Çocuk Kulübü

Fareli Köyün Kavalcısı Masalı

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir köy varmış. Bu ülkenin halkı mutluluk içinde yaşarmış. Ama öyle bir zaman gelmiş ki, köyün bütün evlerine fareler dolmuş. Köyün bütün sokaklarına, bütün evlerine fareler dolmuş. İnsanlar evlerinin yatak odalarına da gitseler, mutfağa da gitseler farelerden kaçamıyorlarmış. Fareler de evlerde ne bulurlarsa yiyorlarmış. Halk ne yapacağını şaşırıp kalmış. Köyün muhtarından bu işe bir çare bulmasını istemişler. Muhtarın da elinden bir şey gelmiyormuş. Böylece köyün adına fareli köy denmiş. Fareli köyün çocukları da, bu pis yaratıklarda bıkmışlar.

Bir gün fareli köye bir çalgıcı gelmiş. Muhtara; “Eğer bana bir kese altın verirseniz, köyü farelerden temizlerim.” demiş. Bütün köy halkı bu habere çok sevinmiş. Aralarında hemen çalgıcının istediği bir kese altını toparlamışlar ve muhtara vermişler. Halkın tek istediği bu farelerden kurtulmakmış.

Çalgıcı isteğinin kabul edildiğini öğrenince başlamış kavalını çalmaya. Kavaldan öyle tatlı, öyle güzel sesler çıkıyormuş ki, fareler saklandıkları yerlerden akın akın çıkarak çalgıcının yanına geliyorlarmış. Kısa bir sürede çalgıcının etrafı binlerce fare ile dolmuş. Köydeki bütün farelerin çalgıcının etrafında toplandığı sırada çalgıcı yürümeye başlamış. Köye gelirken gördüğü dereye doğru yürümüş. Çalgıcı önde kavalını üflüyor, fareler de onun peşinden gidiyormuş. Çalgıcı dere kenarına gelince suyun içine yürümüş. Dere derin olsa da çalgıcı karşı kıyıya geçmeyi başarmış. Fareler de peşinden gitmek isteyince, birer birer dereye düşüp boğularak ölmüşler. Bütün fareler ölünceye kadar çalgıcı kavalını öttürmeye devam etmiş. Çalgıcı bütün farelerin öldüğünü görünce ödülü olan bir kese altını almak için hemen köye geri dönmüş.

Fareleri yok eden çalgıcı başarısından sevinç duyduğu için, emin adımlarla yürüyormuş. Sonunda köye varınca; “Bir kese altınımı alırım. Bu altınlarla şehre gider, işimi kurarım. Bende zengin insanlar arasına katılır ve rahat yaşamaya başlarım.” diye düşünmüş. Bu düşüncelerle muhtarın yanına varan çalgıcı muhtardan ödülünü istemiş. Muhtar oyunbozanlık yapmış. “Nasıl olsa farelerden kurtulduk, bir kese altını vermesem olur.” diye düşünmüş. Çalgıcıya çeşitli bahaneler göstererek altınlarını vermemiş.

Çalgıcı kandırıldığını anlayınca; “Ben size bir oyun oynayayım da görün.” demiş. Başlamış kavalını çalmaya. Kavalın sesini duyan bütün çocuklar çalgıcının yanına koşmuş. Çalgıcı da hem kavalını üflüyor, hem de yürümeye başlamış. Köyün bütün çocukları da kavalcının peşinden gitmişler. Köyde hiç çocuk kalmamış. Analar babalar kara kara düşünmeye başlamışlar.

Köylüler muhtara gidip; “Ne yapacağız, ne edeceğiz. Sen çalgıcının hakkı olan bir kese altını vermeliydin. Bak şimdi çocuklarımızı aldı götürdü.” demişler. Kavalcı kızmış ve peşindeki çocuklarla birlikte ormana varmış. Ormanda bir ağacın altında dinlenirken aklına tekrar muhtara gitmek ve altınlarını bir daha istemek gelmiş. O sırada telaşla yerinden kalkınca kavalını almayı unutmuş. Sihirli kavalı bulan bir çocuk, arkadaşlarının yanına gelmesi için başlamış çalmaya. Kavalın sesini duyan çocuklar köye, annelerinin babalarının yanına dönmeyi düşünmüşler. Kavalı bulan çocuk köyün yolunu biliyormuş. Kavalı çalan çocuk önde, diğerleri arkasında köye geri dönmüşler. Anneleri, babaları çok sevinmişler. Şenlikler düzenlemişler. Kırk gün kırk gece bayram etmişler.

Tabi bu sırada da köylüler muhtarı azarlamışlar. Çalgıcının hakkını vermesini söylemişler. Hakkını alan çalgıcı da hayallerini gerçekleştirmek için köyden ayrılmış. Onlar ermiş muradına, biz gidelim diğer masalları okumaya.

Yorumları Göster

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir