Şükran Farımaz, masal tadındaki öykülerinde dört mevsimi birden yaşatıyor. Öykülerinin rüzgârı ile okur kendini kâh deniz kenarında kâh çöllerde buluyor. Aşkı tattığı gün lavtasının en güzel ezgisini yakalayan delikanlı, kendi eşekliklerini unutmuş kralların önünde bir eşek gibi anıran Kralın Soytarısı, bir sevda öyküsüyle düşlerinde peşine düştüğü incinin avcısı var kitapta. Antartika’yı keşif amaçlı yaptığı yolculuktan dönerken batan gemi Terra Nova, çöller içindeki cennetten köşe Babil’in Asma Bahçeleri, batıdan doğuya uzanan Kral Yolu, Antik Mısır’ın Sfenks’i; kısacası coğrafyalar, zamanlar ve kültürler arasında bir yolculuk vaadediyor kitap.
“Adı çoktan unutulmuştu; herkes ona İnci Avcısı diye seslenirdi. Deniz kenarında, ıssız bir köşede kulübesi, çoğu kez kıyıya çekilmiş kayığı, kumsaldaki ayak iziyle tanınır, gözlerden ırak bir yaşam sürerdi. Her mevsim açan çiçeklere, birbirinden geveze tropikal kuşlara, gece gündüz dans ve müziğin coşturduğu güzel kızlara karşın adanın en sessiz, en sakin adamıydı.”