Heeey! Bu kitabı dikkatli tutmalısın. Yoksa üstüne başına vanilya dökebilir. Bak! Dökülmüş mü diye bakarken biraz daha döküldü işte. Söylemiştim sana… Neyse...
Dikkat! Bu kitap elinize yapışabilir. Çünkü Şekerkent’te her şey şekerden yapılmış. Sandalyeler, masalar, sokaklar ve elbette kitaplar da… Peki bunca şeker nereden...
Bu kitap da nereden çıktı? Bir kitapçının deposundan mı? Yoksa bir hediye paketinden mi? Belki de tuhaf bir sandıktan! ‘Olur mu canım!...
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; serçeye eyer vurmuşlar, sırtına fili koymuşlar. Serçenin sırtında fil, düşmüşler yollara. Yolda kuyruksuz bir fareye rastlamışlar....
Yolculuk yapmayı kim sevmez ki! Hafta sonu gezilerinden ya da tatilde dedenizin yanına gitmekten söz etmiyorum. Hiç gitmediğimiz, görmediğimiz kentlerde bilmediğimiz sokaklarda...
Mutluluk nerede olabilir? Bir sandık dolusu şekerlemede mi? Belki de bir haber anonsunda: ‘Sayın seyirciler, Eğitim Bakanlığının son açıklamasına göre, bundan sonra...
Şöyle beni düşler dünyasına götürecek bir kitap olsa… Bir düşlesem, iki okusam. Bir okusam, iki düşlesem… Efendim? Duyamadım! ? Düş kurmak yasak...