Ekonomik aklın her şeyi esir aldığı günümüz piyasa diktatörlüğü koşullarında, öğretmenlik mesleği de bu iklimden payını almıştır. Aslında yalnızca öğretmenliği değil, tüm eğitim sistemini dönüştüren mekanizma ekonomi merkezliliktir. Ekonomi merkezli yaklaşım eğitim alanında özellikle merkezi standart sınavlarla kendini göstermektedir. Bu anlamda merkezi standart sınavlar geç kapitalizmin pedagojik mantığı olarak görülebilir. Artık öğretmenden istenen, bu mantığa hizmet ederek sınava hazırlayıcı teknisyene dönüşmesidir.
Nitekim son dönemde hâkim olan neoliberal rejim altında, ekonomi/sınav merkezli basınçlar artarak, eğitimin mimarisinde bir değişim gerçekleşmiştir; bu değişimle bağıntılı olarak öğretmenlik de radikal bir dönüşüme uğrayarak piyasa değerleriyle bezenmiş bir içeriğin aktarıcısına indirgenmiştir.
Bugün neoliberal politikaları uygulayan iktidarlar ve anaakımı savunan bilim insanları, öğretmenlik mesleğinde yaşanan dönüşümün kaynağını öğretmenlerin kendi eksikliklerinde bulmakta ve açık ya da örtük olarak öğretmenlere yönelik suçlayıcı bir dil kullanmaktadır.
Hepimizin bildiği “öğretmenler okumuyorlar, kendinilerini geliştirmiyorlar, yaşam boyu öğrenme çağına uygun davranmıyorlar, az çalışıyorlar, çok tatilleri var, ilgisizler vs.” gibi ifadeler bu suçlamalardan bazılarıdır.
Öğretmenlik mesleğine yönelik saldırıları ve mesleğin dönüşümünü ele alan geniş bir uluslararası literatür bulunmasına karşın, Türkçede bu konuyu ele alan kaynaklar oldukça sınırlı sayıdadır. Elinizdeki kitap, işte bu boşluğun doldurulmasına yönelik bir katkı olması amacıyla hazırlanmıştır; zira bu konuda eleştirel bilgi ve bilinç gelişmez ve yayılmazsa, öğretmenler tarihsel kazanımlarını kaybetmeye mahkûmdur. Ancak öğretmenlerin kaybetmesi yalnızca öğretmenlerin değil, büyük ölçüde tüm toplumun, toplumsal olanın kaybetmesi demektir; bu nedenle toplumsal olan için “öğretmeni savunmak gerekir”.