Kültür Sanat

Gülten Dayıoğlu

Sizler için, Gülten Dayıoğlu’yla kitapları ve çocuklar hakkında internet ortamında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1935 yılında Kütahya’nın Emet ilçesinde doğdum. Öğrenimimin bir bölümünü Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde gerçekleştirdim. İstanbul Atatürk Kız Lisesini bitirdim. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudum. Dışarıdan sınavlara girerek, ilkokul öğretmeni oldum. 15 yıllık hizmetten sonra 1977 yılında istifa ederek, öğretmenlik mesleğinden ayrıldım. Ama yazmayı hala yoğun bir şekilde sürdürüyorum.

İlkokul üçüncü sınıfta, öğretmenimin yazarlık yeteneğimi saptamasıyla yazma bilinci kazanmaya başladım. 15 yaşımdayken, bir öyküm, Afyon’da yerel bir gazetede (1950) yayınlandı. İlk kitabım 1963 yılında basıldı. ”Bahçivan’ın Oğlu” adıyla okuyucuya sunulan bu kitabı, çocuklar için hazırlamıştım. O zamandan bu yana (1963-2009) kesintisiz olarak, yeni baskılarla kuşaktan kuşağa hizmet veren 74 kitap yazdım. Bu eserler, altı yaştan itibaren çocuk ve gençlik düzeyine göre hazırlanmış, öykü ve romanlardır. Ayrıca yayınlanmış ya da yayına hazır, yirmiyi aşkın radyo ve televizyon oyununa sahibim.

Evliyim. Yüksek öğrenimini tamamlayıp, hayata atılmış iki oğlum ve iki torunum var. Eserlerimin bir bölümü, çeşitli kurumlarca ödüllendirildi. Bir bölümü de yabancı dillere çevrildi.

Yurtiçi ve yurtdışında katıldığım çeşitli oturumlarda, eğitim öğretim sorunları ve çocuk edebiyatı ile ilgili olarak 30’a yakın bildiri sundum. Yazmanın dışında; Türkiye’nin dört bir yanındaki okul, sivil toplum örgütleri, çeşitli kültür kuruluşları ve belediyeler tarafından düzenlenen imza günlerine katılarak, okurlarımla buluşuyorum.

Çocuk kitapları yazmaya nasıl karar verdiniz?

Memleketim olan Kütahya’da Otuz Ağustos İlkokulu’nda üçüncü sınıfta öğrenciyken, öğretmenim Ayşe Bumin ,yazılı anlatım ödevlerime bakarak bana ” Sen yazar olacaksın” demeye başladı. Yeteneğimi öğretmenim keşfetmiş oldu. Ben de, onun gösterdiği yolda ,soluk soluğa koşarak bu günlere ulaştım. İlk gençlik yıllarımda, yetişkinler için, edebi türde öyküler yazıyordum. 1964-1965 yılı Yunus Nadi Öykü yarışmasında bir oy fark ile aldığım ikincilik ödülü, bu türden bir öyküye verilmişti. Hukuk Fakültesi’nden ayrılıp dışarıdan sınavlara girerek, İlkokul öğretmeni olmuştum. Bu süreçte öğrencilerime kitap okuma bilinci aşılamak için nitelikli çocuk kitapları aramaya başladım. Bunun için bir çok kitapevi gezdim ama elim boş döndüm. 1960’lı yıllardı. Çocuk kitabı bir yana, çocuk edebiyatının varlığı bile söz konusu değildi. Ben de oğluma ve öğrencilerime anlattığım öyküleri, yayınlatma serüvenine giriştim. İki yıllık bir çabadan sonra 1963 yılında, ilk öykü kitabım ”Bahçivan’ın Oğlu” yayımlandı.

Tercihiniz neden çocuk kitabı oldu?

Çocuklar için yazmak beni çok mutlu ediyor.

Çocuk kitaplarınızı yazarken nelerden esinleniyorsunuz?

