CiciPedia

D Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları

D harfi ile başlayan deyimler ve anlamları hakkında her şeyi bu sayfada bulabilirsiniz. Deyimler örnekleri, Türkçe deyimler, en güzel deyimler.

D Harfi ile Başlayan Deyimler Örnekleri ve Anlamları

ABCÇDEFGHIİKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ

D Harfi ile başlayan deyimler ve anlamlarıDağa çıkmak deyimi ve anlamı

Hükümete, kanunlara karşı gelerek dağlara çekilmek, buralarda eşkıyalık etmek.”Düğünü basanlar dağa çıkmışlar.”

Dağa kaldırmak deyimi ve anlamı

Herhangi bir sebepten ötürü birini zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada alıkoymak.”Eşkıyalar, karakol komutanının oğlunu dağa kaldırmışlar; ne istedikleri henüz belli değil.”

Dağarcığına atmak deyimi ve anlamı

Yeni bilgilerini, eski bilgilerine katmak; yeni bilgileri zihnine yerleştirmek.”Öğrendiği her yeni bilgiyi dağarcığına atmayı ihmal etmedi.”

Dağarcıkta bir şey kalmamak deyimi ve anlamı

Söylenecek sözü ya da harcanacak varlığı kalmamak.

Dağ başı deyimi ve anlamı

  1. Kent dışı.
  2. Dağ doruğu.

Dağdan gelip bağdakini kovmak deyimi ve anlamı

Daha sonradan geldiği bir yere ya da karıştığı bir işte eskiden beri bulunan bir kişinin yerini almaya çalışmak.”Şu densize bak hele, dağdan gelip bağdakini kovuyor!

Dağ eteği deyimi ve anlamı

Dağ tabanının başladığı yer, yamacın en alt kesimi.

Dağ doğura doğura fare doğurdu deyimi ve anlamı

Önemli gibi görünen şeylerden önemsiz bir sonuç çıkması durumunda söylenir.

Dağlara düşmek deyimi ve anlamı

Sıkıntı, üzüntü sebebiyle insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşar olmak.”Annesinin ölümünden sonra dağlara düştü.”

Dağları devirmek deyimi ve anlamı

Çok büyük güçlüklerin altından kalkmak, ağır işleri başarmak.”O, dağları devirir bir adamdır.”

Dağlara taşlara deyimi ve anlamı

Sözü edilen yıkım hepimizden uzak olsun.

Dağlar dayanmaz (Bu acıya) deyimi ve anlamı

Çok ağır bir yıkımdır; insan dağ olsa bile çökertir.

Dağları aşa mı geldin, aleme paşa mı geldin? Deyimi ve anlamı

Sözü edilen yıkım hepimizden uzak olsun.

Dağları devirmek deyimi ve anlamı

Güç yetmez gibi görünen büyük, ağır işler başarmak.

Dağlar misafir almaya başlamak deyimi ve anlamı

Soğuklar bitip kırda kalınabilecek mevsim başlamak.

Dağ taş deyimi ve anlamı

Kent dışındaki her yer, geniş bir kırsal bölge.

Daha neler! Deyimi ve anlamı

Hiç öyle şey olur mu?

Dahası var deyimi ve anlamı

Bitmedi; arkası da var.

Dalavere çevirmek deyimi ve anlamı

Yalan, dolan ve hile ile kötü bir iş yapmak; düzen kurarak gizlice başkasını aldatmak.”Yine bir dalavere çevirmesin bu adam!”

Dal budak salmak deyimi ve anlamı

  1. Karmaşık biçimde yayılıp genişlemek.
  2. Soy ya da dostluk yönünden genişleyip yayılmak.”Bu mesele daha fazla dal budak salmadan hemen halledilmeli.”

Daldan dala konmak deyimi ve anlamı

Çok sık, düşünce ya da konu değiştirmek.”Daldan dala konmayı bırak da bir işe sarıl artık.”

Daldan eğme mi, kökten sürme mi? Deyimi ve anlamı

Sonradan görme mi, aslından güçlü mü?

Dalga geçmek deyimi ve anlamı

  1. Ortadaki işle ilgilenmeyip başka şey düşünmek.
  2. Karşısındakini anlamaz yerine koyarak aldatırcasına konuşmak.

Dalına basmak deyimi ve anlamı

Hiç hoşlanmadığı şeyleri yaparak birisini öfkelendirmek.”Dalıma basıp da beni çileden çıkarma lütfen!”

Dalına binmek deyimi ve anlamı

Bir kimseye bir şey yaptırmak için musallat olmak.

Dal kol atmak deyimi ve anlamı

Bir çok yerde uğraşı örgütü kurmak.

Dallanıp budaklanmak deyimi ve anlamı

Genişleyip yayılmak, gittikçe büyüyerek karışık bir durum almak.”İşi dallandırıp budaklandırmada üstüne yok hani!”

Dama demek deyimi ve anlamı

  1. Gücü tükenip artık iş sürdüremez duruma düşmek.
  2. Bir işi başarı ile son kertesine ulaştırmak.

Damağına tat değmek deyimi ve anlamı

Yaptığı işten kazanç görmüş olmak.

Damarına basmak deyimi  ve anlamı

Bir kimseyi duyarlılığı bulunduğu bir konuda kızdırmak.

Damarına girmek deyimi ve anlamı

Bir kimsenin hoşlanacağı şeyler yapıp kendisini ona sevdirmek.

Damarı tutmak deyimi ve anlamı

Huysuzluğu depreşmek, aksiliği yatıştırılamaz olmak.

Damarlarına işlemek (Bir şey birinin) deyimi ve anlamı

Bir şey bir kimsede yerleşmiş, vazgeçilmez bir huy durumuna gelmiş olmak.

Dama taşı gibi oynatmak deyimi ve anlamı

Görevlilerin sık sık yerlerini, görevlerini değiştirmek.

Damdan düşer gibi deyimi ve anlamı

Aniden, yersiz olarak (söz söylemek).”Damdan düşer gibi söz söyleyince ortalık birbirine girdi.”

Damgasını vurmak deyimi ve anlamı

Biri hakkında kötü bir yargıya varmak.”Allah`tan korkmazsan ona hırsızlık damgasını vur da rezil olsun.”

Damokles’in kılıcı deyimi ve anlamı

Kişiyi korku ve baskı altında tutan büyük ceza tehdidi.”Damokles`in kılıcı gibi başımda dikilip durma öyle!”

Dam üstünde saksağan, vur beline kazmaylan deyimi ve anlamı

Konu ile hiç ilişkisi olmayan saçma sapan söz.

Dananın kuyruğu kopmak deyimi ve anlamı

Olay patlak vermek, beklenen ve korkulan sonucun gerçekleşmesi.”Dananın kuyruğu bu gece kopacak, inşallah hayır demezler.”

Dandini bebek deyimi ve anlamı

Avutulan bebek durumunda bir kişi.

Danışıklı dövüş deyimi ve anlamı

Şike; önceden aralarında bir anlaşma olduğu hâlde, sanki böyle bir anlaşma yokmuş gibi davranarak başkalarını aldatmak.”Danışıklı dövüş insanların mertlik anlayışını tamamen öldürdü.”

Dara düşmek deyimi ve anlamı

  1. Paraca sıkıntıya uğramak.
  2. Sıkıntılı, tehlikeli bir durumla karşılaşmak.”İyice dara düştük, geçinmekte güçlük çekiyoruz.”

Dara gelmek deyimi ve anlamı

Acele yapmak.

Dara getirmek deyimi ve anlamı

Aceleye getirmek, gerektiği gibi zaman ayıramamak.”Biraz erken kalkalım da dara getirmeden yapalım işi, güzel olsun.”

Dar boğaz deyimi ve anlamı

Sıkıntılar ve güçlükler içinde geçirilen, geçici kabul edilip sonunda ferahlık umulan durum.”Evel Allah bu dar boğazı da aşacağız.”

