Hayallerinin Peşinde Olan Feride

Öğretmenin Adı-Soyadı: Gürer Tezbaşaran
Öğrencinin Adı-Soyadı: Şükran Özcan
Okul: Gökçepınar Köyü İ:Ö:O
Okul Adresi: Gercüş/Batman
Doğum Tarihi: 1996
Okuduğu/etkilendiği yazar ve kitap: Reşat Nuri Güntekin/Çalıkuşu
Öykünün Başlığı: Hayallerinin Peşinde Olan Feride

HAYALLERİNİN PEŞİNDE OLAN FERİDE

Feride, Anadolu’nun kırsal bir köyünde yaşayan bir kız çocuğuydu. Feride’nin yaşadığı köy çok küçüktü. Bu köyde yaşayan insanlar çok fakir olduğu için hayalleri de köyleri gibi küçüktü. Bu köydeki insanlar toprakla uğraşırdı. Alın terlerini toprağa dökerlerdi. Onlar ekmeğini topraktan kazanırdı. Bu köydeki insanlar çok fakirdiler ama çoğu evde saf ve temiz bir mutluluk vardı.

Feride’de çok mutluydu fakat onun bir problemi vardı. Feride’nin en büyük hedefi okuyup doktor olmaktı. Bu köyde kız olup da okumak, gemisiz Hazar Denizi’ni geçmeye benzer. İşte Feride bu talihsiz kızlardan biriydi. Ama o kız olmasına hiç aldırmadı ve hiçbir zaman yılmadı. Tam aksine bu engeller onun daha çok azimlenmesine sebep oldu. Feride tıpkı bataklıkta açmaya çalışan nadir bir çiçek gibiydi. Yaz boyunca Feride, hayaller kurmuş ve düşünceler içinde büyük okyanuslara doğru yelken açmıştı. Bu yüzden yaz mevsimi çabuk geçmiş ve eylül ayı gelmişti. Feride’nin içinde inanılmaz duygular yeşermeye başlamıştı. Nedeniyse okulların açılacak olmasıydı. Okul ona bir aileden de daha yakın geliyordu. Okulda bulmuş olduğu sevgiyi, mutluluğu, sıcaklığı hiçbir yerde bulamıyordu. Feride’nin en sevdiği şey okul kütüphanesi içindeki kokuydu. Bu koku ona çiçeklerin kokusundan bile daha güzel geliyordu. Bir gün öğretmenine sordu: “Bu koku ne?” Öğretmeni ona: “kızım bu kitapların kokusu, bu kokuyu herkes fark etmez.”, dedi. O günden sonra Feride kendini daha özel hissetti.

Feride okul ile ilgili olan duygularını hiç kimseye söyleyemezdi. Çünkü çevresindeki insanların onunla alay edeceğini ve onu kötüleyeceklerini düşünüyordu. O her şeyi kendi içinde yaşayan bir kızdı. Eğer başka kişiler onun hedeflerini öğrenirse hedeflerinin gerçekleşmeyeceğini düşünürdü. Feride’nin babası Ali, kendi halinde, kimseye zararı olmayan, iyi bir insandı. O çiftçilikle uğraşırdı. Fakat Feride’nin okumasını istemiyordu. Aslında Feride’yi çok seviyor ve onu kırmak, üzmek istemiyordu. Feride’yi okutmama düşüncesinin nedeni, onu okutacak parası yoktu. Feride’nin hedeflerine ulaşması, tam bir uçmayı deneyen insanın durumundan farklı değildi. İki yıl sonra Feride’nin annesi kalp krizinden vefat etmişti. Bu acı olay Feride’nin biraz daha çökmesine ve mücadelesinde yalnız kalmasına sebep olmuştu. Çünkü annesi ona her konuda destek oluyordu. Bir türlü annesinin ölümünü kabullenmek istemiyordu. İlk geceler uyuyamıyordu, hep annesini düşünüyordu. Daha sonraları bu duruma alıştı. Sonbaharın o sessizliği, adeta annesini hatırlatıyordu. Feride bütün bunlara rağmen okumamayı hiçbir zaman düşünmedi. Annesinin ölümü onu doktor olmaya daha da yöneltti. Eğer köyünde doktor olsaydı, belki de annesi ölmeyecekti. Feride kendi kendine söz verdi Bu köyün bu bahtsızlığını yok edeceğim dedi. Doktor olup köyümdeki insanları tedavi edeceğim dedi. Bu söylediklerini o kadar içten istiyordu ki… Gökyüzündeki bütün melekler onun başında toplanmış, onun gözyaşlarına dayanamayarak onlarda ağlıyorlardı.

Feride okul derslerinde çok başarılı olmuş ve haziran ayında diplomasını almıştı. Diplomasını almıştı almasına ama eğitim hayatına devam edip edemeyeceği konusunda hiçbir şey belli değildi. Bunu kendisi de biliyordu. Fakat Feride hep ümitliydi, hiçbir zaman karamsarlığa düşmedi. O yaz Feride’nin öz amcası Recep köye ziyarete geldi. Her şeyde bir hayır vardır derler ya sonuna kadar doğruymuş. Amcası Recep Feride’nin bu azmi karşısında çok etkilendi ve onu okutmak istedi. Feride bunu duyunca sevinçten havalara uçtu. Durduğu yerde duramıyordu. Feride’nin yerinde olup da sevinmemek elde mi? Ne de olsa Feride köyündeki karanlık çağı kapatan kişi olacaktı. Doktor olup kimsenin annesi gibi ölmesine izin vermeyecekti. Bunu başarmaktan başka bir şey düşünmüyordu.

Eylüle doğru amcasıyla İstanbul’un yolunu tuttular. İstanbul’a trenle gittiler. Feride sürekli pencereden dışarıyı izliyordu. Gördüğü şeyler o kadar tuhafına gidiyordu ki kendi kendine: “Benim dünyam ne kadar küçükmüş!” dedi. Kitaplardan okuduğu-bildiği İstanbul’a uzun bir yolculuktan sonra vardılar. Feride İstanbul’dan çok etkilendi ve burayı çok sevdi. Amcasıyla birlikte yaşamaya başladılar. Günler su gibi geçiyordu. Feride büyümüş, on yedi yaşında genç bir kız olmuştu. Feride çok çalışarak emin adımlarla hedefine doğru yürüyordu. O yıl üniversiteye giriş sınavları vardı. Feride sınavda çok başarılı olmuş, Marmara Üniversitesi’nin Tıp Fakültesini kazanmıştı. Feride o kadar mutluydu ki avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu. Fakat her yerde insan olduğu için bunu yapamadı. O gün hayatından neleri feda ettiğini düşündü. Ve sonra hüngür hüngür ağlamaya başladı. Belki de bunlar mutluluk gözyaşlarıydı. Feride bu hedefine ulaşmak için çoğu geceler uykusuz kalmıştı. Amcası bu habere Feride kadar sevinmişti. Feride bu başarısında en büyük payın amcasına ait olduğunu biliyordu. Feride amcasını sonsuz bir sevgi ile seviyordu. O günün akşamı ikisi birlikte Feride’nin babasına bir mektup yazdılar. Bu güzel haberi babasına ilettiler. Babası mektubu okuyunca çok sevindi. Sonra bu haber bütün köyde duyuldu. Bütün köy bu habere çok sevindi. Feride’nin bir amcası daha vardı. Altı yıl içinde Tıp Fakültesi’ni okuyup bir an önce köye gitmekti. Çünkü o köyündeki insanlara yardım etmek istiyordu.

Zaman su gibi akıp geçti. Altı yılsonunda Feride okulunu başarıyla tamamlamış ve diplomasını almıştı. Feride çok heyecanlıydı. O artık bir doktordu. O bütün yardıma ihtiyacı olan İsanlara yardım edecekti. Onun kalbi o kadar büyüktü ki… İstanbul’daki eşyalarını toplamış ve köye gitmişti. Feride köye vardığında onu kötü bir sürpriz bekliyordu. Çünkü o sabah babası vefat etmişti. Babası kızını doktor olarak bir kez bile görememişti. Ferde çok üzülmüştü. Ama elinden de bir şey gelmiyordu. Daha sonraları Feride köyün üzerindeki karanlığı yok etmek için Vali Bey ile temasa geçti. Ve köye sağlık ocağı yapılmasını sağladı. Artık o köyde hiç kimse hastalıktan ölmedi. Feride, köyündeki insanlara yardım edebildiği için çok mutlu oldu. Köydeki bütün çocuklar Feride’yi kendine örnek aldılar. Artık Feride köyün güneşiydi.