Işık Tüzün Röportajı

Işık Tüzün Röportajı

“Eğitim hakkı, bir ilköğretim okuluna kayıt olmaya indirgenemez. Çocukların tüm hakları eğitim süreçlerinin her anında ve eğitim ortamlarının her köşesinde yaşama geçmelidir.”

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) hakkında bilgi verir misiniz?

ERG 2003 yılında Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi bünyesinde, Sabancı Üniversitesi, Açık Toplum Vakfı ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV) ortak girişimi ve desteğiyle kuruldu. Zaman içinde destekçi tabanımız sürekli genişledi; şu anda Türkiye’nin öncü vakıfları, üniversiteleri ve şirketleri tarafından destekleniyoruz. Bunlar arasında, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Enka Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Kadir Has Vakfı, Murat Vargı Holding, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi de bulunuyor. Yola “herkes için kaliteli eğitim” hedefiyle çıktık ve bütün çalışmalarımızı bu doğrultuda yürütüyoruz. Eğitim politikalarının iyileştirilmesi için ağırlıklı olarak araştırma, izleme ve savunu çalışmaları yapıyoruz. Çalışmalarımızın ayrıntıları www.erg.sabanciuniv.edu adresinde görülebilir.

Kısaca sizi ve ekibinizi tanıyabilir miyiz?

Uluslararası ilişkiler okuduktan sonra alternatif kalkınma politikaları üzerine yüksek lisansımı yaptım ve üç buçuk yıldır ERG’de Eğitimde Haklar çalışmalarında görev yapıyorum. ERG’de oldukça dinamik bir ekiple çalışıyoruz. İlk başta çok daha küçük bir kadroyla başladık ancak çalışma alanlarımız arttı ve şu anda on kişilik bir ekibiz. Çok genç bir ekip. Herkes genelde sosyal bilimlerden geliyor; hepimiz eğitimci değiliz. Farklı alanlardan geliyoruz ve farklı disiplinleri bir araya getirmenin yararlarını görüyoruz. Stajyerlerden de son dönemde daha çok destek almaya başladık, özellikle Sabancı Üniversitesi öğrencilerinden; onların da katkısı büyük oluyor.

Direktörümüz Prof. Dr. Üstün Ergüder; birkaç ay öncesine dek İstanbul Politikalar Merkezi’nin de direktörüydü. ERG’nin kuruluşundan bu yana koordinatör yardımcılığını üstlenen Batuhan Aydagül, geçtiğimiz haftalarda yeni koordinatörümüz oldu. İpek Dübüş, Çiğdem Polat Boyacı ve Betül Kapucu Keklik’ten oluşan üç kişilik bir idari kadromuz var. Eğitimde Haklar çalışmalarını birlikte yürüttüğümüz İrem Aktaşlı, Eğitimde İyi Örnekler Konferansları’ndan sorumlu Çiğdem Tongal, Tohum Otizm Vakfı ile birlikte sürdürdüğümüz kaynaştırma uygulamalarının iyileştirilmesine dönük projeden sorumlu Ayşe Nal da ERG’de görev yapan proje asistanları. Birkaç aylığına yurt dışında olan ve yakında aramıza geri dönecek Aytuğ Şaşmaz ise özellikle her sene yayımladığımız Eğitim İzleme Raporları ve diğer araştırma projelerimizde önemli katkılara sahip.

ERG’nin eğitim politikalarına dönük ne tür çalışmaları olduğundan bahsedebilir misiniz?

ERG, eğitim politikalarının iyileştirilmesine temelde üç yolla katkıda bulunmaya çalışıyor. Bunlardan ilki araştırma, diğerleri de izleme ve savunuculuk.

Bizim için geliştirdiğimiz politika önerilerinin araştırma sonuçlarına dayanıyor olmasının önemi çok büyük. Çalışmalarımızda genelde aynı metodolojiyi izliyoruz. Önce yola araştırmayla çıkıyoruz. Bazen ERG’de bu araştırmaları kendimiz yapıyoruz, bazen o alanda uzman akademisyenlerle çalışıyoruz. Genelde araştırmalardan sonra izlediğimiz ilk adım bulguları farklı paydaşlarla birlikte tartışmak oluyor. Kamudan talep ettiğimiz saydam ve katılımcı süreçleri mümkün olduğu kadar kendi içimizde de oluşturmaya çalışıyoruz. Ortaya çıkan önerileri ise karar alıcıların ve bürokratların gündemine sokmak üzere savunuculuk çalışmaları yürütüyoruz. Savunuculuk çalışmalarımızda farklı yöntemler benimseyebiliyoruz. Kimi zaman Milli Eğitim Bakanlığı’nda yüz yüze görüşmeler yaparak, kimi zaman farklı tarafları masanın etrafına toplayıp birlikte tartışarak ve konuyu sahiplenen koalisyonlar oluşturarak değişim yaratmaya çalışıyoruz.

İzleme bağlamında son üç senedir yaptığımız en önemli çalışma Eğitim İzleme Raporları. Raporlarda, bir önceki sene eğitim sisteminde yaşanan gelişmeleri değerlendiriyoruz ve politika önerileri sunuyoruz. Burada Milli Eğitim Bakanlığı’ndan gelen verileri de kullanıyoruz; kendimiz başka araştırmalar yapıyor ve yaptırıyoruz. Aslında sadece eğitim politikası çıktılarına bakmıyoruz. Aynı zamanda eğitim politikalarının oluşturulduğu süreçlere de etki etmeye çalışıyoruz. Bu sürecin daha saydam ve katılımcı kılınması, farklı paydaşların ve sivil toplumun da eğitimle ilgili kararlar alınırken seslerinin duyulmasına gayret ediyoruz.

Ek olarak öğretmenlere yönelik konferanslar da düzenliyorsunuz, değil mi?

Her ne kadar politika odaklı ve karar alıcılara dönük çalışsak da, konu öğretmenlere geldiği zaman sahada olmanın, öğretmenlerle birlikte öğrenmenin önemine inanıyoruz. Öğretmenlerin eğitimde kalitenin temel unsuru olduğunu ve bu alanda daha çok desteğe gereksinim olduğunu düşünüyoruz. Bu, bir yandan kendi içinde birçok iyi örnek barındıran da bir alan. Her sene Sabancı Üniversitesi’nde düzenlediğimiz Eğitimde İyi Örnekler Konferansları’yla (www.egitimdeiyiornekler.org) öğretmenlerin birbiriyle paylaşmasına olanak sağlamaya çalışıyoruz. Süreç, başvuru alanlarının belirlenmesiyle başlıyor ve öğretmenler geliştirdikleri iyi uygulama örneklerini sunuyorlar. Konferansta hangi iyi örneklerin yer alacağı bir seçici kurul tarafından belirli kriterler ışığında belirleniyor ve bu örnekler sahipleri tarafından yine ağırlıklı olarak öğretmenlerden oluşan katılımcılara sunuluyor. Şu ana kadar 24 kez, farklı illerde bu konferansın yerel çalıştaylarını yaptık. Bir günlük bu çalıştayları il milli eğitim müdürlükleriyle ortak yürütüyoruz.

“Eğitimde Haklar” projelerinden bahsedebilir misiniz?

Resmi olarak Haziran 2007’de başladık. Şu ana kadar bu alanda iki büyük proje gerçekleştirildi. İkisi de Avrupa Komisyonu’nun mali desteğiyle yaşama geçti. Bu çalışmaların çıkış noktası, Türkiye’nin büyük aşama kaydettiği ilköğretime erişimin ötesine geçerek eğitimin kalitesine ve çocukların eğitim süreçlerindeki deneyimlerine odaklanmaktı. Türkiye birçok uluslararası sözleşmeyi imzalayarak, eğitim hakkıyla ilgili birçok sorumluluk üstlenmiş durumda ve eğitim hakkını sadece ilköğretime kayıda indirgememek gerekiyor. Eğitim hakkının gerçekleşmesi için, çocuk haklarının tamamının eğitim sürecinin her anında ve eğitim ortamlarının her köşesinde gerçekleşmesi gerekiyor. Çalışmalarımızda bu düşünceden yola çıktık.

Eğitimde Haklar çalışmalarında yaptıklarımızı üç hedef altında anlatabiliriz. Bunlardan ilki devleti çocuk haklarıyla ilgili taahhütlerini yerine getirmeye çağırmak; üstlendikleri yükümlülükleri anımsatmak ve milletvekilinden öğretmenine kadar bütün organlarıyla bunları yerine getirmeye davet etmek.