Çocukları çok seviyorum. 15 yıllık öğretmenlik sürecinde hep, öğrencilerimden esinlendim. Daha sonra giderek ufkum genişledi. Evrensel ölçütlerde, çocuklardan esinlenmeye başladım. Kısacası kitap yazarken, tüm çocuklardan esinleniyorum.

Çocuk kitabı yazmanın diğer kitaplardan farkı nedir?

Çocuk edebiyatı çok özgün bir yazı dalıdır. Bu dalda eser yazarken, pek çok özel ilkeye uymak gerekir. Örneğin çocuğun yaş düzeyi, dil dağarcığı, yaşam ortamı, ilgi alanları, algılama ve kavrama yetisi vb.

Sizce çocuk nedir?

Bu soru değişik disiplinler göz önüne alınarak, çok geniş yelpazede yanıtlanması gerekiyor. Ancak burada böyle bir açılım yersiz olur. Benim için çocuk sevilip, sayılmaya layık çok önemli bir insandır. Ben gerçekten tüm çocukları hem seviyor, hem de saygı gösteriyorum. Çocuklar için yazarken, bu sevgi ve saygı yoluma ışık tutuyor.

İyi bir çocuk kitabı hangi özellikleri taşımalıdır?

Çocuklar için yazarken, dili çok özenli kullanmak gerekir. Çocuğa yaşam sevinci, yaşamın zorluklarına karşı direnç, gelecekle ilgili yeni yeni hedefler, ufuklar vermek gerekiyor. Çağının bilincine varmasını sağlayan konular sunmak gerekiyor. Çocuğa öğüt vermek yerine, onu düşündürmek ve hayal kurmaya, üretmeye ve yaratmaya yöneltmek gerekiyor.

Çocuklara kendi doğrularımızı ve klişe ideoloji ve inançları dayatmayan, duru bir Türkçe ve açık seçik bir anlatımla yazılmış, iyi resimlenmiş, yaşa göre puntolarla basılmış, sağlam ciltli, albenili kitaplar, çocuklar için iyi kitap olarak değerlendirilebilir.

Son kitabınız ”Yaşadıklarım, Düşlediklerim”den bahseder misiniz?

Türkiye’mizin dört bir yanındaki okullardan aldığım davetlere uyarak, okurlarımla buluşup söyleşiyorum. Bu sırada bana eserlerim ve yaşamımla ilgili pek çok soru soruluyor. Yıllardır bu sorular belleğimde birikti. Ben de 72 kitabımın yazılış öyküleriyle, yaşam öykümün bileşiminden oluşan, bir kitap yazdım. Bu kitapta pek çok sorunun yanıtı yer alıyor. Ülkemizde ilk kez bu tür bir kitap yayımlanıyor. Bu kitap anı ya da yaşam öyküsü ya da eserlerimin biyografisini değil. Deneme de sayılmaz. Bu nedenle hem türü hem de içeriği yönünden, özgün bir eser. Bir yandan eserlerimi yazarken nelerden esinlendiğimi, beni hangi olayların tetiklediğini anlatırken, öte yandan kendi yaşamımdan, ilginç, gülünç, bir o kadar da duygu ve düşünce yüklü ipuçları sergiliyorum. Kitabın bir başka özelliği de yediden yetmişe, her kesimden okur tarafından ilgiyle okunmakta olmasıdır.

Kitabın adı neden ”Yaşadıklarım, Düşlediklerim?”

Bu kitap hem yaşamımdan çok özel kesitleri, hem de düşleyerek yazdığım eserlerimin yazılış öykülerini içerdiği için bu ad verildi. Alt başlık olarak da ”72 kitap bir hayat” sözleriyle içeriğe biraz daha açıklık getirildi.

Bundan 30 sene önce yazdığınız çocuk kitapları ile, şimdi yazdığınız çocuk kitapları arasında ne fark var? Aradaki güncelliği nasıl ayarlayabiliyorsunuz?

30 – 40 yıl önce yazılmış kitaplarımla, yakın zamanlarda yazılıp yayınlanmış kitaplarım arasında, elbette çok fark var. En azından toplumsal ve evrensel gelişmeler, kitaplarıma yansımaktadır. Mo’nun Gizemi ve Mo’nun Gizemi 2- Otran adlı gençlik romanlarım en yenileri. Bu romanlarda, çağın en önemli ve güncel bilim dalı olan, genetik teknolojisi, ve canlı kopyalama konuları işleniyor. Geçmişte yazdığım kitaplarım dönemin tanıklarıdır. Eski, yeni tüm eserlerimde, başta sevgi olmak üzere, insan, yaşam, doğa, evren, duygu, düşünce kısacası insanı insan yapan tüm ilkeler yer almaktadır. Bu nedenle eserlerim üç kuşak tarafından okundu. Hala da yaygın biçimde okunmaktadır.

Çocuklar neden kitap okumalıdır?

Kitap zihnin besinidir. Nasıl bedensel varlığımızı geliştirmek için, üç öğün besleniyorsak, zihinsel varlığımızın gelişmesi için de sürekli ve düzenli kitap okumamız gerekiyor. Kitap okumayan insan, isterse üç üniversite bitirip diploma edinsin. Yaşamı kavrayıp algılamakta çok zorlanır. Okullarda belletilen derslerin yanında, yaşam dersi sayılan eğitim de çok gerekli. Kitap en etkin eğitim aracıdır.

Çocuklara kitap sevgisi aşılamak için neler yapılmalıdır?

Okuma alışkanlığı ailede başlar. Okulda pekişir. Yaşam boyu sürer. Aile çok küçük yaşlardan itibaren kitap dergi, gazete okuyarak örnek olmalıdır. Ana babalar çocuklarına da kitap okumalıdırlar. Aile kitaba önem verirse, çocuk da önem verir. Okullarda da okuma alışkanlığını pekiştirici etkinlikler yapılırsa, çocuk giderek okumayı yaşam biçimi edinir.

Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Edebiyat Vakfı’ndan bahseder misiniz?

Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı, nitelikli çocuk ve gençlik kitaplarının yazılıp yayınlanmasına katkı sağlamak amacıyla kuruldu. Bu amaca yönelik olarak her yıl çeşitli dallarda ödül verilmektedir. Vakfımız bunun yanında nitelikli çocuk ve gençlik kitaplarının yazılmasına temel oluşturacak nitelikteki, akademik araştırmalara da destek vermeyi amaçlamaktadır.

Her yıl En iyi Çocuk Edebiyat Ödülleri veriliyor. Ödül vereceğiniz kişileri – kitapları nasıl seçiyorsunuz?

Vakıf Danışma Kurulu, vakıf yönetmeliğine uygun konuları seçiyor. O konuların uzmanlarından (beş ya da yedi kişilik) seçici kurul oluşturuluyor. Bu bilgiler gazeteler yoluyla halka duyuruluyor. Vakfa gönderilen eserler, seçici kurullara ulaştırılıyor. Onlar da dosyaları inceledikten sonra toplanıp ödüle layık eserleri seçiyorlar. Ben vakfın kurucu başkanıyım ama seçici kurul toplantılarına katılmıyorum. Sonuçları doğumhane kapısında torunumun doğum müjdesini bekler gibi, yandaki odada bekliyorum. Bu sonuçlar 23 Nisan günü gazete ilanlarıyla duyuruluyor. Doğum günüm olan 15 Mayıs’ta da ödül töreni yapılıyor. Ödüller vakıf ve ödül yönetmeliğine uygun olarak hem para, hem de anlamlı bir heykelcikten oluşuyor.

2011 yılı ödülleri iki dalda veriliyor:
1-Okul öncesi çocuk kitapları ödülü
2-Okul Öncesi Çocuk Edebiyatı Araştırma ödülü

Bu dallarda ödüllere katılmak isteyenler, eserlerini 31 Aralık 2010 tarihine kadar vakfımıza ulaştırabilirler.

Yorumları Göster

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir