E harfi ile başlayan deyimler ve anlamları hakkında her şeyi bu sayfada bulabilirsiniz. Deyimler örnekleri, Türkçe deyimler, en güzel deyimler.
E Harfi ile Başlayan Deyimler Örnekleri ve Anlamları
A | B | C | Ç | D | E | F | G | H | I | İ | K | L | M | N | O | Ö | P | R | S | Ş | T | U | Ü | V | Y | Z |
Ecel beşiği deyimi ve anlamı
İnsanın her an üzerinden aşağı yuvarlanabileceği tehlikeli geçir, dalgalar arasındaki oynak sandal vb.
Ecelden aman olursa deyimi ve anlamı
Ölmezsem yaparım
Ecel aman verirse deyimi ve anlamı
Ölmezsem, ömür yeterse.”Ecel aman verirse torunumu da görürüm.”
Ecel teri dökmek deyimi ve anlamı
Çok korkmak, heyecan içinde bulunup terlemek, korku ve bunalım içinde olmak.”Köprüden geçerken ecel terleri döktüler.”
Eceli gelmek deyimi ve anlamı
Ölmek, sonu gelmek, yok oluş vakti gelmek.”Herkesin eceli gelecek ve bu dünyadan göçecek.”
Eceline susamak deyimi ve anlamı
Ölümüne yol açacak kadar tehlikeli işlere girişmek.”Bırak o silâhı elinden, eceline mi susadın sen?”
Eciş bücüş deyimi ve anlamı
Çarpuk çurpuk, eğri büğrü, düzgün yanı olmayan, çirkin bir biçim almış bulunan.”Eciş bücüş bir yazıyla karşılaşınca şaşırdı.”
Edebini takınmak deyimi ve anlamı
Terbiyesizce davranıştan terbiyeli duruma geçmek.
Edebiyat yapmak deyimi ve anlamı
Bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek.”Edebiyat yapmaya amma da meraklı bir insanmış.”
Edi ile Büdü (Şakkire Dudu) deyimi ve anlamı
Birbirinden ayrılmayan sevimli ve saf iki kafa dengi.
Efendiden (bir) adam deyimi ve anlamı
Davranışlarıyla kibar ve terbiyeli görünen kişi.
Efendime söyleyeyim deyimi ve anlamı
Konuşmakta olan kimsenin, söyleyeceği sözü buluncaya değin geçecek saniyeleri doldurmak üzere başvurduğu dil persengi.
Efendim nerde, ben nerde? Deyimi ve anlamı
Ben ne söylüyorum siz ne diyorsunuz?
Efkâr dağıtmak deyimi ve anlamı
Sıkıntıyı gidermek, üzüntüyü yok etmeye çalışmak.”Sahile efkâr dağıtmak için inmiş olmalı.”
Efradını cami, ağyarını mani deyimi ve anlamı
Öğelerini kapsayan, başkalarını dışarıda bırakan, eksiksiz artıksız (tanım).
Eğri (gözle) bakmak deyimi ve anlamı
Kötü düşünce besleyerek bakmak.”O, hiç kimseye eğri gözle bakmazdı.”
Eğri büğrü deyimi ve anlamı
Şurası burası eğri, bükük.
Eğri düzü beğenmez, bu da bizi beğenmez deyimi ve anlamı
Bunun bizi beğenmemesine şaşmamalı. Çünkü yanlış yolda olanlar, doğruluktan ayrılmayanları, kusurlular kusursuzları beğenmezler.
Eğri gemi doğru sefer deyimi ve anlamı
Kullanılan araç yetersiz ama yapılan iş isteğe uygun.
Eğri oturup doğru konuşalım deyimi ve anlamı
Davranışımız ne biçim olursa olsun doğruyu söyleyelim.
Eğrisi doğrusuna deyimi ve anlamı
- Bir iş yanlış yapılmakta iken sonradan ortaya çıkan uygun bir durumun etkisiyle iyi bir sonuca ulaşmak.
- Bir iş, yanlış yapılam parçası ile doğru yapılan parçası denkleşerek zararsız bir sonuca varmak.
Ehven-i şer deyimi ve anlamı
Daha az zararlı, daha az kötü.
Ekini belli etmemek deyimi ve anlamı
Kusurlu, hileli bir işi kusursuz, doğalmış gibi gösterme ustalığını başarmak.
Ekli püklü deyimi ve anlamı
Şurasına burasına parçalar, yamalar eklenmiş olan.
Ekmeğinden etmek deyimi ve anlamı
İşinden çıkarmak veya atmak.”Adamı durup dururken ekmeğinden ettiler.”
Ekmediğin yerde biter deyimi ve anlamı
Umulmayan ve istenilmeyen yerde karşımıza çıkan kişi.
Ekmedim bostan, bitmedi karpuz deyimi ve anlamı
İşe girişmedim ki sonuç almak söz konusu olsun.
Ekmeği bütün deyimi ve anlamı
Kimseye el açmayan, kazancı kendine yeten.
Ekmeği dizinde deyimi ve anlamı
Terbiyesizce karşılık veren, arsız, utanmaz sıkılmaz kimseler için kullanır.
Ekmeği ile oynamak (Birinin) deyimi ve anlamı
Birinin geçim kaynağını kurutma davranışı içinde olmak.
Ekmeğine kan doğramak (Birinin) deyimi ve anlamı
Bir kimseyi acılar, gözyaşları içinde bırakacak davranışta bulunmak.
Ekmeğine koç (yiğit, yavuz) deyimi ve anlamı
sofrasında konuk eksik olmayan, konuklarını yemeğe alıkoymayı, onlara yedirip içirmeyi seven kişi.
Ekmeğine kuru, ayranına duru mu dedik? Deyimi ve anlamı
Sana dokunacak, seni küçük düşürecek bir söz mü söyledik, böyle bir davranışta mı bulunduk?
Ekmeğine yağ sürmek (Birinin) deyimi ve anlamı
Birinin yararına göre eylemde bulunmak, istemese de birinin işine yarayacak biçimde hareket etmek.”O işi bana vermemekle yabancıların ekmeğine yağ sürdün sen.”
Ekmeğini eline almak deyimi ve anlamı
Bir iş sahibi olmak, geçimini sağlayabilir duruma gelmek.
Ekmeğini kana doğramak deyimi ve anlamı
Yaşayışı büyük üzüntü ve acı (kanlı gözyaşları) içinde olmak.
Ekmeğini kazanmak deyimi ve anlamı
Geçimini temin edecek, ihtiyaçlarını karşılayacak parayı kazanmak.”Kaygılanma, ekmeğini kazanmasını bilir o.”
Ekmeğini taştan çıkarmak deyimi ve anlamı
En zor işleri bile yapıp geçimini sağlayacak becerilikte olmak, her türlü işi yapmak.”Ekmeğini taştan çıkaran insanların arasına katılmakta gecikmedi.”
Ekmek Bedir’in, su Hıdır’ın, yiyin kudurun, için kudurun deyimi ve anlamı
Başkaları kazanıyor, siz yiyorsunuz. Gücünüzü harcayacak iş yapmadığınız için de azıp duruyorusunuz.
Ekmek elden su gölden deyimi ve anlamı
Kendisi kazanmayıp başkalarının kazancı ile geçinen kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır.
Ekmek kapısı deyimi ve anlamı
Çalışıp para kazanılan, geçim sağlayan iş yeri.”O dükkân benim ekmek kapım, asla satmam, satamam onu!”
Ekmek parası deyimi ve anlamı
Kazanç, geçinmek için kazanılan para.”Ekmek parası kolay kolay kazanılmıyor.”
Eksik çıkmak deyimi ve anlamı
Olması gerekenden daha az olduğu anlaşılmak.
Eksik doğmak deyimi ve anlamı
- Bebeğin vaktinden önce doğması.
- Bebeğin organları iyice gelişmeden dünyaya gelmesi.
Eksik etmemek deyimi ve anlamı
Her zaman bulundurmak.
Eksik gedik deyimi ve anlamı
Ufak tefek ihtiyaçlar.”İkramiye ile eksiği gediği kapadılar.”
Eksik gelmek deyimi ve anlamı
Gereksenenden ya da olması gerekenden daha az olmak.
Eksik olma deyimi ve anlamı
Sağ ol, var ol.
Eksik olma bayır turpu deyimi ve anlamı
Kendini yardım etmiş gibi gösteriyorsun ama beni kandıramazsın.
Eksik olmamak deyimi ve anlama
Her zaman bulunur olmak.
Eksik olsun deyimi ve anlamı
Gereği yok, istemem, olmamasını yeğlerim.
Ekşi yüz deyimi ve anlamı
Somurtkan, asık yüz.”Onun ekşi yüz göstermeye hakkı yoktu.”
Ekti püktüler deyimi ve anlamı
Bir yere, gelmesi gereken kimseler dışında gelmiş olanlar.
El açmak deyimi ve anlamı
- Dilenmek.
- Başkasının yardımını almak için yalvarmak.”İhtiyarlayıp da el açacağı hiç aklına gelmemişti.”
El ağzıyla çorba içmek deyimi ve anlamı
Başkasının sözlerini benimseyip söylemek.
El almak deyimi ve anlamı
- Yetkinliğe ulaşan mürit, mürşit gibi işler yapmak üzere, ondan izin almak.
- Bir sanatı öğrenmiş olan çırak, ustasından, kendi başına iş yapabilme izni almak.
El altından deyimi ve anlamı
Kimsenin haberi olmadan, gizlice.”Parayı el altından verdi.”
El altında deyimi ve anlamı
İstenildiği zaman kullanılmak üzere hazır.
El aman çağırmak deyimi ve anlamı
Bıkıp usandığı, rahatsız olduğu şeyden kişiden çok yakınır olmak.
El arı, düşman körü (gayreti) deyimi ve anlamı
Dosta düşmana karşı küçük düşmemek için, zoraki olarak.
El atmak deyimi ve anlamı
- Bir işe girişmek.
- Birisinin işine karışmak.”Üstüne vazife olmayan işe el atma sakın!..”
El ayak çekilmek deyimi ve anlamı
Ortalıkta kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek.”Bu iş ancak el ayak çekildikten sonra yapılır.”
El bağlamak deyimi ve anlamı
Saygı göstermek için ellerini göbeği üstünde kavuşturup durmak.
El basmak deyimi ve anlamı
Yemin etmek, kutsal bir şey üzerine el koyarak ant içmek.”Kur`ân`a el basarım ki bu işi ben yapmadım.”
El bebek gül bebek deyimi ve anlamı
El üstünde tutulan, çok sevilen (çocuk, genç).
El bende deyimi ve anlamı
Tekrarlanan oyunda başlama sırası (ya da başlama hakkı) bende.
El benden, sebep Allah’tan deyimi ve anlamı
Hastayı iyi etmek için ben yapacağımı yapıyorum. Şifayı veren Tanrı’dır.
El çabukluğu ile deyimi ve anlamı
- Bir işi çok çabuk yapabilme ustalığı.
- Hilesini kimseye sezdirmeyecek biçimde yapabilme.”Adamın cebinden el çabukluğu ile cüzdanı çekiverdi.”
El çekmek deyimi ve anlamı
Yapmakta olduğu bir işi artık yapmama durumuna geçmek.
El çırpmak deyimi ve anlamı
İki elin yüzünü arka arkaya birkaç kez birbirine vurmak, alkışlamak.
Elde avuçta bir şey kalmamak deyimi ve anlamı
Parasını, malını, tüm varlığını harcayıp bitirmiş olmak.”Elde avuçta bir şey kalmayınca ne yapacağını şaşırdı.”
Elde bir deyimi ve anlamı
Kesinlikle gerçekleşecek şey.
Elde bulunan deyimi ve anlamı
Hazırda bulunan, var olan.
Elde etmek deyimi ve anlamı
- Bir şeye sahip olmak.
- Bir kimseyi kendi yanına çekmek.”Onun gibi dürüstleri elde edemezsin, boşuna uğraşma.”
El değiştirmek (Bir şey) deyimi ve anlamı
Sahip değiştirmek, bir kişiden başka bir kişiye geçmek.
El değmemiş deyimi ve anlamı
Hiç dokunulmamış, kullanılmamış.
Elde kalmak deyimi ve anlamı
- Bir malın satılmayıp geride kalan kısmı.
- Harcanandan arta kalmış olmak.”Şu kasadaki üzümler elde kaldı.”
Elden ağza yaşamak deyimi ve anlamı
Günlük kazancı, ancak günlük harcamasına yetmek.
Elden ayaktan düşmek (veya kesilmek) deyimi ve anlamı
Yaşlılık, hastalık sebebiyle iş yapamaz, yürüyemez, kendi işini göremez duruma gelmek.”Allah kimseyi elden ayaktan düşürmesin.”
Elden ayrıksı deyimi ve anlamı
Başkasına benzemeyen; herkesten ayrı davranış.
Elden çıkarmak deyimi ve anlamı
Satmak.
Elden çıkmak deyimi ve anlamı
Malı olmaktan çıkmak.”O arsa elden çıktığı için üzüldüm.”
Elden düşme deyimi ve anlamı
Az kullanılmış.”Elden düşme bir araba aldı.”
Elden ele dolaşmak deyimi ve anlamı
Pek çok kişi tarafından kullanılmak, bir çok sahip eline geçmek.”Elden ele dolaşan atı nihayet geri almayı başardı.”
Elden ele geçmek deyimi ve anlamı
Birçok sahip değiştirmek.
Elden geçirmek deyimi ve anlamı
Eksiklikleri düzeltmek, onarmak; denetlemek için pek çok şeyi ele alıp yoklamak, gözden geçirmek.”Yaptığın işi bir daha elden geçir.”
Elden geçirmek deyimi ve anlamı
- Sayısı çok şeyleri tek tek ele alıp ne durumda olduklarını yoklamak.
- Bir şeyi inceleyip düzeltilecek yerlerini düzeltmek onarmak.
Elden gel (Parayı) deyimi ve anlamı
Hemen ver.
Elden gitmek deyimi ve anlamı
Bir şeyi yitirmek, ondan yoksun kalmak.”Bütün mal mülk bir hiç uğruna elden gitti.”
Elden ne gelir? deyimi ve anlamı
Yapılacak bir şey yok; yapabileceğimiz bir şey yok.
Elde olmak (olmamak) deyimi ve anlamı
Ele almak deyimi ve anlamı
- Bir şey üzerinde çalışmaya başlamış olmak.
- İncelemek, araştırmak veya tenkit etmek.”Konuyu yeni baştan bir daha ele alalım.”
Ele avuca sığmamak deyimi ve anlamı
- Şımarık davranmak.
- Söz dinlememek, kural tanımamak, zapt edilememek.”Sen ne ele avuca sığmaz bir çocukmuşsun meğer.”
Ele geçirmek deyimi ve anlamı
Sahip olmak, kaçan bir kimseyi yakalamak.”Şu toprak parçasını da ele geçirdik mi işimiz tamam demektir.”
Ele geçmek deyimi ve anlamı
- Yakalanmak.
- Elde edilmek.
Ele gelmek deyimi ve anlamı
- El ile tutulabilir olmak.
- Bebek kucağa alınabilecek duruma gelmek.
Ele güne karşı deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Dostları üzmemek, düşmanları sevindirmemek için.
Eleğim var sacım var, komşuya ne borcum var deyimi ve anlamı
Kimseden yardım istemeye gerekseme duymuyorum. Kendi olanaklarım bana yetiyor.
Elekten geçirmek deyimi ve anlamı
Sıkı bir inceleme ile doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü ayırmak seçmek.
El elde baş başta deyimi ve anlamı
- Masrafla para birbirine denk geldi.
- Yapılan işin sonunda ne kâr ne de zarar edildi.”Alışverişten el elde baş başta döndü.”
El ele deyimi ve anlamı
Birbirlerinin elini tutmuş olarak, işbirliği yaparak.
El ele vermek deyimi ve anlamı
Güçleri birleştirip işbirliği yapmak, yardımlaşmak.”Bu yolu ancak el ele verirsek yapabiliriz.”
El eiyle yılan tutmak deyimi ve anlamı
Yapılacak güç ve tehlikeli bir işe kendisi girişmeyip başkasını ileri sürmek.
El emeği deyimi ve anlamı
- Elle yapılan işe harcanan emek.
- Elle yapılan çalışmanın karşılığı.”El emeğinin karşılığı değildir bu para.”
El ense etmek (çekmek) deyimi ve anlamı
Güreşçi, elini yarışmacısının ensesine atıp onu çekmek.
El ermez, göz görmez deyimi ve anlamı
O iş ya da kişi ile hemen ilişki kuramazsınız. Bulunduğu yer o kadar uzak ki.
El etek çekmek (bir şeyden) deyimi ve anlamı
O şeyle artık uğraşamaz olmak.
El etek (ayak) öpmek deyimi ve anlamı
Bir işi yaptırmak için şuna buna çok yalvarmak.
El etmek deyimi ve anlamı
El ile “gel” işareti yapmak.
El verir öğüdü, kendi keser söğüdü deyimi ve anlamı
Başkalarına tavsiyelerde bulunup kendisi bunun aksi işler yapan kişiler için söylenen deyim.
Ele (halka) verir talkını, kendi yutar salkımı deyimi ve anlamı. (Ele verir öğüdü, kendi keser söğüdü) deyimi ve anlamı
Başkasına verdiği öğüde kendi uymaz. Dahası tersini yapar.
Ele vermek deyimi ve anlamı
Bulunduğu yeri haber vererek suçluyu yakalatmak.”Katili ele vermeyi kafasına koyarak sokağa çıktı.”
El gölgesi deyimi ve anlamı
Tavsiye mektubu, saygın bir kişinin yazıp ilgiyle verdiği tezkere.
El gün deyimi ve anlamı
Herkes, el alem.
Eli açık deyimi ve anlamı
Cömert, çok para harcayan, sakınmadan para verebilen.”Eli açık olan insanları severim.”
Eli ağır deyimi ve anlamı
- Oldukça yavaş iş yapan.
- Vurunca çok acıtan.”Eli o kadar ağırmış ki enseme gülle düştü sandım.”
Eli ağzına yetmemek deyimi ve anlamı
Kazancı geçimini karşılayamayacak kadar az olmak.
Eli altında olmak (Bir şey birinin) deyimi ve anlamı
- İstediği anda ele alıp kullanabileceği bir yerde bulunmak.
- Buyruğunda olmak.”İyi bir usta, araç ve gereçlerinin elinin altında olmasını ister.”
Eli ayağı buz kesilmek
- Korku, heyecan ve üzüntüden ne yapacağını bilemez duruma gelmek, donup kalmak.
- Çok üşümek.”Haydi elimiz ayağımız buz kesmeden girelim içeri.”
Eli ayağı bağlı olmak deyimi ve anlamı
Hiçbir şey yapamamak.
Eli ayağı buz kesilmek deyimi ve anlamı
Ansızın aldığı bir habere üzülerek iş yapamayacak bir durgunluk içine girmek.
Eli ayağı tutmak deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: İş yapabilecek güçte olmak, bedenî gücü var olmak.”Çok şükür şimdilik elimiz ayağımız tutuyor.”
Eli bayraklı deyimi ve anlamı
Kavgacı, şirret, edepsiz.”Onun eli bayraklı bir kadın olduğunu daha yeni anladınız.”
Eli bol deyimi ve anlamı
Cömert, esirgemeyen, çok para ve eşyası olan.”Duyduğumuza göre Hasan Çavuş eli bol bir insanmış.”
Eli boş olmak deyimi ve anlamı
O sırada işi bulunmamak.
Eli boş dönmek deyimi ve anlamı
Umduğunu alamadan geri dönmek.”Eli boş döneceği hiç aklıma gelmezdi.”
Eli böğründe kalmak deyimi ve anlamı
Çaresiz kalmak, bir şey yapamaz duruma gelmek, başarısızlığa uğramak.”Tek hayvanın öldüğünü görünce eli böğründe kaldı.”
Eli cebine varmamak deyimi ve anlamı
Para harcamaya kıymamak.
Eli (eline) çabuk deyimi ve anlamı
Çabuk iş yapan.
Eli dar (darda) deyimi ve anlamı
Para sıkıntısı içinde olan.
Eli değmemek deyimi ve anlamı
Bir işi yapmaya vakit bulamamak.
Eli ekmek tutmak deyimi ve anlamı
Geçimini kazancıyla sağlayacak duruma gelmek.
Eli ermemek deyimi ve anlamı
Uzakta olduğundan yetişememek.
Elifi elifine deyimi ve anlamı
- Saatin akrebiyle yelkovanı üst üste.
- Tastamam, uygun, tıpatıp, gerçekte olduğu gibi.
Elifi görse mertek sanır deyimi ve anlamı
Okuyup yazması yoktur.
Elifi yüzünde, ekmeği dizinde deyimi ve anlamı
Arsız, utanmaz, sıkılmaz, terbiyesizce karşılık verir.
Eli genişlemek deyimi ve anlamı
Bolca paraya kavuşmak.
Eli hafif deyimi ve anlamı
Acıtmadan iğne yapan, diş çeken (doktor, dişçi).
Eli işe yatmak deyimi ve anlamı
Bir işe eli alışkın olmak, bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak.
Eli işte (aşta), gözü oynaşta deyimi ve anlamı
İş yapar gibi görünüyor ama aklı başka yerde.
Eli cebine gitmemek (veya varmamak) deyimi ve anlamı
Cimri olmak, para harcamaya kıyamamak.”Ondan da yardım istediler, ancak eli cebine bir türlü gitmedi, arkasını dönüp uzaklaştı.”
Eli çabuk deyimi ve anlamı
Süratli iş gören.”Eli çabuk adamlara ihtiyacımız var.”
Eli darda deyiöi ve anlamı
Geçimi için para sıkıntısı çeken.”Eli darda insanlara yardım etmek insanlık borcudur.”
Eli değmemek deyimi ve anlamı
Bir işi yapmaya zaman bulamamak.”Odanı temizlemeye elim değmiyor.”
Elifi görse mertek sanır deyimi ve anlamı
Cahil, okuması yazması yoktur.”Ona mı akıl danışıyorsun, elifi görse mertek sanır o. ”
Eli hafif deyimi ve anlamı
İncitmeden, can yakmadan iş gören.”İğneyi Hatice hemşireye vurdurun eli hafiftir onun.”
Eli kalem tutmak deyimi ve anlamı
- Yazı yazmayı bilmek.
- Düşüncelerini derli toplu güzel bir ifade ile yazabilmek.”Elin kalem tutmaz mı senin?”
Eli kolu (ayağı) bağlı olmak (kalmak) deyimi ve anlamı
Yapması gereken işi, engeller yüzünden yapamaz durumda olmak.
Eli koynunda deyimi ve anlamı
- İşsiz kimse.
- Çaresiz kimse.
Eli (böğründe) koynunda kalmak deyimi ve anlamı
Çaresizlikten bir iş yapamaz durumda bulunmak.
Eli kulağında deyimi ve anlamı
Olması gerçekleşmesi çok yakın.
Eli maşalı deyimi ve anlamı
Edepsiz, kavgacı saldırgan.
Elim hamur karnım aç deyimi ve anlamı
Uğraşılarımla başkalarına yarar sağlıyorum ama bundan kendim yararlanamıyorum.
Elim iyiliğine deyimi ve anlamı
Gösterdiğim yer dert görmesin, onun rahatsızlığı burasında.
Elinde kalmak deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Bir şeyi satmak istediği halde satamamak, elinden çıkarmayı başaramamak.
Elinden bir kaza çıkmak deyimi ve anlamı
İstemeyerek birini yakalamak ya da öldürmek.
Elinden bir şey gelmemek deyimi ve anlamı
- Bir şey yapma olanağını bulamamak.
- Bir iş yapmayı bilmemek.
Elinden düşürmemek deyimi ve anlamı
Sürekli olarak elinde tutup kullanmak.
Elinden geleni ardına (geri) koma(sın) deyimi ve anlamı
Yapabileceğin bütün kötülükleri yap.
Elinden gelmek deyimi ve anlamı
Yapabilmek.
Elinden hiçbir şey (uçan kuş, uçan kaçan) kurtulmamak deyimi ve anlamı
Çok hünerli, her şeyi becerebilir olmak.
Elinden iş çıkmamak deyimi ve anlamı
Çabuk iş yapamamak.”Bırakın onu, elinden iş çıkmaz birine ihtiyacımız yok.”
Elinden kabuklu koz yenmez deyimi ve anlamı
Çok pis, temizlik bilmez bir kişidir.
Elinden tutmak deyimi ve anlamı
- Destek olmak, ilerlemesi için yardımda bulunmak.
- Yürümesine, kalkmasına, inmesine, çıkmasına yardım etmek.”Hayatım boyunca elimden tutan olmadı.”
Elinde (elde) olmak (Bir iş) deyimi ve anlamı
Yapabilir olmak.
Elim ağır deyimi ve anlamı
1. Oldukça yavaş iş yapan.
2. Vurunca çok acıtan.
Eline ayağında düşmek (sarılmak) deyimi ve anlamı
Ayaklarına kapanıp bir dilekte bulunmak.
Eline bakmak deyimi ve anlamı
Ancak onun yardımı ile geçinebilir durumda olmak.
Eline çabuk deyimi ve anlamı
Tez iş gören.
Eline doğmak (Büyümüş bir çocuk, birinin) deyimi ve anlamı
Aile dostu olarak, bu çocuğu doğduğundan beri tanımak.
Eline düşmek (Birinin) deyimi ve anlamı
- Birine muhtaç olmak.
- Yakalanmak.
- Düşmanın ya da kendisine hıncı bulunan birinin hâkimiyetinde kalmak.”Düşmanın eline düşmemek için bir yol bulmalıyız.”
Eline kalmak (Birinin) deyimi ve anlamı
Kendisine yardım edecek ondan başka kimse bulunmamak.
Eline sağlık deyimi ve anlamı
Yaptığın işe teşekkür ederim; sağ ol.
Eline su dökemez deyimi ve anlamı
Sözü edilen kişi, değerce ondan çok geride.”Sen hamur açmakta Fatma`nın eline su dökemezsin.”
Elini cebine atmak deyimi ve anlamı
Para çıkarmaya davranmak.
Elini çabuk tutmak deyimi ve anlamı
Hızlı davranmak, acele etmek.”Elimizi çabuk tutup şu kömürü yağmura yakalanmadan taşıyalım.”
Elini kolunu sallaya sallaya gelmek deyimi ve anlamı
Bir işten sonuç almaksızın dönmek, gelirken hiçbir armağan getirmemek.
Elini kolunu sallaya sallaya gezmek deyimi ve anlamı
Pervasızca, çekinmeden, kimseden korkmadan dolaşmak.”Bunca ağır suç işlemesine rağmen elini kolunu sallaya sallaya gezmesi şaşılacak şey doğrusu.”
Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak deyimi ve anlamı
Çok nazlı olmak, evde hiçbir iş yapmamak, zor işlerden kaçınmak.”Ne kadınmış o da, elini sıcak sudan soğuk suya soktuğunu görmedim daha!”
Elini veren kolunu alamaz (Birine) deyimi ve anlamı
- O küçük bir yardımda bulunmak isteyeni, kendi çıkarı için büyük büyük fedakarlıklara zorla, ağır zararlara uğratır.
- Ona verilen şeyi geri almak olanmaksızdır.
Elini veren parmağını eksik alır (Ona) deyimi ve anlamı
Emanet olarak aldığını bile geri vermez; ya da işe yaramaz duruma getirir.
Elini vicdanına koyarak söylemek deyimi ve anlamı
Doğru, tarafsız, hakça söylemek.
Elini yıkamak, (El yıkamak) (Bir şeyden) deyimi ve anlamı
O şeyle ilgisini kesmek, uğraşmaktan vazgeçmek.
Elini yüzüne almak deyimi ve anlamı
Birisine ricada bulunmak için utanarak kendini zorlamak.
Eli olmak deyimi ve anlamı
- Kötü bir işte gizli ilgisi olmak.
- Adı karışmak.
- Olumsuz yönde etkilemek.
Eli para görmek deyimi ve anlamı
Daha önce bir kazancı yokken kazanç elde etmek.
Eli sıkı deyimi ve anlamı
Kolay para harcamayan, cimri, çok tutumlu.”Bu kadar eli sıkı bir adam olmak zorunda değilsin.”
Eli uz deyimi ve anlamı
Usta, becerikli, hünerli.
Eli uzun deyimi ve anlamı
Hırsız, fırsat buldukça bir şeyler aşırmaktan geri kalmayan.
Eli varmamak deyimi ve anlamı
Bir işi yapmaya gönlü razı olmamak.”Bulaşıkları yıkamaya bir türlü elim varmıyor.”
Eli yatkın (Bir işe) deyimi ve anlamı
Eli o işi yapmaya alışık olan.
Eli yatmak (Bir işe) deyimi ve anlamı
Bir işe eli alışkın olmak, bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak.
Eli yerde gökten kesilmek deyimi ve anlamı
Hiçbir yerden yardım görememek.
El iyisi deyimi ve anlamı
Yakınlarından çok başkalarının yardımına koşan.
Eliyle koynunun arası kırk yıllık yol deyimi ve anlamı
Eli kesesine uzanamaz, çok cimri.
Eli yüreğinin üstünde olmak deyimi ve anlamı
Kötü bir sonuç çıkacak diye kaygı ile beklemek.
El kadar deyimi ve anlamı
Küçük, küçücük.
El kaldırmak deyimi ve anlamı
- Oy verdiğini ya da söz istediğini elini kaldırarak belirtmek.
- Kendisinden büyüğe eliyle vurma girişiminde bulunmak.
El kapısı deyimi ve anlamı
- Bir kızın gelin gittiği ev.
- Genellikle başkalarının evi, yurdu.
El katmak (Bir işe) deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Yapılmasına yardım etmek.
El kesesinde sultanım, develer olsun kurbanım deyimi ve anlamı
Başkasının parasıyla şatafatlı bir yaşam süren ve gerekli olmayan şeyler için bol para harcayan kimsenin durumu.
El kiri deyimi ve anlamı
Elde kalmayan, kolayca vazgeçilebilen şey, para.
El koymak (Bir işe) deyimi ve anlamı
- Hükümet, bir malı, bir kuruluşu buyruğu altına almak.
- Bir yolsuzluğu ortaya çıkarma incelmesine girişmek.
Elleri nasır bağlamak deyimi ve anlamı
Ellerini sert, ağır işlerde uzun süre kullanmış olmak.
Eller iyisi, evler ağısı deyimi ve anlamı
Başkalarının işine koşar. Yakınlarına yardım etmez, sıkıntı, üzüntü verir.
Eller yukarı deyimi ve anlamı
Ellerini yukarı kaldırarak teslim ol!
Elle tutulur gözle görülür deyimi ve anlamı
Çok belirgin, çok açık.
El oğlu deyimi ve anlamı
Yabancı kimse, başkaları.
El ovuşturmak deyimi ve anlamı
- Bir kimse karşısında saygılı durum alıp buyruk beklemek.
- Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmemek.
El pençe divan durmak deyimi ve anlamı
Huzurda hazır olarak beklemek.
El sıkmak deyimi ve anlamı
Selamlaşmak için bir kimsenin elini tutmak.
El sunmak deyimi ve anlamı
El uzatmak, yaklaşmak istemek.
El sürmemek (El vurmamak) deyimi ve anlamı
- Dokunmamak
- Yapmaya başlamamak.
El şakası deyimi ve anlamı
Güldürmek ya da kızdırmadan tedirgin etmek için bir kimseye elle yapılan ilişme.
Eliyle koymuş gibi bulmak deyimi ve anlamı
Aradığı şeyi söylenen yerde çok kolay bulmak.”Onca şeyin arasında küçücük düğmeyi eliyle koymuş gibi buluverdi.”
Elle tutulur gözle görülür deyimi ve anlamı
Çok açık, gizli bir tarafı yok.”Şu zamana kadar elle tutulur gözle görülür bir iş yaptın mı sen?”
El oğlu deyimi ve anlamı
- Yabancı.
- Damat.”El oğluna güvenme sakın!”
El tazelemek deyimi ve anlamı
Bir işte yorulan kimse yerine başka birini getirmek.
El ucuyla vermek deyimi ve anlamı
Çok az vermek.
El ulağı deyimi ve anlamı
- Önemli iş yapan kimsenin küçük işlerde kullandığı yardımcı.
- Yapılmakta olan işte kullanılan aygıt.
El sürmemek deyimi ve anlamı
- Dokunmamak, hiç değmemek.
- Yapımına başlamamak.”İşe el sürmeye vakit bulamadım daha.”
El uzatmak deyimi ve anlamı
- Birine yardım etmek.
- Dokunmaya, almaya çalışmak.”O bizim bir yakınımız, ona elimizi uzatmalıyız hemen.”
El üstünde tutulmak deyimi ve anlamı
Çok değer verilip sevilmek, kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek.”Dedem ailemizde el üstünde tutulurdu.”
El vermek deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Mürşit, artık yetmiş olan müridine mürşitlik izni vermek.
El vurmamak deyimi ve anlamı
- Dokunmamak.
- İşi yapmaya başlamamak.
El vurup etek silkmek deyimi ve anlamı
Uğraştığı bir işi kesin olarak bırakmak.
El yahşi biz yaman, el buğday biz saman deyimi ve anlamı
Yabancılar bizden üstün tutuluyor.
El yatkınlığı deyimi ve anlamı
Eli işe alışmış olma durumu.
El yazısı deyimi ve anlamı
Bir kimsenin kendi eliyle yazdığı yazı.
El yazması deyimi ve anlamı
Basma olmayıp yazma olan (kitap vb.)
El yıkamak (Bir işten) deyimi ve anlamı
Yapmakta olduğu işi artık yapmamak.
El yordamıyla deyimi ve anlamı
Tahminlerine, sezgilerine dayanıp elle yoklayarak.”El yordamıyla kibrit kutusunu buldum.”
Emeği geçmek deyimi ve anlamı
Bir şeyin yapılmasında kendisinin de katkısı bulunmak.”Şu caminin yapımında kimlerin emeği geçmedi ki.”
Emeği sağdıç emeğine dönmek deyimi ve anlamı
Emeğinin karşılığını alamamak, emeği boşa gitmek.
Emek çekmek deyimi ve anlamı
Bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak.
Emek vermek deyimi ve anlamı
Bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak.”İyi bir sonuç mu almak istiyorsun? Emek ver, gayret et.”
Eme seme yaramamak deyimi ve anlamı
İşe yaradığı kabul edilmemek, makbule geçmemek, takdir edilmemek.
Eme yaramak deyimi ve anlamı
İşe yaramak, makbule geçmek.
Emir büyük yerden gelmek deyimi ve anlamı
Çok sevilen, sayılan bir kimse, bir işin yapılmasını istemiş olmak.
Emir kulu deyimi ve anlamı
Kendisine emredilen işi yapmak zorunda olan kimse.”Emir kulu olmak o kadar da kolay değil.”
Emret fındık kabuğuna gireyim deyimi ve anlamı
Emrinizi, ne denli sıkıntı verici ve güç olursa olsun, yerine getiririm.
Emrine girmek deyimi ve anlamı
Bir kimsenin buyruğu altında çalışmayı kabul etmek.
Endazeye gelmemek deyimi ve anlamı
Ölçülememek, hesaplanamamak.
Endazeye vurmak deyimi ve anlamı
Ölçmek, ölçüp biçmek.
Eninde sonunda deyimi ve anlamı
Nihayet, en sonunda.”Eninde sonunda onu bulacağım.”
Enine boyuna deyimi ve anlamı
- Her yönü ile, eksiksiz, bütün ihtimalleri göz önünde tutarak.
- İri yarı, gösterişli (adam).”Şu meseleyi enine boyuna bir kez daha düşünelim.”
Enine boyuna çekmek deyimi ve anlamı
İşi sonuca ulaştırmak için çeşitli olanakları denemek, zorlamak.
Ensesi kalın deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Parası çok, varlıklı, sözü geçer, ödeme gücü yüksek (kimse).”Neden şu ensesi kalın adamlardan yardım istemiyorsunuz.”
Ensesinde boza pişirmek deyimi ve anlamı
Sıkıştırıp tedirgin etmek, eziyet etmek.”İşlerin yavaş gittiğini gören patron işçilerin ensesinde boza pişirmeye başladı.”
Ensesine binmek deyimi ve anlamı
Bir işi yaptırmak için sürekli olarak baskı altında bulundurmak.
Ensesine yapışmak deyimi ve anlamı
Yakalamak.”Bir hamlede ensesine yapıştı çocuğun.”
Ensesini kaşımak deyimi ve anlamı
Ne yapacağını bilmeyip kötü kötü düşünmek.
Ense yapmak deyimi ve anlamı
Yemek, içmek ve keyfine bakmak, hiç iş yapmamak.”Ense yapmayı bırak da biraz işle ilgilen.”
Er geç deyimi ve anlamı
Ne zaman olsa, mutlaka.”Er geç onu bulacağım.”
Erzurum’un soğuğu “gelin beni Gerede’de bulun” demiş deyimi ve anlamı
Gerede de Erzurum kadar soğuktur.
Esamisi okunmamak deyimi ve anlamı
Adı anılmamak, değer verilmemek.”Onun buralarda hiç esamisi okunmaz.”
Esası olmamak deyimi ve anlamı
Gerçek olmamak.
Eser ama yağmaz deyimi ve anlamı
- Bağırıp çağırır ama, biraz sonra öfkesi geçer; cezalandırmaz.
- Bol keseden vaatte bulunur ama bir şey vermez ve yapmaz.
Es geçmek (Meskut geçmek) (Bir konuyu) deyimi ve anlamı
Dikkate almamak, sözleri arasında o konuya dokunmamak.”Borç meselesini es geçmesine fırsat vermeyin.”
Esip savurmak (yağmak) deyimi ve anlamı
Bağırıp çağırmak, öfke ile atıp tutmak.”Davet edilmediğini öğrenince esip savurmaya başladı.”
Eski ağza yeni taam (kaşık) deyimi ve anlamı
- Bağırıp çağırır ama, biraz sonra öfkesi geçer; cezalandırmaz.
- Bol keseden vaatte bulunur ama bir şey vermez ve yapmaz.
Eski çamlar bardak oldu deyimi ve anlamı
Devir değişti, eski durumların, tutumların bir önemi kalmadı.
Eski defter yoklamak deyimi ve anlamı
Tartışması yapılmış, sonuca bağlanmış olayları yeniden ortaya dökmek.
Eski göz ağrısı deyimi ve anlamı
Eski sevgili.
Eski defterleri karıştırmak deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Eski olayları, işleri bir çıkar umuduyla tekrar ele almak, yeniden gündeme getirmek.”Eski defterleri karıştırmayı bırak artık”.
Eski hamam eski tas deyimi ve anlamı
Hiçbir şey değişmemiş, eski durumda kalmış.”Köy aynı, insanlar aynı, eski hamam eski tas.”
Eski hayratı da berbat etmek deyimi ve anlamı
Bir durumu daha yararlı yapayım derken büsbütün bozmak.
Eski kafalı deyimi ve anlamı
Yeniliğe açık olmayan, yaşayış ve düşünce itibariyle eskiye bağlı.”Eski kafalı insanlar gittikçe azalıyor mu ne?”
Eski köye yeni adet deyimi ve anlamı
Eskiliklere bağlı topluluğa getirilen yenilik.
Eski kurt deyimi ve anlamı
Tecrübeli, görmüş ve geçirmiş, mesleğini iyi bilen, hileyi ve düzeni deneyimi sayesinde hemen anlayan.”O da eski kurtlardandır.”
Eski püskü deyimi ve anlamı
İyice eski.
Eski toprak deyimi ve anlamı
Yaşlılığına rağmen dinçliğini, dayanıklılığını hâlâ sürdüren, gücünü kaybetmemiş kimse.”Sen eski topraksın, bizim gibi birkaç genci daha cebinden çıkartırsın.”
Estek köstek (etmek) deyimi ve anlamı
Birtakım bahaneler (ileri sürmek), filan feşmekan (demek), şu bu (demek).
Eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek deyimi ve anlamı
Kızdığı güçlü kimseye bir şey yapamayacağını bildiğinden onun emrindekileri hırpalamak.
Eşeğini sağlam kazığa bağlamak deyimi ve anlamı
İşini güvenli kılacak önlemler almak.”Ne demişler eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah`a ısmarla.”
Eşek kuyruğu gibi ne uzar, ne kısalır deyimi ve anlamı
Hiçbir gelişme ve ilerleme göstermez; olduğu gibi sürüp gider.
Eşek kadar deyimi ve anlamı
Büyük, iri; aşırı derecede gelişmiş.
Eşek şakası deyimi ve anlamı
Ağır, hoşa gitmeyen, incitici, kaba şaka.”Ben eşek şakasından hiç hoşlanmam.”
Eşiğine yüz sürmek deyimi ve anlamı
Bir isteğinin yerine getirilmesi için bir kimseye yalvarmak, önünde eğilmek.”İnsanların eşiğine yüz sürülmemesi gerekir.”
Eşiğini aşındırmak deyimi ve anlamı
Bir işi yaptırmak, gördürmek için bir yere çok gidip gelmek.”Şu köy yolu için hükümet eşiğini aşındırıp durduk.”
Eşref-i saat deyimi ve anlamı
- İş görecek kimsenin uysal davranacağı, aksilik çıkarmayacağı zaman.
- Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman.”İzin alabilmek için müdür beyin eşref saatini kollamaya başladı.”
Et bağlamak deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Yara, taze etle kapanmak.
Et can tutmamak (Et tutmamak) deyimi ve anlamı
(Çok hareketli olması dolayısıyla) Şişmanlayamamak.
Et diye kaptık patlıcan börkü çıktı deyimi ve anlamı
İşe yarar sanarak aldığımız şeyin ya da kişinin işe yaramadığı anlaşıldı.
Eteği ayağına dolaşmak deyimi ve anlamı
Telâş, korku ve heyecandan yürüyüşünü ve yapacağı işi şaşırmak.
Eteğine yapışmak deyimi ve anlamı
- Bir kimsenin manevî desteğini istemek.
- Varlıklı, sözü geçer bir kimseden yardım ve himaye istemek.”Korkudan annesinin eteğine yapıştı.”
Etek dolusu deyimi ve anlamı
Yığınla, pek çok (para).
Etekleri tutuşmak deyimi ve anlamı
Çok telâşlanmak, heyecanlanmak.”Babasını parkta göremeyince etekleri tutuşmaya başladı, yoksa gelmeyecek miydi?”
Etekleri zil çalmak deyimi ve anlamı
Çok sevinmek, işler yolunda olmak.”Yazılı sınavı umduğundan iyi geçen Halit`in etekleri zil çalıyordu.”
Etek öpmek deyimi ve anlamı
Yaltaklanmak, dalkavukluk etmek; birine yaranmak için katına çıkıp o kimsenin eteğini öpme davranışı içinde olmak.
Etek silkmek (Bir şeyden) deyimi ve anlamı
Tiksinerek uzaklaştığını belirtmek.
Eti, budu yerinde (Etli butlu) deyimi ve anlamı
Şişman denemeyecek tombullukta.
Eti erimek deyimi ve anlamı
Utanılacak bir duruma düşmeyeyim diye üzülüp durmak.
Eti ne butu ne? Deyimi ve anlamı
- İmkânları, parası az.
- Çelimsiz, zayıf, küçük.”Ona baskı yapma, zavallının eti ne butu ne?”
Etine dolgun deyimi ve anlamı
Şişman sayılmayan tombul.
Et yiyip kemikken atmak deyimi ve anlamı
İşe yaradığı zaman benimseyip kötüleşince bir kenara itmek.
Etli butlu deyimi ve anlamı
E harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Çok fazla şişman.
Etliye sütlüye karışmamak deyimi ve anlamı
Kendini alâkadar etmeyen meselelerden, toplumu derinden etkileyen olaylardan uzak durmak, kaçınmak ve hiçbiriyle ilgilenmemek.”Kendine sahip çık, sakın etliye sütlüye karışayım deme oğlum.”
Etrafında dört dönmek
İstediğini elde etmek amacıyla bir kimsenin, bir şeyin yanından ayrılmamak, ona aşırı ilgi göstermek.”Çocuklar Nasreddin Hoca`nın etrafında dört dönmeye başladılar.”
Et tırnak olmak
Sıkı bir ilişkiye girmek, birbirinden kopmamak.
Ettiğini bulmak
Yaptığı bir kötülüğün cezasını görmek.
Ev açmak
Ayrı bir eve çıkmak, yerleşmek.”Evlendikleri günün ertesinde ev açmaya karar verdiler.”
Evde kalmak
Yaşı ilerleyen kızın evlenememesi.”Evde kalmak korkusu zavallı kızı yiyip bitiriyordu.”
Evdeki hesap çarşıya uymamak
Önceden tasarlanan, düşünülen bir iş umulduğu gibi gitmemek, başka bir yönde gelişmek.”O kadar uğraştık ama evdeki hesap çarşıya uymadı, bu paraya istediğimiz gibi bir ev bulamadık.”
Evlât acısı gibi içine çökmek
Kaybettiği bir şey için çok üzülmek.”Bahçeye diktiği güllerinin dipten sökülüp atılması evlât acısı gibi içine çökmüştü.”
Eyere de gelir semere de
Her işe uyar, her işe yarar, ince işler için de kaba işler için de kullanılabilir.
Eyüp sabrı
Peygamberlerden Hz. Eyyub` un başına gelen hastalığa sabredip, bundan dolayı şikâyet etmemesi; güçlük ve üzüntülere, hastalığa karşı sabretmesinden hareketle, en ağır ve sürekli üzüntülerden bile yakınmayanın büyük ve uzun sabrını anlatmak için kullanılır.
Eyvallah demek
- Razı olmak, kabul etmek.
- Ayrılırken “Allah`a ısmarladık” anlamında kullanılır.
Eyvallah etmemek
Minnet altına girip boyun eğmemek.”Aç kaldı, susuz kaldı ama kimseye eyvallah etmedi.”
Ezbere iş görmek
İncelemeden, özenmeden, gerekli olan bilgiyi almadan, gelişi güzel iş yapmak.”Ben sana ezbere iş görme demedim mi?”
Ezilip büzülmek
Güç bir duruma düştüğünü, utandığını, sıkıldığını davranışlarıyla belli etmek.”Hiçbir insanın karşımda ezilip büzülmesine tahammülüm yoktur.”
Deyimler ve anlamları hakkında aradığınız her şeye sayfamızdan ulaşabilirsiniz.