İlk bin gündeki anne ve bebek beslenmesinin önemi ve Türkiye’deki yeni nesillerin gelişimine katkısı, Ankara’da düzenlenen 2. Fetal Hayattan Çocukluğa “İlk 1000 Gün” Gebe ve Çocuk Beslenmesi Kongresi’nde masaya yatırıldı.
Üreme sağlığı alanında uzun yıllardır çalışmalar gerçekleştiren Yükseliş İktisadi ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (YİSAV) tarafından, Nutricia Anne Bebek Beslenmesi’nin sponsorluğunda gerçekleştirilen Kongre’de, Türkiye’deki anne ve bebek beslenmesine dair sorunlara çözüm önerileri getirilerek oluşturulacak sağlık politikasına katkı sunuldu.
Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenen ve Sivil Toplum Kuruluşları ile özel sektör işbirliğinde Ankara JW Marriott Hotel’de 27 Mart’ta başlayan ve 29 Mart tarihine kadar sürecek olan 2’inci Fetal Hayattan Çocukluğa “İlk 1000 Gün” Gebe ve Çocuk Beslenmesi Kongresi’ne, Türkiye’deki 81 ilin Halk Sağlığı Müdürleri ile Sağlık Bakanlığı’ndaki üst düzey bürokratlar ve medya yoğun ilgi gösterdi.
Kongre’nin açılış konuşmasında gebelik dönemi ile 2 yaşına kadar geçen süreyi kapsayan ‘ilk bin gün’deki beslenmenin önemine değinen Kongre Başkanı Doç. Dr. Ferit Saraçoğlu, Türkiye’de tüm sosyoekonomik ve kültürel değişimlere rağmen doğru ve yeterli beslenmeyle ilgili sorunlar olduğuna dikkat çekti. Saraçoğlu, buna bağlı gelişen problemlerin ekonomiye yansımasının, özellikle sağlık harcamaları ve artan kronik hastalıkların topluma getirdiği yükler dikkate alındığında çok büyük bir kaynak harcaması anlamına geldiğini söyledi.
İlk 1000 gündeki yanlış beslenme, hastalıkları arttırırken, okul başarısını olumsuz etkiliyor
Saraçoğlu şöyle konuştu: “İnanması zor da olsa bir çocuğun gelecekteki sağlığı gebelik ve ilk 2 yaşta belirlenmektedir. Beyin fonksiyonlarının çoğu bu dönemde gelişmektedir. İlk 2 yaş, çocuğun fiziksel aktiviteye (yürüme, koşma vb), konuşmaya başladığı, sevmeyi, üzülmeyi, korkmayı ve daha pek çok şeyi öğrendiği dönemdir. Bu dönemdeki doğru beslenmenin, özellikle de 2 yaşına kadar anne sütü almanın çok önemli olduğu, pek çok bilimsel çalışmayla desteklenmektedir. İlk 1000 gündeki yetersiz beslenme hem kronik hastalıkların, psikiyatrik bozuklukların artmasına, fiziksel ve zihinsel gelişmenin, metabolik fonksiyonların bozulmasına hem de bağışıklık sisteminin zayıflamasına dolayısıyla zatürre, ishal, menenjit vb. ciddi enfeksiyonların artmasına da yol açmaktadır.”
“Ülkemizde de tüm sosyoekonomik ve kültürel değişimlere rağmen doğru ve yeterli beslenmeyle ilgili sorunlar olduğu bilinmektedir. Bu sorunlar arasında; fazla sayıda doğum yapma, erken ve geç yaş gebelikleri, gebelikler arası sürenin kısalığı, beslenme ile ilgili olarak bilgi eksiklikleri, gerekli besinlere ulaşma zorlukları ile anne sütünün yeterli sürede devam ettirilememesi sayılabilir. Bu noktada söz konusu sorunların azaltılması için kız çocukların eğitimine odaklanmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Eğitime odaklanmanın sosyal değişim için bir araç olarak işlev gördüğü, eğitimli kızların daha sağlıklı oldukları, daha geç evlendikleri ve daha az, ancak sağlıklı çocuk sahibi oldukları unutulmamalıdır. İlk bin günde iyi beslenmiş bir çocuğun bedensel, metabolik, zihinsel ve bağışıklık sistemi gelişimi daha iyi olmaktadır. Bu çocukların okul başarıları daha yüksek, çocuklukta ve yetişkin hayatta obezite, kalp damar sistemi hastalıkları, şeker hastalığı vb kronik hastalıkları ve ruhsal sağlık sorunları daha az olmaktadır.”
