Kültür Sanat

İstanbul Oyuncak Müzesi Nerede?

23 Nisan 2005 yılında Sunay Akın’ın ailesinden kalma Göztepe’deki köşkte kurulan İstanbul Oyuncak Müzesi’ndeyiz.

Müzeden içeri adımınızı attığınız anda sizi masalsı bir dünya karşılayacak. Müzenin odalarında, evcilik oynarken kucağınızda taşıdığınız bebeğiniz, kurşun askerleriniz, teneke arabalarınız ve trenleriniz sizleri bekliyor olacak. Girdiğiniz her odada farklı bir düş görecek, geçmişi yaşayacak ve çocukluk anılarınızla kucaklaşacaksınız. Eyüp oyuncakları, Dündar İnşaat oyunları, Fatoş, Gürel, Alasya, Bilge ve NEKUR markalı Türkiye’de üretilen oyuncakları görebileceksiniz.

İstanbul Oyuncak Müzesi, 6 kat, 10 oda ve 80 vitrinden oluşuyor. Bu vitrinlerde birçok ülkeden gelen yaklaşık 4000 oyuncak sergileniyor.

Müzede yapacağınız zaman tüneli gezisi, girişte gişenin hemen solundaki eski bir terzi dükkanı vitrini ile başlıyor. Vitrinde göreceğiniz bordo bir ceket ise dikkatinizi çekecek. Bu vitrinin hikayesi ise şöyle: Akın’ın babası Tuncay Bey Trabzon’da uzun yıllar terzilik yapmıştır. Bir gün, Tuncay Bey’in dükkanına gelen genç hanım bordo bir ceket ısmarlar. İstenilen ceket oldukça sadedir ve dikimi büyük bir olasılıkla da kısa bir sürede bitecektir. Ancak Tuncay Bey, Tülay Hanım’ı çok beğendiğinden ve onu yakından tanımak için provaların sayısını artırır. Ceketin dikimi mutlu sonla biter.

Müzenin giriş katında hediyelik bir eşya dükkanı bulunuyor. Bu dükkanda müzeden ayrılırken dostlarınıza ve arkadaşlarınıza armağan olarak götürebileceğiniz ve üzerinde İstanbul Oyuncak Müzesi’nin logosunu taşıyan anahtarlıklar, kahve kupaları, yapbozlar, minyatür gemiler vb. gibi hediyelik eşyalar satılıyor. Hediyelik eşya dükkanında Sunay Akın’ın tüm kitaplarını da bulabilirsiniz.

Müzenin turnikelerinden geçtikten sonra, Anadolu çocuklarının kendi elleriyle yaptıkları bez bebekler, tahta arabalar, tel arabalar, tel uçak, ceviz kabuklarından yapılmış helikopterler gibi düş ve yaratıcılıklarını sergileyen oyuncakları göreceksiniz.

Giriş katında, 60 ve 70’li yıllarda yapılan yerli oyuncaklardan örnekler sergileniyor. Bu katta bulunan plastik oyuncaklar arasında, bebekler, kamyonlar, traktörler, toplar ve yelkenlileri sayabiliriz. Müzenin üst katlarında da Türk malı oyuncaklarla karşılaşacaksınız. Bu yerli oyuncaklar, yabancı ülkelerde üretilen teneke oyuncakların aslında birer kopyası.

Müzenin giriş katına devam ediyoruz. Tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen’e ait oyuncakların sergilendiği bir vitrin göreceksiniz. Gezen’in çocukluğunda oynadığı 1890 yılı yapımı bir kukla ve oyuncak darbukası da bu vitrinde yer alıyor. Gezen’in sevdiklerine dört kolla sarılmaları düşüncesiyle tasarladığı “Piti ve Pitiş ” adlı oyuncaklar da burada yer alıyor. Bu katta ayrıca bundan 50 yıl önce Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yapılmış folklorik bebek figürleri bulunuyor. Çocukların sevgilisi horoz şekerlerinin kalıpları ve plastik yerli oyuncakların demir döküm kalıpları ile bu kalıplarda şekillenen bebek figürleri de bu katta sergileniyor.

Eyüp oyuncakçısına giden koridorda, dönemin çocuklarının kendi cep harçlıklarıyla aldıkları ucuz ve basit oyuncaklardan örnekler göreceksiniz. Bu koridorda Cin Ali kitaplarından örnekler de bulunuyor.

Ve koridorun sonunda karşınıza geleneksel Eyüp Sultan Oyuncakçısı çıkacak. Vitrinden içeri baktığınızda, atölyesinde çalışmakta olan bir oyuncakçı ve onu hayranlıkla izleyen Müjdat Gezen figürünü göreceksiniz. Pencere önünde ise, geçmişte Eyüp oyuncakçılarının vitrinlerini süsleyen ahşap topaçlar, kaynana zırıltıları, toprak testiden düdükler, darbuka, davul ve tefler, fırıldaklar ve tahta arabalar sıralanıyor. Ayrıca bu katta göreceğiniz 1900’lü yıllarda Almanya’da üretilmiş olan, at üzerindeki siyah tenli insan figür, müzenin en değerli oyuncakları arasında yer alıyor.

Eyüp oyuncakçısının sağındaki bölüm ise İtfaiye Odası. Bu oda kırmızı renkli isli duvarları ve tavandaki yanık avizesiyle yangını yaşamış bir evin yorgunluğunu yansıtıyor.

İtfaiye Odası’nın karşı tarafında Vahşi Batı Odası bulunuyor. 1950’li yıllarda popüler olan Tom Mix, Texas çocuk dergilerinde, Vahşi Batı karakterlerinden Kızılderililer kötü adam ve beyazlar ise iyi adam olarak tanıtılıyor. Bir diğer vitrinde, Beyaz Saray ve George Washington’dan Richard Nixon’a kadar Amerika Birleşik Devletleri Başkanları’nın oyuncakları, içinde otel, berber dükkanı, postahane, banka, müzik salonu, ahır ve silah satıcısının bulunduğu tipik bir kovboy kasabası ve Alamo Kalesi sergileniyor.

Müzenin ikinci katı tren odası, hastane ve polis odası, sirk odası ve harita odasından oluşuyor. Üçüncü katında ise asker odası, uzay odası, şövalye odası, bahçe oyuncakları odası bulunuyor. Dördüncü kat ise çatı katı. Müzenin zemini sıcak bir ortam sunan kafeden oluşuyor. Ayrıca bu katta mutfak oyuncakları bulunuyor. Çocukluğumuzda tükettiğimiz gıdaların ambalajları ve annemizin kullandığı temizlik malzemeleri gibi birçok ürünün ambalajına burada rastlayabilirsiniz.

Müzenin bodrum katında, denizaltı, sinema ve konferans salonu ile tuvaletler bulunuyor.

Peki İstanbul Oyuncak Müzesi fikri nasıl doğdu? Müzenin kurucusu Sunay Akın, altı yaşında ailesi ile birlikte İstanbul’a yapmış olduğu bir seyahatte Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret eder. Bu geziden o kadar etkilenir ki, müzecilik oyunları en sevdiği oyun olur. Ancak, diğer çocuklar yeterli ilgiyi göstermedikleri için bu oyunlar hep yarıda kalır.

90’lı yılların başında bir kültürel etkinlik için Almanya’ya giden Akın, İstanbul Oyuncak Müzesi’nin ilham perileri ile ilk kez Nürnberg Oyuncak Müzesi’nde tanışır. Müzenin masalsı dünyasında çocukluk düşleriyle yeniden buluşur ve müzenin kapanış saatine kadar da oyuncaklardan ayrılamaz. Akın, daha sonra gittiği tüm ülkelerde oyuncak müzelerini gezer ve her gelişmiş ülkenin bir oyuncak müzesi olması gerekliliğine inanır.

İstanbul Oyuncak Müzesi’nin vitrinlerinde beyaz bir tahta atın sizlere gülümsediğini göreceksiniz. Bu at müzenin ilk oyuncağıdır. Sunay Akın, Berlin’de bir antikacı dükkanından aldığı bu oyuncak atın süvarisi olarak, ülkesinde ilk oyuncak müzesini kurma düşüne doğru yola koyulmuş. Akın, oyuncak müzesi hayalini gerçeğe taşırken sahne tasarımcısı Ayhan Doğan ile çalışmış.

On beş yıl boyunca gezdiği ülkelerden yüzlerce antika oyuncak satın alan Akın, son yıllarda ise internet aracılığı ile açık artırmalara katılarak topladığı oyuncaklarla koleksiyonunu genişletmeye devam ediyor.

Bu arada, müzeye gittiğinizde girişte devası zürafa heykelleri ile karşılaşacaksınız. Müzeyi gezdiren Proje Koordinatörü ile yaptığımız konuşmada, merak eden diğer ziyaretçiler gibi biz de “Neden zürafa” sorusunu yönelttik. Yanıtı ise şöyle: “Sultan Abdulmecid tarafından açılan Haydarpaşa-Bağdat demiryolunun hizmete girdiği yıllara dönerek bunu bulabiliriz.

Mehmet Münif Tahir Paşa (1830-1910), Tanzimat döneminin önde gelen bilim, kültür ve siyaset adamıdır. Münif Tahir Paşa’ nın editörlüğünü yaptığı Mecmua-i Fünun, ilk popüler bilim dergisi olarak nitelendirilmektedir. Paşa, sadece yazı ve düşünceleriyle değil, Eğitim Bakanlığı yapmış olması nedeniyle Türk eğitim birimlerine ve özellikle çocuk eğitimine önemli katkılarda bulunmuştur. Münif Tahir Paşa’ ya göre, eğitimde çocuk ön plandadır. Bakanlığı döneminde yaptığı pedagojik analizlerde, çocuklara uygulanan fiziksel şiddetin onlarda açtığı yara onarılmaz yaraların bir toplumun geleceğindeki önemini vurgulamıştır.

Münif Tahir Paşa’nın İstanbul, Erenköy’deki köşkünün bahçesindeki zürafa heykeli tüm komşuların ilgi odağı olmuştur. Köşk bu nedenle çevrede “Zürafalı Köşk” olarak anılmıştır. Buradan geçen tren yolcularının da hayranlıkla izlediği, İtalyan heykeltıraş Rozette tarafından gerçek boyutlarda yapılan zürafa heykeli ve ona ev sahipliği yapan köşk, kentteki çarpık yapılaşmadan payını alarak fotoğraf albümlerindeki yaşıtlarıyla buluşmuştur.

İstanbul Oyuncak Müzesi’nin önünde bulunan altın, gümüş ve bronz renkli üç zürafa heykeli, bugün Münif Tahir Paşa’nın köşkündeki hemcinslerinin anısını tazelemektedir.”

İstanbul Oyuncak Müzesi’ne girerken bir elinizden çocuğunuz tutacak. Müzeden çıkarken öbür elinizi de çocukluğunuzun tuttuğunu göreceksiniz.

Adres: Ömerpaşa Caddesi Dr. Zeki Zeren Sokağı No:17, Göztepe/İstanbul

Telefon: 0 (216) 359 45 50 – 51

Müze Ziyaret Saatleri: Pazartesi günleri hariç her gün 09.30-18.00 saatleri arasında açıktır.

Yorumları Göster

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir