Kızkulesi

Antik Çağ’da “Arkla” ve “Damialis” adları ile anılan Kule, bir ara da “Tour de Leandros” ismi ile ün yapmış. Günümüzde ise “Kızkulesi”  adını almıştır.

Kızkulesi’nin, Osmanlı dönemindeki son büyük onarımı 1832-33 yılında, II. Mahmud döneminde yapılmış.  1857 yılında bir Fransız şirketi tarafından, Kuleye yeni bir fener yaptırılmış.

İkinci dünya savaşı döneminde, Kızkulesi’nde yenileme çalışmaları başlamış. 1943’de yeniden büyük bir onarım geçiren kulenin çevresine büyük kayalar yerleştirilerek, denize kayması önlenmiş.

Kızkulesi, 1959 yılında Askeriye’ye devredilmiş ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı, Boğazın deniz ve hava trafiğinin denetlenmesini sağlayan bir radar istasyonu olarak kullanılmış.

1983 yılından sonra kule, Denizcilik İşletmeleri’ne bırakılmış ve 1992 yılına kadar ara istasyon olarak kullanılmış. 1995 yılında Hamoğlu Holding tarafından 49 yıllığına işletmesinin alınmasıyla, Kızkulesi’nin restorasyon süreci başlamış. Günümüzde cafe-restaurant olarak yerli ve yabancı ziyaretçilere hizmet veriyor.

Kızkulesi Efsaneleri

Asya ile Avrupa’nın kesiştiği noktada, Boğaz’ın ve İstanbul’un 2500 yıllık tarihine tanıklık eden Kızkulesi, asırlar boyunca pek çok efsaneye de konu olmuştur.

Hero ve Leandros’un Aşk Hikayesi

Ovidius’un kaydettiği bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatır. Hero, Afrodit’in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır. Bir gün, Afrodit’in tapınağında yapılan törene katılmak için kuleden ayrılır. Orada Leandros ile karşılaşır. Birbirlerine aşık olurlar. İki genç, Leandros’un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar.

Kızkulesi, her gece iki gencin gizli aşkına tanıklık eder. Leandros’un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde Hero’nun, yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros, Boğaz’ın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero, kendini Kızkulesi’nden Boğaz’ın sularına bırakır.

Yılanlı Hikaye

Bizans imparatorunun bir kızı olur. İmparator buna çok sevinir. Kızının doğum gününü, ülkesinde bayram ilan eder.

Her yıl, prensesin doğum günü bayramı, görkemli bir şekilde kutlanır. Bir gün imparatorun bilginlerinden en yaşlısı, kızının on sekiz yaşına basmadan bir yılan tarafından sokularak öleceğini söyler. Bunun üzerine imparator, denizin ortasındaki küçük bir adacık üzerinde yer alan kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir.

Böylece yıllar geçer. İmparatorun kızı on sekizine basmak üzeredir. Kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensese zehrini boşaltır.

İmparator, kızının ölümüne çok üzülür ve kaderden kaçılamayacağını anlar. Kızı toprağa gömülürse, yılanlara yem olacağını düşünerek, prensesin cansız bedenini mumyalatıp pirinç bir tabuta koydurur. Tabutun da, Ayasofya’nın yüksek duvarlarından birinin üstüne yerleştirilmesini ister. Böylece, kızının ölüsünün yılanlardan korunacağını düşünür.

Bugün, bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, prensesi, ölümünden sonra da rahat bırakmadığı anlatılır.

Atı Alan Üsküdar’ı Geçti

Hikaye; Battal Gazi’nin askerleri ile birlikte Kızkulesi’ne baskın yaptığını ve kulede saklanan hazineleri alarak, burada yaşayan Üsküdar Tekfuru’nun kızını kaçırdığını anlatır. İstanbul’u kuşatmaya gelen Battal Gazi, kuşatmadan bir sonuç alamayınca, Kızkulesi önündeki kıyıya karargahını kurar ve yedi sene burada kalır.

Battal Gazi’nin Üsküdar kıyılarında bu kadar uzun süre kalmasının nedeni, Tekfurun kızına aşık olmasıdır. Üsküdar Tekfuru, Battal Gazi’nin korkusu ile kızını, hazineleri ile birlikte kuleye kapatır. Battal Gazi, kayık ile Kızkulesi’ne gelerek, Tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar’dan atına atlayıp oradan uzaklaşır. Çokça bilinen “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün bu hikayeden geldiği bilinmektedir.

Adres:  Kızkulesi Salacak Mevkii Üsküdar / İstanbul

Telefon:  0 216 342 47 47