Çocuk Gelişiminde Hayvan Sevgisi

Yaşamımızın ayrılmaz parçası ve en yakın dostlarımız olan hayvanlar, çocukların gelişiminde de önemli rol oynuyor. Doğru ilişki kurulduğu takdirde, empati yeteneğinden ahlaki değerlerin gelişimine kadar pek çok olumlu sonuç alındığını anlatan DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Ayşen Kayahan’a göre en kritik görev ebeveynlere düşüyor.

Çocuk gelişiminde temel bir rol oynayan hayvan sevgisi, duygusal erişkinlikte olduğu kadar onların topluma uyum sağlayan sosyal bir varlık olarak yetişmesinde de kritik yer tutuyor. Ancak bu olumlu etkinin ortaya çıkabilmesi, hayvanı atılıp satılabilir bir nesne olarak görmemekle ve ebeveynlerin doğru tavırlarıyla mümkün oluyor. Doğanın parçası olan her unsur, modern hayatın içinde hesaplanabilir, öngörülebilir, rasyonelleştirilmiş birimlere dönüştü. Hep daha iyisini arayan insanoğlu artık, tatminsiz ve sürekli tüketilecek yenilikler peşinde koşuyor.

Çocukların doğayla ilişkisinin, modern kent hayatı içinde kısıtlandığını anlatan DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Ayşen Kayahan, alerjik reaksiyonların artışına da doğadan uzaklaşma olgusunun neden olduğunu anlatıyor. Kayahan, “Daha yirmi yıl öncesinde büyük kentlerde ‘mahalle’ yapısının geniş ölçüde mevcut olduğunu, boş arazi, yeşil alan, park vb. bölgelerde çocukların ev-dışı toplumsallaşmalarının mümkün olduğunu, bu deneyimleri yaşamış olan orta yaşlarındaki kuşaklar hatırlayacaklardır. Oysa günümüzün çocukları bu olanaklardan yoksun. Bilgisayar, çabuk tüketilen pahalı oyuncaklar, ceza boyutu olmayan sürekli ödül sistemi ve elbette kapalı ya da en azından steril var oluş alanları (ev, yuva, okul) içinde kısıtlanan çocuklar, kapalı bir dünya algısı geliştirmekte, benzerlerine duyarsız, benmerkezci, bazen acımasız olabilmektedir” diyor.

Bu durumun doğadan kopmuş anlamına geldiğini belirten Kayahan, toplumsal ortamda, çocukların gelişiminde olumlu yönde etki sağlayacak unsurların başında hayvan sevgisi geldiğinin altını çiziyor. Kayahan, “Hayvanlarla sağlıklı bir ilişki, öncelikle çocuğun kendisi dışında bir varlığın, üstelik kendisine benzemeyen bir canlının varlığını kabullenmesi sonucunu doğurur. Eğer hayvanla ilişki, bir hükmetme ve nesneleştirme temeli üzerine kurulmazsa, çocuk hayvanı kendi varlığını bütünleyen bir başka canlı olarak görecektir. Ancak modern hayatta hayvanla kurulan ilişki, maalesef bir nesneleştirme ilişkisine dönüşmektedir” diyor.

“Hayvanlarla ilişki, çocuğa, insanın nasıl doğanın bir parçası olduğunu da anlatır. İnsanlar gibi olmasa da, hayvanın da acı çekebildiğini, üzülebildiğini, sevinebildiğini, sevgi ve bağlılık hissedebildiğini, hastalanabildiğini, insanlar gibi bir vücut çalışma sistemi olduğunu, hatta benzer organları olduğunu öğrenen çocuk, onu artık tamamen yabancı, dolayısıyla korkulacak bir varlık gibi algılamaz” diyen Kayahan; ortalama ömürleri insanınkinden kısa olan hayvanlar sayesinde çocukların doğum ve ölümün, doğal bir denge olduğunu anladıklarını da belirtiyor. Kayahan: “Çocuk, doğumla ölüm arasındaki ilişkiyi, insanın diğer canlılarla olan bağını ve ahlâklı bir yaşamın temellerini hayvanla ilişkisi sayesinde pekiştirir.’’

Hayvanlarla kurulan bağın, çocuğun arkadaşlık duygusunun gelişimine katkıda bulunduğunun da altını çizen Kayahan, “Bu ilişki sayesinde, çocuk daha hoşgörülü, daha verici, daha paylaşımcı, daha anlayışlı, farklılığa daha açık bir kişilik geliştirebilir. Böylece genele oranla küçük ya da büyük farklılıkları olan başka çocuklara (örneğin zihinsel ya da bedensel engelli; başka bir millete, dine mensup, farklı bir dil konuşan vb.) çok daha hoşgörülü olacaktır. Hayvan sevgisinin, çocuklar arasındaki ayrımcılık ve şiddetin önlenmesinde de büyük etkilerinin olduğu söylenebilir” diyor.