Darda boğmak deyimi ve anlamı

Bir kimseye, içinde bulunduğu güç durum dolayısıyla bir zararı kabul ettirip bundan yarar sağlamak.

Dar hayat deyimi ve anlamı

Sıkıntılar, güçlükler, zorluklar içinde sürdürülen hayat.

Darda kalmak deyimi ve anlamı

  1. Zor duruma düşmek.
  2. Paraca sıkıntı çekmek.”Öğretmeninin karşısında darda kalmak istemeyen Ahmet, ödevini yapmayı hiç ihmal etmezdi.”

Dar gelirli deyimi ve anlamı

Geçim sıkıntısı çeken, kazancı normal olarak geçimini sağlamaya yetmeyen.”Dar gelirli ailelerin çocuklarının çoğu okulu yarıda bırakmak zorunda kalıyorlar.”

Darı darına deyimi ve anlamı

Gücü gücüne.

Darısı (dostlar) başına deyimi ve anlamı

“Kavuştuğum başarı ve mutluluğa tüm dostlarımın da kavuşmasını isterim” anlamında kullanılır.

Dar kaçmak deyimi ve anlamı

İstemediği bir ortamdan kendini dışarı atıvermek.

Dar kafalı deyimi ve anlamı

Anlayışı, kavrayışı az; yeniliklere açık olmayan.”Dar kafalı insanlarla anlaşmak oldukça zordur.”

Davul çalsan işitmez deyimi ve anlamı

  1. Çok fazla duyma sorunu var.
  2. Uykusu çok ağır.
  3. Kendini verdiği işin dışındaki hiçbir şeyle ilgilenmez.

Davul (falanın) boynunda, tokmak (filanın elinde) deyimi ve anlamı

İşi yapıyor görünen ve sorumluluğu yüklenen falan kişidir. Ama ona bu işi yaptıran filandır ki, kendisini ortaya atmıyor.

Davul onun omzunda, çomak başkasının elinde deyimi ve anlamı

Bir kişinin geniş yankılar yapan eylemlerine o alet oluyor; asıl sıkıntıyı çeken odur.

Davulu biz çaldık, parsayı başkası (el) topladı deyimi ve anlamı

İşin sıkıntısını biz çektik; yararını başkası gördü.

Davul çalmak deyimi ve anlamı

Bir şeyi herkesin duyabileceği biçimde ortalığa yaymak.”Davul çalıp bizi elâleme rezil etti.”

Dayalı döşeli deyimi ve anlamı

Mobilya ve benzeri eşya ile güzelce döşenmiş (ev).

Dayayıp döşemek deyimi ve anlamı

(Evi, odayı) Mobilya ve benzeri eşya ile döşeyip donatmak.

Dayısı dümende olmak deyimi ve anlamı

İş başında bir kayırıcısı bulunmak.

Dediği dedik (çaldığı düdük) deyimi ve anlamı

  1. Her istediğini yaptırır.
  2. Kesin söz söyler; sözünden dönmez.

Dediğine gelmek deyimi ve anlamı

Birinin, önce kabul etmediği düşüncesini sonra uygun bulmak.

Def-i bela kabilinden deyimi ve anlamı

Sürekli istekleriyle usandıran kişinin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için. (Bir belayı savar gibi).

Defterden silmek (Birini) deyimi ve anlamı

Bir kişi ile arasındaki yakınlığa son vermek, bir kişiyi dostluktan çıkarmak.

Defter tutmak deyimi ve anlamı

Alacağını,  vereceğini deftere yazmak, deftere geçirmek, hesapları için defter kullanmak.

Defe (tefe) koymak deyimi ve anlamı

Dedikodusunu yapmak, kınayan bir dille başkalarına anlatmak, alaya almak.”Sakın söyleme, yoksa bizi defe koyarlar.”

Defteri dürülmek deyimi ve anlamı

  1. İşine son verilerek bir yerden uzaklaştırılmak.
  2. Ölmek ya da öldürülmek.”Onun da defterini dürecekler yakında.

Defteri kapamak deyimi ve anlamı

İlgiyi kesmek, uğraşmaz olmak, söz konusu işi yapmaz olmak. “O defteri kapadık biz, artık soru sormayın.

Değer biçmek (fiyat biçmek) deyimi ve anlamı

Bir şeyin değerini tahmin etmek, para ile değerinin ne kadar olabileceğini söylemek, bir şeye değer koymak.

Değirmenin suyu nereden geliyor? Deyimi ve anlamı

Bu işin yürütülmesi için gereken para nereden geliyor?

Değirmen sele gitmiş cakcakısını (şakşakısını) arıyor deyimi ve anlamı

İş, durum temelinden bozulmuş. O, ayrıntılarla ilgileniyor.

Değirmen taşının altından diri çıkar deyimi ve anlamı

Bütün güçlükleri yener. En ağır koşullar, en tehlikeli durumlar bile onu yıpratamaz.

Değiş tokuş deyimi ve anlamı

Bir şey verip yerine başka bir şey alma, mübadele trampa.

Değme gitsin deyimi ve anlamı

Anlatılması güç.

Değme keyfine deyimi ve anlamı

Çok keyifli, durumundan çok memnun.

Deli bir değil ki bağlayasın; ölü bir değil ki ağlayasın deyimi ve anlamı

Çeşit çeşit güçlüklerle karşı karşıyayım. Türlü türlü sıkıntılar içindeyim.

Deli divane olmak deyimi ve anlamı

Bir şeyi, bir kimseyi aşırı derecede sevmek, ona tutkun olmak.”Delikanlı o kız için deli divane oluyordu.”

Deli dolu deyimi ve anlamı

İyi düşünmeden delicesine işler yapan, patavatsız.

Deli fişek deyimi ve anlamı

Atak, delişmen, delice işler yapan, şımarık.”Bırak artık şu deli fişek adamla arkadaşlık etmeyi.”

Deliğe girmek deyimi ve anlamı

Tutuklanmak, hapishaneye girmek.

Deliğe tıkmak deyimi ve anlamı

Tutuklamak, hapishaneye koymak.

Delik (yırtık) büyük, yanma küçük deyimi ve anlamı

Gerekseme çok, olanak az; olanaklar gereksemeyi karşılamıyor.

Delik deşik deyimi ve anlamı

Her yeri delik delik.

Delik deşmek deyimi ve anlamı

Unutulmuş bir acıyı tazelemek.

Deliksiz uyku deyimi ve anlamı

Hiç uyanmadan, çok rahat, uzun süre uyunulan uyku.”Bu gece deliksiz bir uyku çekip yorgunluğumu atmak istiyorum.”

Deliliğe vurmak deyimi ve anlamı

Kendini deli gibi göstermek.

Delinin eline değnek vermek deyimi ve anlamı

Kötülük yapabilecek, çevresine zararı dokunabilecek kimsenin davranışlarını kolaylaştıracak olanaklar hazırlamak.

Dem çekmek deyimi ve anlamı

  1. Kuş uzun sesle ötmek.
  2. İçki içmek.

Deme gitsin (Değme gitsin) deyimi ve anlamı

Anlatılması güç; anlatamam.

Demek ki deyimi ve anlamı

Öyleyse, bundan çıkan sonuç şu ki; söylenenlerden şu anlaşılır ki, bu durum şunu ortaya koyar ki.

Demem o değil deyimi ve anlamı

Asıl söylemek istediğim bu değil.

Demeye getirmek deyimi ve anlamı

Söylemek istediğini doğrudan doğruya değil, dolambaçlı yollarla anlatmak.

Demir almak deyimi ve anlamı

Yola çıkacak gemi, çapasını denizden çekmek.

Demir atmak deyimi ve anlamı

  1. Çapasını denize atmak.
  2. Bir yerde uzun süre kalmak.”Gemiler fırtına başlayınca koya girip demir attılar.”

Demir leblebi deyimi ve anlamı

  1. Başarılması çok zor iş.
  2. Başa çıkılmaz, yenilmez kişi.

Demir üzerinde deyimi ve anlamı

Çapasını çekmiş, kalkmaya hazır (gemi).

Dem tutmak deyimi ve anlamı

Bir çalgıya, bir başka çalgı veya sesle eşlik etmek.

Dem vurmak (Bir şeyden) deyimi ve anlamı

Olmayacak ya da gücünü aşan bir konu üzerinde konuşmak.

Dengi dengine deyimi ve anlamı

Herkes kendine denk olanla.

Dengine getirmek deyimi ve anlamı

Fırsatını bulmak.

Denizde balık deyimi ve anlamı

Ele geçirilip geçirilmeyeceği belli olmayan, ele geçmesi güç olan şey.

Denizde kum onda para deyimi ve anlamı

Çok parası var, denizdeki kum gibi.

Denizden bir bardak (avuç) su deyimi ve anlamı

Çok büyük, tükenmez bir varlıktan pek küçük bir parça.

Denizden çıkmış balığa dönmek deyimi ve anlamı

Yeni bir işe, ortama, duruma alışmakta zorluk çekmek.”Eski işinden ayrılıp, yeni işine başlayınca denizden çıkmış balığa dönmüştü.”

Denizden (denizi) geçip çayda (kıyıda) boğulmak deyimi ve anlamı

En büyük güçlükleri yenmişken önemsiz bir engel yüzünden başarıyı sona erdirmek.

Denize girse kurutur deyimi ve anlamı

Çok beceriksiz, en elverişli koşullar içinde bile başarı gösteremez, en uygun ortamı tersine çalışan bir duruma getirir.

Denize girse topuğu ıslanmaz deyimi ve anlamı

En tehlikeli işten zararsız çıkar.

Deniz kenarında kuyu kazmak deyimi ve anlamı

Bir şeyi kolayca ve bol elde etme olanağı varken az verimli, güç yolları seçmek.

Deniz kurdu deyimi ve anlamı

Çok deneyimli, usta denizci.

Deniz tutmak (Bir kimseyi) deyimi ve anlamı

Deniz yolculuğunda geminin sallanması, bir kimsede mide bulantısı, baş dönmesi gibi rahatsızlıklara yol açmak.

Derdi günü (Birinin) deyimi ve anlamı

Üzerine çok düştüğü, her gün düşündüğü, uğraştığı(şey).

Derdine düşmek deyimi ve anlamı

Yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarını aramak.”Sana ne ki o işin derdine düştün?”

Derdine yanmak deyimi ve anlamı

Bir üzüntüsünün ateşi ile yanar gibi olmak.

Derdini deşmek (depreştirmek) (Bir kimse başkasının) deyimi ve anlamı

Derdini, acısını anımsatıp yeniden üzülmesine yol açmak.

Derdini dökmek deyimi ve anlamı

Derdini, sıkıntılarını ayrıntılı olarak anlatmak.

Derdini Marko Paşa’ya anlat deyimi ve anlamı

Yakınmanı dinleyecek kimse yok.

Dereden tepeden konuşmak deyimi ve anlamı

Öylesine, gelişigüzel, rastgele sözler söylemek.

Derinden derine deyimi ve anlamı

Çok derinden, çok uzakta.

Derinlere dalmak deyimi ve anlamı

Bir konuyu, kafa yorarak ayrıntılarıyla düşünmek.

Derisine sığmamak deyimi ve anlamı

Çok böbürlenmek.

Derli toplu deyimi ve anlamı

Dağınık olmayani ayrıntılara yer verilmeyen ve parçaları arasında uyum bulunan.

Derme çatma deyimi ve anlamı

Değersiz gereçlerle özensiz olarak yapılmış.

Ders vermek deyimi ve anlamı

Bir kimseye, yaptığı işin yolsuz, yanlış olduğunu ağır sözlerle, darılarak bildirmek.

Dert benim tasa senin mi? Deyimi ve anlamı

Dert benim olduğu halde aldırış etmiyorum. Sen ne tasalanıyorsun?

Dert ortağı deyimi ve anlamı

  1. Aynı derdin, sıkıntının içinde bulunanlardan her biri.
  2. Bir kimsenin derdini paylaştığı, anlattığı yakın dostu.”Onlar yıllar yılı birbirlerinin dert ortağı olarak yaşamışlardı.”

Dertsiz başını derde sokmak

Bir derdi yokken, gereksiz yere, üzüntü veren bir işe girişmek.

Dert yanmak deyimi ve anlamı

Birine, sızlanarak derdini anlatmak.

Destan olmak olmak deyimi ve anlamı

Yaptığı (kötü) bir işten dolayı şöhreti yayılmak.”Karısına bağırdı diye annesini kapıya attı, bütün civar köylere destan oldu.”

Dev adımlarıyla ilerlemek deyimi ve anlamı

Kısa zamanda büyük ilerleme göstermek.

Devede kulak deyimi ve anlamı

Bütüne göre çok ufak bir parça.”Onun yaptığı iş devede kulak kalır.”

Deve kini deyimi ve anlamı

Bitmeyen, geçmeyen, unutulmayan büyük kin.”Tam anlamıyla bir deve kini besliyordu komşusuna karşı.”

Deve kuşu gibi (Yüke gelince kuş, uçmaya gelince deve.) deyimi ve anlamı

İki özelliği bulunan kimse, kendisinden yapması beklenen bir işi, şu durumuna ters düştüğü bahanesiyle; o durumuna ters düşmeyen işi de öteki durumuna uymadığı için yapmayan.

Deve nalbanta bakar gibi (bakmak) deyimi ve anlamı

Hiç görmediği, yadırgadığı bir şeye bakarcasına, ters ters (bakmak).

Deve yapmak deyimi ve anlamı

Birinin parasını, eşyasını kendine mal etmek.

Deveye “boynun eğri” demişler; “nerem doğru ki!” demiş deyimi ve anlamı

“İşin şurası yanlış” diyorsunuz. Doğru yer var mı ki?

Deveye hendek atlatmak deyimi ve anlamı

Birisine yapılması çok zor, hemen hemen yapamayacağı bir işi yaptırmaya çalışmak.”Senin yaptığın deveye hendek atlatmak, bırak şu garibin yakasını.”

Deveyi düze çıkarmak deyimi ve anlamı

Güçlükleri ortadan kaldırıp işi yoluna koymak.

Deveyi havutuyla yutmak deyimi ve anlamı

Herkesin gözü önünde büyük hırsızlık yapmak, yasal olmayan büyük yarar sağlamak.

Devlet düşkünü deyimi ve anlamı

Zengin ve gün görmüş bir kimse iken sonradan yoksul düşmüş soylu kişi.

Devlet kuşu deyimi ve anlamı

D harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Umulmadık, iyi talih; zenginlik, mutluluk getiren talih.

Devreye girmek deyimi ve anlamı

  1. Bir kişi, işi yürütecek öğeler arasına katılmak.
  2. Bir iş, yapılacak konular arasına alınmak.

Dırdır etmek deyimi ve anlamı

Baş ağrıtacak biçimde söyleyip durmak.

Dırıltı çıkarmak deyimi ve anlamı

Dırıltı ile geçimsizliğe yol açmak.

Dışı eli yakar, içi beni (yakar) deyimi ve anlamı

Dıştan görünüşü, herkesi kıskandıracak kadar güzel, içyüzü, sahibi için üzücü.

Dışı hoca, içi baca deyimi ve anlamı

Kendini temiz gibi gösteriyor ama kirli bir kişi.

Dışı kalaylı, içi alaylı deyimi ve anlamı

Dışı süslü, güzel görünüşlü, ama içi berbat.

Dış kapının dış mandalı deyimi ve anlamı

Pek uzak hısım.

Dızdığının dızdığı deyimi ve anlamı

Bir kimse ile uzaktan ilişkisi bulunan kişiye yakınlığı olan (ve bu ilişki nedeniyle o kimseden ilgi bekleyen adam.)

