Eğer bir ebeveynseniz güdüsel olarak çocuklarınız için en iyi olanı istersiniz. O halde çocukların başarı şansını artıran bir yöntem nedir? Bilim diyor ki, çocuklarınızı başka bir dil öğrenmeye teşvik edin.
Çok Dillilik ve Artan Zeka
Son yıllarda bilim insanları ve araştırmacılar iki dillilik anlayışında çığır açıcı gelişmeler kat ettiler. Eskiden uzmanlar ikinci bir dil öğrenmenin çocukların akademik ve entelektüel gelişimini aksatan bir “müdahale” olduğunu düşünmüşlerdi. Fakat New York Times’ta “Neden İki Dilliler Daha Zekidir?” başlıklı makalesinde Yudhijit Bhattacharjee, bu müdahalenin aslında iyi bir şey olduğunu açıklıyor:
Müdahalenin kendisinde bir hata yok. İki dilli beyinde, tek dil kullanılırken bile, her iki dil sisteminin de aktif olduğu ve bu nedenle bir sistemin diğerini engellediği bir durum yaratıldığı yönünde kanıtlar vardır. Fakat araştırmacılar bu müdahalenin zeka üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olmadığını ortaya koyuyor. Çünkü iki dilli durum, beyni içerideki çelişkiyi çözmeye zorluyor ve zihne bilişsel kasları güçlendirecek bir görev veriyor.
Bhattacharjee, “iki dilli tecrübe”nin çocukların planlama, problem çözme ve odaklanma gibi zihinsel beceri gerektiren başka alanları da geliştirdiğini de gösteren araştırmalara referans veriyor.
Fakat bir ebeveyn olarak, muhtemelen çocuğunuz için “akıllı” olandan daha fazlasını istiyorsunuzdur. Kaçımız ‘dahi’ ama başkalarıyla ilişki kuramayan bir çocuk ister? Başka bir dil öğrenmek, çocukların sosyal becerilerini de geliştirir mi?
Cornell Üniversitesi, Psikoloji ve İnsan Gelişimi Bölümü’nde Asst. Prof. Katherine Kinzler, New York Times için, “İki Dillilerin Üstün Sosyal Becerileri” adını taşıyan yeni bir yazı yayımladı. Kinzler’in gelişim psikoloji laboratuarının son araştırmaları, “İki dillilik çocukların sadece zihinsel değil, ayrıca sosyal becerilerini de geliştirir.” tezini ortaya koyuyor.
Mesela, bir araştırma iki dilli çocukların tek dilli çocuklardan daha iyi genel iletişim becerileri gösterdiğini gösterir:
“ABD’de 4-6 yaş arası farklı dilsel kökenlerden bir grup çocuğu aldık ve onları empati kurmalarını gerektirecek bir durumla karşı karşıya bıraktık. Mesela, bir yetişkin, çocuğa şöyle der: “Oo, küçük bir araba! Benim için bu arabayı çalıştırabilir misin?” Bu sırada çocuğun önünde üç tane araba vardır: Küçük, orta ve büyük. Ancak yetişkin sadece orta ve büyük arabayı görmektedir. Dolayısıyla, yetişkinin küçük araba demesinin, çocuğa orta büyüklükte olan arabayı çağrıştırması beklenmektedir.
Bu beklentiyi gerçekleştirme konusunda işte çok dilli çocukların, tek dilli çocuklardan daha başarılı olduğunu gördük. Bu konu üzerine düşünürseniz, başka birinin sözünü yorumlamak, yalnızca o sözün içeriğine dikkat etmeyi değil, aynı zamanda sözün söylendiği ortama da dikkat etmektir. Bu sezgisel bir anlam da gerektirir ki, tek dilli çocuklara oranla, çift dilli çocuklarda bu gözle görülür biçimde fazladır. Çok dilli ortamlardaki çocuklar, başkalarının bakış açıları hakkında akıl yürütme konusunda rutin pratik sağlayan sosyal tecrübelere sahiptir. Onlar, kimin konuştuğunu, hangi dilde konuştuğunu, kime konuştuğunu, kimin hangi içeriği anladığını ve farklı dillerin konuşulduğu zaman ve mekanları düşünmek zorundadırlar.
Özünde, başka dilleri konuşan çocuklar, diğerleri ile daha iyi anlaşır.
Peki ya sadece tek bir dil konuşan fakat düzenli olarak başka dil konuşan çocuklarla karşılaşan çocuklarda durumlar nasıldır?
Kinzler’in laboratuarı “Etkin olarak tek dilli olan fakat başka bir dille düzenli olarak karşılaşan çocuklar, -mesela büyük ebeveynleri başka bir dil konuşan çocuklar- onlar da iki dilli çocuklar kadar, bu işte beceriklidir.” Fakat Kinsley araştırmaları, bu maruz kalan çocukların bilişsel işlerde tek dilli çocuklardan daha iyi performans göstermediğini ortaya koymuştur.
Çok dilli ve çok kültürlü bir ortamda büyüyen bir çocuk olarak, bunun gelişim açısından pivot rolü oynadığını fark ediyorum. Benim kendi ailem de dahil olmak üzere, birden fazla dil konuşulan çeşitli etnik gruplardan insanlarla birlikte olmama rağmen 20’li yaşlarımın ortasına varıncaya kadar, ikinci dilde akıcı olamadım. Ama ebeveynlerim beni her zaman başka diller ve kültürler ile aşina olmam yönünde cesaretlendirmiştir.
Böylece, çok küçük yaştan itibaren dünyayı başkalarının gözlerinden görmeyi öğrendim. Annem, babam ve farklı kökenlerden ABD’li arkadaşlarımda, basit bir haber başlığının tamamen farklı tepkiler yaratabildiğini görmek benim için çok ilginçti. Bu tür deneyimler, herkesin bakış açısının farklı olduğunu ve bu bakış açılarının pek çok faktörle şekillendiğini anlamamı sağladı.
Bugün her tür kökenden insanla çok kolay iletişim kuruyorum. Bilinmedik bir yerden gelen bir insanla karşılaşınca, ortakta ne paylaştığımıza odaklanıyorum, ama her zaman da farklılıklardan büyüleniyorum.
Pratik Hale Getirmek
Benim araştırmam Kidzler ve grubunun araştırmasından daha kişisel yorumlar içeriyor. Ve ben hiçbir zaman bir iq testi yapmamış olmakla birlikte, çok dillilik ile zeka ilişkisinin övünülecek bir durum olduğunu düşünmüyorum.
Fakat çocuğunuzda doğal merak ve öğrenme sevgisi oluşturmak istiyorsanız, şunu hatırlayın: İki dilli olman gerekmiyor.
Sadece onları buna cesaretlendirin.
(Kaynak – Justin Bariso – inc.com)