Bir zamanlar Akdeniz’de oldukça bol olduğu düşünülen orfoz, aşırı avcılık ve kirlilik nedeniyle nesli tehlike altına giren türler arasında yer alıyor. Orfozun neslini sürdürebilmesi, Akdeniz’de yaşadığı alanların korunmasına ve avcılığa uzun dönemli sınırlama getirilmesine bağlı. Bunun dışında nesli tehdit altında olan türler ve onlara ait kısa bilgiler şöyle;
Orfoz: Ege ve Akdeniz balığı olan orfoz, 18 yaşına kadar dişi, 18 yaşından sonra erkek olarak yaşamını sürdürür ve hayatının geri kalanını da bu şekilde yaşar. Orfozun başı ve ağzı büyüktür, derisi de kalındır. Toplam 60 yıl yaşayabilen bu balık cinsi, senede 1 kilo alır. Orfozun kilosu yaşını gösterir. Örneğin, üç kilo olan bir orfoz üç yaşındadır.
Orfoz’un Karaib Adaları, Güney Atlantik kıyılarında 120-300 kg. arasında değişen çok büyük cinsleri de vardır.
Deniz Süngerleri: Su hayvanı olarak bilinirler. Süngerlerin bir türü hariç tüm türleri denizlerde yaşar. Süngerlerin bitkiye benzeyen bir görünümü vardır. Olgun hale gelmemiş bir sünger kendi başına yüzebilir. Yüzerken sert bir cisme çarparsa oraya tutunur. Olgun hale geldiğinde ise artık yüzemez. Vücudu silindir biçimini andırır ve üzerinde solunum organı ya da duyu organı da bulunmaz. Sünger delikleri sayesinde beslenir. Delikler, suyun içeri girmesini sağlar ve içeri giren su ile birlikte su havyanı sünger beslenir. Vücudun bir tarafına yayılmış geniş delikler de atıkların dışarı atılmasını sağlar. Sünger minik hayvan ve bitkilerle beslenir.
Banyomuzda, mutfağımızda bulunan süngerler de bu su hayvanlarından yapılmaktadır.
Denizatı: Tek üreyen erkek cinsidir ve balıkların en ilgincidir. Eş değiştirmeyen denizatı erkeği, dişisi ile birlikte üreme öncesi saatler boyunca dans eder. Kafası ata, burnu hortuma benzeyen denizatının, vücudu kemik plakalarla kaplıdır. Öne kıvrılan kavrayıcı kuyruğu ve yüzgeçleriyle de diğer balıkların arasından kolayca fark edilebilir.
Denizatı, yalnız fiziksel özellikleriyle değil, üreme şekli ile de dikkatleri üzerine toplamayı başarır. Denizatlarında erkek olan üreme görevini üstlenmiştir, yalnız erkek denizatı hamile kalmaz! Çiftleşme gerçekleştikten sonra, döllenen yumurtalar, bir tüp yardımıyla dişinin vücudundan erkeğe aktarılır ve doğuma kadar da erkeğin vücudunda taşınır. Erkek denizatı, gövdesini büküp yavruyu kuluçka kesesinden dışarı atarak doğumu gerçekleştirir. Denizatı yavrusu 7-11 mm. boyunda ve yetişkinlerin küçük bir kopyası olarak doğar.
Istakoz: Denizde yaşayan bir kabuklu türüdür, rengi türüne göre değişiklik gösterir. Kan rengi mavi olan ıstakoz, Marmara ve Ege Denizi’nde görülür. Denizlerdeki en büyük düşmanı ahtapottur. Istakoz ancak canlı olarak haşlanıldığı takdirde yenilebilir. Haşlanmadan önce öldürülürse zehirleyebilir.
Akdeniz Foku: Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından koruma altına alınan 12 canlı türünden biridir. 11 aylık uzun hamilelik dönemi sonunda bir veya iki yavru dünyaya getirir. Akdeniz fokunun boyu 1 ile 3 metre arasında değişmektedir. Temel besinini balıklar ve kafadan bacaklılar oluşturur. Özellikle de ahtapotları çok sever. Ağırlığı 400 kilograma kadar ulaşmaktadır. Akdeniz fokunun etkin bir şekilde korunması için bugüne kadar 15 kez Ulusal Fok Komitesi toplantısı düzenlenmiştir ve koruma çalışmaları hala devam etmektedir.
Deniz Kaplumbağası: Akdeniz kıyılarındaki deniz kaplumbağaları için önemli 17 yuvalama kumsalının değerlendirilmesine yönelik alan çalışmalar, 2003 yılı yaz aylarında gerçekleştirilmiştir. Öncü çalışmalar, 1978 yılında Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) ve Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) destekleriyle başlamıştır.
Deniz kaplumbağası milyon yıl önceden günümüze kadar yaşayan nadir deniz canlılarındandır. Denizanası, sünger, deniz çayırları ve kabuklularını yiyerek beslenir. Dişi deniz kaplumbağası sadece yumurtlamak için karaya çıkar. Yumurtadan çıkan yavrular, kumsaldaki yengeç ve çakal gibi çok sayıda canlının besin kaynağıdır. Bu yüzden yavru kaplumbağaların büyük kısmı daha denize ulaşamadan yaşamlarını yitirir. Ülkemizde ise, Akdeniz kıyılarında iki tür deniz kaplumbağası düzenli olarak yuva yapar. Bu türler deniz kaplumbağası (Caretta caretta) ve yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas)’dır..
Panda: Ayıgiller familyasından olan pandalar, özel bir posta sahiptirler. Beyaz üzerine kısım kısım siyah benekleri olan bu hayvanlar iri ve tembeldirler. Ağırlıkları 115-120 kg’a kadar ulaşabilir. Bambu bitkisi ile beslendiklerinden dolayı “bambu ayısı” olarak da anılan pandaların sayısı dünyada sadece 1000 adet kadardır! Sürekli uyuyan ve ağır hareket eden pandalar, yalnızlığı severler. İlkbahar mevsiminde çiftleşirler ancak dişi pandaların eş konusunda çok seçici olmaları erkeklerin işini zorlaştırır. Hamile kalan dişi panda dört ay sonra doğumunu gerçekleştirir ve hayvanlar âleminin en şefkatli annesi dişi panda olur! Yavru panda sadece 100 gr ağırlındadır, yani küçük bir kedi kadardır! Anne pandalar, insanların yavrularını salladığı gibi bebeklerini sallar ve emzirirler. Bebek panda dünyaya geldikten altı hafta sonra gözlerini açar. 90 gün geçtiğinde yürümeye, beş aylık olduğunda ise koşmaya ve bambu yemeye başlar. Nesilleri tükenmek üzere olan pandalar, koruma altındadır. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) pandaların nesillerinin tükenmesini engellemek için çalışmalarına devam etmektedir.