler Yapılabilir?
Çocuklardan beklenilen davranışlar açık ve anlaşılır şekilde anlatılmalıdır. Çocuğun hangi davranışlarına izin verildiği hangilerine verilmediği çocukla önceden konuşulmalıdır. “Alışverişe çıktığımızda benden çok şey istemen beni üzüyor, o zaman seninle gitmek istemiyorum. Bugün sadece senin için küçük bir şey alabilirim daha fazlası için lütfen inat etme” gibi çocuğa doğrudan hayır demek yerine çocuğa seçenekler sunulmalıdır. İnat anında çocuğun dikkati başka yönlere çekilmeye çalışılmalıdır. Çocuğun istekleri, inatlaştığı zaman değil normal davranış gösterdiğinde yerine getirilmelidir. Çocuğun her davranışına müdahale etmek, çok söylenmek, “Halası, teyzesi gibi inatçı.” diyerek etiketlemek, kardeşler arasında ayrım yapmak da inatçılığa yol açacağından bu tür davranışlardan uzak durmak gerekir.
Utangaç Çocuk
Bebekte yabancılara karşı korku 4-9 aylar civarında başlar, 2 yaşa doğru son bulur. Bu, beklenen bir süreçtir. Eğer utangaçlık ve çekingenlik durumu çocuğun günlük yaşantısını etkiliyor, yapması gereken davranışları yapmasını engelliyor ve arkadaşları ile iletişimden uzaklaştırıyorsa sosyal fobiden bahsetmek uygun olmaktadır.
Çocukların rol modeli öncelikle anne ve babasıdır. Anne ve baba da utangaçlık durumu varsa, çocuk da ilişki kurma şeklini aile vasıtasıyla edindiğinden utangaç olma ihtimali artar. Özellikle 0-1 yaş döneminde ebeveyni ile sağlıklı bir bağ oluşmamış çocuklarda utangaçlık daha sık görülebilir.
Ne Yapılabilir?
Utangaçlık sorununa yönelik olarak; çocuk üzerinde fazla baskı yapmamak gerekir. Çocuğun yaptığı yanlış davranışlardan daha çok olumlu davranışlar görülmeli, bu davranışları pekiştirecek ödüller verilmelidir. Çocuğun öz güven duygusu, ihtiyaçları zamanında karşılanarak, tek başına yapacağı sorumluluklar verilerek sağlanmalı ve çocuk yavaş yavaş rahat davranmaya alıştırılmalıdır. 24 Çocuklar grup faaliyetlerine yönlendirilmeli ve aynı zamanda onları yalnız bırakmamalı ve destekleyici bir tutum içinde girilmelidir. Çocukla etkin iletişim kurulmalıdır. Aile çocuklarına iyi örnek olmalıdır. Utangaç çocuklara sık sık sevildikleri ve değerli oldukları hissettirilmelidir.
Kıskanç Çocuk
Kıskançlık, çocukların kendisi ve çevresindeki insanlarla olumlu ve dengeli ilişkiler kurmasına engel olan, çocuğu yaşanılması zor, mutsuz duruma düşüren bir durumdur. Kıskançlığı çok yoğun yaşayan çocuklar, kendisine olan ilgi ve sevginin başkasına yönelmesi sonucunda kendini terk edilmiş, güvensiz hissederler. İstediği ilgiyi elinden alan kişiye karşı öfke, nefret, öç alma duygularıyla dolar. İlgiyi yeniden üzerine çekmek için kurallara uymaz, söz dinlemez, okulunda başarısız olur. Tek isteği kaybettiği sevgiyi ve ilgiyi yeniden kazanmaktır.
Kıskançlık duygularının ilk belirtileri yeni bir kardeşin dünyaya gelmesi ile başlar. Kıskançlığı çok yoğun yaşayan çocuklar, kendisine olan ilgi ve sevginin başkasına yönelmesi sonucunda kendini terk edilmiş, güvensiz hissederler. İstediği ilgiyi elinden alan kişiye karşı öfke, nefret, öç alma duygularıyla dolar. İlgiyi yeniden üzerine çekmek için kurallara uymaz, söz dinlemez, okulunda başarısız olur. Tek isteği kaybettiği sevgiyi ve ilgiyi yeniden kazanmaktır.
Ne Yapılabilir?
Kıskançlıkla ilk olarak kıskançlığın doğal bir duygu olduğu ve çocuğun gelişimsel özelliklerine göre değişeceği bilinmelidir. Kıskançlık tepkileri, zamanında tanınıp değerlendirilmelidir. Çocuğun ihtiyacı olan sevgi ve ilgi zamanında ve yeterli verilmelidir. Anne-babalar, yeni bir çocuk doğacağı zaman diğer çocuğu buna alıştırmalıdır. Yeni gelen kardeşin tüm süreçlerine çocuğu dqhil etmek ve sorumluluk vermek gerekmektedir. Doğumdan önce çocukla doğum sonrası karşılaşabileceği durumlar açık bir dille anlatılmalıdır. Yeni kardeşin bakıma gereksinimi olduğu için anne-babasının onunla da vakit geçirmesi gerektiği anlatılmalıdır. Yeni doğanın bakımında diğer çocuktan yardım da istenmelidir.
Çocukla zaman geçirmek için anne ve babanın ayarlamalar yapması, annenin yeni doğanla ilgilendiği durumlarda anne yerine baba veya anneanne, babaanne gibi başka bir yetişkinin çocukla ilgilenmesi gerekmektedir. Çocuğa ait olan eşyalar izinsiz olarak kimseye verilmemelidir. Bu durum çocukta mülkiyet duygusu için çok önemlidir. Anne-babalar çocukları arasında kesinlikle kıyaslama yapmamalıdır. Her çocuğun farklı özellikleri olduğu unutulmadan o yönde gelişmelerine yardımcı olunmalıdır.