Bir diğer amacımız, hak sahiplerini güçlendirmek. En önemli hak sahipleri okul çağındaki çocuklar. Öncelikli amacımız onların haklarını öğrenmeleri, hak ihlallerini tanımaları, hakları ihlal edildiği durumlarda nereye başvurabileceklerini bilmeleri ve haklarını kullanabilmeleri. Çocukların haklarını savunacak diğer bir grup da anne-babaları. Dolayısıyla onların da çeşitli yönlerden güçlendirilmesi önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor.

Üçüncü birlikte çalıştığımız grup ise sivil toplum kuruluşları. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarına hem devleti yükümlülüklerini yerine getirmek üzere göreve çağırmada ve desteklemede hem de hak sahiplerini güçlendirmede büyük rol düşüyor. Bizim yapmaya çalıştığımız sivil toplumda eğitim ve insan hakları konusunda çalışan farklı gruplarla ortaklaşa çalışmak ve aramızdaki paylaşımı artırmak. Eğitim alanında uzman kuruluşlara baktığımız zaman, hak temelli yaklaşım çok yaygın değil. İnsan hakları örgütleri için ise eğitim her zaman gündemlerinde üst sıralarda olmayabiliyor. Eğitimde Haklar çalışmalarında bir araya gelen kuruluşlar olarak ise eğitime hak-temelli yaklaşımda ortaklaştık; bu doğrultuda ortak savunuculuk kapasitemizi geliştirmeye çalıştık.

Bu çalışmalara hangi kuruluşlar katkıda bulunuyor, birlikte nasıl çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?

Eğitimde Haklar Çalışma Grubu, eğitim ve insan ya da çocuk hakları alanlarında çalışan örgütlerle kurduğumuz bir grup. Yaklaşık üç yıldır bir araya geliyoruz. Birlikte en yakında yaptığımız çalışma Radikal ve Posta gazetelerinde yayımlanan “Eğitimde Haklarımız Var!” ilanıydı. Eğitimde çocuk haklarına dikkat çeken ve 22 kuruluşun imzasını taşıyan ilana www.egitimdehaklar.org/ilan.aspx adresinden ulaşmak mümkün.

Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi, Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Platformu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Gündem: Çocuk! Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği. Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu, Tarih Vakfı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Türk Eğitim Vakfı, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası Çocuk Merkezi ve YÖRET Eğitimde Haklar çalışmaları kapsamında işbirliği yaptığımız kuruluşlar. Hepsi çok farklı yaklaşımlara ve farklı uzmanlıklara sahip kuruluşlar; birbirimizden çok şey öğrendik, ortak çalışmaya devam etmeyi umuyoruz. Bu kuruluşlar ve ortak çalışmalarımıza ilişkin ek bilgi www.egitimdehaklar.org sitesinde bulunuyor.

Bu süreçte birlikte çalıştığımız tek grup az önce üyelerini saydığım Eğitimde Haklar Çalışma Grubu değildi. Bir yandan Milli Eğitim Bakanlığı ile de çalışmalarımızı paylaştık. Ortak çalıştığımız da oldu. Örneğin Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi bakanlığın daveti üzerine öğretmenler ve yöneticilere eğitim hakkının uluslararası standartlarına ilişkin eğitimler verdi; bu çalışmayla da birçok eğitimciye ulaşılmış oldu.

Somut birkaç çalışmadan bahsedeyim. Türkiye BM Çocuk Haklarına dair Sözleşme de dahil olmak üzere eğitim hakkını güvence altına alan birçok uluslararası sözleşmeyi onaylamış ve belirli yükümlülükler üstlenmiş durumda. Öncelikle Türkiye’nin bu yükümlülükleri mevzuatına ne kadar yansıttığına bakmak istedik. Eğitim hakkıyla ilgili olabilecek, anayasadan genelgelere kadar birçok yasal metin tarandı. Metinler ağırlıklı olarak hukukçular ve akademisyenler tarafından, uluslararası insan hakları belgelerinde eğitim haklarıyla karşılaştırmalı olarak incelendi ve değerlendirildi. Nerelerde boşluklar var, mevzuat nerelerde uyumlu, nerelerde atılması gereken adımlar var, bunu görme fırsatımız oldu. Bu çalışmayı beş ayrı başlıkta altında topladık: eğitime erişimde ayrımcılık yasağı ve fırsat eşitliği; eğitimin amacı, yöntemi ve içeriği; okullarda çocuğun her türlü ihmal istismar ve şiddetten korunması; okullarda sağlık hakkı ve okul ve çevresinin fiziksel yapıları.

Bu raporları “Eğitim Hakkı ve Eğitimde Haklar” adlı derlemede bir araya getirdik. Eğitim ve insan hakları alanlarında çalışan STK’larla bir araya geldiğimiz platformda da bu çalışmanın bulgularını ve yazarların önerilerini tartıştık. Bu paylaşımdan 14 STK’nın imzaladığı ortak bir bildirge ve öneriler dosyası çıktı. Önerilerimizi TBMM ve Milli Eğitim Bakanlığı’na sunduk. Ortak bildirge ve öneriler dosyası www.egitimdehaklar.org/bildirge.aspx adresinden okunabilir. İddiamız elbette mevzuat düzelirse, her şeyin düzeleceği değil; uygulama ve mevzuat arasındaki fark da çok önemli. Örneğin, yasalar ne kadar iyi olursa olsun, öğretmenler ve diğer uygulayıcılar uygun eğitimleri almıyorlarsa çocuklar açısından sonuçlar çok değişmeyecektir.

Bunun dışında okuyucularınızın özellikle ilgisini çekeceğini düşündüğüm iki çalışma daha var. İlki 10-14 yaş grubundaki çocukları eğitimdeki haklarıyla tanıştıran “Eğitimde Haklarım Var!”, ikincisi ise anne-babalara çocuklarının hakları ihlal edildiğinde başvurabilecekleri hukuksal hak arama yollarını anlatan “İlköğretimde Haklarımız Var!”

”Eğitimde Haklar Var” kitapçığı ile ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz?

Kitapçıkta çocuklara eğitim süreç ve ortamlarındaki hakları okuldaki farklı mekanlarla ve durumlarla ilişkilendirilerek anlatılıyor. Örneğin boş zaman, dinlenme ve oyun hakkını anlatırken okul bahçesinden, sağlık hakkını anlatırken kantinden örnekler veriyoruz. Kitapçığın sonunda ise “Hakların gerçekleşmiyorsa…” diye bir bölümümüz var. Bu bölümde, çocuğu en güvendiği yetişkine yönlendirmek istiyoruz. Okulda destek alabileceği kişiler, istismar ve şiddet gibi suç teşkil eden durumlarda başvurabileceği yerlerin iletişim bilgileri, örneğin baroların çocuk hakları merkezlerinin telefonları gibi bilgiler de yer alıyor. Kitapçıkta, çocukların mağdur olmalarını önlemek için hukuksal hak arama yolları derinlemesine anlatılmıyor. Bir uzman psikolojik danışmanın da desteği alınarak, özenle yazılmış ve çocukları hak ihlalleri durumunda daha fazla mağduriyetten korumayı amaçlayan bir çalışma.

Kitapçığa da yer veren www.egitimdehaklarimizvar.org sitesi de benzer bir mantıkla hazırlandı. İnsan hakları, çocuk hakları gibi bazen soyut kalan kavramları çocuğun deneyimleriyle bağlantılı bir biçimde anlatmaya çalıştık. Site bir okul ortamı gibi, çocuk bir maskot aracılığıyla okulun farklı odalarını gezip ilgili haklarını öğrenebiliyor. Hem kitapçıkta hem de sitede metinlere bazı oyunlar da eşlik ediyor.

İlköğretim çağında çocuğu olan anne-babalar için hazırlanan kılavuzu anlatabilir misiniz?

Anne babalar ve çocuğun bakımından sorumlu diğer kişiler için Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden bir grup uzman ve birkaç akademisyenin hazırladığı kılavuzun adı “İlköğretimde Haklarımız Var!: İlköğretimde Haklar ve Hak Arama Yolları”. Öncelikle neden böyle bir kılavuz hazırladığımızı paylaşayım. Bu çalışmanın öncesinde eğitim hakkıyla ilgili davalara baktık. Çok az dava var. Daha çok usule ilişkin başvurular ya da sadece belirli konularla ilgili. Bu elbette Türkiye’de hiçbir çocuğun eğitim hakkı ihlal edilmiyor anlamına gelmiyor. Sırf basına yansıyanlara baktığımızda bile birçok hak ihlali görüyoruz: ilköğretimde istenen ücretler, şiddete uğrayan çocuklar, sağlıksız okul çevreleri, vs. Ya haklarımızı bilmiyoruz ve ihlalin farkında değiliz ya da ihlali fark ediyoruz ama hangi yolu izleyeceğimizi bilmiyoruz. Hakkımızı nasıl arayacağımızı bilsek bile karmaşık ve masraflı süreçlerle karşılaşıyoruz. Bazen de çocuklarımızı daha fazla mağdur etmekten kaçındığımız için haklarımızı arayamıyoruz. Bu nedenlerle anne-babalar ve çocuklardan sorumlu diğer kişiler için yol gösterici bir kaynak hazırlamaya çalıştık.

Bu yayında öncelikle eğitim hakkının kapsamından bahsediyoruz ve ardından farklı senaryolar üstünden anne babaya yol gösteriyoruz. Örneğin çocuğun yasal temsilici yüzünden eğitimine devam edememesi, okulun fiziksel donanımın yetersiz olması, çocuğun okulda şiddete uğraması vb. birçok gibi farklı sorun ele alınıyor ve yetişkinlerin başvurabileceği mercilere, başvurularda kullanabilecekleri dilekçe örneklerine yer veriliyor. Yine bu kılavuz da www.egitimdehaklar.org sitemizde yayınlar arasında yer alıyor.

Şu anda üzerinde çalıştığınız yeni konular var mı?

Bu dönemde yaptığımız çalışmalarda eğitim hakkı açısından önemli ancak kamuoyunda genellikle çocuk-odaklı bakılmayan birtakım tartışmalı konuları ele alıyoruz. Örneğin din dersi veya anadilin eğitimde kullanılması gibi meseleler. Güncel tartışmalar son derece siyasal kutuplaşmaya dayalı ve çözüm odaklı değil. Bu alanlarda çocuklar için neyin yararlı olduğunu ve konuyla ilgili bilimsel çalışmaları gündeme sokmaya çalışıyoruz. Farklı taraflarla bir araya gelerek bu konuların araştırılması ve soğukkanlılıkla tartışılması için bir diyalog zemini oluşturmayı hedefliyoruz.

Bir diğer çalışma alanımız, yerel örgütlenmelerin illerinde çocukların eğitim hakkının ne ölçüde gerçekleştiğini saptamalarına, gelişmeleri izlemelerine ve böylece politika önerileri geliştirmelerine yönelik araçlar geliştirmek. Milli Eğitim Bakanlığı bilgi toplama anlamında son yıllarda çok ilerleme kaydetti fakat bölgeler arasında çok ciddi eşitsizlikler var. Sadece bölgeler arasında değil, farklı özelliklere sahip bireyler arasında ciddi eşitsizlikler söz konusu. Kız çocuklar, engelli çocuklar, mevsimlik tarım işçisi çocuklar gibi sorunlarına özellikle eğilmemiz gereken birçok farklı grup var. Bu hala süren bir çalışma; eğitim hakkı bağlamında sağlık hakkı, oyun hakkı, toplumsal cinsiyet eşitliği, engelli çocukların hakları, katılım hakları ve benzer konulara dair göstergeler geliştiriyoruz. Ümidimiz bu göstergeleri eğitime ve çocuğa duyarlı yerel STK’ların kullanımına sunmak, onların illerine ilişkin veri toplamasına ve çözüm önerileri üretmesine aracı olmak.

ERG’nin Eğitimde Haklar dışındaki çalışmalarından bahsedebilir misiniz?

Üç yıldır Eğitim İzleme Raporları’nı hazırlıyoruz. ERG’nin internet sitesinde de yer alan raporlar bir önceki sene eğitim sisteminde yaşanan gelişmeleri değerlendiriyor. Bu raporlarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamalarını eleştirel bir bakışla inceliyoruz ve “herkes için kaliteli eğitim” hedefimiz doğrultusunda politika önerileri sunuyoruz.

Diğer güncel bir çalışmamız, ”Yetiştirici Sınıflar Öğretim Programını”nın ara değerlendirmesi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu programı zorunlu eğitim çağında olan ancak eğitimden uzaklaşmış 10-14 yaş arasındaki çocukların hızlandırılmış kurslar aracılığıyla ilköğretime akranlarıyla birlikte devam etmesini öngörüyor.

Bu tür olumlu çalışmalar giderek daha çok öne çıkıyor. Ancak hala birçok alanda atılması gereken adımlar var. Bizim saptamamız, eğitimin her kademesinde kalitenin artırılması gerektiği. Fiziksel ortam, öğretmen, materyal gibi bütün unsurlarıyla birlikte kalite düzeyini genel olarak artırmaktan bahsediyoruz. Bu bağlamda, öğretmenler çok önemli. Son yıllarda, Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın yanı sıra, Akbank desteği ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle ile yapılan bir projede yaklaşık 4250 öğretmene eleştirel düşünme yöntemleriyle ilgili eğitim verdik. Eleştirel düşünebilen öğrenciler için öncelikle öğretmenlerin geliştirilmesi ve desteklenmesine odaklandık.

Öğretmenler konusunda daha dar odaklı çalışmalar da yapabiliyoruz. Örneğin Almanya –Türkiye Öğretmenler Buluşması’nın üçüncüsü bu sene İzmir’de gerçekleşti. Her sene farklı bir temayı tartışmak ve deneyimlerini paylaşmak üzere iki ülke öğretmenlerinden oluşan gruplar bir araya geliyor. Buluşmanın bu seneki teması “Kültürel Çeşitlilik ve Eğitim Sistemleri”ydi.

Tohum Otizm Vakfı ile birlikte kaynaştırma uygulamalarının iyileştirilmesine dönük bir çalışmamız da Sabancı Vakfı desteğiyle sürüyor. Proje, Tohum Otizm Vakfı’nın İstanbul’da üç okulda pilot uygulamalar aracılığıyla geliştireceği eğitim modelinin yaygınlaştırılmasına ve buna dönük politika önerilerinin geliştirilmesine odaklanıyor.

Projeleri gerçekleştirirken izlediğiniz ortak ilkeler, temalar var mı?

Her şeyden önce çocuğun hak sahibi bir birey olarak görülmesi gerekiyor. Çocuğun kendini ilgilendiren tüm kararlarda görüşlerinin dikkate alınması, anne-babaların bu süreçlerin içinde yer alması çok önemli. Çocukların Türkiye’de eğitimleri konusunda söz sahibi değil de, eğitimin nesnesi olarak görüldükleri mevzuatta çok açıkça görülüyor.

Dezavantajlı grupların önceliklendirilmesi, eğitimin daha eşitlikçi bir yapıya sahip hale gelmesi çok önemli. Mesela okul öncesi eğitim şu anda hızla yaygınlaşıyor. Fakat bu yaygınlaştırma yapılırken, buna en çok gereksinim duyan dezavantajlı iller ve gruplara öncelik vermek aslında çok daha eşitlikçi sonuçlar doğuracak; diğer türlü mevcut toplumsal eşitsizlikler daha da derinleşme riski taşıyor. Eğitimde eşitlikle ilgili geçen sene iki üniversitenin yaptığı araştırmalar sonucu bir rapor hazırladık. Burada eğitime erişim ve eğitimde başarının cinsiyet ve sosyo-ekonomik durum gibi farklı etmenlerden nasıl etkilendiği ortaya koyuluyor ve temel bir insan hakkı olan eğitimden bu etmenlerden bağımsız bir şekilde her çocuğun eşit biçimde yararlanması gerektiği vurgulanıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ya da genel olarak kamunun yürüttüğü projelerin birbirini desteklemesi de çok önemli. Benzer konularda birçok proje olduğunu görüyoruz ancak aralarındaki eşgüdüm her zaman güçlü değil. İlköğretim Genel Müdürlüğü’nde son yıllarda uygulanan projelere baktığımızda birbirini daha çok destekleyen projeler, daha bütüncül bir tablo görmek mümkün. Bunun bakanlık ve kamu genelinde de bu yönde ilerlemesini umuyoruz.

Son olarak, tüm bu politika geliştirme süreçlerinin daha saydam ve anne-babaların, çocukların, öğretmenlerin, sivil toplum kuruluşları ve diğer ilgili tarafların katılımıyla gerçekleştirilmesi de her çalışmamızın ortak bir hedefi.