Okay Şenol

Tiyatro Alkış'ı kurmanızın nedenlerinden biri de anladığım kadarıyla çocuklara yönelik olması...

Okay Şenol, ünlü bir alüminyum fabrikasında, mali işler sorumlusuyken aldığı bir teklif ile hayatının önemli kararlarından birini verdi. Tiyatroyu bırakması için yüklü bir maaş, araba, hatta ev teklif edildi. Ancak Şenol, zevk alarak çalıştığı ve asla vazgeçemediği tiyatroyu seçti.

16 yaşında tiyatroya “palyaço” olarak adım atan Şenol, hedefleri ile tiyatro arasında çok kere gidip geldi. Haylazlığından Hukuk Fakültesi’ni yarıda bıraktı, askere gitti. Askerden döndüğünde ise yine yapacağı seçim tiyatro olacaktı.

Öncelikle Okay Şenol’u tanıyabilir miyiz? Ardından sanat yaşamınız ve tiyatroya nasıl başladığınızı kısaca anlatır mısınız?

Tiyatro ile 1985 yılında tanıştım. O yıllarda arkadaşım İzzet Biçiçi, Enis Fosforoğlu Tiyatrosu’nda oynuyordu ve bir gün dedi ki; tiyatroda palyaço karakterini oynayacak birine ihtiyacımız var. 16 yaşındaydım ve zaten mahallede komiklik yapan biri olarak “neden olmasın ki yapabilirim” dedim ve tiyatroya ilk adımımı attım.

Tabi hemen oynamaya başlamadım. Öncelikle beni tiyatronun mutfağına soktular ve dekoru öğrettiler ve sırasıyla mutfaktaki diğer şeyleri. Suna Pekuysal ve Belkıs Dilligil gibi çok önemli tiyatro ustalarının yanında çalıştım. Onlar benim gerçekten kulis hocalarım, sahne hocalarım oldu. Onların arasında öncelikle saygı ve sevgiyi öğrendim.

Ancak, o dönemde başlayan tiyatro yaşamım benim için sadece bir hobiden ibaretti. Çünkü benim hedeflerim hep farklıydı.

Neydi mesela hedefleriniz?

Hukuk Müşaviri olmak istiyordum. Ancak Hukuk Fakültesi’nde okuduğum dönemde okulu bıraktım ve askere gittim.

Okulu niye bıraktınız?

Haylazlığımdan. (gülüyoruz)

Peki sonra?

Tezkereyi aldıktan sonra bir holdingde işe başladım ama diğer yanım hiçbir zaman tiyatrodan ayrılmadı. Enis Fosforluoğlu ile uzun dönem çalıştım ve tiyatro adına çok kıymetli şeyler öğrendim. Ardından, Hadi Çaman Tiyatrosu’na girdim. Burada çok büyük tiyatro ustalarından biri olan Tolga Aşkıner’in yönetmen yardımcılığını üstlendim. Yine Macit Koper gibi önemli isimlerle müzikallerde çalıştım. Az önce de belirttiğim gibi aslında hedefim tiyatrocu olmak değildi. Holdingdeki patronum bana gerek maaş, gerek şartlar konusunda çok iyi bir teklif sundu ve tiyatroyu bırakarak vaktimin tamamını işe ayırmamı istedi. İşte burada çok ciddi düşünmem ve bir karar vermek gerekiyordu. Tiyatroyu seçtim ben de! Tabi bir, iki sene aç kaldım açıkçası. Çünkü o dönemler Milli Selamet Partisi, belediyeleri kazandığı için hiç bir tiyatro doğru dürüst iş yapamıyordu.

Tiyatro ve alkış… Adeta birbiri için yaratılmış iki kelime. Grubunuzun ismi olan “Tiyatro Alkış” adı, nasıl doğdu?

Yıl 1987… O yıllarda, Hadi Çaman Tiyatrosu’nda Küheylan’ı oynuyorduk. Çok da güzel bir oyundu. O dönemde, Haydar ağabeye onun tiyatrosunun alt bölümü olmasını düşündüğümüz bir çocuk bölümü önerdik. Ancak, “tamam, tamam” deyip hiçbir zaman arkasında durmadı ve bir gün biz kurduk. Böylece, 1997 yılında Tiyatro Alkış doğmuş oldu. Tiyatro grubunu o zamanlar ortağım Hakan Yılmaz ile kurmuştuk ama kendisi bir seçim yaptı ve tiyatroyu bıraktı. Alkış ismi ise şöyle oluştu: O gün düşündük, bir tiyatrocu ne ile beslenir? Alkış ile beslenir. Tiyatroda, para ile beslenme şansınız yok ama ödülünüz olan alkışı hemen alırsınız. Var mı böyle güzel bir şey! Düşünsenize; siz röportaj yaptığınızda ay ne güzel yaptınız diye alkışlanıyor musunuz?(gülüyoruz) Hani o yüzden dünyanın en güzel mesleklerinden biridir, tiyatro.

Tiyatro Alkış’ı kurmanızın nedenlerinden biri de anladığım kadarıyla çocuklara yönelik olması…

Birincisi çocuk tiyatrosu yapmış olmamdı. İkinci ise; o zamanlar, çocuk tiyatrosuyla çok ilgilenen ancak ciddi anlamda parmakla gösterilebilecek üç, dört çocuk tiyatro grubu vardı, Masal Gerçek Tiyatrosu, Tiyatro Mie, Akkaş gibi… Ben de onların yanına girmek istedim. Çünkü rekabet ne kadar çok olursa, o kadar çok iyi işlerin çıkacağına inanıyorum. Bu nedenle rekabet içinde oldum ve başarılı olduğumu düşünüyorum.

Tiyatro Alkış’ın kurucusu olmanın yanı sıra Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Derneği’nin (ÇOGED) de başkanlığını yürütüyorsunuz. ÇOGED, ne zaman ve hangi amaçla kuruldu?

Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Derneği (ÇOGED), 2002 yılında kuruldu. “Birlikten dirlik doğar” mantığı ile Mie, Masal Gerçek Tiyatrosu ve Akkaş gibi ciddi tiyatro grupları ile derneği kurduk. Amacımız, nitelikli çocuk tiyatro gruplarının yaygınlaşmasını sağlamak ve şimdinin seyircilerini elimizde tutarak, geleceğin izleyicisini yaratmaya çalışmaktır.

Yani açıkça söylemek gerekirse; çocukları kandırmadan, onların hayal güçlerine güzel şeyler katarak, dünyadan da zevkler katarak, iyi oyunlar sunulmasını sağlamak ve bunu devam ettirmektir.

Belki siz de duyuyorsunuzdur… Tiyatro ile ilgisi olmayan bazı kişiler, okul okul dolaşarak tiyatro yapabiliyor. O oyunu izleyen çocuklar da tiyatroyu bu şekilde görüp bildikleri için tiyatrodan soğuyabiliyorlar. Çocuk tiyatrolarını araştıran ve bunu takip eden bir birim yok mu? Bu konuda neler yapılabilir?

Çok güzel bir yere değindiniz. Şikayetçi olduğumuz en büyük konulardan biridir. Maalesef devletimiz de, yeterli tedbirleri almıyor ve konuyu takip etmiyor. Neden okulların buna izin verdiğine gelince… Sonuçta, oraya giden gruplardan okul da para kazanıyor. Tiyatroyu izleyenlerden alınan paranın yarısını tiyatro grubu, diğer yarısını ise okul alıyor. Oysaki sergilenen oyunların pedagoji açısından da incelenmesi gerekiyor.

Ki çocuklar, özellikle ilkokul üçüncü sınıfa gelene kadar tiyatroda gösterilenleri çok fazla algılayamazlar. ÇOGED olarak altı yaşın altındaki çocuklara tiyatro yapmamaya çalışıyoruz. Neden? Çünkü gelmiyorlar, gelseler de çok fazla algılayamıyorlar. Elbette, okulda kötü tiyatro seyreden çocuk da tiyatroya gitmek istemez. “Baba, tiyatroyu boş ver, sinemaya gidelim.” diyecektir.

Mesela, Türkiye’de en kırgın olduğum konulardan biri de, Türk topraklarına gelip iş yapan ve para kazanan büyük firmaların, hiçbir özel tiyatro grubuna destek vermemesidir. Onlar için varsa yoksa televizyon! “Çocuklar için de iyi bir şeyler yapalım, çocuk tiyatrolarına destek olalım” demiyorlar. Oysaki gelen destekler ile çok daha iyi yapımlar gerçekleştirebilir ve daha fazla çocuğa tiyatro gösterebiliriz. Düşünün, Almanya’da yıl 1945’de harp bitiyor. Harpten sonra ilk yaptıkları şeylerden biri de tiyatro sahnesi kurmak oluyor!

