Kendinizden bahseder misiniz? Gösteri sanatlarına nasıl başladınız?
Doğma büyüme Ankaralıyım. İllüzyona merakım vardı, 10 – 11 yaşlarında kendime sihir kutusu aldım. Bu yönde ilk oyuncağımdı ve beni tetikleyen de o oldu. Böylece illüzyona başladım. Jonglörlüğe de evdeki portakallarla başladım. Sihirbaz veya jonglör olmak gibi bir idealim yoktu. Fizik veya mühendislik okumak istiyordum. Öyle bir aşk oldu ki birden, bir baktım sahnedeyim.
Ailenizin jonglörlüğü seçmenize tepkisi ne oldu?
Benim babam bir dönem tiyatro oyunculuğu yapmış. Başlarda sadece eve misafir geldiğinde gösteri yapmama izin veriyorlardı. Yaşım da çok küçüktü tabii. Aslında ailem ne olduğu, hangi alan olduğu önemli değil mutlu olacağım bir işim olmasını istediler. Bende mesleğimle beraber işletme okudum. Sonra sanat üzerine master yaptım. Zaman geçtikçe mesleğime olan bağlılığımı bizzat gördüler ve bu konuda daha çok destek oldular.
Çevrenizden tepkiler nasıldı? Sonuçta çok da alışık olunmayan bir meslek…
Arkadaşlarım bana “hokkabaz mı olacaksın?” derlerdi. Ders kaynasın diye öğretmeni kandırıp, bana gösteri yaptırırlardı. Eskiden bana en çok sorulan soru; “bunu neden yapıyorsun?” sorusuydu. İnsanlar neden spor yapıyorsa, bende bunu yapıyorum derdim. Çünkü yapmak istiyordum. Bunu yapmaktan mutluydum. Sahne arkasında serum yapıldıktan sonra bile gösteri yaptığım oldu. Yere yığılmak üzere olsam bile, yüzüm gülerek gösteriye devam ediyordum.
Sirk sanatlarının çocuklara faydaları nelerdir?
Çocukların uzuvlarını kullanmaya erken yaşta başlaması, beynin iki ayrı lobunu aynı anda kullanmanızı sağladığı için önemli. İllüzyonu sihirli kutulara dayalı oyunlar olarak algılamayalım. Asıl illüzyon manipüle etmektir. Bir şeyi ellerinizin içinde kaybedip, geri getirmek tamamen el hakimiyeti gerektiren doğallık katarak yaptığımız şeylerdir. Haliyle bunun ciddi yararı var. Özellikle çocukların yapması gerekir. Çocukların beyin – vücut koordinasyonunu sağlamaları ve başarıları için yararlı olur.
Gösterilerinizde çocukları en çok hangi performansınız etkiliyor?
Küçük çocuklar jonglörlüğün fiziğe aykırı bir durum olduğunu algılayabiliyor. Bisikletle yaptığım gösteri çocukların en heyecan duyduğu bölüm. Çünkü ben orada beceremeyen bir insanı oynuyorum. Kendi yaptığı işe şaşıran bir insanı oynuyorum. Zar zor yapabilmeye başlayınca çocuklar daha fazla heyecanlanıyor. Ekstrem bir gösteri yapmak yerine işin şov yanını ortaya çıkarıyorum. Gösteri yapmakla şov yapmak çok farklı şeyler. Sahnedeyken çocuklarla iletişim kuruyorum, insanların arasında dolaşıyorum, anne veya babayı da sahneye alıyorum. İşin içine şov girdiği zaman daha eğlenceli oluyor. Bende eğleniyorum. Örneğin; sokak veya alışveriş merkezlerindeki gösterilerde seyirciyle eşitsiniz. Sürekli bir temas var.
Paytak karakteri ile tanındınız. Paytak karakteri nasıl doğdu? Paytak karakterini yaratırken kimlerden etkilendiniz?
Ben işim gereği beden dili ile ilgilenen biriyim. Bu çok fazla araştırdığım ve eğitimlerine katıldığım bir dal. Profesyonel bir pandomimci değilim ama kullanacak kadar bildiğimi düşünüyorum. Konuşmadan bir şey anlatan bir karakter yaratacağımız için beden dili eğitimleri çok işime yaradı. Birkaç deneme çekimi yaptık. Sonra güzel gittiğine karar verdik. İsim konulurken, senaristlerle oturup isim listesi çıkardık. “Paytak” kelimesi kulağımıza en hoş gelen oldu. Paytak biraz şapşal bir karakter… Herkesin becerdiğini beceremiyor, ama hiç kimsenin yapamadığını yapıyor. Düz yolda yürüyemiyor ama beş tane çemberi çevirebiliyor.
Sultanahmet Ramazan Etkinlikleri’ne devam ediyor musunuz?
Sultanahmet’te üç yıl boyunca gösteri yaptım. Önümüzdeki dönemlerde umuyorum tekrar çalışacağız, Ramazan Şenlikleri çok keyifli oluyor.
Düzenli olarak sahne aldığınız bir etkinlik serisi var mı?
Sıklıkla özel gösterilerde yer alıyorum. Halka açık gösterilerde yer almak son derece keyifli. Bu konuda düzenli çalışmalar belirli aralıklarda devam ediyor.
Gelecek planlarınız arasında neler yer alıyor?
Türkiye’nin sirk alanlarında ilkleri getiren ve tanınan ismi Servet Yalçın ile beraber sirk sanatları alanında çalışmalar yapmayı amaçlıyoruz. Servet Bey ile uzun yıllar sirkte beraber çalıştık. Bu konuda kendisi ile proje gerçekleştirmek kesinlikle bir şans ve keyif. Sektörü tatmin edecek, hem de insanları bilinçlendirecek projelere imza atmak istiyorum. Halkımızın bu konuda daha da duyarlı hale gelmesi benim için çok önemli. Doğru zaman, doğru kadro, doğru yerde bu proje hayata geçecek.
Çocuklara yönelik eğitimleriniz de olacak mı?
Çocuklara çok eğitim verdim. Çocuklara eğitim vermek daha zor. Aslında çocukların jonglörlüğü öğrenmesi büyüklerden daha kolay. Çünkü ellerini daha rahat kullanıyorlar. Öğrenmeye daha açıklar. Biz o kadar şartlanmışız ki, beynimizi öğrenmeye kapatmışız. Çocuklarda nöronlar çalışmaya devam ediyor. Nöron üretmeye devam ediyorlar. Türkiye’de çocukları o kadar sabırsız yetiştiriyoruz ki… Eğitimlere büyük bir adrenalinle gelen yetişkinler var. Hemen öğreneceklerine inanarak geliyorlar. Çalışmaya başladıktan sonra kendilerine göre olmadığına karar veriyorlar. Çocuklara sabırla çalışmaları gerektiğini aşılamıyoruz. On dakika çalıştıktan sonra yapamayacaklarını düşünüyorlar. Ben kesinlikle yapamayacağını düşünen insanlara bile öğrettim. Yeter ki istesinler. İnsanların vücut koordinasyonları çok değişebilir. Kimisi beş dakikada öğrenir, kimisi on dakikada öğrenir. Ben çalışarak öğrendim. Bir peri gelip bana sihirli değneği ile dokunmadı. Çok çalışarak kendimi geliştirdim.
Televizyondaki çocuk programlarına katılmaya devam ediyor musunuz?
Görsel medyada proje bazlı çalışmalarım için görüşmelerim halen devam ediyor. En yakın zamanda netleşmesini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemlerde bu konuda çalışmaya başlayacağız gibi görünüyor.
Sirk sanatlarının Türkiye’deki konumu hakkındaki düşüncelerinizi nelerdir?
Bu işi Türkiye’de yapmanın zorlukları var. Bu işe verilen emeği ve yapılan işin zorluğu çok fazla anlaşılmıyor. Örneğin sirk sanatları ile ilgili bir arşive ulaşmak çok zor. Eskiden ne bilgi ne de bu konuda bir kitap vardı. Kitap, bilgi, malzeme hiç bir şey yoktu. Kendi kendinize ne kadar bu işi öğrenebilirsiniz ki? Yol gösterecek hiç kimse yok. En yakın arkadaşınız bile sizi anlamıyor. Şimdiki gençlere çok şanslı olduklarını söylüyorum. Biz varız, yol gösterenler var. Her şeyden öte internet var. Sipariş verdiğiniz malzemeler kapınıza geliyor. En iyi malzemeyle işe başlıyorsunuz.
Ne kadar sıklıkla prova ve antrenman yapmanız gerekiyor?
Antrenmanlar sürekli olmak zorunda. Bir piyanist ve sporcu gibi her gün çalışmak gerekiyor. Bu işi sahnede yaparken, beyni ikiye bölüyorsunuz. Beyninizin iki lobunu aynı anda kullanıyorsunuz. Bu hızlı hareket etmeyi kolaylaştıran bir durum… Topları çevirirken bir sonraki adıma hemen karar vermek zorundasınız. Bunun için de çok çalışmalısınız.
İzleyiciler gösterilerinize nasıl tepkiler veriyorlar?
Sahne gösterileri çok keyifli oluyor. Hep beraber eğleniyoruz, mutlu oluyoruz, kahkaha atıyor, interaktif gösteri yapıyoruz. Katılım çok oluyor. Bunun yanında, “şimdi düşüreceksin” diye bağıranlar da oluyor. Aslında şu anlaşılmıyor; ben kendimi ispatlamak için yapmıyorum bu gösteriyi. İnsanları eğlendirmek için yapıyorum. Ben de eğleniyorum. Özellikle illüzyon gösterileri sırasında ne yaptığımı anlamaya çalışıyorlar. Bunun anlaşılması gerekmiyor aslında, amacı şaşırabiliyoruz bazen. Eğlenilmesi gerekiyor. Tek amaç var; keyif almak, mutlu olmak. En sık duyduğum cümle; “orada bir şey var.” Bende “süper, anladınız” diyorum. Diyecek bir şey kalmıyor böyle zamanlarda.
Kendiniz veya sirk sanatları konusunda eklemek istediğini bir şey var mı?
Servet Yalçın ilk Türk Sirki’ni açtı. Edremit’te sirk okulunu da açtı. Bir süre eğitim verdiler. Sonra kapandı. Şu anda İstanbul’da meslek yüksek okulu açmayı düşünüyoruz. Burada ilk öncelikle kimsesiz çocukları yetiştirmek ve meslek edindirmek amacıyla eğitim vermeyi düşünüyoruz. Onlara bir aile ortamı sunmak istiyoruz. Bu konuda belediye veya devletten destek alıp, projeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Çünkü Türkiye hariç neredeyse dünyanın her yerinde bir sirk okulu var. Bu hayali en kısa zamanda gerçekleştirmeyi umuyoruz.
www.keremeser.com
Fotoğraflar: Yücel Zorlu