Michelangelo, 6 Mart 1475’te Arezzo yakınlarındaki Caprese kasabasında doğdu. Soylu bir aileden gelen babası Ludovici Bounnarroti kasabanın belediye başkanıydı. Fakat Michelangelo’nun doğduğu yıl, babasının başkanlık görevi sona erdirildi ve yoksullaşan aile Floransa’ya taşındı. Annesi, kendisi 6 yaşındayken ölen Michelangelo, burada bir taş işçisinin karısının bakıcılığına verilir ve yıllar sonra bunun üzerine, ‘Dadımın göğsünden sütüyle birlikte keskiyi ve tokmağı da emdim.’ diyecektir.
Çocukluğunda Michelangelo’ya sıkı bir eğitim verildi, fakat çocuğun sanata olan merakı babasının engellemelerine rağmen giderek büyüdü. En sonunda 13 yaşındayken ‘Ghirlandaio’ diye bilinen Dominico ile David Currado’nun yanına çırak olarak verilen Michelangelo, resim yeteneğiyle kısa sürede fark edildi. On üç yaşındayken bile doğayı gözlemlemeden, düşlerinin doğanın gerçeğine uyup uymadığını denemeden hiçbir şeyi renklendirmezdi. Sık sık balık pazarına gider, balıkların şeklini, göz ve solungaçlarını inceler, sonra da büyük bir titizlikle resmederdi.
Ustası Ghirlandaio’nun yanından bir süre sonra ayrılan Michelangelo, Lorenzo de Medici ya da ‘Muhteşem Lorenzo’ diye bilinen bir soylunun koruyuculuğunda kurulan okulda heykeltıraşlığa başladı. Kısa sürede Lorenzo’nun ilgisini çekti. Lorenzo okulda bir gün, Michelangelo’yu çöpe atılan bir mermerden yaptığı sırıtan bir yüz heykelini parlatırken görür. Bu Lorenzo’nun çok hoşuna gider ve yarı şaka yarı ciddi; ‘Oldukça yaşlı bir yüz yapmışsın, bu geçkin budalanın tüm dişleri de yerinde. İnsanların yaşlandıkça dişlerinin döküldüğünü bilmiyor musun?’ diye sorar. Michelangelo da keskisini kaptığı gibi üst çeneden bir diş kırar. Bu zekice davranışın üzerine Lorenzo, çocuğun babasını çağırtır ve onu kendi evine aldırır. Michelangelo burada 1492 yılına, Lorenzo’nun ölümüne kadar kalmıştır. Bu yıllar Michelangelo’nun sanatının yetişme dönemidir ve o döneme ait eserlerde Lorenzo’nun aşıladığı Yunan etkileri görülür. Şiire ilgisi de bu yıllarda başlamıştır. Dante’den çok ilgilenmiştir. Tam da bu yıllarda Güzel Luigia de Medici’ye âşık olması, edebiyata olan ilgisini arttırmış ve karşılıksız kalan aşkını güçlü bir sone dizisinde dile getirmişti. On sekiz yaşında yalnız yüreği bir kez daha coşmuş ve bir başka aşk şiirleri dizisinde genç Tommaso Cavalieri’ye seslenmişti.
Çağdaşlarını gözünde Michelangelo, çabuk kızan, sinirli, kendini beğenmiş alaycı ve aksi biriydi. Hatta gençlik yıllarında alay ettiği ve sert bir dille işini eleştirdiği bir okul arkadaşının yumruğunun izini hayatı boyunca burnunda taşıdı.
1492 yılında Lorenzo ölünce, Settignano’ya dönen Michelangelo, burada anatomi çalışmaya başladı. Daha sonra üç yıl süreyle, çalışmalarına Venedik ve Bologna’da devam etti. Vatanı Floransa’ya döndüğünde yaşının küçük olmasına karşın sanatında olgunluk dönemine girmişti bile. 1595 yılında ‘Uyuyan Cupid’ adlı eserini bitirdi ve bu eser St. Giorgio Kardinali’ne antika diye satıldı. Bir yıl sonra Roma’ya giden sanatçı, ‘Baküs’ adlı mermer heykelini yaptı. Bundan böyle sadece başarılı bir ressam değil, aynı zamanda verimli bir heykeltıraştı. 1499 yılında Hıristiyan heykelciliğinin ilk gerçek eseri olan ‘Pieta’ yı tamamladı. Olağanüstü güzellikteki bu eser şimdi Vatikan’dadır.
1501 yılında yeniden Florans’ya dönen sanatçı, bir yıl sonra ‘Bruges Madonna’ adlı eserini, üç yıl sonra da ünlü ‘Davut’ heykelini yaptı. On sekiz ayda tamamlanan bu heykel dört buçuk metre boyundadır. Aynı dönemde ‘St. Mattew’ heykelini ve ‘Pisa Savaşı’nın taslağını yapmıştır.
1505 yılında Papa II. Julius, Michelangelo’yu Roma’ya davet etti ve onu kendi türbesini yapmakla görevlendirdi. Yıllarca süren çalışmanın sonunda tamamlanan eser olağanüstü güzelliğiyle görenleri kendine hayran bırakır.
Üç yıl sonra Michelangelo’ya Sistine Kilisesi’nin tavan süslemeleri görevi verilir. İlk başta bu görevi reddeden Michelangelo, sonunda kabul ederek sanat tarihine kusursuz bir eser kazandırmıştır. Kilisenin tavan süslemeleri üç yıl sürmüştür.
1527 yılında toplumda iyice saygın bir kişi olarak tanınan Michelangelo, Levazım Generali seçildi. 1534 yılında görevinden ayrılan sanatçı, Floransa’yı terk ederek Roma’ya yerleşti. Roma’da, Papa III. Paul, atmış yaşında olan Michelangelo’yu Vatikan’ın baş mimarı, ressamı ve heykeltıraşı olarak görevlendirildi. Aynı yıl Sistine Kilisesi için ”Kıyamet Günü” freskine başlayan Michelangelo bu eseri yedi yılda bitirdi. Ayrıca Paulin Kilisesi’nde freskler, resimler ve heykeller yapmış, 1574 yılında St. Peter kilisesinin mimarlığını da üstlenmiştir.
1564 yılı Şubat ayının bir öğleden sonrasında hayata gözlerini kapayan Michelangelo hiç evlenmedi. Sadece sanatıyla evli olan sanatçı, tüm hayatını ve enerjisini eserlerine verdi. Bir papaz arkadaşı, evlenmemesine ve çalışmalarının ürününü ve ününü bırakacak çocukları olmamasına çok üzüldüğünü söylediği zaman, Michelangelo; ‘Sanat bana fazlasıyla eş oldu. Beni daima çalıştırdı, çabalattı. Geride bıraktığım eserlerim ise çocuklarımdır. Hiçbir değeri olmasa bile ben onlarda yaşarım.’ dedi. Gerçekten de dediği gibi yüzyıllardır eserleriyle yaşamaktadır.