Güzel ve Çirkin masalı en güzel çocuk masalları arasında yer alır. Çocuğunuza anlatacak bir masal arıyorsanız bu güzel çocuk masalı tam da size göre.
Güzel ve Çirkin Masalı
Bir varmış, bir yokmuş. Çok eski zamanlarda bir kasabada oldukça zengin bir tüccar yaşarmış. Bu tüccarın üç tane kızı varmış. İki kızı ise oldukça bencilmiş. Tüccarın üçüncü kızı ise hem iyi kalpli hem de insanlara karşı sevgi doluymuş. Bu kızın adı da Güzel’miş.
Günlerden bir gün tüccar, aşırı bir fırtına sonucunda gemilerinin battığı haberini almış. Tüccarın bu felaketle beraber tüm mal varlığı yok olmuş, sadece kasabadaki küçük evi kalmış. Bencil olan iki kız kardeş bu yoksulluktan hiç memnun olmamışlar. Tüm gün boyunca yatıyor, hiç iş yapmıyor ve evin tüm işlerini Güzel’e bırakıyorlarmış.
Bir müddet sonra tüccar fırtınada kaybolan gemilerinden birinin limana geldiği haberini alarak yola çıkmış. Yola çıkmadan önce kızlarına ne hediye istediklerini sormuş. Bencil ve açgözlü olan iki kız kardeş bu hediye meselesinden hemen mutlu olmuşlar ve babalarına;
“Bir sürü elbise ve değerli mücevherler!” isteriz diye söylemişler. Tüccar baba;
“Peki, Güzel, sen ne hediye istersin?” diye sormuş. Güzel ise;
“Babacığım bana bir gül getirirsen o bana yetecektir” demiş.
Sonra ne olmuş?
Günler geçtikten sonra tüccar baba evine dönmek için yola koyulmuş. Fakat haberi gelen gemiden kalan paraları bir dolandırıcıya kaptırmış ve yine oldukça yoksullarmış. Tüccar baba akşam olurken bir ormana varabilmiş. Bu orman oldukça karanlık ve soğukmuş. Yerler karla kaplıymış ve uzaklardan kurtların sesleri gelmeye başlamış.
Tüccar ormanın içinden yolu bilemeden ilerlemeye devam etmiş. Ormanın içerisinden atını süren baba, bir anda oldukça güzel bir şato görmüş. Pencereden içeri baktığında şatonun içerisinde şömineler yanıyor, bütün odalar aydınlıkmış ama ortada kimsecikler yokmuş. Tüccar şatodan içeriye seslenmiş, fakat kimseler gelmemiş. Soğukta beklemek istemeyen tüccar, atını ahıra bağlayarak, salondaki masada oldukça lezzetli görünen yemeği yemeye başlamış. Ardından ise bir yatağa uzanarak uyumuş.
Sabah tüccar uyandığında kendisi için hazırlanmış yeni ve temiz giysiler bulmuş. Aşağıda ki masada ise yine kendisi için hazırlanan bir kahvaltı varmış. Bunları gören tüccar;
“Bu şato, galiba bir peri tarafından yönetiliyor. Bu peri bana acıdı ve yardım etmek istedi. Keşke ona yaptıkları için teşekkür edebilsem” demiş.
Tüccar kahvaltısını yaparak şatodan ayrılmak üzereyken bahçedeki güzel gülleri görmüş. Kendi kendine;
‘Diğer kızlarımın istedikleri hediyeleri alamadım, hiç olmazsa Güzel’e verdiğim sözü tutayım,’ demiş. Bahçede bulunan güzel güllerden birini koparmış. Tüccar gülü koparınca etraf şiddetli bir şekilde kükremiş ve inlemeye başlamış. Çalıların arkasından bir anda korkunç canavar çıkmış. Tüccar canavarı görünce neredeyse korkusundan bayılacakmış. Canavar bir anda;
“Seni kıymet ve iyilik bilmez adam!” diye bağırmış. “Ben seni soğuktan korudum ve hayatını kurtardım! Sana yemek verdim, giydirdim! Sen ise benim güzel güllerimi çalıyorsun. Seni hemen öldüreceğim!” demiş.
Peki sonra?
Tüccar canavarın bu sözleri üzerine;
“Gülü benim kızlarımdan birisi istedi. Onun için koparttım efendim,” demiş. Bu söz üzerine canavar tüccara bir teklifte bulunmuş;
“Kızlarına sor bakalım. Senin hayatını bağışlarım. Fakat kızlarından birisi gelip benimle birlikte yaşayacak. Eğer, bu teklifimi kabul eden bir kızın olmazsa, seni üç ay içinde öldüreceğim.” demiş.
Tüccar canavarla konuştuktan sonra üzgün bir şekilde evine dönmüş. Evde bulunan iki bencil kız kardeş tüccar babalarının başından geçen olayları dinlerken hiç umursamamışlar. Üstelik babaları onlara istedikleri giysi ve mücevheri getirmediği için çok sinirlenmişler. Fakat iyi kalpli Güzel, kız kardeşleri gibi davranmamış.
“Babacığım, bana izin verirsen ben o canavara gideyim,” demiş. Kardeşler ise;
“Tabi ki sen gideceksin. Çünkü tüm suç senin, gül istemeseydin bunlar olmazdı” demişler.
Üç ay sonra tüccar şatoya kızı Güzel’le beraber gitmiş. Etrafta kimse yokmuş ve yine sofra hazırmış. Tüccar ile kızı yemeklerini yemeyi bitirdikten sonra aniden canavar ortaya çıkmış. Güzel canavarı görünce tir tir titremeye başlamış. Canavar Güzel’e dönerek;
“Söyle bakalım. Buraya kendi isteğinle mi geldin, yoksa baban zorla mı getirdi?” diye sormuş. Güzel ise;
“Evet, kendi isteğimle geldim, ” demiş.
“O halde baban sabah olduğunda gidecek ve bir daha asla buraya gelmeyecek.” demiş.
Ya sonra?
Sabah olduğunda Güzel’in babası gitmiş ve Güzel tek başına kalmış. Ağlayarak uyuduğunda ise Güzel bir rüya görmüş. Rüyasında bir peri, Güzel’e “Üzülme sakın, babanın hayatını kurtarmak için büyük bir cesaret gösterdin. Bu cesaretin asla karşılıksız kalmayacak,” demiş.
Bu rüyayı hatırlayan Güzel’in neşesi yerine gelmiş. Şatoyu gezmeye başlayan Güzel, bir odada kapının üzerinden kendi adının yazılı olduğunu görmüş. Kapıyı açtığında ise içerinin tam istediği gibi döşenmiş olduğunu görmüş. İçeride pek çok kitap ve müzik aleti bulunuyormuş.
‘Canavar benim rahatımı bu kadar düşünüyorsa bana zarar vermez,” diye düşünmüş Güzel.
Herhangi bir kitap almış eline ve üzerinde altın yaldızla yazılmış olan, “Sevgili Kraliçem. Sizin her isteğin benim için bir emirdir,” diye yazıyormuş. Bu yazıyı okuyan Güzel ise içinde;
“Keşke şuan babamı görebilseydim!” demiş. Bu sözü söyledikten sonra odadaki aynada bir anda babasının görüntüsü belirmiş. Akşam yemeği saati geldiğinde bir anda canavar ortaya çıkmış. Güzel’e;
“Seni birazcık izlememe izin verir misin Güzel?” diye sormuş.
“Ev sahibi sizsiniz,” diyerek yanıtlamış Güzel.
“Hayır. Şatom senin emrindedir. Sen istediğin anda hemen giderim. Fakat bir şeyi merak ediyorum. gerçekten beni çok mu çirkin buluyorsun?” Güzel, bu soru karşısında şaşırsa da cesaretini toplayarak;
“Bunu söylemek istemezdim, fakat gerçekten sizi çirkin buluyorum,” demiş.
Ee sonra Güzel ve Çirkin masalı nasıl devam etmiş?
Güzel, yemeğini bitirdikten sonra Canavar; “Benimle evlenir misin Güzel?” diye sormuş.
“Hayır kesinlikle olmaz Canavar,” demiş Güzel.
Canavar bu sözün üzerine derin bir iç geçirerek, tüm şatoyu inletmiş.
Canavar ve Güzel her gece sohbet ediyorlarmış. Giderek Güzel, Canavar’a alışmaya başlamış. Geceleri sohbet için geç kaldığında onu merak ediyormuş. ‘Keşke, bu kadar çirkin olmasaydı! Bana evlenme teklif etmeseydi! Diye düşünüyormuş. Çünkü Güzel, Canavar’ın, o korkunç sesinden çok korkuyormuş.
Canavar Güzel’den, kendisini bırakıp gitmemesi için de bir söz almış. Tam 3 ay Canavar ve Güzel’i hayatı böyle geçmiş.
Günlerden bir gün Güzel, aynada tüccar babasının hasta olduğunu görmüş. Canavar’a babasını görmek için eve gitmesi gerektiğini söylemiş. Canavar;
“Gidebilirsin elbette. Ama bir daha dönmezsen kederimden ölürüm. Biliyorum ki gittiğinde babanın yanından dönmek istemeyeceksin. Eğer, dönmek istersen, yüzüğünü kendi yatağının yanında bulunan sehpaya koy. Böylece sabah olduğunda şatomda olacaksın.”
“Bir hafta babamın yanında kalıp sonra döneceğim söz,” demiş Güzel.
Aa Güzel ve Çirkin masalı nasıl devam etmiş?
Ertesi gün Güzel, babasının evinde uyanmış ve babası Güzel’i görünce çok sevinmiş. O gün kısa süre önce evlenen kız kardeşleri de babalarını ziyarete gelmişler. Eve geldiklerinde Güzel’i görünce kıskançlıktan ve öfkeden deliye dönmüşler.
Kız kardeşlerden biri “Güzel’e bir oyun oynayalım. Burada fazladan bir hafta daha kalsın. O zaman Canavar da gelip Güzel’i öldürür.”
Kız kardeşler Güzel’i inandırmak için karşısına ağlayan gözlerle çıkarak, ondan ayrılmak istemediklerini söylemişler. Böylece Güzel bir hafta daha kalmak için kız kardeşlerine söz vermiş.
Çok geçmemiş ki Güzel, Canavar’ı da çok özlediğini fark etmiş. Bir gece rüyasında Canavar’ı cansız şekilde bahçede yatarken görmüş. Uyandığında ise hemen Canavar’ın yanına gitmek istemiş ve yüzüğünü başucundaki sehpanın üzerine koymuş. Sabah olduğunda ise Güzel, gözlerini Canavar’ın şatosunda açmış. O gün akşama kadar Canavar’ı beklemiş. Her gece yaptıkları sohbete Canavar o gece gelmemiş. Güzel, endişe içinde koşarak şatodan bahçeye çıkmış. Canavar bahçede cansız gibi yatıyormuş. Güzel kendi kendine ‘Onun ölümüne ben izin verdim!’ diye düşünmüş. Onu bırakmamak için sarıldığında ise Canavar’ın kalbi hâlâ atıyormuş!
Canavar fısıltılı ile;
“Artık dönmeyeceğini düşündüm. Yemedim içmedim, ölmeye hazırlandım,” demiş.
“Ben seni seviyorum galiba Canavar!” demiş Güzel. “Seninle artık evlenmek istiyorum.”
Bu sözler üzerine tuhaf bir şeyler olmuş. Şato daha bir güzel ev, daha bir ışıltılı görüntü haline gelmiş. Canavar bu sırada ortadan kaybolmuş. Canavar’ın bulunduğu yerde ise genç ve yakışıklı bir prens yatıyormuş.
“Canavar benim,” demiş Prens. “Kötü niyetli bir peri bana büyü yaptı. Beni çok çirkin bir yaratığa dönüştürdü. Eğer benimle evlenmek istediğini söylemeseydin, hayatım boyunca öyle kalacaktım.”
Prens Güzel’i şatoya götürdüğünde ise rüyasında gördüğü iyi periyle karşılaşmış. Peri;
“Gösterdiğin cesaretin ödülünü çok iyi şekilde aldın,” demiş. Çok geçmeden Güzel ve Prens mutlu şekilde evlenmişler. En mutlu Prens ve Prenses olmuşlar.
Aslan ile Fare masalını da sayfamızdan okuyabilirsiniz.