Dışı eli (seni) yakar, içi beni deyimi ve anlamı

“Dıştan görünüşü, herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz, kötü, sahibini üzücü” anlamında kullanılır.”Ah bir bilseler işin iç yüzünü, dışı eli yakar, içi beni.”

Dibi görünmek deyimi ve anlamı

Bir kabın içindeki şey tükenmek.

Dibi kırmızı mumla mı çağırdım? Deyimi ve anlamı

Özel bir önem vererek çağırmadım ya, kendisi geldi.

Dibine darı ekmek deyimi ve anlamı

Harcayıp bitirmek.

Dibini yakmak deyimi ve anlamı

İşi daha iyi yapmak için derinleştirirken kötü duruma getirmek.

Dik alası deyimi ve anlamı

Bir durum ya da davranışın en ileri biçimi, en üstün kertesi.

Dik başlı deyimi ve anlamı

  1. Kurumlu
  2. İnatçı, bildiğinden dönmeyen, büyüklerinin sözünü dinlemeyen, boyun eğmeyen.

Dik dik bakmak deyimi ve anlamı

Sert sert, öfkeli öfkeli bakmak.

Diken üstünde olmak (durmak, oturmak) deyimi ve anlamı

Her an kalkacakmış gibi oturmak.

Dikili ağacı olmamak deyimi ve anlamı

Malı, mülkü veya evi bulunmamak.

Diken üstünde oturmak deyimi ve anlamı

Bir yerde tedirginlik duymak, her an kalkmak durumunu belirtir olmak, huzursuz olmak.”İnan, diken üstünde oturuyorum şurada.”

Dikine gitmek deyimi ve anlamı

İnatçılık etmek, bildiğini yapmaya çalışmak, kimsenin uyarısına kulak asmamak.”Biraz daha dikine giderse başına büyük bir belâ gelecek bu çocuğun.”

Dikine tıraş deyimi ve anlamı

Yalanlarla dolu gevezelik, aşırı palavra.

Dikiş tutturamamak deyimi ve anlamı

Bir yerde, bir işte bir sebepten ötürü başarı sağlayamayıp uzun süre kalmamak.”Bir şeyde dikiş tutturamadı, şimdi boşta gezip duruyor.”

Dikiz etmek deyimi ve anlamı

Bir yeri, olayı, birinin hareketlerini gizlice ve gözünü ayırmadan dikkatlice izlemek.

Dik kafalı deyimi ve anlamı

İnatçı, büyüklerinin sözüne uymayan.

Dikkate almak deyimi ve anlamı

Hesaba katmak, göz önünde bulundurmak.

Dil ağız vermemek deyimi ve anlamı

Hasta, kendinden geçmiş, konuşamaz durumda olmak.

Dil bir karış (Birinde) deyimi ve anlamı

Suçlu olduğu halde saygısızca konuşan, karşılık veren.

Dil çıkarmak (Birine) deyimi ve anlamı

D harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Alay etmek.

Dilden dile dolaşmak deyimi ve anlamı

Her yerde, pek çok kimse tarafından bahis konusu olmak.”Ata sözleri dilden dile dolaşarak günümüze kadar geldi.”

Dil dökmek deyimi ve anlamı

Kandırmak, inandırmak ya da yararlanmak için tatlı sözler söylemek.”Peşine düşen çocuğu ne kadar dil döktüyse de evde kalmaya razı edemedi.”

Dil ebesi deyimi ve anlamı

Çok fazla ve esprili konuşan.”Dil ebesi bir adam o, sen onunla başa çıkamazsın.”

Dile (dillere) düşmek deyimi ve anlamı

Hakkında dedikodu yapılmak.”Allah kimseyi dile düşürmesin, kadıncağız sokağa çıkamaz oldu.”

Dile gelmek deyimi ve anlamı

  1. Konuşma yeteneği yokken konuşmak, dillenmek.
  2. Dile düşmek.”Dile geldi dağlar, avuttu onu!”

Dile getirmek deyimi ve anlamı

  1. Bir meseleyi belirtmek, ortaya atmak, anlatmak, açıklamak.
  2. Birini konuşturmak.”Hiç umulmadık bir anda konuyu dile getirdi, hepimizin anlamasını sağladı.”

Dile kolay deyimi ve anlamı

Söylenmesi kolay ama yapılması ortaya konması ya da katlanılması çok güç.”Evet, dile kolay, haydi yap da görelim.”

Dili açılmak deyimi ve anlamı

Herhangi bir sebepten dolayı konuşamayan kimse, birden konuşmaya başlamış olmak.”Dili açıldı çok şükür!”

Dili ağırlaşmak deyimi ve anlamı

Hastalığı dolayısıyla güç konuşur duruma düşmek.

Dili bir karış dışarı çıkmak deyimi ve anlamı

Koşmaktan, susamaktan ya da sıcakta yürümekten çok yorulmak.

Dili çözülmek deyimi ve anlamı

Herhangi bir sebeple konuşmayan kimsenin konuşmaya başlaması.

Dili damağı kurumak deyimi ve anlamı

Çok konuşmaktan ya da susuzluktan ağzı kurumak.

Dili damağına yapışmak deyimi ve anlamı

Susamak ya da uzun süre konuşmaktan dolayı ağzı kurumak. Çok fazla susuzluk hissetmek.

Dili dolaşmak deyimi ve anlamı

Heyecan, korku ya da bir hastalık sebebiyle söyleyeceğini şaşırmak, karıştırmak, açık olarak ifade edememek.”Babasını aniden karşısında görünce dili dolaştı, kekelemeye başladı.”

Dili döndüğü kadar deyimi ve anlamı

Anlatma gücü elverdiği ölçüde.

Dili dönmemek deyimi ve anlamı

  1. Bir sözü doğru ve düzgün söylemeyi becerememek, yanlışsız konuşamamak.
  2. Amacını iyi anlatamamak.”İnşaallah dilim dönmeden meseleyi anlatır da kurtulurum ondan.”

Dili ensesinden (tepesinden) çekilsin deyimi ve anlamı

Bıktıracak kadar konuşan ya da kötü sözler söyleyen bu kişinin dili, dilerim ki böyle bir işkence ile ağzından çekilsin de söz aracı olması sona ersin.

Dili güllü deyimi ve anlamı

Tatlı dilli.

Dil ile tarif olunmaz deyimi ve anlamı

Bildiğimiz sözlerle anlatılmaz.

Dilinden düşürmemek deyimi ve anlamı

Hep o kişinin ya da şeyin sözünü etmek.

Dilinden kurtulamamak deyimi ve anlamı

Yaptığı bir kabahatten ötürü sürekli olarak, bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak.”Ne yapmalıyım da dilinden kurtulmalıyım onun?”

Dilinde tüy bitmek deyimi ve anlamı

Sık sık söylemekten bıkmak, usanmak.”Size söyleye söyleye dilimde tüy bitti.”

Diline dolamak deyimi ve anlamı

  1. Bir kimsenin dedikodusunu yapmak, kötü tarafını her yerde söylemek.
  2. Bir şeyi her fırsatta söyler olmak.

Diline kira istemek deyimi ve anlamı

Söylemesi beklenen şeyi söylemekte nazlı davranmak.

Diline yörük deyimi ve anlamı

Çok konuşkan.

Dilini bağlamak deyimi ve anlamı

Birini herhangi bir yolla söz söylemez ya da söyleyemez duruma getirmek.

Dilinin altında bir şey olmak deyimi ve anlamı

Bir kimsenin sözlerinden açıkça söylemediği bir şeyler olduğu anlaşılmak.”Dilinin altında bir şey olduğunu biliyorum ama bir türlü söyletemiyorum.”

Dilini eşek arısı soksun deyimi ve anlamı

Hoşa gitmeyecek bir şey söyleyene karşı söylenen söz.