Şunu da eklemek isterim ki ÇOGED olarak Kültür Bakanlığı’na senede bir kere tiyatrolar hakkında rapor sunuyoruz. Bu doğrultuda mevcut tiyatrolar inceleniyor. İyi, kötü, başarılı tiyatrolar hakkında bilgi veriliyor, gösterilen tiyatronun çocuklara ne kazandırdığı ve pedagojik hataların olup olmadığı gibi detaylar da raporda sunuluyor.

Daha çok Ramazan ayında adını duyduğumuz “Hacivat-Karagöz”e bildiğiniz gibi Yunanlılar da sahip çıkıyor. Hatta edindiğimiz bir bilgiye göre; Yunan Devlet Televizyonu, programlarına “Hacivat-Karagöz” ile başlıyor. Bu durumu Türkiye’deki çocuk kanalları ile kıyasladığınızda neler söyleyebilirsiniz?

Evet, nedense hep Ramazan ayında sıkça anılıyor. Aslına bakarsanız, “Hacivat-Karagöz” konusuna da çok fazla hakim değilim. Kukla ve Gölge tiyatrosunda bilinen ve tanınan usta isimler var. Türkiye’de ve yurt dışında yaptığı çalışmalarla bilinen Cengiz Özek gibi ya da Karagöz Sanatçısı Alpay Ekler gibi. Ve gölge tiyatrosu ile yakından ilgilenen ve birçok çalışmalara imza atan UNİMA(Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği Türkiye Milli Merkezi) da bulunuyor.

Oysaki 80’li yıllarda baktığınızda “Hacivat-Karagöz”ü TRT’de sıkça görebiliyorduk.

Evet. Şu dönemde televizyonda, “çocuk projesi” yapmak istiyorsanız, medyatik olmanız şart. Oysaki çocuk projelerinin, çocuğun gözünü iyi bilen, çocuklarla iyi anlaşan ve çocukları tanıyan kişilere verilmesi gerekiyor. Biliyorsunuz, TRT çocuklara yönelik bir kanal kurdu; TRT Çocuk. TRT ve TRT Çocuk, inşallah özüne döner. Bakın özüne döner diyorum.

Yazacağım bunu da.

Yazın. (gülüyor) Özüne dönmek çok farklı bir şey. Devletin bir kurumu olduğu için TRT’nin reyting sorunu yoktur, dolayısıyla para sorunu da yoktur. Çocuklar için çok güzel çalışmalar yapılabilir. Ki çocuk tiyatrolarını haber yapacak bir insan bile yok. Özellikle belirtmek istiyorum; çocuk tiyatroları üzerine röportaj yapmaya gelen ilk kişi de sizsiniz.

ÇOGED olarak gerçekleştirdiğiniz çocuk tiyatroları festivalleri oluyor. Her sene düzenli olarak yapılıyor mu Çocuk Tiyatroları Festivali? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

ÇOGED, Çocuk Tiyatrosu Festivalleri’ni her yıl düzenli olarak yapıyor. Derneği, ilk 2002 yılında kurduğumuzda, ÇOGED’i duyurmak için ne yapmamız gerektiğini düşündük ve festival yapmaya karar verdik. Bu konuda en duyarlı Kadıköy Belediyesi oldu. Sponsor olarak da ismini söylemek zorundayım, festivallere Dalin destek verdi. ÇOGED olarak ilk festivali yaptık ve devamı da geldi. Hatta altını ve üzerini çizerek söylemek istiyorum; Kadıköy Belediyesi’ne ait Selamiçeşme Özgürlük Parkı da bizimle beraber değişim yaşamıştır. Parkta yer alan amfi tiyatrosunu ÇOGED sayesinde yaptılar.

Öyle mi?

E tabi. Baktılar ki her oyun için geliniyor… Biz, şöyle bir şey de yapmıştık. Festivale gelen ama yoğunluktan dolayı tiyatroyu izleyemeyen minik sanatseverlerimiz için arkaya bir televizyon perdesi koyduk. Bu şekilde, festivale giriş yapamayan çocuklar da tiyatro izleme imkanına sahip oldular. Bunu yapmak zorundayız, çünkü çocukların hayal güçlerini ellerinden alamazsınız. Eğer, o çocuk oraya geldiyse oyunu seyretmek zorundadır.

Çocuk Tiyatroları Festivali, yılın hangi ayı gerçekleştiriliyor?

Her yıl, temmuz ayında yapıyoruz. Normalde 15 TL’ye gösterdiğimiz oyunları festivalde ücretsiz sergiliyoruz. Bu şekilde tiyatro seyredemeyen tüm çocuklar, oyunu görebiliyorlar. Her çocuğun tiyatro izleme imkanına olanak veren festivale, Kadıköy Belediyesi’nin de desteği büyüktür.

Dediğiniz gibi şüphesiz ki bu festivallerin amacı daha çok çocuğa ulaşmak ve onlara tiyatroyu tanıtmak. Çeşitli firmaların da desteğini alarak festivalleri, yurtdışındaki çocuklara da seyrettirme imkanı olabilir mi? Ya da böyle bir çalışma içerisinde bulunacak mısınız?

AB ülkelerinde, devlet, tiyatrolara yardım vergisi yapıyor ve çok büyük paralar veriyor. Diyor ki; git kültürümüzü dışarıdaki ülkelere sevdir, anlat, benimset, workshop’lar yap. Bizde böyle bir şey yok, paran varsa gidiyorsun. Kendi ülkemizde oynamak için bile para bulamıyoruz, salon açamıyoruz. Çocuk tiyatroları, o kadar zor şartlar altında perde açıyor ki! Sanat yapabilmek bu ülkede çok zor, kendi ayaklarınız üzerinde durabiliyorsanız ne mutlu size.

Peki, bu kadar zor şartlar altında ÇOGED olarak çocuklu ailelerin, çocuk oyunlarını daha iyi takip edebilmeleri için siz neler yapıyorsunuz?

Evet, biz neler yapıyoruz? (gülüyor) Elimizden ne geliyorsa onu yapabiliyoruz. Hürriyet Gazetesi’nin ilan veriyoruz. Ancak, şu anda çok satan gazetelerden Habertürk’e de ilan vermeye başladık. Bir de bu sene kampanya yapacağız.

Ne kampanyası?

Aslında, sanatta böyle bir şey olmasını istemem. Keşke daha fazla kişi çocuk tiyatrosuna çocuklarını getirse de böyle bir şey yapmasak. Tiyatro Alkış olarak üye kartı çıkardık. Karta sahip olan üyelerimiz, oyunu yüzde 20 indirimle izleyebilecek ve her ay bir üyemize çekilişle ücretsiz oyun seyretme imkanı sağlanacak. Oyun sonunda, isteyen kişilere ücretli müzik CD’si satacağız. Ücretsiz vermeyeceğiz, çünkü tiyatroda hiçbir şeyin bedava olduğuna inanmıyorum. İleride daha farklı neler yapabiliriz bilmiyorum ama başlayacağım ilk şey indirim imkanı sağlayan üye kartı, CD ve çekiliş olacak.

Nasıl mesela, üye kartı edinmek istiyorum nasıl olacak?

www.tiyatroalkis.com adresine giriyorsunuz. Oradan “üye ol” bölümünü seçiyorsunuz ve üye oluyorsunuz. Üye olduğunuzda otomatik olarak kart sahibi oluyorsunuz.

Kart için bir ücret alınıyor mu peki?

Hayır, hiçbir şekilde ücret ödemiyorsunuz. Ben ödüyorum ücreti. (gülüyor)

Tiyatroya yıllarca emek vermiş ama TV’de şöhreti yakalamış birçok tiyatro oyuncusu var. TV’nin tiyatroya faydası oluyor mu? Yani TV’den gelen şöhret tiyatroya seyirci kazandırıyor mu?

Eğer kız hayranı varsa evet. (gülüyor.)

Nasıl?

Örnek veriyorum. Mesela Nejat İşler. Çok sevdiğim bir arkadaşımdır ama bu aralar çok kızgınım ona. Nejat, Mimar Sinan Üniversitesi mezunudur. Nejat’ın kitap sattığı dönemde ben de toka satıyordum. İkimiz de yan yana seyyarcılık yapıyorduk.(gülüyor) Yani buralara öyle kolay gelmedik.

Kaç yılından bahsediyorsunuz?

1993 yılından… Para kazanan tüm yetenekli arkadaşlarımın tiyatro yapmasını istiyorum. Niye yapmıyorlar ki? Kimliği belirsiz birçok tiyatro perde açarken, tiyatroya gönül vermiş ve bu sanatı seven oyunculara ihtiyacımız var.

O zaman, ünlü tiyatro oyuncularının, tiyatro adına televizyonu bir araç olarak kullandıklarını mı düşünelim?

Hiç zannetmiyorum. Ki çocuk tiyatrosunda bu hiç geçerli değildir. Çocuk tiyatrosunda seyirciyi çekmek için ne yapmanız gerekiyor biliyor musunuz? Bir kere medyanın bu işe el atması gerekiyor. Sizin yaptığınız gibi. Çocuklu aileler, “Çocuk tiyatrosu için nereye gitmeli?” gibi bir soruya detaylı açıklamayı kolaylıkla bulabilmelidirler.

Bu sene, hedeflediğimiz ve başarılı olmak istediğimiz bir proje var. Bunu da buradan söyleyeyim. Bu sene bir aksilik olmaz ise “Çocuk Tiyatroları Ödülü” vermek istiyoruz. Ve Türkiye’de ilk defa biz yapmak istiyoruz. Hiç olmazsa teşvik eder bütün tiyatro gruplarını.

Çok güzel. Peki ÇOGED mi verecek bu ödülü?

Kurul, ÇOGED’den oluşmayacak. Bağımsız bir jüri üyesi oluşturulacak ve bunu bilen akademik eğitim almış kişiler olacak. Kurulda bir anne, bir pedagog, bir psikolog ve belki bir tane de çocuk olması düşünülüyor. Projeyi, 20 Mart 2010 Dünya Çocuk Tiyatroları Günü’ne yetiştirmek istiyoruz. Proje ile hem çocuk tiyatrosunun kalitesinin artacağına hem de herkesin gideceği tiyatroyu daha iyi seçeceğine inanıyoruz.

2010’da İstanbul Dünya Kültür Başkenti olacak. ÇOGED olarak siz bir çalışma yapacak mısınız?

2010 için çok güzel bir proje hazırladık ve günlerce süren bir çalışma yaptık. Projeyi oluşturan çocuk tiyatrosunun adı, “İstanbul’un Küçük Sahipleri” idi. Bu tiyatronun hem okullarda, hem de açık alanlarda gösterilmesi de hedeflerimiz arasındaydı. Tiyatro, çevre bilincini konu alan bir oyundu. Çocukların görebileceği büyük bir kültürel festival yapacaktık. Ne yazık ki, ülkemiz bu konuda çocukları yine ciddiye almadı diyeceğim.

Nasıl?

2010 için projeyi kabul etmediler.

Neden?

Bütçemiz yok, dediler. Bana kalırsa, çocuk tiyatrolarını ciddiye almadıkları için paraları yok. Ve yaptıkları, çocuklar adına çok büyük bir ayıptır. Altını çizerek söylüyorum çok büyük bir ayıptır. Türkiye’de gerçekten çocuk tiyatroları ile uğraşan ve bu konuda emek veren gruplar bellidir. Bu grupların oluşturduğu dernek de bellidir.

2010 İstanbul Dünya Kültür Başkenti projesinde çocuk tiyatrosu kurulmayacak mı?

Belki yapanlar vardır. Ama kimlerdir bilmiyoruz.

Ama siz talep ettiniz, günlerce süren bir çalışma yaptınız.

Evet, ama kabul etmediler. Bütçeleri yokmuş. Her şeye bütçe var, konu çocuk tiyatroları olunca yok. Çocuk tiyatroları onlara sanırım fazla geldi. Çok üzüldüm. Bahsi edilen tiyatro grupları, 25 yıldan beri bu sanata emek verenler. Hani sebep nedir? Sebep, para olamaz. Buna asla inanmıyorum.

Artı, tiyatrolardan da vergi alınmaması gerekiyor. Çünkü hiçbirimizin, hiçbir sanatçının sosyal güvencesi yoktur. Paramız varsa hastaneye gideriz yoksa ölürüz. Ölürsek de hiç kimsenin umurunda olmaz.

Çocuk tiyatrosu hakkında sizin son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Bir şey yapabilmek için ve daha çok seyirci çekilmek için “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri” oynama zorunluluğum olmamalıdır. Türk yazarlarının, çocuk oyunları da sahneye taşınmalıdır. O oyunların ve verdikleri mesajların, ne kadar başarılı olduklarını herkes görebilir. Ki, “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”de inanılmaz pedagojik hatalar vardı, biz bunları sildik. Masalda, ciğer sökülüyor, kalp sökülüyor. Masal böyle diye oyunda da bu gösterilebilir mi? Elbette, hayır.

Dediğim gibi bizim yazarlarımız da öne çıkarılsın, onların da hikayeleri, masalları sahneye taşınsın.