Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın da desteklediği kitaplar üzerine konuştuğumuz uzman klinik psikolog İnci Vural, 4 yaşında bir erkek çocuğuna sahip. Serinin içinde yer alan “Ucundan Azıcık” adlı kitabın ana fikrini ise aynı zamanda meslektaşı olan eşi vermiş.
İşte, “Mutlu Büyüyorum” serisi üzerine Sn. Vural ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…
İnci Vural’ı tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üniversitesi’nde pedagoji bölümünü bitirdim. Boğaziçi Üniversitesi Klinik Psikoloji bölümünde yüksek lisans eğitimimi tamamladıktan sonra, Amerika’da Ohio State University, Nisonger Center’da gelişimsel problemi olan çocuklar ile çalışmalarımı yürüttüm. Texas Children’s Hospital’da, Dikkat ve Hiperaktivite Bozukluğu Kliniği’nde staj yaptım. Nişantaşı’ndaki İstanbul Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık ve Sağlık Merkezi’nde, psikologların ve psikolojik danışmanların olduğu bir ekip ile 15 seneden beri çalışıyorum.
Bir seneden beri de bebek ve çocuk sağlığı üzerine faaliyet gösteren “Klinik”te çocuk doktorları ve çocuk sağlığı uzmanları ile çalışıyorum.
“Mutlu Büyüyorum” dizisi adlı dört kitaptan oluşan bir seriyi kaleme aldınız. Nereden aklınıza geldi böyle bir seriye kaleme almak?
Aslında, kitapların yurtdışında olan örnekleri var. Kitapların yazılma amacı, çocukların belli kriz dönemlerinde yaşadığı problemlerle ilgili durumları anlatmak, içinde bulundukları durumu daha çabuk kabullenmelerini sağlamak ve biraz da çocukların bilinçdışındaki fantezilerini kullanarak, bunları bilinç düzeyine çıkarıp konuşabilecek hale getirmek.
“Mutlu Büyüyorum” serisinin devamı gelecek mi?
Evet.
Peki, bu kitaplar hangi konular üzerine olacak?
Benim daha sık karşılaştığım konular üzerine olacak ki onlar da kronik bir hastalığa sahip olan çocukları ele alacak. Lösemi ya da başka kanser tanısı konulmuş veya kronik diyabeti olan çocuklar var. Her birinin, psikolojik anlamda destek almaya ihtiyacı var. Tabi, bu her zaman mümkün olamayabiliyor. Kaleme aldığım kitaplar, bunları konuşmayı sağlayabilecek kitaplar olacak.
Özürlü bir kardeşe sahip, hiperaktif kardeşe sahip ve zihinsel gelişiminde problem yaşayan bir kardeşi olan çocukların da konu alınacağı kitaplar hazırlamayı düşünüyorum. Bir de tabi ölüm… Ölüm çok sık yaşanan bir travma çocuklar için.
Kitabın arka kapağının hemen iç kısmında bulunan anne babaya mektuplar bulunuyor. Bu mektuplardan bahsedebilir misiniz?
Mektuplar, yayınevinin bir fikriydi, bana da uygun geldi ve ebeveynlerin bazı kriz dönemlerinde neler yapmaları gerektiğini ya da neler yapmamaları gerektiğini mektuplarda maddeler halinde belirttik. Bazı çocuklar ise bu mektupları kendilerine yazılmış sanıyor, “İnci, bize mektup yazmış” diyor. (Gülüyoruz.)
Çok yoğun bir psikolog olduğunuzu biliyoruz. Ne kadar vaktinizi aldı bu kitapları yazmak?
Oğlum doğduktan sonra yani loğusalık dönemindeyken kitapları yazmaya başladım ki hep istediğim bir şeydi “Mutlu Büyüyorum” dizisini hazırlamak… Neyi, nasıl hazırlayacağım da aklımda olduğu için fazla vaktimi almadı ve yaklaşık 5 ayda kitapları tamamladım.
Serinin içinde yer alan “Bana Ne Olacak Şimdi?” kitabında karı kocanın boşanmasını ele alıyorsunuz. Boşanma, çocukta ne gibi travmalara yol açıyor?
Anne babası ayrılan her çocuk psikolojik bunalıma girer diye bir şart yok. Hakikaten o dönemin nasıl geçirildiği ve çocuğun ilişkide nerede olduğu çok önemli. Eşlerin, ilişkiyi sürdürmesi her zaman mümkün olmayabiliyor ama anne baba olarak fonksiyonlarını yerine getirmeleri gerekiyor. Bir çocuk boşanmada muhakkak yara alır, önemli olan çocuğun alacağı bu yarının onda derin ve kalıcı izler bırakmaması.
Tecrübelerinizden ve gözlemlerinizden yola çıkarak, eşlerin boşanırken en sık yaptığı hatalar neler oluyor? Kısaca anlatır mısınız?
Bunu görmek için belki de psikolog olmaya gerek yok. Ebeveynlerin, boşanma sırasında çocukları olayın içine çekmeleri çok yanlış. Bilinçli aileler, “kötüleme” olayını artık çok sık yapmamaya başladı. Yani annenin babayı, babanın ise anneyi çocuğa kötülemesinden bahsediyorum.
Satır aralarında çocuklara giden mesajlar bile çok yaralayıcı olabiliyor. Mesela, karısından boşanmak istemeyen ancak boşanmış bir kocanın, çocuğuna “Annen ile çok mutluyduk” demesi bile hasara yol açabiliyor. Çocuk, böyle bir mesajdan sonra “babam çok üzgün, ona acımalıyım, anneme kızmam gerek” gibi bir tür senaryo içine girebiliyor.
Boşanmanın çocukta yaratacağı olumsuz etki korkusuyla kötü giden bir ilişkiye devam etmek doğru mu?
Mutsuz giden bir ilişkiyi çocuk zaten fark eder ve “Annem babam mutsuz ama benim için bir aradalar” mesajını alır. Çocuğa bu şekilde sorumluluk yüklemek çok büyük bir haksızlık olur. Kötü giden bir ilişkiyi sürdürmek ve mutsuz bir şekilde yaşamayı tercih etmek, boşanma gerçeğinden daha zor bir süreçtir.
Çocukta mutlu bir kişiliğinin gelişmesi için bir arada olan anne baba imajını vermek şart değildir. Çocuğun mutlu olabilmesi için, anne ile kurduğu ilişki, bağlanma duygusu ve bu duyguların, baba ile paylaşımını yaşamak çok önemlidir. Sonuç olarak, çocuk mutsuz olacak diye kötü giden bir ilişkiyi sürdürmek doğru değildir.
Yeni kardeş bekleyen çocuğu bu duruma nasıl hazırlamalı?
Bu konuda, yanlış yapılandan giderek cevaplamak istiyorum soruyu… “Abi ya da ablası için yaptık bebeği, o yalnız kalmasın diye yaptık bebeği” mantığı ile bebek yapılıyor. Bu, çok sağlıklı gelmiyor bana. Bir çocuk kardeş istiyor diye bebek yapılmamalı! Ebeveyn, kendisi bebek istiyorsa, o bebeği yetiştirebilecek maddi ve manevi güce hazır ise bebek yapmayı düşünmelidir.
Yeni bir bebek gelecek ise ya da geldiyse, büyük olan çocuğa “Biz onu çok seveceğiz, o bizim canımız” mesajını vermemek gerekiyor. Büyük kardeşe, yeni doğmuş kardeşini zorla sevdirmeye ya da kabullendirmeye çalışmak da doğru olmaz. Zorlamak, büyük kardeşte ters tepki yapar ve çocuk anlaşılmadığını düşünmeye başlar.