Neden hapşırırız?

Burun, soluma işlemi esnasında önemli rol taşır. Soluduğumuz hava burun kanallarından geçerken hem ısısı vücut ısımıza uyarlanır, hem de tozlardan arındırılır.

Burun kanallarındaki sinirlerin uyarılmasının toz, duman, parfümler hatta aniden ışığa bakma gibi çeşitli nedenleri vardır. Ancak en belirgin olanı alerjik etkilenmedir.

Hapşırmadan önce, sinir uçlarının ikaz göndermesi sonucu, burnumuzdan bir salgı gelir. Ancak biz bunu pek fark edemeyiz. Bu salgının salgılanmasının ardından beyne giden uyarı sonucunda, baş ve boynumuzdaki kaslar da uyarılır. Bu olaylar sonucunda da ani nefes boşalması meydana gelir. Önce ses tellerinin olduğu bölüm kapanır, buradaki hava basıncı iyice yükselir. Sonra aniden açılarak sıkışan hava yüksek sesli ve hızlı bir şekilde dışarı verilir. Bu havayla birlikte burnumuzda, solunum esnasında biriken yabancı maddeler ve soğuk algınlığına neden olan mikroplar da dışarı atılmaktadır. Buna rağmen tıp bilimi hapşırma sonucunda yayılan mikropların el ile yayılan mikroplara oranla daha az olduğunu belirlemiştir.

Hapşırma refleksinin net olarak detayları bilinmemektedir. Ancak, kesin olduğu bilinen bir şey var ki o da, hapşırırken gözlerimizi mutlaka kapatırız. Bilim insanları bunu acı ya da ağrı duyduğumuzda gözlerimizi kapatmamızla ilişkilendiriyor. Ayrıca hapşırığın tutulmaya çalışması da kesinlikle tavsiye edilmemektedir.

 

İnsanların hapşırmasının ardından “çok yaşa” denilmesinin kökeni de Hristiyanların “God bless you” yani “Tanrı seni takdis etsin” ya da “Tanrı’nın hayır duası üzerinde olsun” cümlelerine dayanmaktadır. VI. yüzyılda hapşıranların vücutlarındaki şeytandan kurtulduğuna inanılırdı ve bu cümleler hapşıranlara tebrik anlamında söylenirdi. Büyük veba salgını başlayınca Papa, hapşıranlara bu cümlenin söylenmesini zorunlu kıldı ve kanunlaştırdı.