Zeus Sunağı tiyatronun sol aşağısında kalıyordu. Beş basamakla çıkılan dik dörtgen biçiminde bir yükseltiden ibaretti burası. Serkan Bey: “Benim Bergama'ya dördüncü gelişim oluyor bu!” dedi. “Ama her seferinde de bu görkemli sunağın gitmesine nasıl izin verdiğimiz aklıma geldikçe içim bir tuhaf oluyor!” Erman Bey acı acı güldü: “Bu senin söylediğin tarihte ‘izinli kaçakçılığa’ ilk ve tek örnek olsa gerek. izinli kaçakçılığın nasıl bir şey olduğunu merak ettin her halde! Öyleyse anlatayım: Carl Humann adında bir Alman mühendis bin sekiz yüzlü yılların son çeyreğine doğru Bergama'da bir takım kazılar yapar. Görevi aslında yol yapımıdır ama arkeolojiye olan merakı dolayısıyla bu işle de uğraşır. Eh, Bergama da bu yönden çok verimli bir yöredir Allah için! Zeus sunağını Carl Humann'ın görünce iştahı kabarır. Sunak da sunaktır hani! En alt bölümünde işte şurada gördüğünüz basamak kalıntıları bulunuyordu. Bunun üzerinde yükselen duvarlarda Tanrılarla Devlerin Savaşını betimleyen kabartmalar bulunuyordu.” Derman Bayladı, Ece ile Arda Efsaneler Dizisi’nin beşinci kitabında Ege Denizi kıyılarındaki antik kentleri efsaneleriyle birlikte anlatıyor.