Fotoğraf Dergisi ve Fotoğraf Bilgi Merkezi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yapan Ömer Serkan Bakır, bu güne kadar 7 kişisel sergi açtı. ‘Su Üstünde Yaşam’, ‘Doğu’nun Kararan Yıldızı: İran’, ‘Angkor Tapınakları’, ‘Yaşam Güzel Bir Gündü’, ‘Yaşamdan’ ve ‘Kuzey&Orta Pakistan’ isimli fotoğraf gösterilerini 18 farklı şehirde izleyicilerle buluşturdu.
Bizler, çocukluğundan bu yana fotoğraf çeken, yaklaşık 19 yıldır da profesyonel olarak fotoğrafçılık yapan Ömer Serkan Bakır ile buluştuk ve onun fotoğrafçılık macerası, çocuklar için fotoğraf eğitimi konuları üzerine konuştuk.
Ömer Bey merhaba, öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Bizlere eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
Merhaba. Güzel, keyifli bir ilkokul ve ortaokul dönemi yaşadım. Okulum evimize yakındı ve yürüyerek gidip gelirdim. Çok parlak bir öğrenci olduğumu söyleyemem. Bazı dersleri çalışmayı pek sevmezdim. Lise yıllarında da bu böyle devam etti. O yıllarda hayatımıza girmeye başlayan bilgisayarlar beni de çok etkilemişti. Bilgisayar teknolojileri ile yakından ilgilenmeye başladım. Bazı yazılımları öğrendim. Hatta kendime basit oyunlar bile yazmıştım. Tabii şimdiki kadar görsel bir bilgisayar deneyiminden bahsetmek pek mümkün değildi. Bu dediğim şeyleri siyah beyaz bir ekranda kocaman bir PC ile yapıyordum. Üniversite sınavlarında, bu ilgim tercihlerimde de etkili oldu. Bilgisayar ve elektronikle ilgili yerleri yazdım. İstanbul Üniversitesi Kontrol Sistemleri Teknolojisi bölümünü kazandım. Ancak daha sonra fazla teknik konuların bana göre olmadığını anladım. Henüz bu okulda okurken, Fotoğraf Dergisi’nde çalışmaya başladım. Sonuçta bu bölümü bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’ne girdim ve ikinci üniversite olarak esas uğraştığım konu olan fotoğrafçılığı okudum.
Çocukluğunuzda fotoğraf ile ilişkiniz nasıldı? Fotoğraf çeker miydiniz?
İlkokula giderken babamın çok eski körüklü bir fotoğraf makinesi vardı. Ben o makine ile yıllarca oyun oynadım, hayali fotoğraflar çektim. Ortaokula giderken ise evde bulunan SLR tip fotoğraf makinesine film aldırıp onunla fotoğraflar çekmeye başladım. Lise yıllarında ise artık harçlıklarımın bir kısmını fotoğraf filmlerine ve malzemelerine harcamaya başlamıştım. Daha iyi objektifler, fotoğraf çantaları, filtreler almaya ve fotoğrafla ilgili çok az olan kaynaklardan bilgiler edinmeye başladım. Lise yıllarında tanıdıkların çoğunun doğum günü ve düğün fotoğraflarını çektim.
Profesyonel olarak fotoğraf çekmeye nasıl karar verdiniz?
Henüz üniversitede okurken girdiğim Fotoğraf Dergisi’nde ve sonrasında okuduğum Fotoğraf Bölümü’nde bu işi profesyonelce yapmaya başladım. Tabii bu iş hemen bir anda olmuyor. Yani bir günde profesyonel fotoğrafçı olunmuyor. Biraz önce bahsettiğim gibi ortaokuldan beri fotoğraf çekerken, farkında olarak fotoğraf çekmeye çok sonra başladım. 1995 yılından beri profesyonel fotoğrafçılık yapıyorum diyebilirim. Tabi her geçen gün yeni şeyler öğrendiğimi ve bu sürecin hiç bitmeyeceğini de eklemem gerek.
Sizce bir çocuğun hobi olarak fotoğrafçılığa yönelmesi teşvik edilebilir mi? Yoksa bu, içten gelen doğal bir süreç midir?
Günümüzde fotoğrafla uğraşmak çok kolay ve daha keyifli bir hale geldi. Ben çocukken fotoğraf makinesine film almak bile sorundu. Sonrasında o filmi banyo ettirmek ve kağıda bastırmak ciddi bir masraftı. En azından şimdilerde bu tür masraflar ortadan kalktı. Artık her ailede bir fotoğraf makinesi ya da mutlaka kameralı bir cep telefonu var. Etrafta cep telefonları ile fotoğraf çeken çok fazla çocuk görüyorum. Bu bir başlangıç olabilir. Eğer çocuk bu konuya ilgi duyarsa ilerleyen yaşlarında daha ciddi bir fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekmek isteyebilir. Ailelerde günümüzde yapılabilecek en iyi hobilerden biri olan fotoğrafçılığa ilgi duymaları için çocuklarına yardımcı olabilirler.
Çocukların fotoğrafçılığa adım atmaları nasıl olmalıdır? Bu konuda eğitim almaya hangi yaşta başlamaları uygundur?
Her çocuğun ilgi alanı farklı olabilir. Bu etrafındaki kişilerle de ilgilidir. Örneğin evde müzikle uğraşan bir anne baba varsa, çocuğun müziğe ilgi duyması çok normaldir. Fotoğrafta da aynı şeyden bahsedilebilir. Anne ya da babanın bir fotoğraf makinesinin olması, gidilen her yere makinenin de götürülmesi bir başlangıç olabilir. Eğer ailenin fotoğrafçılıkla ilgili biraz bilgisi varsa bu da bir başlangıç sayılabilir ve çocuğa küçük ipuçları verebilirler. Örneğin, makine tutuşu, nasıl fotoğraf çekileceği, nasıl bakılacağı, nelerin önemli olduğu gibi. Belli yaştaki çocuklar için özellikle yaz aylarında bazı fotoğraf kursları da açılıyor. Oralara da gidilebilir tabii.
Çocuğa alınacak ilk fotoğraf makinesi nasıl olmalıdır?
Bazı aileler pahalı olan DSLR fotoğraf makinelerini çocuklarına vermek istemezler. Bu tip makineler küçük bir çocuk için biraz büyük ve ağır olabilir. Kompakt tip dediğimiz ya da aynasız fotoğraf makineleri sınıfları çocuklar için daha uygundur. Bu tip makineleri daha rahat kavrayacak ve daha keyifli fotoğraf çekeceklerdir.
Anne babalar, çocuklarına fotoğraf eğitimi aldırmak istedikleri takdirde nasıl bir yol izlemelilerdir? Kurs seçiminde nelere dikkat edilmelidir?
Biraz önce dediğim gibi özellikle yaz aylarında bu tip kurslar açılıyor. Ancak sayılarının çok fazla olduğunu söyleyemem. O yüzden çok fazla seçenek olmayabilir. Burada önemli olan eğitimi kimin vereceği, anlatılan konular ve pratik uygulamalardır.
Sizce fotoğraf çekmek bir çocuğa neler katabilir?
Fotoğrafçılıkla hobi olarak uğraşmak sadece çocuklara değil büyüklere de çok farklı değerler katacaktır. Öncelikle yaşadığımız çevreye daha farklı bakmaya başlayacaklardır. Daha dikkatli, daha sabırlı, daha ilgili… Bu bakış açısı ve gözün eğitimi çok önemlidir. Çeşitli fotoğraf proje konuları belirlenebilir. Belli bir süre bu konularda fotoğraf çekildikten sonra bazı yerlerde sergiler bile düzenlenebilir. Hatta evin odasında çocuğun çektiği fotoğraflar asılabilir. Gelen misafirlere özel gösteriler hazırlanabilir. Tüm bunlar çocuğun yaptığı işin önemini anlamasını ve daha fazla keyif almasını sağlar.
Günümüzde fotoğraf, çocuklar dahil herkes için gündelik hayatın bir parçası oldu. Cep telefonları, dijital kameralar ve applerle, artık herkes fotoğraf çekebiliyor. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüm bu gelişmeler tabi ki daha fazla insanın her gün milyonlarca, milyarlarca fotoğraf çekmesini sağlıyor. Tüm dünyada bu sayede çok fazla görüntü çekiliyor ve anında paylaşılıyor. Olayın bir de görüntü kirliliği gerçeği var. Hayatımızın her anında bu kadar görüntüye maruz kalmak, algımızın da zayıflamasına ve dikkatimizin dağılmasına sebep oluyor. Seçici olmayı zorlaştırıyor.
* Ömer Serkan Bakır’a bu güzel röportaj için teşekkür ederiz.