“170 Milyon çocuk kötü beslenme yüzünden potansiyelini kullanamıyor”
Dünyada son 10 yılda açlıkla mücadeledeki tüm çabalara rağmen her yıl yaklaşık 2.6 milyon çocuk ve 100 bin annenin beslenme bozukluğuna ve sağlıklı suya ulaşamadıkları için kaybedildiklerini belirten Saraçoğlu, her yıl 5 yaş altında ölen 7.6 milyon çocuğun yüzde 35’inin malnutrisyon (kötü beslenme) nedeniyle kaybedildiğine de dikkat çekti. Saraçoğlu, “Yaklaşık 170 milyon çocuk kötü beslenme nedeniyle tam potansiyellerini kullanamamaktadır. Azgelişmiş 80 ülkede çocukların yüzde 20’sinde, bunlardan 40 ülkede çocukların yüzde 40’ında, 14 tanesinde ise bu oranların da üzerinde büyüme bozuklukları görülmektedir. Bu bozuklukların yaklaşık yarısı anne karnındaki kötü beslenmenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır” dedi.
Türkiye’de Eylem Planı şart
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler verilerine göre okur yazarlık oranı sıralamasında dünyada 79’uncu sırada olduğunu, TÜİK 2013 verilerine göre de nüfusun yüzde 53’ünün eğitim seviyesinin ilköğretim ve altında olduğunun altını çizen Saraçoğlu, söz konusu verilerin ilk bin gündeki beslenmeye yansımasının olumsuz olacağının altını çizerek şöyle konuştu: “Bu nedenle ülkede karar verici mevkilerdeki kişilerin, özel sektörün, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, sağlık personeli ve tüm aydınların eğitim ve beslenme konusunda daha bilinçli ve aktif bir eylem planı oluşturmak için çaba göstermesi gerekmektedir. Bu çabaların en önemli parçaları anne sütü verilmesi, aileleri ilk bin gündeki beslenme konusunda eğitmek, vitamin, mineral ve mikrobesin desteklerinin verilmesi, iyi doğum öncesi bakım ve çocukluk hastalıklarının tedavisi, tarım reformu ve gıda güvenliğinin sağlanması olmalıdır.”
Saraçoğlu, ilk bin günde yeterli ve doğru beslenmenin artırılması ile öneminin topluma artırılması konusunda başta sağlık personeli ve yöneticileri olmak üzere, politikacılara, STK’lara, medyaya ve özel sektöre önemli görevler düştüğünü de belirtti.
Devlet bu konuda özel sektörün işini kolaylaştırmalı
Saraçoğlu, İlk bin günle ilgili olarak özel sektörün desteğinin önemi vurgulayarak, devletin bu şirketlerin faaliyetlerini kolaylaştırıcı adımları atması gerektiğine de işaret etti.
Saraçoğlu, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “İlk bin günle ilgili olarak özel sektörün desteği de çok önemlidir. Özellikle üretilen besinlerin vitamin, mineral ve mikrobesinlerle zenginleştirilmesi, çeşitli besin destek ürünlerinin, diyetlerin üretilmesi anne ve bebek beslenmesini geliştirmede çok kıymetli bir adımdır. Devletin de bu faaliyetleri kolaylaştırıcı yasal düzenlemeleri, teşvikleri yapması, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine destek vermesi, bu alanda çalışan firmaların sayısını artırması gerekmektedir. Tüm sektörlerin konuyla ilgili sosyal medya faaliyetlerini de artırmaları gerekmektedir” dedi.