Oynayarak öğrenmek mümkün mü? Öğrenmede oyunun çok büyük bir rolü vardır. Oyun çocuklar için yalnızca bir eğlence değildir, aynı zamanda öğrenme için de bir araçtır.
Hangi çağda ve hangi kültürde olursa olsun çocuğun olduğu her yerde oyun vardır. Bir çocuğun sevgiden sonra gelen en önemli ruhsal ihtiyacı oyundur. Oyun, çocuğun hayatı anlama yoludur. Oyun, çocuğu gerçek hayata hazırladığı gibi iç dünyasının dışa vurumunda da etkin bir araçtır. Yaşadıklarını, isteklerini, duygularını oyunla dışa vurur. Oyun sırasında üstlendiği rollerle dünyayı algılamaya çalışır, özdeşim kurar ve böylece kişiliği oluşmaya ve gelişmeye başlar. Oynarken edindiği bilgiler daha kalıcı ve etkilidir.
Oyun, çocuğun deney yolu ile düşünmesidir ve çocuk deneyimlerini oyun yoluyla kazanır. Hayatı için gerekli bilgi, beceri ve deneyimleri oyun içinde kendiliğinden öğrenir. Bu nedenle çocukların eğitiminde en etkin yol oyundur. Oyunlar, çocuğun eğlenerek öğrenmesinde ilk basamağı oluşturur. Oyunlar, çocukları pasif durumdan aktif duruma geçirmeleri nedeniyle diğer öğrenme tekniklerine göre daha etkilidir. Günümüzde çocukların oyun ihtiyaçlarının en iyi karşılandığı yerler, erken çocukluk eğitimi kurumlarıdır.
Kentleşmenin hızla artması, anne babaların yoğun iş temposu içinde çocuklarıyla yeterince ilgilenecek ve oynayacak vakit bulamaması, bilgisayarın çocukları esir etmesi gibi pek çok sebepten ötürü çocuklar diledikleri gibi oynayabilecekleri ortam bulamamaktadırlar. Çocuklar, evlerinde ve yakın çevrelerinde bulamadıkları oyun ortamını erken çocukluk eğitimi kurumlarında bulabilmektedir. Yine de unutulmamalıdır ki bir çocuk için her şey oyuncak, her yer oyun alanı olarak kullanılabilir. Oyunla eğitimde çocuk, yaparak ve yaşayarak öğrenir. Dokunur, görür, koklar, dinler, tadına bakar ve hisseder. Bütün duyularını kullanır. Böylece daha kalıcı ve doğal bir öğrenme gerçekleşir. Çocukların sürekli oynadığı ve oyun oynamayı ne kadar çok sevdikleri düşünülürse oyunun eğitimde kullanılmasının ne kadar etkili ve kolay olacağı anlaşılabilir.
Oynayarak Öğrenmek Çocuğa Ne Sağlar?
Oynayarak öğrenmek çocuğu nasıl etkiler? Oyun, çocukları gerçek hayata hazırladığı gibi iç dünyasını dışa vurmada da etkin bir araçtır. Oyun sırasında üstlendiği rollerle dünyayı algılamaya çalışır, özdeşim kurar ve böylece kişiliği oluşmaya ve gelişmeye başlar. Oynarken edindiği bilgiler daha kalıcı ve etkilidir. Oyun, çocuğun deney yolu ile düşünmesidir ve çocuk deneyimlerini oyun yoluyla kazanır. Hayatı için gerekli bilgi, beceri ve deneyimleri oyun içinde kendiliğinden öğrenir. Bu nedenle çocukların eğitiminde en etkin yol oyundur.
Oyunlar, çocuğun eğlenerek öğrenmesinde ilk basamağı oluşturur. Oyunlar, çocukları pasif durumdan aktif duruma geçirmeleri nedeniyle diğer öğrenme tekniklerine göre daha etkilidir. Günümüzde çocukların oyun ihtiyaçlarının en iyi karşılandığı yerler, erken çocukluk eğitimi kurumlarıdır. Kentleşmenin hızla artması, anne babaların yoğun iş temposu içinde çocuklarıyla yeterince ilgilenecek ve oynayacak vakit bulamaması, bilgisayarın çocukları esir etmesi gibi pek çok sebepten ötürü çocuklar diledikleri gibi oynayabilecekleri ortam bulamamaktadırlar. Çocuklar, evlerinde ve yakın çevrelerinde bulamadıkları oyun ortamını erken çocukluk eğitimi kurumlarında bulabilmektedirler. Bir çocuk için her şey oyuncak, her yer oyun alanı olarak kullanılabilir.
Okul Öncesi Eğitimde Oyun
Oyun, çocukların uzmanlık alanıdır. Dünyanın her yerinde çocuklar her koşulda, her zaman, her yerde ve her şeyle oyun oynayabilirler. Oyun sadece çocukların değil; yaşam boyu bireylerin haz verici uğraşı olarak önemini sürdürür. Çocukluk döneminin vazgeçilmez uğraşısı olan oyundan en etkili öğrenme fırsatı olarak yararlanılmalıdır. Çocuklar öğrenme deneyimlerini oyunları aracılığı ile geliştirirler ve zenginleştirirler.
Çocukların eylem düzeyinde katılım gösterdikleri, düşünce ve duygularını ifade ettikleri, meraklarını giderecek araştırma ve gözlem yapma olanağı buldukları, yeni keşiflerde bulundukları, nesnelerle ve kişilerle etkileşim içinde bulundukları haz verici bir etkinliktir. Çocukların zorunlu değil; gönüllü eylemidir. Oyun çocukları fiziksel ve duygusal olarak rahatlattığı için zihinsel olarak da öğrenmeye elverişli bir ortam sağlar.
Çocuklar oyun oynayarak bütün deneyim alanlarında gelişim gösterirler; bir başka deyişle oyun çocuğu geliştirir ancak aynı zamanda oyunun kendisi de gelişimsel bir süreçtir. Yani çocukların yaşlarıyla paralel olarak oyunları da gelişir. Bu nedenle çocukların yaşlarına, gelişimsel gereksinimlerine ve ilgilerine göre farklı oyun fırsatları sunmak gerekmektedir. Örneğin, çocuklar sadece sınıf içinde değil açık havada da oyun oynayabilecekleri fırsatlardan yararlandırılmalıdır. Ayrıca çocuklara yeni ve orijinal oyunlar üretebilecekleri çeşitli oyun materyalleri de sunmak önemlidir.
Çocuklar sadece eğitsel materyal olarak yapılmış oyuncaklarla oynamazlar, onlar için sağlık ve güvenlik tedbiri alınmış her şey etkili bir eğitsel materyale dönüştürülebilir. Bu bağlamda çocukların öğrenme deneyimlerini destekleyecek uyarıcılar yönünden zenginleştirilmiş çevreler de önemlidir.
Oyun çocukların hareket gereksinimini de karşıladığı gibi oynanan oyunun türüne göre hayal dünyasını zenginleştirir. Ayrıca oyunda günlük yaşam deneyimlerinin provasının yapıldığını, gerçek yaşam becerilerinin temellerinin atıldığını, çocuğun kendisini ve çevresini tanıma fırsatı bulduğunu, duygusal güvenlik alanı yarattığını da vurgulamak gerekir.
Bilim ve Oyunun Ortak Noktası Nedir?
Oynayarak öğrenmek mümkün mü? Bilim ve oyunun ortak noktası nedir? Sinirbilimci Beau Lotto, tüm insanların (çocuklar dahil) bilime katılmaları ve keşif sürecinde algılarını değiştirmeleri gerektiğini düşünüyor.
Size farklı bakmakla ilgili bir hikaye anlatmak istiyorum ve bütün yeni algılar aynı şekilde başlar. Hepsi bir soruyla başlar. Sorularla ilgili problem belirsizlik yaratmalarıdır. Belirsizlik çok kötü bir şeydir. Evrimsel olarak kötüdür. Eğer onun yırtıcı bir hayvan olup olmadığından emin değilseniz, çok geç. Tamam mı? (Gülüşmeler) Hatta deniz tutması da belirsizliğin bir sonucudur. Eğer bir teknenin içine girerseniz, iç kulağınız size hareket ettiğinizi söyler. Gözleriniz ise, tekne ile aynı şekilde hareket ettiğinden, dik durduğunuzu söyler. Beyniniz bu bilgilerin belirsizliği ile uğraşamaz ve rahatsızlanır. “Neden?” diye sormak yapabileceğiniz en tehlikeli şeylerden biridir çünkü sizi belirsizliğe götürür. Ama gariptir ki yeni bir şey yapabilmemizin tek yolu o boşluğa adım atmaktır. Peki nasıl yeni bir şey yapabiliriz? Şansımıza, evrim bize cevabı verdi. Ve en zor sorularla bile uğraşabilmemizi sağlıyor. En iyi sorular, en fazla belirsizlik yaratanlardır. Doğru olduğunu sandığımız şeyleri sorgulayanlardır. Değil mi? Hayatın nasıl başladığı veya evrenin dışında neler olduğuna dair sorular sormak kolaydır ama zaten doğru olduğuna inandığın bir şeyi sorgulamak, gerçekten o boşluğa adım atmaktır.
Peki evrimin belirsizlik problemine cevabı nedir? Oynamak.
Oynamak sadece bir süreç değildir. Oynama üzerine uzmanlar bunun aslında bir var oluş şekli olduğunu söyleyecektir. Oynamak, insanların uğraşları içinde belirsizliğin sevildiği sayılı uğraşlardan biridir. Oynamayı eğlenceli yapan şey belirsizliktir. Değil mi? Değişikliğe adapte olabilir. Değil mi? Olasılıklar yaratır ve ve işbirliğine açıktır. Aslında biz bu şekilde sosyalleşiriz, ve içsel motivasyon sağlar. Bunun anlamı, oynamak için oynadığımızdır. Oynamak zaten ödüldür.
Şimdi bu beş varoluş şekline bakarsanız, bunlar sizin iyi bir bilim insanı olabilmek için ihtiyacınız olan varoluş şekilleriyle aynıdır. Bilim bir makalenin yöntem kısmı ile tanımlanmaz. Aslında buradaki varoluş biçimidir ve bu yaratıcı olan her şey için geçerlidir. Eğer oynamanın içine kurallar eklerseniz, bir oyununuz olur. Aslında deney de budur.
Bilimin bir var oluş biçimi olduğu ve deneylerin oyun olduğu fikirleriyle donanmış olarak sorduk, herkes bir bilim insanı olabilir mi? Buna en iyi cevabı 25 tane sekiz ila 10 yaş arası çocuktan başka kim verebilir? Çünkü onlar oynamakta uzmanlar. Ben de arı sahamı Devon’da küçük bir okula götürdüm, ve amacım sadece çocukların bilimi farklı görmesini sağlamak değil, ayrıca bilimin süreci boyunca kendilerini farklı görmelerini sağlamaktı.