Dilini kedi (fare) mi yedi? (Dilini mi yuttun?) Deyimi ve anlamı

Neden konuşmuyorsun?

Dilinin altında bir şey olmak deyimi ve anlamı

Sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak.

Dilinin cezasını (belasını) çekmek, (Diliyle belaya uğramak;) deyimi ve anlamı

Ölçüsüz, düşüncesiz konuşmasının cezasını görmek.

Dilinin ucuna gelmek deyimi ve anlamı

  1. Tam söyleyecekken vazgeçip söylememek.
  2. Hatırladığı şeyi söyleyecekken yine unutuvermek.”Dilinin ucuna geldi ama utandığı için söyleyemedi.”

Dilinin ucunda olmak deyimi ve anlamı

Bir sözcüğü hatırlayıp söyleyebilecek gibi olduğu halde bir türlü çıkaramamak.

Dilini tutmak deyimi ve anlamı

Sonunu düşünerek gelişigüzel konuşmaktan sakınmak, ölçülü konuşmak, rast gele konuşmamak.”Dilini tutmasını bilmeyenlerin başına neler geldiğini sana söylemediler mi?”

Dilini yutmak deyimi ve anlamı

D harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Büyük bir korku, şaşkınlık ya da sevinç karşısında konuşamaz hâle gelmek.”Korkudan neredeyse dilini yutacaktı.”

Dilin kemiği yok ya! Deyimi ve anlamı

  1. Önceden söylediği sözü başka biçimlere sokarak inkâr etmek.
  2. İnsan konuşurken bazı hatalar yapabilir, doğru ve yanlış her şeyi söyleyebilir.

Dili olsa da söylese deyimi ve anlamı

“Cansız nesneler, hayvanlar konuşabilseler, bazı olaylara tanıklık edebilseler ne iyi olurdu” anlamında kullanılır.

Dili tutulmak deyimi ve anlamı

Herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyemez duruma gelmek.”Sevinçten dili tutuldu bizim kızın.”

Dili uzun deyimi ve anlamı

İncitici, kırıcı sözler söyleyen, saygısız kimse.”O uzun dilini bana kestirmeden çek içeri!”

Dili varmamak deyimi ve anlamı

Bir sözü söylemeye gönlü razı olmamak.”Sana git demeye dilim varır mı sanıyorsun?”

Diliyle belaya uğramak deyimi ve anlamı

Konuşmalarında ölçüsüz davrandığı için zarara uğramak.

Diliyle sokmak deyimi ve anlamı

Ağır sözlerle birini incitmek.

Diliyle tutulmak (yakalanmak) deyimi ve anlamı

Söylediği söz, suçu bulunduğunu kanıtlamış olmak.

Dili zifir deyimi ve anlamı

onu bunu incitecek sözler söyleyen kişiye söylenen söz.

Dillerde dolaşmak deyimi ve anlamı

Her yerde kendisinden, ondan söz edilmek.”Cephede gösterdiği yararlılıklardan sonra adı dillerde dolaşır oldu.”

Dillere destan olmak deyimi ve anlamı

Bir olay veya nitelik halk arasında yayılmak.”Ona öyle bir oyun oynayacağım ki dillere destan olacak!”

Dilli düdük deyimi ve anlamı

İşittiğini herkese duyuran.

Dil otu yemiş deyimi ve anlamı

Durmadan konuşan.

Dil persengi deyimi ve anlamı

Konuşurken sık sık tekrarlanan söz.

Dil uzatmak deyimi ve anlamı

Durumuna göre yapmaması gerekirken saygısızca sözleriyle bir kimseyi kötülemek.

Diline pelesenk etmek deyimi ve anlamı

Bir sözü her zaman, yerli yersiz tekrarlamak.”Şey sözünü diline pelesenk etmişsin, her cümlenin başında kullanıyorsun.”

Dil uzatmak deyimi ve anlamı

Bir kimse veya bir şey için kötü söz söylemek.”Ben öğretmenime dil uzattıracak adam değilim.”

Dil yarası deyimi ve anlamı

Acı, ağır ve kötü sözün gönülde bıraktığı kırgınlık.”Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez demişler.”

Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak deyimi ve anlamı

Daha iyisini elde etmek uğruna çalışırken elindekilerini de yitirmek.”Gel şu işten vazgeç, Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma.”

Dini bütün deyimi ve anlamı

Dinin emirlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışan, inancı sağlam olan, dinine çok bağlı.

Dingo’nun ahırı deyimi ve anlamı

Girip çıkanı belli olmayan, disiplinsiz yer.

Dip doruk deyimi ve anlamı

Baştan aşağı, tipten tepeye dek.

Dipsiz kile boş ambar deyimi ve anlamı

Para, mal tutamayanın durumunu ya da verimsiz, sonuçsuz bir işi anlatmak için kullanılır.”Memurların işi tam anlamıyla dipsiz kile boş ambar, sıfıra sıfır elde var sıfır.”

Direk direk bağırmak deyimi ve anlamı

Uzun, yüksek seslerle bağırmak.

Dirlik düzenlik deyimi ve anlamı

Bir arada yaşayan, çalışan kimseler arasında iyi geçim, güven, sevgi ve anlaşma hâli.”Bir aileye önce dirlik ve düzenlik gereklidir.”

Dirsek çevirmek deyimi ve anlamı

D harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Daha önce birlikte iş yaptığı, anlaştığı kimseden, artık ihtiyaç duymadığı için yüz çevirmek; bir kimseyi kendinden uzaklaştıracak davranışlarda bulunmak.”Onun da dirsek çevireceğini hiç beklemezdim.”

Dirsek çürütmek deyimi ve anlamı

Okumak, öğrenim görmek için uzun yıllar çalışmak.”Desene boşuna dirsek çürütmüşsün.”

Diş bilemek (Birine) deyimi ve anlamı

Öç almak, kötülük yapmak için fırsat kollamak; öfkesini gösterir durum almak.”Bana diş bilediği bakışlarından belli.”

Dişe dokunur deyimi ve anlamı

Hatırı sayılır, işe yarar, belirtilmeye değer, önemli.”Dişe dokunur bir iş yapmışsın, aferin çocuğum.”

Diş geçirememek deyimi ve anlamı

Etkisiz kalmak, güç yetirememek, hükmünü yürütüp sözünü dinletememek.”Bir çocuğa diş geçiremiyorsun, ne biçim annesin sen!”

Diş gıcırdatmak deyimi ve anlamı

Kızgınlığını, öfkesini kimi davranışlarıyla belli etmek.”Dediğini yaptıramayınca dişlerini gıcırdatmaya başladı.”

Diş göstermek deyimi ve anlamı

Güçlü olduğunu, kendine güvendiğini, saldırabileceğini davranışlarıyla belli etmek; tehdit etmek.”Biraz diş göstersen hemen yola geleceklerdir.”

Diş gıcırdamak deyimi ve anlamı

İçinde, pek beğendiği bir şeyi elde etme isteği uyanmak.

Dişinden tırnağından artırmak deyimi ve anlamı

Yiyeceğinden, içeceğinden vb. ihtiyaçlarından keserek zorla biriktirmek.”Seni, dişimden tırnağımdan artırdığım parayla okuttum!”

Dişine göre deyimi ve anlamı

Yapabileceği, gücünün yeteceği, becerebileceği, uygun bir durumda.”Tam da dişime göre, onu yenebilirim.”

Dişini sıkmak deyimi ve anlamı

Darlığa, sıkıntıya dayanmak; her türlü zorluğa katlanmak.”Biraz daha dişini sıkmalısın, inşallah yakında rahata kavuşacağız.”

Dişini tırnağına takmak deyimi ve anlamı

Çok büyük zorluklara, sıkıntılara, darlıklara katlanarak bütün gücünü kullanıp çalışmak.”Biz bu evi dişimizi tırnağımıza takarak yaptık, yıkmalarına izin vermeyeceğim!”

Diş kirası deyimi ve anlamı

  1. Eskiden sarayda ya da konaklarda zenginlerin iftara çağırdıkları yoksullara verdikleri armağan veya para.
  2. Harcadığı emek dışında bir kimsenin fazladan sağladığı çıkar.

Dişinin kovuğuna bile gitmemek deyimi ve anlamı

Çok az gelmek (yiyecekler için).”Açlıktan kırılıyorduk, önümüzdeki yiyecekler dişimizin kovuğuna bile gitmeyecek kadardı.”

Divan durmak deyimi ve anlamı

Büyük bir kimse katında, ellerini göğsü üzerinde kavuşturup ayakta durmak.

Divane olmak deyimi ve anlamı

Mutlu olmak, bir kimseyi, bir şeyi aşırı derecede sevmek.

Divanesi (delisi) olmak (Bir şeyin) deyimi ve anlamı

Büyük bir kimse katında, ellerini göğsü üzerinde kavuşturup ayakta durmak.

Diyalog kurmak deyimi ve anlamı

Karşılıklı konuşmaya başlamak.

Diyeceği olmamak deyimi ve anlamı

Konu üzerine söyleyeceği söz, ileri süreceği düşünce bulunmamak.

Diyecek yok deyimi ve anlamı

Kusursuz, eksiksiz, eleştirilecek bir yanı dahi yok anlamında kullanılır.

Diz boyu deyimi ve anlamı

Dize kadar (yükseklik veya alçaklık için).”Çukuru diz boyu kazmışlardı.”

Diz çökmek deyimi ve anlamı

  1. Dizini yere koyarak oturmak.
  2. Teslim olmak.”Düşman askerleri önümüzde diz çökmüşlerdi.”

Diz dize deyimi ve anlamı

Dizleri dokunurcasına birbirlerine yaklaşmış olarak (oturma durumu).

Dize gelmek deyimi ve anlamı

Teslim olmak, boyun eğmek, yenilmek, güçlünün buyruğunu kabullenmek.”Bizim kitabımızda dize gelmek yoktur!”

Dize getirmek deyimi ve anlamı

Kendisine karşı geleni alt ederek buyruğunu dinler duruma getirmek, boyun eğdirmek.”İki saatte düşmanı dize getirebiliriz.”

Dizgini (dizginleri) ele almak deyimi ve anlamı

Yönetimi ele geçirmek, işi kendisi yönetmeye başlamak.”Dizginleri ele almazsak fabrika kargaşa içinde boğulup kalacak, üretim yapılamayacak.”

Dizginine çarpmak deyimi ve anlamı

Yanlış yolda olan kimseyi sert sözlerle uyararak doğru yola yöneltmek.

Dizginini kısmak deyimi ve anlamı

Aşırı gidişini sınırlayıcı önlem almak, başıboş gidişlerini sınırlandırmak, yetkisini daraltmak.

Dizginleri salıvermek deyimi ve anlamı

Başıboş bırakmak, sıkı tuttuğu yönetimi gevşetmek.”Yönetim, dizginleri salıverince insanlar rahat bir nefes aldılar.

Dizinde (kucağında) oturup sakalını yolmak deyimi ve anlamı

Koruması altında yetiştiği kimseye kötülük etmek.

Dizini dövmek deyimi ve anlamı

Çok pişman olmak.”Çocuklarını küçük yaşta eğitmezsen sonradan dizini döversin.”

Dizinin (dizlerinin) bağı çözülmek deyimi ve anlamı

Korkudan, heyecandan, yorgunluktan ayakta duramayacak hâle gelmek.”Yokuşu çıktım ama dizlerimin de bağı çözüldü.”

Dizinin dibinde deyimi ve anlamı

Hiç ayrılmayarak yanında.

Dizleri kesilmek deyimi ve anlamı

Dizlerinde güç kalmadığından yürürken çabuk yorulmak.

Dizlerine kapanmak deyimi ve anlamı

Yalvarmak, kendini küçük düşürecek kadar çok yalvarmak, başını dizlerinin üzerine koymak.”Göreceksin, günün birinde dizlerine kapanacak babasının.”

Diz üstü deyimi ve anlamı

Dizleri yere gelerek.

Dobra dobra söylemek deyimi ve anlamı

Hiçbir şeyden çekinmeden, sözü eğip bükmeden, dosdoğru, açık açık konuşmak.”Dobra dobra konuşan insanları severim.”

Doğduğuna inanıp öldüğüne inanmamak deyimi ve anlamı

Yarar sağlayabileceği kadar zararla sonuçlanması olasılığı bulunan konunun yararını kabul edip zararını kabul etmemek.

Doğduğuna pişman deyimi ve anlamı

Çok eziyet ederek canından bezdirmek, bir kimseyi çok üzmek.

Doğmamış çocuğa don biçmek deyimi ve anlamı

Henüz ele geçmemiş bir şey, gerçekleşmesi kesin olarak bilinmeyen bir durum için hazırlık yapmak.

Doğru doğru dosdoğru deyimi ve anlamı

En doğrusu şu ki.

Doğru dürüst deyimi ve anlamı

Kusursuz, yanlışsız.

Doksan (seksen, kırk) kapının ipini çekmek deyimi ve anlamı

Birçok yere (eve) uğramak.

Dokuz ayın çarşambası bir araya gelmek deyimi ve anlamı

Birçok işlerin yapılması aynı zamana rastlayarak sıkışık bir durum meydana gelmek.

Dokuz doğurmak deyimi ve anlamı

  1. Bir işi güçlükle ve sıkıntı içinde sonuca ulaştırmak.
  2. Merakla, heyecanla, sabırsızlıkla, sıkıntı çekerek beklemek.”İşe geç kalmıştı, yeni araba gelinceye kadar dokuz doğurdu.”

Dokuz körün bir değneği deyimi ve anlamı

Birçok yakınların kendisinden yardım beklediği kişi.

Dokuz köyden kovulmuş deyimi ve anlamı

Geçimsizliği, hatalı davranışları yüzünden birçok yerden atılmış kimse.

Dokuz yorgan eskitmek deyimi ve anlamı

Uzun yaşamak.

Dolaba girmek (gelmek) deyimi ve anlamı

Aldatılmak, tuzağa düşürülmek.

Dolabı bozulmak deyimi ve anlamı

Kurduğu iş düzeni bozulmak.

Dolap beygiri gibi dönüp durmak deyimi ve anlamı

Hiç değişmeyen yorucu bir işte durmadan çalışmak.

Doldururken dökmek deyimi ve anlamı

Becermeye çalışırken bozmak.

Dolap çevirmek deyimi ve anlamı

Hile, düzen ve dalavere ile iş yapmak.”Yine ne dolap çeviriyor acaba?”

Dolma yutmak deyimi ve anlamı

Kanıp aldanmak.”Ona dolma yutturacağını hiç sanmam!”

Dolmuş yapmak deyimi ve anlamı

Arabaya, kayığa teker teker yolcu alıp dolunca yola çıkmak; bu iş meslek edinmek.

Dolu dizgin deyimi ve anlamı

  1. Son hızla (süvari ve at arabası için).
  2. Önüne geçilemeyecek biçimde, çok fazla olarak.”Kinlerimizi dolu dizgin salıverdik düşmanın üstüne.”

Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı deyimi ve anlamı

İçinden çıkılamayan güç bir durum karşısında söylenir. “Her yolu denedim, çözüm yolu bulamadım” anlamına gelir.

Domuzdan kıl çekmek deyimi ve anlamı

Sevilmeyen, eli sıkı olan, cimri bir kimseden bir şey alabilmek.”Domuzdan bir kıl koparmak kârdır.”

Dona çekmek deyimi ve anlamı

Hava soğumasının, suları dolduracak kerteye ulaşacağı anlaşılmak.

Don çözülmek deyimi ve anlamı

Buzlar erimeye başlamak.

Don gömlek deyimi ve anlamı

Çıplak, üzerinde sadece don ve gömlek var denilecek kadar soyunmuş hâlde.”Adamı, don gömlek kalacak kadar soydular.”

Dosta düşmana karşı (Ele güne karşı) deyimi ve anlamı

Dost üzülmesin, düşman sevinmesin diye.

Dost kazığı deyimi ve anlamı

Birlikte girişilen işte bir kimsenin kendi yararına dostunu zarara sokması ya da alışverişte dostuna değerinden yüksek fiyatla mal satması.

Dostlar alışverişte görsün deyimi ve anlamı

Gösteriş olsun; amaç iş yapıyor görünmek, iş yapmak değil.”Güya çalışıyor, dostlar alışverişte görsün!”

Dostlar alışverişte görsün deyimi ve anlamı

Amaç iş yapmak değil, yapıyor görünmek.

Dostlar başına deyimi ve anlam

iyi bir şeyi dostlar için de dilemek için söylenir.

Dostlar başından (dostlardan) ırak deyimi ve anlamı

Dilerim, dostlar böyle kötü bir duruma düşmesin.

Doyumluk değil tadımlık deyimi ve anlamı

Yemeniz için ikram ettiğim şey, doyuracak kadar çok değil, ancak tatmaya yarar.

Doyum olmamak deyimi ve anlamı

Tadına doyulmamak.

Dökülüp saçılmak deyimi ve anlamı

  1. Bir şey uğruna fazla para harcamak, masraf etmek.
  2. Soyunmak, çok açık giyinmek.”Düğün yapıyorum diye sakın dökülüp saçılma, yoksa kendini toplayamazsın.”

Döner taşı, öter kuşu olmamak deyimi ve anlamı

Malı mülkü, çoluk çocuğu bulunmamak.

Dönüm noktası deyimi ve anlamı

Bir durumdan başka bir duruma geçme zamanı.

Dört ayak üstüne düşmek deyimi ve anlamı

Tehlikeli bir durumdan hiç zarar görmeden kurtulmak.”Nasıl oluyor da, bu adam hep dört ayak üstüne düşüyor?”

Dört başı mamur deyimi ve anlamı

Her yanı bakımlı, elverişli, güzel, tam istenildiği gibi.”Alırsam dört başı mamur bir ev alacağım.”

Dört bir taraf deyimi ve anlamı

Her taraf bütün bir çevre.

Dört dönmek deyimi ve anlamı

Bir işi yapmak için korku, heyecan, telâş, şaşkınlık içinde sağa sola koşmak, çare aramak.”Kadıncağız haberi alır almaz odanın içinde dört dönmeye başladı.”

Dört dörtlük deyimi ve anlamı

Eksiksiz, yetkin.

Dört duvar arasında deyimi ve anlamı

Evde, kapalı bir yerde.

Dört elle sarılmak deyimi ve anlamı

Yapacağı işe büyük bir önem verip özen göstererek girişmek.”Başarılı olmak mı istiyorsun, dört elle sarıl işine!”

Dört gözle ağlamak deyimi ve anlamı

(Özellikle parasızlıktan) Çok yakınmak.

Dört gözle bakmak deyimi ve anlamı

Çok dikkatle bakmak.

Dört gözle beklemek deyimi ve anlamı

Özleyerek, çok isteyerek, büyük bir sabırsızlıkla beklemek.”Annemin yolunu dört gözle beklemeye başladım.”

Dört üstü murat üstü deyimi ve anlamı

İşleri hep istediği gibi gelişiyor; her zaman işi yolunda ve keyifli.

Dört yanı deniz kesilmek deyimi ve anlamı

Hiçbir yerden yardım gelme umudu kalmamak.

Dudak bükmek deyimi ve anlamı

Umursamamak, beğenmemek, küçümsemek.”Yeni alınan elbiseye şöyle bir dudak büküp geçti.”

Dudak dudağa deyimi ve anlamı

Biri dudağını ötekinin dudağına dokundurmuş durumda.

Dudak ısırmak deyimi ve anlamı

Hayret etmek, şaşırmak.”Beni karşısında görünce dudağını ısıracak eminim.”

Dudak ısırtmak deyimi ve anlamı

  1. Hayran bırakmak.
  2. Şaşkınlığa, hayrete düşürmek.”Yazdığı son kitabıyla dudak ısırttı herkese.”

Dudak payı bırakmak deyimi ve anlamı

Bardağı, fincanı ağzına kadar doldurmayıp dudağın rahatça yanaşabileceği boş bir yer bırakmak.

Dudak sarkıtmak deyimi ve anlamı

Hoşnutsuzluğunu, üzüntüsünü yüz çizgileriyle belli etmek, surat asmak, somurtmak.

Dudak tiryakisi deyimi ve anlamı

İçtiği sigaranın dumanını içine çekmeyip dudağın arkasından dışarı üfleyen tiryaki.

Duman attırmak deyimi ve anlamı

Geride bırakmak, zor duruma düşürmek, birini yıldırmak.”Silâhını çeken komutan etrafa duman attırmaya başladı.”

Duman etmek deyimi ve anlamı

Bozmak, ortalığı dağıtmak, yok etmek; yenmek, birine karşı başarı sağlamak.”Askerler ortalığı toz duman ettiler.”

Dumanı doğru çıksın deyimi ve anlamı

Doğru dürüst yapılması o denli önemli değil; doğru, yöntemince yapılıyor görünsün yeter.

Dumanı üstünde deyimi ve anlamı

  1. Çok taze (sebze ve meyve için).
  2. Çok yeni, üzerinden zaman geçmemiş.”Şu elmalara bak, daha dumanı üstünde bunların.”

Duman olmak deyimi ve anlamı

  1. Ortadan kaybolmak.
  2. Durumu, düzeni, işi bozulmak. Kötü olmak.”Çabuk duman ol buradan, gözüm görmesin seni!”

Durdu durdu, turnayı gözünden vurdu deyimi ve anlamı

Uzun süre bekledi ama sonunda çok güzel bir şey, büyük bir kazanç elde etti

Durduğu yerde deyimi ve anlamı

  1. Hiç gereği yokken.
  2. Kolaylıkla, hiç emek ve çaba harcamadan.”Adam durduğu yerde para kazanıyor, anlamadım bu işi!”

Dur kendime yer edeyim, bak sana neler edeyim deyimi ve anlamı

Kuvvet kazanıp karşısındakini ezmek için fırsat kollayan kimsenin gözdağı verircesine söylediği söz.

 Durmuş oturmuş deyimi ve anlamı
  1. Artık aşırılığı kalmamış, dengeli ve akıllıca davranır olmuş. (kişi)
  2. Büyük sorunları kalmamış, uzun süredir rahat bir yaşam düzeni içine girmiş (ülke).

Dur otur olmamak deyimi ve anlamı

Hiç dinlenme olanağı bulunmamak, sürekli olarak çalışma zorunluluğu içinde olmak.

Durup dinlenmeden deyimi ve anlamı

Sürekli olarak, ara vermeden, arka arkaya.”Yıllar yılı durup dinlenmeden çalıştım sizin için.”

Durup dururken deyimi ve anlamı

  1. Birden bire, ansızın.
  2. Hiç gereği veya sebebi yokken.”Durup dururken bir tokat attı arkadaşına.”

Dut yemiş bülbüle dönmek deyimi ve anlamı

Susmak; konuşkanlığını, sevincini, neşesini yitirmek; sesi çıkmaz olmak.”Onu dut yemiş bülbüle döndürmezsem bana da Hasan demesinler!”

Duvar gibi deyimi ve anlamı

Hiç duymuyor.

Duymamazlıktan gelmek deyimi ve anlamı

Duymamış gibi davranmak.

Düdüğü çalmak deyimi ve anlamı

Sevindirici, mutlu kılıcı bir duruma erişmek.

Düdük gibi kalmak deyimi ve anlamı

  1. İnsan yapayalnız kalmak.
  2. Zayıflamak.

