B harfi ile başlayan deyimler ve anlamları hakkında her şeyi bu sayfada bulabilirsiniz. Deyimler örnekleri, Türkçe deyimler, en güzel deyimler.
B Harfi ile Başlayan Deyimler Örnekleri ve Anlamları
A | B | C | Ç | D | E | F | G | H | I | İ | K | L | M | N | O | Ö | P | R | S | Ş | T | U | Ü | V | Y | Z |
Baba adam deyimi ve anlamı
Ağır başlı, iyi yürekli, olgun, hoşgörülü, yaşlıca adam.”Ne baba adammış meğer, ailesinden değil, komşularından bile kimseyi ihmal etmedi.”
Baba değil, tırabzan babası deyimi ve anlamı
Çocuklarına hayrı olmayan bir baba o.
Babaları tutmak (üstünde olmak) deyimi ve anlamı
Sinir ve öfke nöbeti gelerek aşırı derece bağırıp çağırmak.
Babamın (ustamın) adı Hıdır, elimden gelen budur deyimi ve anlamı
Gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter; daha fazlasını beklemeyin.
Babana rahmet deyimi ve anlamı
Yaptığın iş, söylediğin söz çok yerinde. Ben de öyle düşünüyordum.
Babanın canı için deyimi ve anlamı
Ölmüş olan babanın ruhunu şad etmek için (bana şu iyiliği yap).
Babasının hayrına mı? Deyimi ve anlamı
Bir çıkar beklemeden mi? Bir şeyler umuyor kuşkusuz.
Babasının oğlu deyimi ve anlamı
Her durumu babasına benzeyen oğul.
Babası üstünde olmak deyimi ve anlamı
“Babaları tutmak.”
Baba yurdu deyimi ve anlamı
Babasının evi.
Babanın canı için deyimi ve anlamı
Birinden bir iyilik yapılması istenirken “bu iyiliği, ölmüş olan babanın ruhunu hoşnut etmek için yap” anlamında söylenir.
Babası tutmak deyimi ve anlamı
Çok fazla öfkelenmek, kızgınlığı her hâliyle belli olmak.”İş meselesini konuşamadım, çünkü babaları üstündeydi odasına girdiğimde.”
Babana rahmet deyimi ve anlamı
“Yaptığın iş, söylediğin söz çok yerinde; Allah senden razı olsun” anlamında hoşnutluk, memnunluk bildirmek için kullanılır.
Babasının hayrına deyimi ve anlamı
Hiçbir çıkar gözetmeksizin.”Babasının hayrına mı yaptı sanıyorsun senin işini?”
Babadan kalma deyimi ve anlamı
Babanın ölümüyle çocuğa kalan iş, para, mal mülk gibi şeyler.
Bacak kadar deyimi ve anlamı
Küçücük çocuk.
Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var deyimi ve anlamı
Yaşı küçük ama çeşitli huylar edinmiş.
Bacası tütmez olmak deyimi ve anlamı
Ailesi dağılmak ya da büyük bir felakete uğramak.
Badi badi yürümek deyimi ve anlamı
Çocuk, bacaklarını açıp vücudunu ördek gibi iki yana eğerek, aytak paytak yürümek.
Bağ bozmak deyimi ve anlamı
- Bağda son kalan ürünün toplanması.
- Bu işlerin yapıldığı mevsim (güz), gün.”Bağbozumu besmele ile başlarsa bereketli olur.”
Bağdaş kurmak deyimi ve anlamı
Sağ ayağını sol, sol ayağını sağ uyluğunun altına koyup oturmak.
Bağdat harap deyimi ve anlamı
Karnım çok aç.
Bağrına basmak deyimi ve anlamı
- Kucaklamak, kolları ile sararak göğsüne yaslamak.
- Birini gözetip kayırmak, koruyup yetiştirmek.”Amcası, yeğenini bağrına basmakta geçikmedi.
Bağlandığı yerde otlamak deyimi ve anlamı
Uzun zaman önceki durumunda kalıp hiçbir ilerleme göstermemek, yerinde saymak.
Bağrına basmak deyimi ve anlamı
- Göğsü üzerine yaslanıp sevmek.
- Birini sevgi ve şefkatle yanına alıp korumak, yetiştirmek.
Bağrına taş basmak deyimi ve anlamı
Uğradığı zarara, felakete sesini çıkarmadan katlanmak.”Evi yıkılan Hasan bağrına taş basmaktan başka bir yol bulamadı.”
Bağrını delmek deyimi ve anlamı
İçine işlemek, pek dokunmak, dertli olmasına yol açmak.”Yurdundan kovulması, şairin bağrını deldi.”
Bağrı yanık deyimi ve anlamı
Çok acı çekmiş; dert, sıkıntı, darlık, kahır görmüş; yaslı.”Nice bağrı yanık insanlar yaşamış bu topraklarda.”
Baharı başına vurmak deyimi ve anlamı
“Afyonu başına vurmak.”
Bahis tutuşmak. (Bahse girişmek) deyimi ve anlamı
Ayrı ayrı görüşler savunan iki kişiden her biri, kendi görüşü yanlış çıkarsa ötekine bir şey vermeyi kabul etmek.
Bahtı açık olmak deyimi ve anlamı
Talihi iyi olmak işleri hep yolunda gitmek.
Bahtı bağlı olmak deyimi ve anlamı
- Talihi kapalı olmak, yapmak istediği iş, yürümemek.
- Bir kıza evlenecek istekli çıkmamak.
Bahtı kara olmak deyimi ve anlamı
İşleri hep ters giden, talihi kötü.
Bahse girmek deyimi ve anlamı
Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak.”Erken kalkmak konusunda onunla bahse girdik.”
Bahtı kara deyimi ve anlamı
Mutsuz, dertten kurtulamayan, işleri hep ters giden.”Allahım, şu bahtı kara kuluna yardım et de düzlüğe çıksın!”
Baklava dilimi deyimi ve anlamı
Eşkenar dörtgen biçiminde.
Baklayı ağzından çıkarmak değimi ve anlamı
Sabrı tükenip o zamana kadar sakladığı şeyleri söylemek.”Yeter artık, çıkar ağzından şu baklayı!”
Baksan a! Deyimi ve anlamı
Dikkat edin, dikkat ediyor musunuz? Sözüme kulak verin, bana bakın, beni dinleyin.
Balaban aş pişirmiş, çocuklarını başına üşürmüş deyimi ve anlamı
Yaptığı iyi şeyden yalnız kendisi ve yakınları yararlanıyor.
Bal alacak çiçeği bilmek deyimi
Çıkar sağlanacak yeri veya şeyi bulmak, bu konuda nasıl hareket edileceğini bilmek.”Onun bal alacak çiçeği bilmede üstüne yoktur.”
Baldırı çıplak deyimi ve anlamı
İşsiz güçsüz, serseri, başı boş, ayak takımından.”Sokaklar baldırı çıplaklardan geçilmiyor.”
Bal dök (de) yala
Bir yerin çok temiz, pırıl pırıl olduğunu anlatmak için kullanılır.”Odayı öyle elden geçirmiş ki bal dök de yala!”
Balgam atmak deyimi ve anlamı
Bir iş ya da konu üzerinde kuşku uyandıracak söz söylemek.”Lütfen sus, ortaya bir balgam atıp da insanı huzursuz etme.”
Bal gibi deyimi ve anlamı
- Çok tatlı.
- Çok iyi, adamakıllı, pekâlâ.”Bal gibi iş, daha ne duruyorsun?”
Balık etinde deyimi ve anlamı
Ne şişman, ne zayıf; biçimli, kilosu yerinde olan.
Balık istifi deyimi ve anlamı
Çok sıkışık bir durumda.”Otobüs, balık istifi gibi yerleşmiş insanları zor taşıyordu.”
Balık kavağa çıkınca deyimi ve anlamı
Gerçekleşmesi mümkün olmayacak işleri anlatmak için kullanılır.”O kız, o çocukla ancak balık kavağa çıkınca evlenir.”
Balmumu yapıştırmak deyimi ve anlamı
Unutulmaması için önemle işaret edip dikkati çekmek.
Balon uçurmak deyimi ve anlamı
İlgililerin ne diyeceklerini anlamak veya insanların telâşlanmalarını sağlamak amacıyla aslı olmayan bir haber yaymak.”Askerliğin kısalmasıyla ilgili bir balon uçurdu, buna sonra kendisi de inanmaya başladı.”
Bal sağmak deyimi ve anlamı
Kovandaki balı almak.
Balta değmemiş (girmemiş, görmemiş) deyimi ve anlamı
İçinden h,ç ağaç kesilmemiş orman.
Balta olmak (Birine) deyimi ve anlamı
Karşısındakini rahatsız edercesine direnerek bir şey istemek, asılmak.
Baltayı taşa vurmak deyimi ve anlamı
Farkında olmayarak karşısındakine dokunacak söz söylemek.
Balta olmak deyimi ve anlamı
Musallat olmak, asılmak, direnerek bir şey istemek, istediğini yaptırmak için sürekli ısrar etmek.”İnsanın başına balta olan kişileri sevmek mümkün değil.”
Baltayı taşa vurmak deyimi ve anlamı
Bilmeyerek karşısındakini kıracak söz söylemek, pot kırmak.”Baltayı taşa vurunca öyle utandı ki sormayın gitsin.”
Bam teline basmak deyimi ve anlamı
Bir kimseyi, duyarlılık gösterdiği konuda kızdıracak söz söylemek, öfkelendirecek bir şey yapmak.”Bir insanı delirtmek mi istiyorsun? Onun bam teline basacaksın.”
Bana (sana, ona) göre hava hoş deyimi ve anlamı
Öyle de olsa, böylede olsa benim (senin, onun) için fark etmez. Yeğlenecek tutumu başkaları düşünsün.
Bana mısın dememek deyimi ve anlamı
Aldırış etmemek, ona hiçbir şey etkili olmamak.”Sırtına o kadar yük vurdular, adam yine de bana mısın demedi.”
Bana ne? Deyimi ve anlamı
Kişi ya da şey, durumlarının değiştirilmesi için fark etmez. Yeğlenecek tutumu başkaları düşünsün.
Bardağı taşıran damla deyimi ve anlamı
Uygunsuz durumlara karşı uzun süre dayanıp sabretme gücünü kıran yeni bir eylem.
Barış görüş olmak deyimi ve anlamı
Aradaki dargınlığı kaldırarak barışmak, dostluğu yenileyip görüşmeye başlamak.
Barut fıçısı deyimi ve anlamı
Her an karışıklık, kavga ve savaşın çıkacağı yer.”Nereden çıktığı belli olmayan bir ses, meydanı bir anda barut fıçısına döndürdü.”
Barut kesilmek deyimi ve anlamı
Çok öfkelenmek, kızmak, sinirlenmek.”Elektriği bağlanmayan adam barut kesilmiş, etrafa bağırıp duruyordu.”
Barut kokusu gelmek deyimi ve anlamı
Savaş tehlikesi sezilmek.
Basamak yapmak deyimi ve anlamı
Bir durumu, daha yükseklerine erişmek için araç olarak kullanmak.
Basıp gitmek deyimi ve anlamı
Aklına koyduğu şeyi yapmak amacıyla, o an bulunduğu yerden kimseye danışmadan ayrılmak.”Öyle her aklına estiğinde basıp gidemezsin buradan.”
Basireti bağlanmak deyimi ve anlamı
Gerçeği göremez, iyi düşünüp kavrayamaz bir duruma düşmek.”Öylece kalakaldım, ne yapacağımı bilemiyorum, basiretim bağlandı âdeta.”
Baskın çıkmak deyimi ve anlamı
Üstünlüğünü göstermek, karşısındakini geçmek.”Koşuda değil, ancak güreşte baskın çıkarım ona.”
Baskın vermek deyimi ve anlamı
Baskına uğramak.
Baskın yapmak deyimi ve anlamı
- Bir kimseyi suç üstünde yakalamak için bulunduğu yere ansızın girmek.
- Düşmana ansızın saldırmak.
Bastığı yerde ot bitmez deyimi ve anlamı
Gittiği yeri yıkıp yakar, gittiği yerin bereketini kurutur, uğursuz, zalim.
Bastığı yeri bilmemek deyimi ve anlamı
- Çok fazla sevinmek.
- Dengesiz hareketlerde bulunmak, durumunu kontrol edememek, şaşkınlıktan nerede olduğunu bilememek.”Eşinin ölümünden sonra bastığı yeri bilmez bir adam oldu.”
Baston yutmuş gibi deyimi ve anlamı
Dimdik duran, yürüyen kimsenin durumu.”Baston yutmuş gibi ortalıkta dolaşıp da asabımı bozma!”
Başa baş (gelmek) deyimi ve anlamı
Birbirine denk, eşit olmak; birlikte olmak.”Takımlar başa baş bir mücadele verdiler.”
Başa çıkarmak deyimi ve anlamı
- Bir işi bitirmek, sona erdirmek, başarmak.
- Bir kişiye aşırı ölçüde ilgi gösterip çok şımartmak.”Ona biraz daha yüz verirsen başına çıkacak, söylediğini yapmayacak.”
Başa çıkmak deyimi ve anlamı
Gücünün üstünlüğünü kanıtlamak, bir şeye gücü yetmek.”Onunla başa çıkabilirim, merak etme sen.”
Baş açık, yalın ayak deyimi ve anlamı
Telaş dolayısıyla, giyilecek şeyleri giymeden, perişan kılıkta.
Baş açmak deyimi ve anlamı
Bir işi yapmaya büyük bir istekle koşmak.
Başa geçmek deyimi ve anlamı
- En üstün yeri almak.
- Herhangi bir konu önemce ilk sırayı almak.”Ülkede ekonomik yolsuzluklar başa geçti.”
Başa gelmek deyimi ve anlamı
Kötü bir duruma uğramak.”Kim demiş başa gelen çekilir diye?”
Başa güreşmek deyimi ve anlamı
- Yağlı güreşte başpehlivanlık için güreşmek.
- En üstün sonucu almak için mücadele etmek, yarışmada birinciliği almak için uğraşmak.”Takımımız öteden beri başa güreşir.”
Baş ağrısı deyimi ve anlamı
Varlığı tedirginlik verici şey, rahatsız edici kimse.”Sen ne baş ağrısı bir adammışsın meğer!”
Baş ağrıtmak deyimi ve anlamı
Yerli yersiz konuşarak, gereksiz sözler söyleyerek, çok konuşarak birisini rahatsız etmek.”Baş ağrıtmakta üstüne yoktur senin.”
Başa (başına) kakmak deyimi ve anlamı
Yapılan iyiliği yüzüne vurarak birisini üzmek, incitmek.”Üç kuruş verdi, üç gün geçmeden başına kaktı.”
Baş alamamak deyimi ve anlamı
Çok uğraştıran bir konudan kurtulup da vakit ve fırsat bulamamak.”Şu çocuklarla uğraşmaktan baş alamıyorum ki sana geleyim.”
Baş aşağı deyimi ve anlamı
Başı aşağıya dönük olarak.
Baş aşağı gitmek deyimi ve anlamı
Sürekli kötüleşmek, zarar görmek.”Baş aşağı giden işlerinin önünü alamadı bir türlü.”
Baş bağlamak deyimi ve anlamı
- Başak vermek.
- Kendini bir yere bağlamak.
Baş başa bırakmak deyimi ve anlamı
Görüşmeleri için iki kişiyi yalnız bırakmak.
Baş başa kalmak deyimi ve anlamı
Biriyle yalnız kalmak, iki kişi bir arada yalnız kalmak.”Misafirler gittikten sonra baş başa kaldılar.”
Baş başa (kafa kafaya) vermek deyimi ve anlamı
Birbirinin düşüncesinden yararlanmak üzere birkaç kişi toplanıp bir konuyu görüşmek, bir konuda dertleşmek.”Bu sorunu ancak baş başa vermekle çözebiliriz.”
Baş belâsı deyimi ve anlamı
Sürekli rahatsız eden, yük olan, bir kimseye musallat olup sıkıntı veren ve uzaklaştırılamayan kişi ya da şey.”Şu baş belâsı adamı uzaklaştırırsanız sevindirirsiniz beni.”
Baş beyin kalmamak deyimi ve anlamı
- Gürültüden ya da çok konuşanı dinleme zorunluluğu dolayısıyla kafası pek yorulup rahatsız olmak. “Kafası şişmek.”
- Sıkıntılı durumlara çare araya araya düşünme gücünü yitirmek.
Baş bulmamak deyimi ve anlamı
Satılacak şey için müşterinin önerdiği fiyat, kazanç sağlanacak ölçüde olmamak.
Baş çekmek deyimi ve anlamı
Ön ayak olmak, öncülük etmek.”Hayatı boyunca baş çeken bir adam olarak yaşadı.”
Baş döndürücü deyimi ve anlamı
Çok hızlı, izlenmesi olanaksız denebilecek ve insanı şaşırtacak bir hızla.
Baş edememek deyimi ve anlamı
Gücü yetmemek, başarı kazanamamak, bir işi başarmakta zorluk çekmek.”Şu uysal insanlarla baş edemezsen kiminle edeceksin!”
Baş eğmek deyimi ve anlamı
Direnmekte vazgeçip güçlünün buyruğuna girmek, teslim olmak.”Türk milletine baş eğdiremezsin.”
Baş elde iken deyimi ve anlamı
Sağ iken, ölmeden.
Baş göstermek deyimi ve anlamı
Ortaya çıkmak, belirmek, vuku bulmak.”Milletimiz baş gösteren bu yeni fikri kısa zamanda benimseyecektir.”
Baş göz etmek deyimi ve anlamı
Evlendirmek.”Şu kızı da bir baş göz edersem gözüm arkada kalmayacak.”
Başı ağrımak deyimi ve anlamı
Bir işten dolayı sorumlu duruma düşmek, kaygu çekmek.”Sana güveniyorum, başımı ağrıtmayacağına eminim, haydi güle güle git.”
Başı altından çıkmak deyimi ve anlamı
Kötü bir şey, kötü bir durum, birinin gizli düzeni ve tertibiyle meydana gelmek.”Böyle şeyler bilirim ki senin başının altından çıkar, şimdi bana doğruyu söyle, kim kırdı vazoyu.”
Başı bağlı olmak deyimi ve anlamı
- Evli ya da nişanlı olmak.
- Serbest, özgür olmayan, bir yere bağımlı olan.”Nihayet oğlanın da başını bağladık.”
Başıboş bırakmak deyimi ve anlamı
Bir kimsenin üzerindeki denetimi ve gözetimi kaldırmak, kendi bildiğine bırakmak.”Çocuk dediğin başı boş bırakılmaya gelmez.”
Başıboş kalmak deyimi ve anlamı
Kendisini yöneten ya da denetleyen kimse kalamamak.
Başı bozulmak deyimi ve anlamı
Kocası ölmek.
Başı büyük olmak deyimi ve anlamı
Her şey (özellikle kötü şeyler) kendisinden bilinmek.
Başı darda kalmak (başı dara düşmek) deyimi ve anlamı
Çok sıkıntılı, çaresiz bir durumda olmak; parasızlıktan dolayı güç bir durumda kalmak.”Başı darda kalan insanlara yardım etmek insanlık borcudur.”
Başı derde girmek deyimi ve anlamı
Can sıkıcı, üzücü, istemediği bir duruma düşmek.”Şu kendini bilmez adamla başım derde girsin istemiyorum.”
Başı dertte olmak deyimi ve anlamı
Çok sıkıntılı bir durum içinde olmak.
Başı dinç olmak deyimi ve anlamı
Huzur içinde olmak, kaygısı, tasası bulunmamak.
Başı dik gezmek deyimi ve anlamı
Utanılacak bir durumu olmadan, onurlu şekilde toplumda yer almak.”Başı dik gezen insanları sevmemek elde değil.”
Başı dönmek deyimi ve anlamı
- Bir şey karşısında şaşırmak.
- Sıkıntı meydana getiren bir durum karşısında bunalmak.
- Dengesini yitirmek, gözleri kararmak; çevresi kararıyor, dönüyor, kayıyor duygusu içinde sarsılmak.”Çabuk durdur arabayı, başım dönmeye başladı.”
Başı dumanlı deyimi ve anlamı
- Üstünü sis kaplamış (dağ).
- “Kafası” dumanlı.”
Başı göğe ermek deyimi ve anlamı
Beklenmeyen, umulmayan bir mutluluğa, sevince ulaşmak.”Üç kuruş zam yapıldı diye maaşına, başı göğe erdi sanıyor; bilmiyor ki enflasyon bir ay sonra alacak o zammı elinden.”
Başı göl, ayağı sal deyimi ve anlamı
Kimseden izin alma gereğini duymadan gezer.
Başı hoş olmamak (Bir şeyle) deyimi ve anlamı
Bir şeyden hoşlanmamak.
Başı kalabalık (olmak) deyimi ve anlamı
Bir iş dolayısıyla yanında çok fazla kişi olmak.”Kusura bakma, başım kalabalıktı bugün, seni arayamadım.”
Başı kazan olmak deyimi ve anlamı
“Kafası şişmek.”
Başımla beraber deyimi ve anlamı
Saygı ile memnunlukla karşılarım.
Başına belâyı satın almak deyimi ve anlamı
Sıkıntı, üzüntü ve tedirginlik verici olduğunu sonradan anladığı bir işe kendi isteği ile girmiş bulunmak.”Nereden girdim bu inşaat işine, durup dururken başıma belâyı satın aldım.”
Başına bir hâl gelmek deyimi ve anlamı
Büyük, içinden çıkılması zor güçlüklerle karşılaşmak; kötü duruma düşmek.”Gece gitme, başına bir hâl gelir diye korkuyorum.”
Başına (tepesinde) bitmek (Birinin) deyimi ve anlamı
İstenmediği halde birinin yanına gelip ayrılma bilmemek, ondan isteklerde bulunmak.
Başına buyruk deyimi ve anlamı
Dilediğini izin almaksızın yapan, istediği gibi davranan.”Sizin çocuk da amma başına buyruk bir çocuk olmuş.”
Başına çalmak deyimi ve anlamı
Bir şeyi sert, öfkeli ve kızgın bir davranış içinde vermek.”Al da başına çal bu sapı kırık küreği.”
Başına çıkmak deyimi ve anlamı
“Tepesine çıkmak.”
Başına çorap örmek deyimi ve anlamı
Bir kimseye, haberi olmadan, kötü duruma sokucu davranışta bulunmak, alt etmek için gizlice plân kurmak.”Onun başına bir çorap örecekler diye korkuyorum.”
Başına çökmek deyimi ve anlamı
- İştahla sofraya oturmak.
- Bir işi çabuk bitirmek üzere oturup ele almak.
- Birini altına alıp dövmek.”Birkaç kişi utanmadan zavallı adamın başına çöktüler.”
Başına dert açmak deyimi ve anlamı
Hiç gereği yokken sıkıntılı, güç bir işe girişmek.
Başına devlet kuşu konmak deyimi ve anlamı
Ummadığı, beklemediği bir nimete ya da varlığa kavuşmak.”Nasıl aldı bu köşkü? Başına devlet kuşu mu kondu dersin?”
Başına dolamak deyimi ve anlamı
İçinden çıkılması zor bir işi birine musallat etmek.”Bu işi benim başıma dolayanlar, dilerim hiçbir zaman onmazlar!”
Başına ekşimek deyimi ve anlamı
Başkalarının istemediği kimse ya da şey, kendisinin üstüne kalmak.
Başına hal gelmek deyimi ve anlamı
Bir işi yaparken büyük güçlük çekmek.
Başına iş açmak deyimi ve anlamı
Uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak.”Bırak o bıçağı elinden, hiç yoktan başına iş açacaksın.”
Başına kakmak deyimi ve anlamı
“Başa kakmak.”
Başına karalar bağlamak deyimi ve anlamı
Kederlenmek, yas tutmak.
Başı nara yanmak deyimi ve anlamı
“Ateşine yanmak.”
Başına sarmak deyimi ve anlamı
“Başına dolamak.”
Başına toplamak deyimi ve anlamı
Bir şey konuşmak, ya da birlikte bir iş yapmak için başkalarını etrafına toplamak.
Başına (kafasına, eline) vur ekmeğini elinden (lokmasını ağzından) al deyimi ve anlamı
Sessiz, zavallı, aciz, pısırık, miskin.
Başına vurmak (İçki, zararlı gaz) deyimi ve anlamı
Hasta, ya da ne yaptığını bilmez duruma getirmek.
Başına yıkmak deyimi ve anlamı
“Başına dolamak.”
Başında (başını) beklemek deyimi ve anlamı
Hastanın ya da korunması gereken şeyin yanında durup gözetlemek.
Başında değirmen çevirmek deyimi ve anlamı
Çok gürültü yaparak, çok söyleyerek bir kimsenin başını döndürmek, bir kimseyi rahatsız etmek. “Tepesinde havan dövmek.”
Başında durmak deyimi ve anlamı
Bir işin iyi yapılmasını sağlamak için yapılırken orada bulup denetlemek.
Başında kavak yeli esmek deyimi ve anlamı
- Sorumluluk duygusundan uzak, zevk ve eğlence peşinde koşmak (genç için).
- Gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek.”Bu çocuk da büyümedi bir türlü, hâlâ başında kavak yelleri esiyor.”
Başından atmak deyimi ve anlamı
- Gereksiz görülen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermemek; bir istekte bulunan kişiyi yanından uzaklaştırmak.
- Yapılması zor bir işi yapmaktan kendini kurtarmak ya da o işi bir başkasına yüklemek.”Kısa zamanda o işi başından atmasını becerdi.”
Başından büyük (halt etmek) işe kalkmak deyimi ve anlamı
Kendisini kötü duruma düşürecek, ya da beceremeyeceği bir işe girişmek.
Başından büyük işlere girişmek (karışmak) deyimi ve anlamı
Gücünün yetemediği ya da aklının ermediği işleri yapmaya kalkışmak.
Başından geçmek deyimi ve anlamı
Vaktiyle böyle bir durumla karşılaşmış olmak.
Başından kaynar sular dökülmek deyimi ve anlamı
Çok utandırıcı ya da sıkıntı verici bir durum karşısında vücudunu sıcak bir ter basmak.
Başından korkmak deyimi ve anlamı
Yapacağı işten dolayı canına kıyılacağından ya da büyük bir cezaya çarptırılacağından korkmak.
Başında savmak deyimi ve anlamı
“Başından atmak.”
Başını ağrıtmak deyimi ve anlamı
- Bir yığın gereksiz sözlerle bir kimseyi sıkıp yormak.
- Bir iş, bir kimseyi rahatsız edip uğraştırmak.
Başını alamamak deyimi ve anlamı
Uğraşmayı gerektiren işlerden bir türlü kurtulamamak.
Başından aşağı kaynar sular dökülmek deyimi ve anlamı
Çok kötü, üzücü, sıkıntı verici ya da utandırıcı bir olay karşısında vücudunu ter basmak, ürpermek.”Babasını karşısında görünce başından aşağı kaynar sular döküldü.”
Başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak) deyimi ve anlamı
Gücünün üstünde olan işleri yapmaya kalkışmak.”Çekil lütfen, başından büyük işlere kalkışıp da kendini rezil etme bari.”
Başından korkmak deyimi ve anlamı
Hayatından kaygı duymak, cezalandırılmaktan korkmak.”Düşman topraklarına girince başından korkmaya başladı.”
Başını ağrıtmak deyimi ve anlamı
- Gereksiz sözlerle birini bunaltmak.
- Bir iş için birini uğraştırmak, sıkmak.”Yeter artık, bu iş için başımı ağrıtıp durma.”
Başını alıp gitmek deyimi ve anlamı
Nereye gideceğini bildirmeden, izin almadan gitmek.”İçine düştüğü sıkıntıdan kurtulamayan adam başını alıp gitti.”
Başını bağlamak deyimi ve anlamı
Evlendirmek.”Askerliği biten Ali`nin başını bağlamayı düşünen annesi kolları hemen sıvadı.”
Başını beklemek deyimi ve anlamı
“Başında beklemek.”
Başını belâya sokmak deyimi ve anlamı
Bir kimseyi, zarar göreceği, kötü sonuçlarla karşılaşacağı bir işe sokmak.”Oğlanın da başını belâya sokacaklar diye ödüm kopuyor.”
Başını boş bırakmak deyimi ve anlamı
Bir kişiyi ya da bir şeyi denetimsiz, kendi haline bırakmak.
Başını derde sokmak deyimi ve anlamı
Pek gerekli değilken yorucu, sıkıcı, üzücü bir işe girişmek.
Başını dinlemek deyimi ve anlamı
Kalabalıktan, gürültüden ve işten uzaklaşıp sükunet içinde vakit geçirmek, dinlenmek.
Başını ezmek deyimi ve anlamı
Birini kımıldanamaz, canlanamaz ve kötülük yapamaz duruma getirmek.
Başını gözünü yararak yapmak deyimi ve anlamı
Bir işi eksik, yanlış, kusurlu olarak yapmak.
Başını gün, ayağını yer yemek deyimi ve anlamı
Yakıcı güneş altında, yıpratıcı toprak üstünde çalışmak.
Başını kaşımaya vakti olmamak deyimi ve anlamı
Elindeki işleri yapılması gereken zamanda yetiştiremeyecek ve arada en küçük başka bir iş yapamayacak kadar şıkışık durumda bulunmak.
Başını koltuğunun altına almak deyimi ve anlamı
“Kelleyi koltuğa almak.”
Başının altından çıkmak (Bir şey birinin) deyimi ve anlamı
Kötü bir işi, gizlice ve kurnazca kendisi hazırlamış olmak.
Başını nara yakmak (Birinin, kendisinin) deyimi ve anlamı
- Birini ağır, dayanılmaz bir zarara uğratmak.
- Kendi kendini ağır, dayanılmaz bir zarara sokmak. “Ateşine yanmak.”
Başının çaresine bakmak deyimi ve anlamı
Kimsenin yardımı olmayacağı anlaşıldığından içinde bulunduğu güç durumdan kurtulma yolunu kendisi aramak.
Başının (canının) derdine düşmek deyimi ve anlamı
Büyük bir sıkıntı ya da ölüm tehlikesi ile karşılaştığından başkalarıyla uğraşmaktan vazgeçip içinde bulunduğu duruma çare aramak.
Başının etini yemek (Birinin) deyimi ve anlamı
Bir kimseden sürekli olarak ve rahatsız edercesine bir şey istemek.
Başını sokmak deyimi ve anlamı
Yeterli olmasa da barınılabilecek bir yere yerleşmek.
Başını (kafasını) taştan taşa vurmak (taşlara çarpmak) deyimi ve anlamı
Fırsatı bir daha ele geçiremeyeceği ya da çaresiz kaldığı için çok üzülüp dövünmek.
Başını vermek (Baş vermek) deyimi ve anlamı
Ülküsünü gerçekleştirmeye çalıştığı için öldürülmek.
Başını bir yere bağlamak deyimi ve anlamı
Bir işe yerleştirmek, işsizlikten kurtarmak.”Çok geçmeden oğlunun da başını bir yere bağlamayı becerdi.”
Başını boş bırakmak deyimi ve anlamı
Denetimsiz, yalnız ve serbest bırakmak.”Bu çocuğun başını boş bırakma, yoksa başı belâya girecek.”
Başının çaresine bakmak deyimi ve anlamı
Kimsenin yardımı olmadan kendi işini kendi yapmak, kendini zor durumdan kurtarmak.”Benden sana fayda yok, başının çaresine baksan iyi olacak.”
Başının derdine düşmek deyimi ve anlamı
Başka bir şeyle ilgilenemeyecek kadar sıkıntılı, üzücü ve tehlikeli bir duruma çare bulmaya çalışmak.”Adamın bize aldıracağı yok, baksana başının derdine düşmüş.”
Başını taştan taşa vurmak deyimi ve anlamı
Fırsatı kaçırdığı için çok pişman olmak, çaresiz kalarak kahırlanmak.”Zamanında eve gidip hasta çocuğu doktora götürmediği için başını taştan taşa vuruyordu.”
Başını yemek deyimi ve anlamı
Bir kimsenin büyük zarar görmesine ya da ölmesine yol açmak.”Ruhsuz herifler adamın başını yemek için yarışa giriştiler.”
Başı için deyimi ve anlamı
Tanrı’dan sağlığını sürdürmesini dilersen, canının sadakası olarak.
Başın sağ olsuna gitmek deyimi ve anlamı
Yakınlarından biri ölen kimseye “sen sağ ol”, “üzüntünü paylaşırım” demeye gitmek. “Baş sağlığı dilemek.”
Başı önünde deyimi ve anlamı
- Sağına soluna bakmayan, uslu, terbiyeli.
- Utangaç.
Başı sıkılmak deyimi ve anlamı
Bir güçlük karşısında kalmak. “Başı dara düşmek.”
Başı taşa değmek deyimi ve anlamı
Sert bir karşılık, yenilemeyen bir durum kendisine ders olmak.
Başı taşa, taşı başa vurmak deyimi ve anlamı
Her türlü çareye başvurarak yapılması güç bir işi başarmaya çalışmak.
Başı tutmak deyimi ve anlamı
Gürültüden, çok konuşma dinlemekten başı ağrımak.
Başı yastık yüzü görmemek deyimi ve anlamı
- Hiç hastalanmamış olmak.
- Yatağa yatıp uyumamış olmak.
Başı sıkışmak (sıkılmak) deyimi ve anlamı
Herhangi bir güçlük karşısında kalmak, bunalmak.”Onun görevi, başı sıkışan insanlara yardım etmektir.
Başı yerine gelmek deyimi ve anlamı
Kafası dinlenmiş, zihin yorgunluğu geçmiş olmak.
Başı yumuşak deyimi ve anlamı
Uysal, söze yatar olan inatçı olmayan.
Baş kaldırmak deyimi ve anlamı
Buyruğa, yönetime karşı gelmek, ayaklanmak. “Kafa tutmak.”
Baş kaldırmamak deyimi ve anlamı
Durup dinlemeden çalışmak.
Baş kaşımamak deyimi ve anlamı
İş yapmaktan çekinmemek.
Baş koymak deyimi ve anlamı
Bir şey uğruna ölümü göze almak.”Çekil önümden ben bu yola baş koydum.”
Baş koşmak deyimi ve anlamı
Bir işi başarmak için özveriyle çalışmak.
Baş köşe deyimi ve anlamı
Saygı duyulan, önder sayılan büyüklerin oturması için ayrılan yer.”Baş köşeye oturmak onun her zaman hakkıdır.”
Başlı başına deyimi ve anlamı
Başka şeylerden ayrı, yalnız o yeter olarak.
Baş sağlığı dilemek deyimi ve anlamı
B harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Ölen kimsenin yakınlarına, acılarını paylaşma sözleri söylemek. “Başın sağ olsuna gitmek.”
Baş sallamak deyimi ve anlamı
Anlasa da anlamasa da karşısındakinin her sözünü uygun bulur görünmek.”Her şeye baş sallayan insanlardan hiç hoşlanmam.”
Baş tacı etmek deyimi ve anlamı
Değer vermek, çok üstün tutmak, çok sevmek.”Babalarını baş tacı ettiler, toz kondurmuyorlar adama.”
Baştan aşağı deyimi ve anlamı
Tamamıyla, hepsi, bütünüyle.”Evi baştan aşağı boyadılar.”
Baştan aşmak (İş, dert…) deyimi ve anlamı
Bunaltacak kadar çok olmak.
Baştan ayağa deyimi ve anlamı
“Baştan aşağı”
Baştan başa deyimi ve anlamı
“Baştan aşağı”
Baştan çıkarmak deyimi ve anlamı
Ayartmak, doğru yoldan saptırmak, kötü yola sürüklemek.
Baştan kara gitmek deyimi ve anlamı
Sonunu düşünmeyerek, hatta sonucun kötü olduğunu bildiği hâlde hesapsız, batarcasına bir yol tutmak; felâkete doğru gitmek.”Bu baştan kara gittiğin hayata artık bir son vermelisin.”
Baştan savma deyimi ve anlamı
Üstün körü, özen gösterilmeden, gelişi güzel.”Yaptığın işin tamamen baştan savma olduğu ne kadar açık.”
Baştan savmak deyimi ve anlamı
“Başından savmak.”
Başta taşımak deyimi ve anlamı
“Baştacı etmek.”
Baş üstünde yeri var deyimi ve anlamı
“Sevgi, ilgi ve saygı ile karşılanıp ağırlanır.” anlamında kullanılır.”Durmasın gelsin, baş üstünde yeri var.”
Baş vermek deyimi ve anlamı
- İnandığı bir şey uğrunda ölmek, canını vermek.
- Belirmek, kimi bitkilerin başak tutmaya başlaması.”Ektiğimiz buğdaylar baş vermeye başladı.”
Baş vurmak deyimi ve anlamı
- Müracaat etmek, bir işin yapılmasını bir kimse veya kuruluştan istemek.
- Bilgi edinmek üzere bir kaynağa bakmak, bir kimseye danışmak.”Vakit geçirmeden ansiklopediye bakalım da öğrenelim.”
Baş yarıp göz çıkarmak deyimi ve anlamı
“Başını gözünü yararak yapmak.”
Bata çıka deyimi ve anlamı
Kimi zaman umut keserek, kimi zaman umut besleyerek, güç koşullar içinde.
Batman çakıla karıştı deyimi ve anlamı
Denge, düzen kalmadı. “Bey bellisiz, meydan ıssız.”
Battı balık yan gider deyimi ve anlamı
Durum kötü. Düzelmez de. Bıraktım ipin ucunu.
Bayağı Mehmet bayağı börkü deyimi ve anlamı
“Eski hamam eski tas.”
Bayrak açmak deyimi ve anlamı
Herkesi ülkü etrafında toplanmaya çağırmak.
Bayramda seyranda deyimi ve anlamı
Çok seyrek olarak, belli günlerde.
Bayram değil, seyran değil. (Düğün değil bayram değil) eniştem beni neye öptü?
Gösterilen bu yakınlığın, bu iltifatın (görünürde yok ama) gizli bir nedeni olacak.
Bayram etmek deyimi ve anlamı
Çok sevinmek.
Bazı bazı deyimi ve anlamı
Arada bir, ara sıra.
Baş yemek deyimi ve anlamı
- Sofrada en önemli yemek.
- Birinin ölümüne sebep olmak.
- Birinin herhangi bir işte güç durumda kalmasına yol açmak.”Adamın başını sebepsiz yere yediler, şimdi çoluk çocuk aç kalacak.”
Battı balık yan gider deyimi ve anlamı
“İşlerin kötü gittiğine, düzelmeyeceğine, bu konuda da umut kalmadığına göre artık istenildiği gibi davranılabilir, ne olursa olsun” anlamında kullanılır.”Aldırma, üzülme artık, battı balık yan gider.”
Bayrak açmak deyimi ve anlamı
- Bir dava yolunda toplanmaya çağırmak.
- Gönüllü asker toplamaya girişmek.”Düşmana karşı yurdun dört bir yanında bayrak açan yurtseverler sonunda amaçlarına ulaştılar.”
Bayram etmek deyimi ve anlamı
Çok sevinmek.”Oyuncakları görünce çocuklar bayram etti.”
Bedavadan ucuz deyimi ve anlamı
Çok ucuz.
Bektaşi sırrı deyimi ve anlamı
Çok gizli tutulan, kimseinin öğrenemediği sır.
Belâ aramak deyimi ve anlamı
Kavga çıkararak, önüne gelene çatarak ya da başka sebeplerle kendisi için tehlikeli bir durum oluşmasına yol açmak.”Bırak sövmeyi, belâ mı arıyorsun başına?”
Bela çıkarmak deyimi ve anlamı
Herkese zararı dokunacak bir durum yaratmak.
Belalar mübareki deyimi ve anlamı
Uğurlu bir bela, kavuştuğunuz bela kutlu olsun.
Belasını aramak deyimi ve anlamı
Kavga ederek ya da başka davranışlarıyla kendisi için tehlikeli olacak bir durum meydana gelmesine yol açmak. “Bela aramak.”
Belâsını bulmak deyimi ve anlamı
Kendi yol açtığı tehlikeli bir durumun içine düşmek, hak ettiği cezayı görmek.”Adam nihayet belâsını buldu.”
Belaya çatmak (düşmek, girmek) deyimi ve anlamı
Beklenmeyen bir bela ile
Belayı berzah deyimi ve anlamı
İçinden çıkılması çok güç olan bela.
Belâyı satın almak deyimi ve anlamı
Kendi davranışları yüzünden tehlikeyi üstüne çekmek.”Köylülerle biraz daha uğraşırsak belâyı satın alacağız, haydi gidelim buradan.”
Bel bağlamak deyimi ve anlamı
Güvenmek, birisinin kendisine yardım edeceğine inanmak, inanıp arkasından gitmek.”İnsanoğluna bel bağlanılmaz.”
Beli açılmak deyimi ve anlamı
- Ağır bir şey kaldırmaktan beli incinmek.
- Çişini tutamayacak bir beden sakatlığı bulunmak.
Beli bükülmek deyimi ve anlamı
- Yaşlılık yüzünden güçsüz kalmak, bir iş yapamaz duruma gelmek.
- Üzüntü ve kederden ruhsal bir çöküntüye düşmek.”İflas eden şu genç adamın bir yılda beli büküldü.”
Belinden gelmek deyimi ve anlamı
Biri onun çocuğu olarak dünyaya gelmek.
Belini bükmek deyimi ve anlamı
Büyük üzüntü içinde bırakmak ve bir şey yapamaz duruma getirmek.
Belini doğrultmak deyimi ve anlamı
Kötüye giden durumunu yeniden düzeltmek, güçlenmek, kaybettiği itibarını ve ekonomik gücünü yeniden kazanmak.”Adam kısa zamanda belini doğrulttu.”
Belini kırmak deyimi ve anlamı
- Birini bir şey yapamaz duruma getirmek.
- Bir işin en güç tarafını yapmak.”Tarlanın ortasından şu tümseği de kaldırdık mı işin belini kırmış sayılırız, artık gerisi kolay olacaktır.”
Bel vermek deyimi ve anlamı
(Dik şeylerin) dışarıya doğru, (yatay şeylerin de) aşağıya doğru kamburlaşmak.”Yeni ördüğümüz duvar bel verdi.”
Belinin ağrısını duymak deyimi ve anlamı
Nasıl bir zarara uğradığını anlamak.
Belirli (belli) belirsiz deyimi ve anlamı
Yarı belli, yarı belirsiz, çok az belli.
Belli başlı deyimi ve anlamı
- Belirli, başlıca.
- Önemli.
Bel vermek deyimi ve anlamı
- Duvar gibi dikey şeylerin ortası kamburlaşmak.
- Tavan direği gibi yatay şeylerin ortası aşağı sarkmak.
Ben bu işte yokum deyimi ve anlamı
B harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Ben bu işe karışmam.
Benden günah gitti deyimi ve anlamı
Ben üzerime borç saydığım şeyi söyledim. Sözlerimi dinlemez, bildiğini yaparsa ortaya çıkacak kötü sonuçtan dolayı ben kendimi suçlu saymam.
Bendeniz cennet kuşu deyimi ve anlamı
Ben zarif kulunuz.
Benden söylemesi deyimi ve anlamı
“Benden günah gitti.”
Benden uzak (ırak) olsun da Mısır’a sultan olsun deyimi ve anlamı
Tek isteğim, benden uzak olmasıdır. En yüksek aşamaya ulaşsa bile onunla ilişkimi sürdürmek istemem. Kendisini kıskanmam da.
Bende (sende, onda) o göz var mı? Deyimi ve anlamı
Ben buna inanacak kadar saf mıyım?
Ben derim bayram haftası, o anlar mangal tahtası deyimi ve anlamı
Söylediğim sözü, hiç ilgisi olmayan biçimde anlıyor.
Ben hancı, sen yolcu (oldukça) deyimi ve anlamı
“Özel ilişkilerimiz sürüp gittikçe senin bana işin düşer” ya da “Nasıl olsa yine karşılaşacağız” anlamında kullanılır.”Demek şu küçük paketi götürmüyorsun, öyle olsun, ben hancı sen yolcu, bugünün yarını da vardır.”
Benim de adım Yakup ama o kadar uzun değil deyimi ve anlamı
Benim durumum da onunkinden aşağı değil ama, onun gibi gösteriş meraklısı değilim.
Benim diyen deyimi ve anlamı
Değme, kendine güvenen.
Benim gönlümden geçermiş, senin gözünden uçarmış deyimi ve anlamı
Meğer benden çok sen istermişsin.
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur deyimi ve anlamı
Çalışmaları verimli olmuyor, yerinde sayıyor, aynı şeyleri yineleyip duruyor.
Benlik dâvası deyimi ve anlamı
Önde görünmek, her şeyde söz sahibi olmak, her şeyi kendi düşüncesine uydurmak, hep dediğini yaptırmak çabası ve tutkusu.”Benlik dâvası güden insanlar bir yere varamazlar.”
Ben sana hayran, sen cama tırman deyimi ve anlamı
Beriki ötekine tutkun, ötekinin aldırış ettiği yok.
Ben şahımı bu kadar severim deyimi ve anlamı
Bağlılığımın, özverimin sınırı budur. Daha ileri gidemem.
Benzetmek gibi olmasın deyimi ve anlamı
Benzetmek amacıyla söylemiyorum ama bu durumda olan şöyle kötü bir örnek vardı.
Benzi atmak deyimi ve anlamı
Bir sebepten ötürü ansızın yüzünün rengi sararmak, solmak.”Askerleri karşısında görünce benzi attı.”
Beraber kalmak deyimi ve anlamı
Oyuncular ve yarışmacılar aynı sayıyı kazanıp birbirlerine denk gelmek, biri ötekini yenememek.
Bereket versin deyimi ve anlamı
- “Allah size bol kazanç versin” anlamında iyi dilek sözü.
- Çok şükür ki iyi ki (hoşnutluk anlatır).”Bereket versin ki ona bir şey olmamış.”
Berhudar ol deyimi ve anlamı
Mutlu ol, ömrün uzun olsun, iyi günler göresin.
Beş aşağı beş yukarı deyimi ve anlamı
Çok az fark olarak, kararlaştırılmak istenen sayıdan, ölçüden bir miktar az veya çok olarak.”Beş aşağı beş yukarı bir kg. çeker bu tavuk.”
Beş beş para mı saydı? Deyimi ve anlamı
Bunu para ödeyerek almadı ya.
Beşlik simit gibi kurulmak deyimi ve anlamı
Değerli kişi durumu takınarak bir yere yayılıp oturmak.
Beterin beteri deyimi ve anlamı
En kötü sanılandan daha kötü.
Beti benzi kalmamak deyimi ve anlamı
“Benzi atmak.”
Beti bereketi olmamak deyimi ve anlamı
Beklenen işi görmeye yetmemek, çabuk biter olmak.
Betine gitmek deyimi ve anlamı
Kötü karşılamak, utanç verici bulmak, ayıp saymak.
Beyaza çekmek deyimi ve anlamı
Müsvede durumundaki yazıyı başka bir kağıda temiz olarak yazmak.
Beyaz kitap deyimi ve anlamı
İyi niyete dayanan, barışçıl bir sorunu aydınlatma üzere bir kurum ya da hükümetçe yayımlanan kitap.
Bey (paşa) gibi yaşamak deyimi ve anlamı
İş yapmadan yiyip içip keyfine bakmak.
Beyin yıkamak deyimi ve anlamı
Kişiyi kendi görüş ve düşüncelerinden ayırıp başka bir görüş ve düşünceyi benimser duruma getirmek.
Beylik söz deyimi ve anlamı
Herkesin söylediği, etkisi kalmamış söz.
Beyni atmak deyimi ve anlamı
“Tepesi atmak.”
Beyni bulanmak deyimi ve anlamı
- Sersemlemek, rahat düşünemez olmak.
- Bir işin oluş biçiminden kötü bir şey sezinleyerak kuşkulanıp huzuru kaçmak.
Beyninden vurulmuşa dönmek deyimi ve anlamı
Çok üzücü bir haberle aşırı sarsıntıya uğrayıp düşünme yeteneğini yitirir gibi olmak.
Beynine (kafasına) girmek deyimi ve anlamı
- Bir düşünce, kişinin aklına uygun gelmek.
- Belirtilen bir şeyi öğrenmek, ezberlemek.
- Bir kişiyi bir şey yapmaya kandırmak.
Beyni sulanmak deyimi ve anlamı
Düzgün düşünemez olmak, bunamaya başlamak.
Bet (i) bereket (i) kalmamak deyimi ve anlamı
Bolluğun, verimliliğin kalmaması, sona ermesi.”Yanımıza geldiği günden beri evin beti bereketi kalmadı.”
Betine gitmek deyimi ve anlamı
Ayıp saymak, kötü karşılamak, kendisine yedirememek.”Senin yaptığın iş adamın çok betine gitti.”
Beyin yıkamak deyimi ve anlamı
Bir insanı, kendine özgü düşünce ve dünya görüşüne yabancılaştırmak, başka yönlerde düşünür ve davranır duruma getirmek.”Batılılar ülke insanımızın beynini yıkamaya devam ediyorlar.”
Beylik söz deyimi ve anlamı
Etkisi kalmamış, herkesin kullana geldiği söz.”Bırak artık şu beylik sözleri, kimseyi etkileyemiyorsun.”
Beyni bulanmak deyimi ve anlamı
- Sersemlemek, sağlıklı düşünemez olmak.
- Kötü bir şey olacağını sezinleyip huzuru kaçmak.”Adamların suratlarını hiç beğenmedim, beynim bulandı, haydi gidelim buradan.”
Beyninden vurulmuşa dönmek deyimi ve anlamı
Umulmadık, beklenmedik bir olay karşısında şaşkınlığa düşmek, düşünce yeteneğini yitirir gibi olmak.”Adamı karşısında görünce beyninden vurulmuşa döndü.”
Beynine girmek deyimi ve anlamı
- Akla uygun gelmek.
- Bir kimseyi türlü yollara baş vurarak bir şey yapmaya inandırmak, kandırmak.
- Ezberlemek, aklında tutmak.”Ne kadar okursam okuyayım beynime girmiyor.”
Bıçak kemiğe dayanmak deyimi ve anlamı
Çekilen sıkıntı artık katlanamayacak bir hâl almak.”Bıçak kemiğe dayandı, artık bu yerde duramam.”
Bıçak sırtı deyimi ve anlamı
Çok yakın (aralık), çok az (fark).
Bırak ki deyimi ve anlamı
Bunları hesaba katmasak da.
Bıyığını bulaştırmak deyimi ve anlamı
Yaptığı işi en yakınına bile sezdirmemek.
Bıyığı balta kesmemek deyimi ve anlamı
Kimseden çekinmez duruma gelmek (durum takınmak), bir üstünlük duygusu içinde olmak, kalantorlaşmak.
Bıyığı terlemek deyimi ve anlamı
Bıyığı yeni yeni çıkmaya başlamak.”Bıyığı terlemiş gençlerin eline bakamam gayri.”
Bıyığı yelli deyimi ve anlamı
Kibirli, gururlu.
Bıyık altından gülmek deyimi ve anlamı
Birinin içine düştüğü duruma belli etmeden gülmek, sevindiğini belli etmeyerek onunla eğlenmek, içinden onunla alay etmek.”Ayşe`nin kırdığı pot karşısında bıyık altından gülmeye başladı.”
Bıyık burmak deyimi ve anlamı
- Bıyığını başparmakla işaret parmağı arasında döndürerek bükmek.
- Erkeklik, yiğitlik, kabadayılık taslamak.
Bıyık falına varmak deyimi ve anlamı
Güç bir durum karşısında bıyığı ile oynayarak düşünceye dalmak.
Biçilmiş kaftan deyimi ve anlamı
(Ona) Çok uygun (bir iş).
Biçime sokmak (Biçim vermek) deyimi ve anlamı
İyi bir biçime koymak, uygun biçimli bir duruma getirmek.
Biçime getirmek deyimi ve anlamı
Tam sırasını bulmak, fırsat gözetip en uygun zamanını ve durumunu yakalamak.
Biçim vermek deyimi ve anlamı
“Biçime sokmak.”
Bildiğinden şaşmamak deyimi ve anlamı
Hiçbir etkiye aldırış etmeyerek doğru saydığı davranışını sürdürmek.
Bildiğini okumak deyimi ve anlamı
Kim ne derse desin, istediği gibi davranmak.”Bildiğini okumaya devam edersen, sonunda zarar görmen muhakkak olacak.”
Bildiğini yapmak deyimi ve anlamı
Öğütleri dinlemeyerek tutumunu sürdürmek.
Bildiği yanıldığına yetmemek deyimi ve anlamı
Bilirim dediği konulardan çok bilmediği, yanlış bildiği konular bulunmak.
Bildik çıkmak deyimi ve anlamı
Kendisi ya da ailesinin tanıdığı bir kimse ile, bu ilişkiyi belirterek konuşmak.
Bile bile lâdes deyimi ve anlamı
Bile bile aldınmış görünme, öyle gerektiği için kötü bir durumu kabullenme.”Ağaçları kesmesine bile bile lâdes dedim.”
Bileğine güvenmek deyimi ve anlamı
Gücüne ya da hünerine güvenmek.
Bilgiçlik taslamak deyimi ve anlamı
Kendini bilgili gösterme istemek.
Bilincine varmak deyimi ve anlamı
Bilinçli olarak kavramak.
Bilir bilmez deyimi ve anlamı
Bilip bilmediğini hesaba katmadan, yarım bilgi ile.
Bilmezlikten gelmek deyimi ve anlamı
Bilmez görünmek, davranmak.
Bin (bin bir) ayak bir ayak üstüne deyimi ve anlamı
Hepsi ayakta büyük bir insan kalabalığı.
Binde bir deyimi ve anlamı
Pek seyrek olarak.
Bin derde deva (Her derde deva) deyimi ve anlamı
Pek çok işe yarayan, çeşit çeşit gereksemeleri karşılayan, her sıkıntıyı gideren.
Bin (kırk) dereden su getirmek deyimi ve anlamı
Çok dolambaçlı gerekçeler ileri sürmek, birçok aldatıcı diller dökmek.
Bin dereden su getirmek deyimi ve anlamı
Birini kandırmak için dil dökmek, birçok sebep ileri sürmek, aldatıcı sözler sarf etmek.”O evi almamam için bin dereden su getirdiler.”
Bindiği dalı kesmek deyimi ve anlamı
Kendisi için gerekli ve yararlı olan şeyi kendi eliyle yok etmek.”Geçimini sağladığın o tarlayı sakın satma, yoksa bindiğin dalı kesmiş olursun.”
Bin bir paraya deyimi ve anlamı
Pek çok ve ucuz.
Binin yarısı beş yüz (o da bizde yok) deyimi ve anlamı
(Şaka sözü) Öyle uzun uzun düşünüp tasalanacak ne var?
Bin kalıba girmek deyimi ve anlamı
Birbirine benzemeyen birçok iş, düşünce değiştirmek.
Bin kat deyimi ve anlamı
Pek çok, kıyaslanamayacak ölçüde (üstün).
Bin pişman olmak deyimi ve anlamı
Çok pişmanlık duymak.
Bir abam var atarım, nerde olsa yatarım deyimi ve anlamı
Eşyam, güç beğenirliğim yok. Tek başımayım. Basit bir yaşayışa kanaat ederim. Başkalarının beğenmediği yerde gönül hoşluğu ile kalırım.
Bir ağızdan deyimi ve anlamı
Hepsi seslerini, sözlerini birleştirerek, hep birden.
Bir alan pişman, bir almayan
Öyle gösterişli ki herkes edinmek istiyor. Ama alan da bir işe yaramadığını anlıyor.
Bir ara deyimi ve anlamı
“Bir aralık.”
Bir araba laf deyimi ve anlamı
Pek çok laf, bir yığın söz.
Bir arada deyimi ve anlamı
Birlikte, toplu olarak.
Bir aralık deyimi ve anlamı
- İşler arasında kısa bir süre.
- Geçmişte bir zaman.
Bir araya gelmek deyimi ve anlamı
Bir yere toplanmak.
Bir aşağı bir yukarı dolaşmak deyimi ve anlamı
Yolun bir parçası üzerinde gidip gelmek.
Bir atımlık barutu olmak (veya kalmak) deyimi ve anlamı
- Bir konuda yapacağı çok az şeyi olmak.
- Dayanacak pek az gücü kalmak.”Bir atımlık barutu kalmış, hâlâ ben yaparım o işi diyor.”
Bir avuç deyimi ve anlamı
- Bir avuç dolduracak kadar.
- Az sayıda (insan).
Bir ayağı bir yerde olmak deyimi ve anlamı
O yere sık sık gitmek.
Bir ayağı çukurda olmak deyimi ve anlamı
Çok yaşlanmış olmak, yaşayacak çok az zamanı kalmış olmak.”Dedemin bir ayağı çukurda, onu üzmeyin artık.”
Bir ayağı kıyıda, bir ayağı kuyuda olmak deyimi ve anlamı
- Yarı güvenli, yarı tehlikeli durumda.
- Son günlerini yaşıyor göçmesi yakın.
Bir ayağı üzengide olmak deyimi ve anlamı
Geziye çıkmak üzere olan.
Bir ayak önce (evvel) deyimi ve anlamı
Çok çabuk, bir an önce, ivedi olarak.”Bu iş, bir ayak önce yapılacak bir iştir.”
Bir ayak üstünde bin yalan söylemek deyimi ve anlamı
Ayak üzeri bir konuşmalık zaman içinde birçok yalan söylemek.
Bir bakıma deyimi ve anlamı
Değişik bir görüşle, başka yönden bakılırs.a
Bir baltaya sap olmak deyimi ve anlamı
Belirli bir sanat ya da iş sahibi olmak.”Şu yaşa geldin ama bir baltaya sap olamadın gitti.”
Bir bardak suda fırtına koparmak (yaratmak) deyimi ve anlamı
Çok basit, küçük, önemsiz bir şeyi büyütüp içinden zor çıkılır bir olay hâline getirmek.”Bir bardak suda fırtına koparmayı bırak artık, mendilini yaktıysa evi de yakmadı ya!”
Bir (tek) başına deyimi ve anlamı
“Kendi başına.”
Bir baştan (uçtan) bir başa (uca) deyimi ve anlamı
Bir alanın bir sınırından öbür sınırına kadar. “Baştan aşağı”, “Boydan boya”.
Bir ben bilirim, bir de Allah deyimi ve anlamı
Çektiğim sıkıntıları kimselere açmadım. Onun ağırlığını benimle Tanrı’dan başka kimse bilmez.
Bir bir deyimi ve anlamı
Teker teker, ayrı ayrı.
Birbirine düşmek deyimi ve anlamı
Aralarında anlaşmazlık çıkıp birbirlerine kötü bakmaya başlamak.”Çocukların kavgası yüzünden birbirlerine düştüler.”
Birbirine girmek deyimi ve anlamı
- Aralarında çıkan anlaşmazlık kavgaya dönüşmek, çarpışmak, saldırmak.
- Bir kaza sonucu araçların birbirine çarpması.”Su yüzünden sokak sakinleri birbirine girdi.”
Bir boy gitmek deyimi ve anlamı
Aradaki uzaklık boyunca gitmek.
Bir bu eksikti deyimi ve anlamı
Sürüp giden sıkıntılar yetmiyormuş gibi şimdi bir de bu çıktı.
Bir buldu iki ister, akça buldu çıkın ister deyimi ve anlamı
Eline geçene şükretmez de hep daha fazlasını ister.
Bir burnuna tuz, bir burnuna biber koymak deyimi ve anlamı
Bir işi yapması için çok sıkıştırmak; sıkıntı vererek zorlamak.
Bir çekirdek geri kalmamak deyimi ve anlamı
Bir kimseden pek az da olsa aşağı kalmama, onunla aynı düzeyde bulunma çabası içinde olmak.
Bir çıktı pir çıktı deyimi ve anlamı
Bir tane yetişti; ama eşi bulunmaz bir tane.
Bir çırpıda (çıkarmak) deyimi ve anlamı
Ele alır almaz, bir davranışta (yapıp bitirmek).
Bir çift söz deyimi ve anlamı
Bir iki söz.
Bir çuval inciri berbat etmek deyimi ve anlamı
İyi olan, yolunda giden bir durumu yanlış davranışlarla bozmak, olumsuz bir gidişe sokmak.”Eline çekici alır almaz çiviye vurdu, çivi tahtayı yarıp geçti, bir çuval inciri berbat ettiğini o zaman anladı.”
Bir daha deyimi ve anlamı
İkinci kez.
Bir dalda dokuz ceviz görmeyince taş atmamak (Cevizi çift görmezse ağaca taş atmamak) deyimi ve anlamı
Çok kazançlı olmayan işe girişmemek.
Bir dalda durmamak deyimi ve anlamı
Sık sık düşünce, iş ya da tutum değiştirmek.”Bir dalda dursaydı başına bu iş gelmeyecekti.”
Bir damla deyimi ve anlamı
- Çok az, pek az (sıvı şeyler için söylenir).
- Çok küçük (çocuklar için söylenir).”Bir damla su kaldı, ne yapacağız su gelmezse.”
Bir dediği iki olmamak deyimi ve anlamı
Her istediği hemen yapılmak, yerine getirilmek.”O, bir dediği iki olsun istemiyordu.”
Bir değil, beş değiş Hak’a yarar iş değil deyimi ve anlamı
Suç, günah olduğunu düşünmeden arka arkaya kötü işler yapıyor.
Bir dereyi bal, bir dereyi yağ etmek deyimi ve anlamı
Yapılan işin çok kazançlı olduğunu ballandırarak anlatmak.
Bir deri bir kemik kalmak deyimi ve anlamı
Çok zayıflamak, kilo kaybına uğramak.”Zavallı çocuk, bu illete yakalanalı beri bir deri bir kemik kaldı.”
Bir dikili ağacı olmamak deyimi ve anlamı
Malı, mülkü veya evi olmamak.”Şu dünyada bir dikili ağacımız olmayacak bu gidişle.”
Bir dikiş payı deyimi ve anlamı
Bir dikiş yapabilecek kadar yer.
Bir dilim ekmekle aç, bir dilim ekmekle tok olmak deyimi ve anlamı
Yaşamak için çok şeye gerekseme duymamak, pek az şeyle yetinir olmak, kanaatkar olmak.
Bir dirhem bal için bir çeki keçiboynuzu çiğnemek deyimi ve anlamı
Çok geniş iş yaparak az bir verim elde etmek.
Bir düşünce (-dir) aldı (Bir kişiyi) deyimi ve anlamı
Uzun uzun düşünmeye, bir çözüm yolu aramaya başladı.
Bir düziye deyimi ve anlamı
Sürekli olarak, durmadan, ardı arkası kesilmeksizin.
Bire bin katmak deyimi ve anlamı
Olduğundan çok göstermek, abartmak.”Bire bin katarak anlatmaya bayılır.”
Bire bir gelmek deyimi ve anlamı
Etkisini hemen ve kesin olarak göstermek.”Verdiğin ilaç diş ağrıma bire bir geldi.”
Bir eli yağda, bir eli balda (olmak) deyimi ve anlamı
Bolluk, varlık, rahat ve huzur içinde olmak.”Bir eli yağda, bir eli balda, daha ne istiyor ki?”
Bir elle verdiğini öbür elle almak deyimi ve anlamı
Bir kimseye yaptığı iyiliği, yararı, başka bir yola baş vurarak sağladığı çıkarla ödetmek.”Bir eliyle verip öbür eliyle aldığını çok zaman sonra anladım.”
Bir gömlek aşağı deyimi ve anlamı
Bir derece daha düşük.”Sizin ürettiğiniz fındık, bizimkinden bir gömlek daha aşağıdadır.”
Bir gömlek fazla eskitmiş olmak deyimi ve anlamı
Daha yaşlı ve daha deneyimli olmak.
Bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmek (Kendisinin) deyimi ve anlamı
Kimi şeyleri görmemiş, kimi şeyleri duymamış gibi davranmak.
Bir güzel deyimi ve anlamı
Güzel biçimde, çok iyi bir yolda.
Bir hâl olmak deyimi ve anlamı
- Bir şeyi çok yapa yapa usanmak, yorulmak, fenalık gelmek, bezmek.
- Daha önce görülmeyen davranışlar içinde olmak, huyu değişmek.
- Kazaya uğramış olmak.”Gecikti, başına bir hâl mi geldi acaba?”
Bir hoşluğu olmak deyimi ve anlamı
Rahatsız, neşesiz olmak.”O şiddetli kazayı görünce bir hoş oldum.”
Bir içim su deyimi ve anlamı
Çok güzel.
Biri eşikte, biri beşikte deyimi ve anlamı
Çocukları hep küçük küçük.
Bir iğne bir iplik kalmak (olmak) deyimi ve anlamı
“İğne ipliğe dönmek.”
Bir iki deyimi ve anlamı
Birden çok, dörtten az sayıda.
Birden biri deyimi ve anlamı
Bir yerde toplu olarak bulunan kişilerden ya şu ya bu.
Biri vardı geceden, biri düştü bacadan deyimi ve anlamı
Eski gailenin üzerine bir yenisi geldi.
Bir kaba işemek deyimi ve anlamı
Kötü işlerde aynı düşünce ve eğilimi beslemek.
Bir kalemde deyimi ve anlamı
Birden ve toptan, bir işlem ile.”Bir kalemde öde de kapat şu hesabı.”
Bir kapıya çıkmak deyimi ve anlamı
Aynı sonuca varmak, aynı neticeyi vermek.”Ha sen söylemişsin ha ben, bir kapıya çıkmaz mı?”
Bir karında yatmış, bir memeden emmiş olmak.
Biri ötekinin kardeşi olmak.
Bir kaşık suda boğmak deyimi ve anlamı
Bir kişiye çok fazla kızmak, elinden gelse öldürecek ölçüde sinirlenmek.”Şu yalancı herifi her söz söyleyişinde bir kaşık suda boğasım geliyor!”
Bir kazanda kaynamamak deyimi ve anlamı
Anlaşamaz, uyuşamaz, uzlaşamaz, kaynaşamaz durumda olmak.
Bir koşu (gitmek) deyimi ve anlamı
Koşa koşa fırlayıp (gitmek).
Bir köşeye (köşeye, köşesine) çekilmek deyimi ve anlamı
Çevre ile olan eski ilişkisini kesmiş olarak yaşam sürmek.
Bir kulağından girip bir (öbür) kulağından çıkmak (Söz) deyimi ve anlamı
Söylenen söze önem vermemek, kulak asmamak.
Bir kuş bir çalıya sinmiş deyimi ve anlamı
Bir zavallı, bir güçlünün koruyuculuğuna sığınmış
Bir mum al da derdine yan deyimi ve anlamı
Başkalarıyla uğraşacağına, sen kendi derdini düşün. Ona üzül dur!
Bir olmak deyimi ve anlamı
Söyleye söyleye bitkin bir hale gelmek.
Bir o yana bir bu yana deyimi ve anlamı
Bir şuraya bir buraya, çeşitli yönlere.
Bir paralık olmak deyimi ve anlamı
İtibarsız, değersiz, kötü, işe yaramaz bir duruma düşmek.
Bir pire için yorgan yakmak deyimi ve anlamı
Önemsiz bir istek uğruna ya da küçük bir zarardan kurtulmak için çok büyük bir zararı göze almak.
Bir pula satmak (Birini) deyimi ve anlamı
Bir kimseyi küçük bir çıkar uğruna harcamak.
Bir sıkımlık canı olmak deyimi ve anlamı
Pek cılız ve güçsüz olmak.
Bir solukta deyimi ve anlamı
Çarçabuk, hemen
Bir sözü iki etmemek (Birinin) deyimi ve anlamı
Birinin her istediğini, yinelemesine gerek olmadan yapmak; her dediğini hemen yerine getirmek.
Bir kıyamettir gitmek (kopmak) deyimi ve anlamı
Çok fazla gürültü, patırtı, telâş olmak.”Alevler bacayı sarınca bir kıyamettir koptu sokakta.”
Bir Köroğlu bir Ayvaz deyimi ve anlamı
Bir karı kocanın çocuğunun olmaması yahut yakınlarının yanlarında bulunmaması.”Bir Köroğlu bir Ayvaz olmasak bu maaşın bize yeteceği yok.”
Bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak deyimi ve anlamı
Söylenen söze önem vermemek, kulak asmamak, umursamamak.”Söylediğim söz bir kulağından girip öbür kulağından çıkarsa anlamazsın elbet!”
Bir pula satmak deyimi ve anlamı
Bir kimseyi bir çıkar uğruna harcamak.”Parayı görünce adam bizi bir pula satıverdi.”
Bir sözünü iki etmemek deyimi ve anlamı
Birinin her istediğini hemen yerine getirmek.”Ah benim tatlı çocuğum, bir sözümü iki etmez, hemen yapıverir.”
Bir şeye benzememek deyimi ve anlamı
İşe yarar durumda olmamak, istenilen biçimde bulunmamak.”Bu kadar emekten sonra bari bir şeye benzemiş olsaydı şu kapı.”
Bir sürü deyimi ve anlamı
Bir yığın, pek çok ( eşya ya da insan). (İnsanlar için kullanılırsa aşağısama sözüdür).
Bir tahtada deyimi ve anlamı
Bir defada, yekten, hepsini birden.
Bir tahtası eksik (olmak) deyimi ve anlamı
“Aklının çivisi eksik.”
Bir taşla iki kuş vurmak deyimi ve anlamı
Bir davranışla iki veya birden çok yararlı sonuç elde etmek, bir girişimle iki iş yapmak.”Anladım amacını, bir taşla iki kuş vurmak.”
Bir vakitler (Bir vakit), (Bir zamanlar), (Bir zaman) deyimi ve anlamı
Eskiden, geçmiş zamanda.
Bir varmış, bir yokmuş deyimi ve anlamı
(Masala başlarken söylenen bir söz) Eskiden vaktiyle.
Bir yakadan baş çıkarmak deyimi ve anlamı
Bir çatı altında dirlik ve düzenlik içinde yaşamak.
Bir tutmak deyimi ve anlamı
Eşit görmek, eşit saymak, farklı muamelede bulunmamak.”Öğretmen, sınıftaki öğrencilerin hepsini bir tutmalıdır.”
Bir yastığa baş koymak deyimi ve anlamı
Evli bulunmak, acı ve tatlı günlerde birbirini desteklemiş olmak.”Biz kırk yıl bir yastığa baş koyduk, nasıl unuturum onu?”
Bir yastıkta kocamak deyimi ve anlamı
Karı ve koca birlikte uzun bir ömür sürmek.”Bir yastıkta kocarsınız inşallah.”
Bir yiyip bin şükretmek deyimi ve anlamı
Kötü durumda olanlara bakarak kendi durumunun değerini bilmek.
Bir yol deyimi ve anlamı
Bir kez.
Bir yumup on dökmek deyimi ve anlamı
Çok ağlamak.
Bir zeytin verir ağzına, bir tulum tutar ardına deyimi ve anlamı
“Ağzına bir zeytin verip ardına bir tulum tutmak.”
Bismillah demek deyimi ve anlamı
Bir işe uğurlu olması dileğiyle başlamak.
Bir yaşına daha girmek deyimi ve anlamı
Şaşılacak bir durumla, yeni bir şeyle karşılaşmak.”Aman yarabbi, onu o kılıkta görünce bir yaşıma daha girdim.”
Bit yeniği deyimi ve anlamı
Kuşkulu bir nokta, işin gizli kalmış, kötü ve aksak yönü.”Bir bit yeniği var gibime geliyor bu işte, haydi hayırlısı.”
Biz bizeyiz deyimi ve anlamı
Aramızda yabancı yok.
Bize de mi lolo! Deyimi ve anlamı
“Senin ne mal olduğunu biliyoruz, bize yutturamazsın ya; seni yeterince tanıyoruz, herkesi aldatabilirsin ama bizi asla” anlamında kullanılır.
Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz deyimi ve anlamı
Birbirimizi çok yakından tanıyan kimseleriz. Onun öyle üstün bir durumu olmadığını biliriz.
Biz leblebi deyinceye kadar pazar savulur.
Biz kararımızı verinceye kadar yapılacak işin zamanı geçecek. Onun için hemen kararımızı verip uygulamaya başlayalım. Herkes bizi beklemez.
Boğaz boğaza (gırtlak gırtlağa) gelmek deyimi ve anlamı
Birbirini boğmak istercesine kavga etmek.
Boğaz boğaza gelmek deyimi ve anlamı
Zorlu bir kavgaya tutuşmak, ya da kavga edecek hâle gelmek.”Senin o dilin yüzünden adamla boğaz boğaza geldik.”
Boğaz derdi deyimi ve anlamı
- Yemek pişirme, hazırlama sıkıntıları.
- Geçim için uğraşma, kazanç sağlama kaygısı.”Boğaz derdi, bence dertlerin en büyüğüdür.”
Boğazı işlemek deyimi ve anlamı
Durmadan bir şeyler yemek.
Boğaz kavgası deyimi ve anlamı
Yaşamak için, geçinebilmek için yapılan didinme, uğraş.”Hemen bütün insanlar boğaz kavgasının içinde kaybolmuş durumdalar.”
Boğazı kurumak deyimi ve anlamı
Çok susamak, çok konuşmaktan ve bağırmaktan ötürü sesi çıkmaz olmak.”Boğazım kurudu, bir şeyler içelim de öyle gidelim.”
Boğazına basmak deyimi ve anlamı
“Gırtlağını basmak.”
Boğazına dizilmek deyimi ve anlamı
Bir üzüntüden dolayı iştahı kesilmek, isteksiz ve zorla yemek.”Annemin o hasta hâli gözümün önüne geldikçe lokmalar boğazıma diziliyor.”
Boğazına durmak deyimi ve anlamı
Yediği şeyi yutamamak, yediği şey boğazında kalıp daha ileri geçmemek.
Boğazına düşkün deyimi ve anlamı
Yemeyi içmeyi çok seven, güzel yiyecekler arayan (kişi).
Boğazından geçmemek deyimi ve anlamı
“Boğazına dizilmek.”
Boğazını saban demiri ile mi deldiler deyimi ve anlamı
Neden bu denli bağırarak konuşuyorsun?
Boğazçinde kavga var.
(Şaka sözü) sofraya saldırdı, yemek yenmekte.
Boğaz kavgası deyimi ve anlamı
Geçim içim uğraşıp didinme.
Boğaz ola deyimi ve anlamı
Afiyet olsun, iştahınız açık olsun.
Boğaz tokluğuna çalışmak deyimi ve anlamı
Ayrıca para almadan, sadece karnını doyurma karşılığı olarak çalışmak.
Boğuntuya getirmek deyimi ve anlamı
Birini bunaltıp şaşırtma yolu ile kendisinden bir iş veya mal karşılığı olarak çok miktarda para çekmek.
Bohçasını koltuğuna vermek deyimi ve anlamı
İşine son vermek, kovmak, başından defetmek.”Hiç sebepsiz yere bohçasını koltuğuna verip fabrikadan uzaklaştırdılar onu.”
Bol keseden deyimi ve anlamı
Ölçüsüz, çok fazla, bol bol.”Bol keseden atıp tutmaya bayılır bizim çocuk.”
Borca batmak deyimi ve anlamı
Çok borç içinde olmak. “Borç gırtlağa çıkmak.”
Borca girmek deyimi ve anlamı
Borç etmek, borçlanmak.
Borcunu bilmek deyimi ve anlamı
Borcunu zamanında öder olmak.
Borcunu kapatmak deyimi ve anlamı
Borcunu ödeyip bitirmek.
Borç almak deyimi ve anlamı
Daha sonra ödemek üzere birinden para almak.
Borç benim kasavet senin mi?
Borcunu düşünmek borçluya düşer. Sen niçin üzülüyorsun?
Borç (ödev) bilmek (saymak) deyimi ve anlamı
Bir şey yapmayı, kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş olarak kabul etmek.
Borç bini aşmak deyimi ve anlamı
Borç pek çoğalmak, altından kalkılması güç bir durum almak.
Borç etmek deyimi ve anlamı
“Borç almak.”
Borç gırtlağına çıkmak deyimi ve anlamı
Pek çok borcu olmak, borçtan nefes alamaz olmak.
Borç harç deyimi ve anlamı
Borç alarak ya da benzer yollara başvurarak (bir şeyi sağlamak).”Borç harç nihayet yaptırdık evin çatısını.”
Borç yemek deyimi ve anlamı
Borç ederek geçinmek.
Boru mu (bu)? Deyimi ve anlamı
Ne sandın? Küçümsenecek, önem verilmeyecek şey değil.
Borusunu çalmak deyimi ve anlamı
Çıkar sağladığı kimsenin davasını gütmek.”O, yıllardan beri Tophane kabadayılarının borusunu çalar.”
Borusu ötmek deyimi ve anlamı
Sözü geçer olmak, dinlenilir olmak.”Bizim sokakta Hasan amcanın borusu öter.”
Bostan korkuluğu deyimi ve anlamı
- Kuşları ve diğer yabani hayvanları ürkütmek için tarlalara dikilen kukla, insan benzeri nesne.
- Kendisinden beklenileni yapmayan, ya da kendisinden çekinilmeyen, göstermelik kimse.”Müdür tam bir bostan korkuluğu, memurlar ne iş yapıyor ne güç.”
Boşa çıkmak deyimi ve anlamı
Umulan gerçekleşmemek, sonuç vermemek, elde edilememek.”Bütün emeklerimiz boşa çıktı desenize.”
Boşa gitmek deyimi ve anlamı
Bir işe yaramadan yok etmek.
Boşa koysam dolmaz (koydum dolmadı), doluya koysam almaz (koydum almadı) deyimi ve anlamı
Bu güç işi yoluna koymak için düşünüp taşınıyor, bir çözüm yolu bulamıyorum.
Boş atıp dolu tutmak deyimi ve anlamı
Umutsuz olarak girişilen bir iş, iyi sonuç vermek; doğruluğuna inanmadan söylediği söz gerçek çıkmak.”Hayatımızın boş atıp dolu tutmak diye bir ilkesi olamaz.”
Boş bulunmak deyimi ve anlamı
- Dalgın ve dikkatsiz bulunmak.
- Söylenmemesi gereken, sakıncalı bir sözü, işin sonunu düşünmeden söyleyivermek.”Boş bulunup da sakın söz verme, biliyorsun onlara gitmemiz mümkün değil.”
Boş gezenin boş kalfası deyimi ve anlamı
İşsiz güçsüz, aylak, boş gezip dolaşan kimse.”Adam boş gezenin boş kalfası, bir de işsizlikten yakınıyor.”
Boşu boşuna deyimi ve anlamı
Gereksiz yer, büsbütün boşuna.
Boş vermek deyimi ve anlamı
Önem vermemek, aldırmamak, ilgisiz davranmak.”Boş ver, bu hayat böyle gelmiş, böyle gider.”
Boş yere deyimi ve anlamı
Gereksiz, yararsız yere.
Boyacı küpü değil ki (hemen daldırıp çıkarasın) deyimi ve anlamı
B harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: O kadar kolay ve çabuk yapılacak bir iş değil. Emek ve zaman ister.
Boya çekmek (Çocuk) deyimi ve anlamı
Şişmanlamaksızın boyu uzamak. “Boy atmak”.
Boy atmak deyimi ve anlamı
Boyu uzamak, gelişmek, boylanmak.”Çok çabuk boy attı sizin çocuk; maşallah, delikanlı gibi olmuş.”
Boy bos deyimi ve anlamı
Boy ve endam, boy ve biçim.
Boy boy deyimi ve anlamı
Çeşitli büyüklükte ve kalitede.
Boydan boya deyimi ve anlamı
Bir uçtan öbür uca. “Bir baştan bir başa.”
Boy göstermek deyimi ve anlamı
- Görünmek, belirmek.
- Gösteriş yapmak.”Onun gelip gitmesinin ardından olaylar boy gösterdi.”
Boylu boyunca deyimi ve anlamı
Boyu uzunluğunca, bütün boyu ile.
Boynu armut sapına dönmek deyimi ve anlamı
Çok zayıflayıp boynu incelmek.
Boy ölçüşmek deyimi ve anlama
Yarışmak, değer yarışına girmek.”Benimle boy ölçüşecek adam daha anasından doğmadı.”
Boynu bükük deyimi ve anlamı
Yardım bekleyen; acınacak, kimsesiz, güçsüz, öksüz durumda olan.”Nerede bir boynu bükük görsem içim yanar.”
Boynu eğri deyimi ve anlamı
Herhangi bir nedenle, kendisini bir kimsenin dediklerini yapmaya borçlu sayan.”O adamdan borç para aldığı için boynu eğri, bu yüzden yaptığı kötülüklere ses çıkaramıyor.”
Boynu kıldan ince olmak deyimi ve anlamı
Adaletli yargı karşısında verilecek her cezaya razı olmak.”Gerçek adaletin karşısında boynum kıldan incedir.”
Boynunda kalmak deyimi ve anlamı
Birine iletilmesi kendisinden rica edilen sözü iletmediği ya da birine ödenecek parayı ödemediği için üzerinde borç kalmak.
Boynunun borcu deyimi ve anlamı
Yapılması gerekli olan ödev.”Seni sevindirmek boynumun borcu oldu artık.”
Boynuz çekmek deyimi ve anlamı
” Şişe çekmek.”
Boynuz isterken kulaktan olmak deyimi ve anlamı
“Dimyat’a birince giderken…”
Boy ölçüşmek deyimi ve anlamı
Durumu iyi olan birisinden kendisinin daha geri olmadığını gösterecek davranışlarda bulunmak.
Boyu boyuna, huyu huyuna uymak deyimi ve anlamı
Her ikisi birbirine denk olmak.
Boyu devrilesi (devrilesice) deyimi ve anlamı
Geberesice.
Boyun bir karış uzadı deyimi ve anlamı
(Alay sözü) Gereği olmayan o işi yapmakla sanki yükseldin.
Boyunduruk altına girmek deyimi ve anlamı
Başkasının egemenliği altına girmek, tutsak olmak, emir ve baskı altında yaşamak.”Türk milleti için boyunduruk altına girmek, ölüm demektir.”
Boyun eğmek deyimi ve anlamı
“Baş eğmek.”
Boyun kesmek deyimi ve anlamı
Birisine karşı saygı ve bağlılık gösterisi olarak başını öne eğmek. “Baş eğmek.”
Boyunun ölçüsünü almak deyimi ve anlamı
- İddia üzerine giriştiği bir işi başaramayıp yetersizliğini anlamak.
- Biri tarafından haddi bildirilmek.
- Beklediği yakınlığı görememek.”Boynunun ölçüsünü aldı, böyle bir işe bir daha giremez.”
Boy vermemek deyimi ve anlamı
İnsan boyunu aşacak kadar derin olmak.
Bozuk çalmak deyimi ve anlamı
Bir şey yüzünden canı sıkılmış, yüzü asılmış olmak, sinirli davranışlarda bulunmak.”Biraz hasta oldu diye sağa sola bozuk çalıp duruyor.”
Bozuk düzen deyimi ve anlamı
- Düzensiz, düzeni bozuk olan.
- Toplumun yönetiminde uygulanan yanlış kurallar dizgesi.”Bu bozuk düzenden hangi görüş ve anlayış biçimi kurtaracak milleti, onu öğrenmeye çalışıyorum.”
Bozum etmek
Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak utandırmak, mahcup etmek.”Adamı bozum etmeye bayılır bu ihtiyar, ona karşı dikkatli ol.”
Bozum olmak deyimi ve anlamı
Bir sözü ya da davranışı iyi karşılanmadığı için utanmak, utanacak duruma düşmek.”Onun düşüncesinin hiç de doğru olmadığını söylediğim zaman amma da bozum oldu kadın.”
Bozuntuya vermemek deyimi ve anlamı
Hataya düştüğünü anladığında veya hoşlanmadığı bir durumla karşılaştığında farketmemiş gibi davranmak, oralı olmamak.”Hiç bozuntuya vermeden misafirlere hoş geldin demeye devam etti.
Bölük pörçük deyimi ve anlamı
Tam yararlı olmayacak biçimde parça parça.
Börtü böcek deyimi ve anlamı
Böcek möcek, böcek türü yaratıklar.
Böyle böyle deyimi ve anlamı
Böylelikle, gitgide, giderek, gittikçe.
Böylesine can kurban deyimi ve anlamı
Düşük nitelikte olanlarla kıyaslanamayacak güzellikte olan, her türlü özveriye değer.
Bucak bucak kaçmak deyimi ve anlamı
Biriyle ya da istemediği bir durumla karşılaşmamak için ortada görünmemeye çalışmak.
Bugün buldum bugün yerim, yarına Allah kerim deyimi ve anlamı
Her gün elime ne geçerse harcar, günümü gün ederim. Yarın düşünmem.
Bugünden tezi yok deyimi ve anlamı
Hemen şimdi.
Bugünden yarına deyimi ve anlamı
- Şimdi yaşayan insanlardan gelecek kuşaklara.
- Az zaman içinde.
Bugün dünden güzelsin (dedik, yine yaranamadık) deyimi ve anlamı
Hoşuna gidecek çeşit çeşit sözler söyledim.
Bugün bugün… deyimi ve anlamı
B harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Unutma ki bugünün ölçüleriyle…
Bugünkü günde deyimi ve anlamı
Bu zamanın koşulları içinde, bilinin koşullar altında, şimdi.
Bugün peşin, yarın veresiye deyimi ve anlamı
Bugün peşin para ile satış yapıyorum. Yarın veresiye satış yapacağım. (Her zaman böyle söylendiği için, veresiye satış zamanı hiç gelmeyecektir.)
Bugün yarın deyimi ve anlamı
Şu bir iki gün içinde.
Bu hamur, daha çok su götürür deyimi ve anlamı
Bu konuyla ilgili daha birçok sorun çıkar.
Bu (o) kadar kusur kadı kızında da bulunur deyimi ve anlamı
Sözünü etmeye değmeyecek kadar küçük, önemsiz bir kusurdur.
Bulanık suda balık avlamak deyimi ve anlamı
Karışık durumlardan yararlanarak kendi çıkarını sağlamak.”Bulanık suda balık avlamayı kural hâline getirmiş.”
Buldukça bunamak deyimi ve anlamı
Bulduğundan daha çoğunu isteyip şükretmemek, daha iyisini istemek.”Buldukça bunuyorsun, milletin aç sefil gezdiğini görmez misin sen?”
Buldun bal alacak çiçeği deyimi ve anlamı
Yararlanacak kişiyi ya da şeyi yakaladın.
Bulgurlu’ya gelin mi gidecek deyimi ve anlamı
Neden bu kadar süsleniyor?
Bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı mı? Deyimi ve anlamı
Pek az bulunur, üstün değerli bir şey (ya dakişi) değil ya!
Bulup buluşturmak deyimi ve anlamı
Şuradan buradan bulmak, ne yapıp yapıp bulmak.
Buluttan (kıldan) ne kapmak (almak) deyimi ve anlamı
En küçük şeylerden alınmak.
Buna değdi (idi), buna değmedi (idi) diyerek deyimi ve anlamı
Önce beğenmeyip bıraktığı şeyleri gerekseme dolayısıyla yeniden gözden geçirip daha az kötü olanlarından başlayarak seçe seçe.
Buluttan nem kapmak deyimi ve anlamı
Çok alıngan olmak, en küçük şeylerden bile alınmak.”Seninle konuşmak imkânsız, buluttan nem kapıyorsun çünkü.”
Bunda bir iş var deyimi ve anlamı
“Bir olayın şimdilik bilinmeyen bir yönünün bulunması, anlaşılamayan bir sebebin aranması” durumunu anlatmak için kullanılır.”Polis, bunda bir iş var diyerek olayın üzerine tekrar gitti.”
Bundan böyle deyimi ve anlamı
Bundan sonra.
Bundan iyisi can sağlığı deyimi ve anlamı
“Bundan daha iyisi, en iyisi olamaz” anlamında kullanılır.”Bundan iyisi can sağlığı, haydi oturun bakalım sofraya.”
Bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu deyimi ve anlamı
Bir ilke benimsediği hâlde, benimsediği bu ilkenin tersine davranışlarda bulunanlar için söylenir.
Bununla birlikte (beraber) deyimi ve anlamı
Bu böyle, ama…, şu da var ki…
Burcu burcu (korkmak) deyimi ve anlamı
Pek güzel (kokmak)
Burnu bile kanamamak deyimi ve anlamı
Tehlikeli bir durumdan yara bere almadan kurtulmak.”On takla atan arabadan, burnu bile kanamadan çıktı, şaşılacak şey doğrusu.”
Burnu büyümek deyimi ve anlamı
Kibirlenmek, böbürlenmek, büyüklenmek.”Adam milletvekili seçilir seçilmez bizimle konuşmaz oldu, burnu büyüdü birden.”
Burnu düşmek deyimi ve anlamı
Burnuna koklanamayacak kadar pis bir koku gelmek, böyle bir kokudan burnu görev yapamaz olmak.
Burnu havada (olmak) deyimi ve anlamı
Kendini çok beğenmiş, kibirli (olmak).”Burnu havada gezenlerden hiç hoşlanmam.”
Burnu Kaf dağında (olmak) deyimi ve anlamı
Çok fazla kibirli, herkese yukarıdan bakar (olmak).”İyi ki bir araba aldı, burnu Kaf dağında bir adam olup çıktı.”
Burnuna girmek (Birinin) deyimi ve anlamı
Birine pek sokulmak.
Burnundan (fitil fitil) gelmek deyimi ve anlamı
Hoş bir durum, elde ettiği güzel bir şey, sonra gelen üzüntüler üzerine kendisine zehir olmak.”Yediğimiz yemeği burnumuzdan getirmek mi istiyorsun? Sus artık!”
Burnundan düşen bin parça (olmak) deyimi ve anlamı
Suratı çok asık (olmak).”Ne olmuş bir cam kırılmışsa, iki gündür burnundan düşen bin parça.”
Burnundan kıl aldırmamak deyimi ve anlamı
Oldukça huysuz olmak, kendisine hiç söz söyletmemek, kendisinin eleştirilmesine fırsat tanımamak, en küçük yergiye tahammül göstermemek.”Amma da burnundan kıl aldırmaz bir adammışsın; söylesene, nasıl konuşacağız seninle?”
Burnundan solumak deyimi ve anlamı
İşi başından aşkın olduğu için gözü hiçbir şey görmemek, çok öfkelenmiş olmak.”Adam burnundan soluyor, sakın üstüne gitme, yoksa konuştuğuna pişman olursun.”
Burnundan (gagasından) yakalamak (Birini) deyimi ve anlamı
Kaçamak bulamayacağı, kıpırdayamayacağı duruma getirmek.
Burnunda (gözünde) tütmek (Biri, bir şey) deyimi ve anlamı
Çok özler, çok arar, çok ister olmak.
Burnunu çekmek deyimi ve anlamı
- Nefesini kullanarak sümüğünü burnunun yukarısına, geri çekmek.
- Yoksun kalmak, umduğunu bulamamak, istediğini elde edememek, gayesine ulaşamamak.”Müdürün yanına alınmayınca burnunu çekip gitti.”
Burnunu kırmak deyimi ve anlamı
Büyüklenen kimseyi sert eylemlerle hırpalayarak artık büyüklenemez duruma getirmek.
Burnunun dibinde deyimi ve anlamı
Çok yakınında.
Burnunun dikine gitmek deyimi ve anlamı
Kendisine verilen öğütlere kulak asmayıp kendi bildiği gibi davranmak, istediğini yapmak.”Burnunun dikine gidersen, işte böyle eline yüzüne bulaştırırsın işi.”
Burnunun direği sızlamak deyimi ve anlamı
- Çok acı duymak (maddî).
- Çok üzülmek.”Soğuktan burnumun direği sızladı.”
Burnunun ucunu görmemek deyimi ve anlamı
- İleriyi görememek, meydana geleceği açık olanı görememek.
- Çok sarhoş olmak.
- Çok dikkatsiz ve dalgın olmak.”Sen ki burnunun ucunu göremeyen bir adamsın, seninle nasıl iş yapabilirim ben.”
Burnunun yeli harman savuruyor deyimi ve anlamı
- Çok böbürleniyor, büyükleniyor.
- Çok öfkelenmiş.
Burnunu sıksan canı çıkar deyimi ve anlamı
Çok üzüntülü, çok sıkıntılı.
Burnunu sokmak deyimi ve anlamı
Üzerine vazife olmadığı, gerekmediği hâlde her işe karışmak.”Sen de her işe burnunu sokmaktan geri durmazsın!”
Burnu sürtülmek deyimi ve anlamı
Ilımlı bir yol seçip gururundan vazgeçmek, sıkıntı çektikten sonra daha önce beğenmediği bir durumu kabul etmek.”Onun da burnunun sürtülmesine az kaldı, kısa zamanda dik başlılığı bırakacak.”
Burnu düşmek deyimi ve anlamı
Burnuna koklanamayacak kadar pis bir koku gelmek, böyle bir kokudan burnu görev yapamaz olmak.
Burnu yere düşse almaz deyimi ve anlamı
Kendini beğenmiş, kibirli, başı her zaman yukarıda, aşağılara bakmaz.
Burun buruna gelmek deyimi ve anlamı
- Ansızın karşılaşmak, karşı karşıya gelmek.
- Birbirine çok yaklaşmak, birine çok sokulmak.”Kapıdan çıkar çıkmaz öğretmenimle burun buruna geldim.”
Burun kıvırmak deyimi ve anlamı
B harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Önem ve değer vermemek, küçümsemek, beğenmemek.”Önüne konan yemeklere burun kıvırıp sofradan kalktı.”
Burnu havada (olmak) deyimi ve anlamı
Herkese yukarıdan bakar, kibirli (olmak). “Burnu büyümek.”, “Burnu havada.”
Burnu Kaf dağında (olmak) deyimi ve anlamı
Çok kibirli, herkese çok yukarıdan bakar (olmak). “Burnu büyümek.”, “Burnu havada.”
Burnuna girmek (Birinin) deyimi ve anlamı
Birine pek sokulmak.
Burnundan (fitil fitil) gelmek deyimi ve anlamı
Elde ettiği güzel şey, arkasından gelen üzüntüler dolayısıyla kendisine zehir olmak.
Burnundan kıl aldırmamak deyimi ve anlamı
Davranışlarına karşı hiç söz söyletmemek, en küçük bir eleştiriye ya da itiraza sinirlenip köpürecek kadar huysuz olmak.
Burnundan solumak deyimi ve anlamı
Çok öfkelenip sinirlenmiş olmak.
Bu sırım nerden, şu murdar gönden deyimi ve anlamı
Kötü kişinin kötü çocuğu (ya da eğittiği kötü kişi).
Bu yel böyle eser, bu yengeç böyle kısarsa
Bu olumsuz koşullar ve sıkıntılar sürüp giderse…
Buyur etmek deyimi
Misafiri karşılayarak içeri almak, “buyurun” diyerek saygı ile yer göstermek ya da sofraya çağırmak.”Misafirleri büyük bir şevkle buyur etti.”
Buyurun cenaze namazına deyimi ve anlamı
Hiç beklemedik kötü bir durum karşısında şaka yollu üzüntü belirtmek için “ne yazık ki” anlamında kullanılır.”Şunun yaptığına bakın, buyurun cenaze namazına!”
Buz bağlamak deyimi ve anlamı
“Buz tutmak.”
Buz kesilmek deyimi ve anlamı
- Çok üşümek, donmak.
- Buz gibi soğumak, buz durumuna gelmek.
- Endişe, korku ve üzüntü veren bir durum karşısında donakalmak.”Öldürdüğünü sandığı adamı karşısında görünce buz kesildi.”
Buz kesmek deyimi ve anlamı
Çok üşümek vücudu buz gibi olmak.
Buzlar çözülmek deyimi ve anlamı
- Buzların erimeye ve kırılmaya, su hâline gelmeye başlaması.
- Kişiler arasındaki dargınlığın, soğukluğun, kırgınlığın ve gerginliğin ortadan kalkmaya başlaması.”İki kardeşin arasındaki buzlar çözülmeye başlayınca aileye neşe geldi.”
Buz tutmak deyimi ve anlamı
Üstünde buz meydana gelmek, buzla kaplanmak.”Göl buz tuttu.”
Buz üstüne yazı yazmak deyimi ve anlamı
- Birine etkisi olmayan sözler söylemek.
- Etkisi ve süresi çok kısa olan bir iş yapmak.”Evet çocuklar, beni buz üstüne yazı yazan bir adam konumuna getirmeyin!”
Büyük oynamak deyimi ve anlamı
- Büyük bir tehlikeyi göze alarak bir işe girişmek.
- Çok fazla para koyarak kumar oynamak.”Büyük oynadım, ya kaybedeceğim, ya da kazanacağım.”
Büyük (söz) söylemek deyimi ve anlamı
Başkasının düştüğü kötü duruma düşmeyeceğini söyleyerek övünmek.”Ne demiş atalarımız, büyük lokma ye, büyük söz söyleme.”
Büyük sözüme tövbe! Deyimi ve anlamı
Bir konuda kesin konuşulduğunda ya da bir başkasının düştüğü kötü dur ama düşmeme iddiasında bulunulduğunda Cenab-ı Allah`tan böyle bir duruma düşürmemesini dileme.”Ne ettim de o sözü söyledim, büyük sözüme tövbe!”
Büyüklük göstermek deyimi ve anlamı
Elinde her imkân varken kötülük yapmamak, affetmek, iyi davranmak.”İstese büyüklük göstermeyip onu buraya bir daha sokmazdı, erkek adammış.”
Büyük yemin etmek deyimi ve anlamı
En kutsal şeyler üzerine ant içmek.
Büyümüş de küçülmüş deyimi ve anlamı
Davranışları, konuşması yaşının üstünde olan, büyükler gibi hareketler yapan çocuk.”Aman yarabbim, şunun söylediği sözlere bakın hele, büyümüş de küçülmüş sanki!”
Deyimler ve anlamları hakkında aradığınız her şeye sayfamızdan ulaşabilirsiniz.