Ü harfi ile başlayan deyimler ve anlamları hakkında her şeyi bu sayfada bulabilirsiniz. Deyimler örnekleri, Türkçe deyimler, en güzel deyimler.
Ü Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları
A | B | C | Ç | D | E | F | G | H | I | İ | K | L | M | N | O | Ö | P | R | S | Ş | T | U | Ü | V | Y | Z |
Üç aşağı beş yukarı
Az bir farkla, az fazla ya da az eksik olmak üzere, yaklaşık olarak.”Üç aşağı beş yukarı anlaşırız, merak etme.”
Üç buçuk atmak
Çok korkmak, korku içinde olmak, istenmeyen bir durum olacak diye korkup durmak.
Üçe beşe bakmamak
Alışverişte fiyat konusunda küçük farkları önemsememek, almak ya da satmak konusunda cimri davranmamak.”İstediğini üçe beşe bakma, mutlaka al.”
Üç otuzluk
Yaşı hayli ilerlemiş (kimse).
Ümidini kesmek
Artık ummaz olmak, olacağını beklememek, kavuşamayacağını anlamak.”Ümidimi kestim iyice, kocam artık geri dönmeyecek.”
Ümitsizliğe düşmek
Gerçekleşmeyeceğine, olmayacağına inanmak.”Ümitsizliğe düşme bu kadar, belki geri gelir.”
Ün kazanmak
Adı her yerde duyulmak, şöhreti herkesçe bilinir olmak.”O cihana ün salmış bir güreşçidir.”
Üst baş
Kılık kıyafet, giyim kuşam.”Üstüne başına hiç bakmaz ki o.”
Üste çıkmak
Suçlu olduğu hâlde suçsuz durumda olduğunu söyleyip karşısındakini suçlamak.”Bir an önce bu işten kurtulmak için üste çıkmayı başarmalıyım diye geçirdi içinden.
Üstesinden gelmek
Becermek, üzerine aldığı işi başarmak, yapmak.”Hiç endişelenme sen, üstesinden gelecektir o işin.”
Üste vermek
Fazladan ödeme yapmak.”Üste bir milyon verdiler ama bu arabayı değişmedim.”
Üst perdeden konuşmak
- Üstünlük taslayarak konuşmak.
- Çok yüksek sesle konuşmak.”Üst perdeden konuşmaya bayılır.”
Üstü başı dökülmek
Kılık ve kıyafeti çok eski olmak, perişan durumda bulunmak.
Üstü kapalı konuşmak
Açık, kesin ifadeler kullanmadan konuşup dinleyenin kavrayışına bırakmak.”Niçin üstü kapalı konuştuğunu bir türlü anlayamıyordu.”
Üstünde durmak
Bir işe önem vermek, o işle yakından ilgilenmek, uğraşmak.”Şu işin üstünde dur biraz, yoksa sonun kötü olacak.”
Üstünde kalmak
- Artırma ya da eksiltme sırasında onda kalmak.
- Suçlanmak.”Onlar kaçıp gittiler, kabahat bizim üstümüzde kaldı.”
Üstünden atmak
Başından savmak, bir şeyi ödev olarak kabul etmemek, başkasını ilgilendirdiğini belirtmek.”Bu iş senin, sakın üstünden atayım deme.”
Üstünden dökülmek
Bir giysi bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak.
Üstünden (şu kadar zaman) geçmek
Aradan (şu kadar) zaman geçmek.”Üstünden şu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ borcunu ödemedi.”
Üstüne almak
- Alınmak, bir hareketin kendisine karşı yapıldığını sanarak kaygılanmak.
- Bir görevi üstlendiğini kabul etmek.”Her sözü üstüne alma lütfen!”
Üstüne atmak
Kendi kaptığı bir suçu birine yüklemek.”Camı kendi kırdı ama suçu arkadaşının üstüne attı.”
Üstüne basmak
- Yerinde bir fikir beyan etmek.
- İyice belirtmek.”Üstüne basa basa anlat, baban çok mağdurmuş de!”
Üstüne bir bardak (soğuk) su içmek
O işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, parasını ya da malını almaktan vazgeçmek.”Verecek mi? Sen o paranın üstüne bir bardak soğuk su iç!”
Üstüne (üzerine) düşmek
- Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak.
- (Çocuğu) sevme ya da korumada çok ileri gitmek.”Şu çocuğun üstüne bu kadar düşmeyelim, şımardıkça şımarıyor, neredeyse başımıza çıkacak.”
Üstüne fenalık gelmek
Aşırı ölçüde sıkılmak, çok bunalmak.
Üstüne geçirmek
- Bir malın tapusunu kendi üzerine yazdırmak ya da çıkartmak.
- Bir çocuğu evlât edinmek, kendi nüfusunu kaydettirmek.”Evi üstüne geçirmiş dedem, doğru mu?”
Üstüne gelmek
Bir şey konuşulurken ya da yapılırken çıkagelmek.
Üstüne gül koklamamak
Sevdiği birinden başkasını sevmemek, başkası ile ilişki kurmamak.
Üstüne (yatmak) oturmak
Hiç hakkı değilken başkasının malını kendine mal etmek.”Vakıf mallarının üstüne oturdu adam, nasıl yaptı, vicdanı nasıl el verdi bilmiyorum.”
Üstüne titremek
Pek fazla sevgi, özen göstermek; zarar gelmesin diye itinalı davranmak.”Öğrencilerinin üstüne böyle titreyen bir öğretmen daha görmedim.”
Üstüne toz kondurmamak
Bir şeyin kusur, eksiği olduğunu kabul etmemek.”Çocuğunun üstüne hiç toz kondurmuyor.”
Üstüne tuz biber ekmek
Bir üzüntüyü, derdi, kusuru artıracak durum oluşturmak.
Üstüne üstüne gitmek
- Bir konuda bir kimseye sürekli baskı yapmak.
- Güç bir şeyden yılmayıp, sonucu tehlikeli de olsa, çekinmeden o şeyle uğraşmak.”Biliyorum zor ama üstüne üstüne gitmelisin, ancak o zaman başarabilirsin.”
Üstüne varmak
- Bir şeyi yapmasını zorlayarak istemek.
- Bir kadın, evli bir erkekle evlenmek.”Demek tükürdü sana; üstüne varma, zorlama demedim mi sana?”
Üstüne yıkmak
- Kendi işlediği bir suçu başkasına yüklemek.
- Kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkasına yüklemek.”Evin geçim yükünü annenin üstüne yıkmışlar, sorumsuzca yaşıyorlar.”
Üstüne yürümek
Yıldırmak, korkutmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak; ya da saldırmak.”Öfkeyle delikanlının üstüne yürüdü.”
Üvey evlât gibi tutmak (saymak)
Horlamak, haksızlık etmek, iyi davranmamak, küçümsemek.”Dokunma bana, beni hep üvey evlât gibi tuttun, ne zaman yaklaştıysam sana köşe bucak kaçtın benden.”
Üzüm üzüm üzülmek
Haddinden fazla, çok üzülmek.”Anneciği üzüm üzüm üzülüyor ama bir çare bulamıyordu.”
Deyimler ve anlamları hakkında aradığınız her şeye sayfamızdan ulaşabilirsiniz.