Düdük gibi olmak deyimi ve anlamı

Giysi dar dikilmiş ya da daralmış olmak.

Düğüm noktası deyimi ve anlamı

Bir meselenin sonuçlandırılması için çözülmesi, açıklığa kavuşturulması gereken en güç yanı.”Biz işin daha düğüm noktasını tespit etmiş değiliz ki!”

Düğüm üstüne düğüm vurmak deyimi ve anlamı

Parasın harcamayıp sık sık saklamak.

Düğün aşı (pilavıyla) dost ağırlamak (gönüllemek) deyimi ve anlamı

Herkesin yararlanabileceği şeyi, memnun edilmesi için özen gösterilmesi gereken kimseye özel olarak hazırlanmış gibi sunmak.

Düğün aşı savulduktan sonra deyimi ve anlamı

Kolay ve bol kazanç elde etme fırsatı geçtikten sonra

Düğün bayram etmek deyimi ve anlamı

Çok sevinç duymak, topluca neşeli bir duruma kavuşmak.”Ağabeyim savaştan sağ salim dönünce ailece bayram ettik.”

Düğün dernek, hep bir örnek deyimi ve anlamı

Bütün toplantılar, konuşmalar, yapılan işler hep birbirine benziyor.

Düğüne gider zurna beğenmez; hamama gider kurna beğenmez deyimi ve anlamı

Hiçbir şeyden memnun kalmaz, her şeyde bir kusur bulur.

Düğününde kalburla su taşımak deyimi ve anlamı

(Şaka) mutluluğunu paylaşarak, düğününde bol bol hizmet etmek.

Düğün evi gibi deyimi ve anlamı 

Çok kalabalık ve telâşlı görülen yer.”Hayrola, dün akşam sizin sokak düğün evi gibiymiş!”

Dümen çevirmek deyimi ve anlamı

Düzen kurup, hileli iş yapmak.”Yine ne dümen çeviriyorsunuz siz?”

Dümen kırmak deyimi ve anlamı

Yön değiştirmek.

Dümenine bakmak deyimi ve anlamı

Hileye, düzene başvurmak.

Dümen neferi deyimi ve anlamı

Arkadaşları arasında en geride kalan, sonuncu (kişi).

Dümen suyunda gitmek deyimi ve anlamı

Birine bağımlı olmak, birinin tuttuğu yolu izlemek, hemen her şeyde ona uyarak onun istediğini yapmak.”Başkasının dümen suyundan gidenler kişiliklerini bulamazlar.”

Dümen yapmak deyimi ve anlamı

Dalavere ile başkasını aldatmak.

Dün bir, bugün iki deyimi ve anlamı

Daha kaç gün oldu? Biraz zaman geçsin bakalım.

Dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor deyimi ve anlamı

Mesleğinde ustalaşmadan hile yollarına başvuruyor.

Dünden razı (hazır) deyimi ve anlamı

Bir öneriyi seve seve ve heme kabul eden.

Dünkü çocuk deyimi ve anlamı

Deneyimi az, toy acemi.”Dünkü çocukların aklına ihtiyacım yok benim.”

Dünya alem deyimi ve anlamı

Herkes, bütün insanlar.

Dünya başına dar olmak deyimi ve anlamı

Çok sıkılmak büyük çaresizlik içinde kalmak.

Dünya başına yıkılmak deyimi ve anlamı

Dara düşmek, felâkete uğramak, umutlarını yitirmek, çok üzülüp acı çekmek.”Trafik kazasında kocasını ve iki çocuğunu kaybeden kadının dünyası başına yıkılmıştı.”

Dünya bir araya gelse deyimi ve anlamı

“Bütün insanlar engel olmaya kalksa bile, asla, hiçbir zaman, kim ne derse desin” anlamında, yine bildiğini yapma durumu için kullanılır.”Dünya bir araya gelse de ben o adamla barışmam.”

Dünyadan elini eteğini çekmek deyimi ve anlamı

Bir kenara çekilip toplum ile ilişkisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmaz olmak, daha çok ibadetle meşgul olmak ve dünya işleriyle ilgilenmez olmak.”Bizim komşu her nedense dünyadan elini eteğini çekti, görünmez oldu sanki.”

Dünyadan haberi olmamak deyimi ve anlamı

Çevresinden, çağından ve çağının getirdiklerinden, zamanında yaşanan hayattan haberli olmamak.”Sen dünyadan haberi olmayan bir adamsın, ne anlarsın bu işten, lütfen karışma!”

Dünya durdukça durasın deyimi ve anlamı

Çok yaşa, Tanrı sana sonsuz bir yaşam versin.

Dünyaevine girmek deyimi ve anlamı

Evlenmek.

Dünya (gözüne, ona) zindan olmak (görünmek, kesilmek) deyimi ve anlamı

Büyük bir karamsarlık ve umutsuzluk içine düşmek.

Dünya gözüyle deyimi ve anlamı

Ölmeden önce, yaşarken.”Dünya gözü ile Almanya`daki kardeşimi bir daha görsem.”

Dünya kadar deyimi ve anlamı

Pek çok.

Dünya kelamı etmek deyimi ve anlamı

Olup bitenlerden konuşmak.

Dünyalar onun olmak deyimi ve anlamı

Oldukça çok sevinmek.”Babası istediği oyuncağı getirince dünyalar onun oldu sanki.”

Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak deyimi ve anlamı

Dünyada insanın başına neler gelebileceğini öğrenmek, zorluklarla karşılaşmak, tecrübe kazanmak.”Elbet sen de bir gün dünyanın kaç bucak olduğunu anlayacaksın.”

Dünyanın öbür ucu deyimi ve anlamı

Çok uzak yer.”Ali de dünyanın öbür ucunda oturuyor.”

Dünyaya gelmek deyimi ve anlamı

Doğmak.

Dünyaya getirmek deyimi ve anlamı

Doğurmak.

Dünyayı anlamak deyimi ve anlamı

Dünyada insanın başına neler gelebileceğini öğrenmek, zorluklarla karşılaşmak, tecrübe kazanmak.

Dünya yıkılsa umurunda değil deyimi ve anlamı

Hiçbir şeyle ilgilenmemek, umursuz olmak, sorumluluk duymamak.”Sakın `dünya yıkılsa umurumda değil` deme bana.”

Dünyayı toz pembe görmek deyimi ve anlamı

İyimser olmak, üzücü durumlara bile iyi gözle bakmak.”Bırak artık şu dünyayı toz pembe görmeyi, aç gözlerini!”

Düşeş atmak deyimi ve anlamı

Umulmadık bir başarı kazanmak.”Düşeş attı bizim oğlan, şimdi yanına da yaklaştırmaz kimseyi.”

Düş kurmak deyimi ve anlamı

Bir şey yapmayı düş olarak tasarlamak.

Düşman ağzı deyimi ve anlamı

Düşmanın, istemeyenin, bir durumu kötü gösteren, yanlış sözü.

Düşman çatlatmak deyimi ve anlamı

Nisbet yapmak, iyi durum ve başarılarıyla düşmanı kızdırmak ve kıskandırmak.”Düşman çatlatmakta da üstüne yok senin!”

Düşte görse hayra yormamak deyimi ve anlamı

Hiç beklemediği çok güzel bir duruma kavuşmak.

Düşünceye dalmak (varmak) deyimi ve anlamı

Dalgın bir durumda düşünmek.

Düşman kesilmek deyimi ve anlamı

Düşman olmak, düşman gibi görünüp tavır almak.”Yalnız benim değil, bütün ailenin düşmanı kesilmişti.”

Düşünüp taşınmak deyimi ve anlamı

Bir meseleyi enine boyuna tartmak, konuyu bütün yönleriyle incelemek, iyice düşünüp ona göre davranmak.”Acele etme, düşünüp taşın öyle karar ver.”

Deyimler ve anlamları hakkında aradığınız her şeye sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

7 Yorum

7 Yorum

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir