Yapım Hakkında
“Yani, inanacak bir sey mi istiyorsunuz?”
— Rango
Amerikan Western'i her türlü itiş kakışı ve yabancı kahramanı gördü ama Rango tamamen yeni bir tür: Benzersiz bir kasabayı kurtarmak için, kocaman kalbiyle giriştiği destansı bir arayışta, kendisini bir zamanlar sadece taklidini yaptığı şatafatlı bir efsaneye dönüştüren küçücük bir bukalemun.
Destansı Karayip Korsanları serisinin dümeninde yer alan Gore Verbinski'nin yönettiği ve çok renkli başrolünde Oscar adayı Johnny Depp'in yer aldığı Rango, simgeleşmiş Western’e şapka çıkarttıktan sonra, bu türü yeniden ele alarak onu aykırı bir mizah anlayışı ve samimi karakterlerle olduğu kadar, eğlenceli aksiyonla da birbirine bağlanmış etkileyici bir aile macerasına dönüştürüyor. Film, izleyicileri özgün bir şekilde tamamen farklı bir dünyada tozlu bir yolculuğa çıkarıyor. Bu dünyada, çölün kenarında yer alan kurak kasaba, inanılmaz bir şekilde farklı yaratıklar topluluğu tarafından yönetiliyor ve kötü yaratıklar tarafından tehdit ediliyor. Tüm bunlara, başarılı bir hikâye ekibi ve bazı filmlerin en popüler oyuncularının oluşturduğu bir kadro tarafından hayat veriliyor.
Hikâye, bir ev hayvanı olarak tüm hayatını camla çevrili bir teraryumun içinden dünyayı izleyerek geçirmiş olan Rango'nun, kendisini Mojave Çölü'nde kaybolmuş bir şekilde ve son Vahşi Batı yerleşim yeri olan ve her parçası adı kadar kumlu Çamur kasabasında dolaşırken bulmasıyla başlıyor. Rango içlerine karışıp gideceğini umuyor ama içlerinde bir kaplumbağa Belediye Başkanı, hain bir çıngıraklı yılan, banka soyan çayır köpekleri, silahşör Gila canavarları ve Rango'nun karşılaştığı ilk dişi kertenkelenin de olduğu bir popülasyonun arasında hızla göze çarpıyor. Rango farkında olmadan kurak kasabanın yeni şerifi olduğunda ve su bulmak için onların son umudu haline geldiğinde, bir sürü sorunun içinde bulunduğunu fark ediyor. Söylentilere göre iyi çocuklar Çamur kasabasında uzun süre barınamıyor ama Rango bir bukalemunun bile taklidini yapamayacağı bir şey, yani gerçek bir kahraman haline gelmek için kendi yolunda ilerleyerek şansını denemeye hazır.
Rango, Karayip Korsanları serisini dünyanın dört bir yanındaki izleyiciler tarafından paylaşılan, heyecan verici, modern bir masala dönüştüren Verbinski'nin ilk animasyon filmi. Şimdi ise yönetmen aynı eğlence anlayışını farklı türden bir destana, komik bir bukalemunun inişli çıkışlı bir Western dünyasındaki Don Kişotvari yolculuğuna taşıyor. Ve bu dünya o kadar gerçek ki, dilinizde tozun tadını alabiliyorsunuz. Rango ayrıca, dijital harikalar yaratan, ödüllü özel efektler evi Industrial Light & Magic (ILM)'in ilk uzun metrajlı animasyon filmi olma unvanını da taşıyor. Sinemanın en çok sevilen aksiyon-maceralarından edindikleri deneyimlerini kullanan ekip, orijinal bakış açılarını ve hislerini şekillendiriyor.
"Rango kimlik arayışındaki bir kertenkelenin hikayesi ve onun nasıl bir efsane haline geldiğini anlatan bir masal" diyor Verbinski. "Bu, mizah, romantizm, duygu ve birçok sürpriz içeren bir hikaye. Rango efsanevi bir karakter – biraz Hunter S. Thompson, biraz Don Knotts – ve Johnny Depp tüm pistonları ateşleyerek onun kimliğine bürünüyor ve ona sağlam bir ihtişam kazandırıyor".
Verbinski devam ediyor: "Bu filmi yapmak, sıra dışı bir grup oyuncu, sanatçı ve animasyoncudan oluşan tiyatral bir topluluğu, müthiş karakterleri hayata geçirmek için bir sürü yaratıcı çaprazlamayla bir araya getirmek gibiydi. ILM'nin katkısı ve klasik Spagetti Western'lerin etkisiyle tamamiyle farklı bir sinematik ortam şekillendirebildik. İçerdiği büyük eğlenceyle bu, harika Western'lerin temalarını alt üst ederken, onları göklere çıkarıyor".
Paramount Pictures ve Nickelodeon Movies, animasyonları Industrial Light & Magic tarafından yapılan, Blind Wink / GK Film Production yapımı bir Gore Verbinski Filmi'ni sunar. Film, Gore Verbinski tarafından yönetildi ve John Logan tarafından yazıldı. John Logan, Gore Verbinski ve James Ward Byrkit tarafından uyarlandı. Yapımcılar Gore Verbinski, Graham King ve John B. Carls. Uygulayıcı yapımcı Tim Headington. Kurgu Craig Wood. Filmin orijinal müzikleri Akademi Ödüllü Hans Zimmer tarafından yapıldı. Seslendirme kadrosunda ise Johnny Depp, Isla Fisher, Abigail Breslin, Alfred Molina, Bill Nighy, Harry Dean Stanton, Ray Winstone ve Batı’nın Ruhu olarak Timothy Olyphant yer aldı.
RANGO’YU TARTIŞMAK:
Arayıştaki Bir Bukalemunun Yolu, Hayalden Asıl Gerçekliğe Giden Yolla Nasıl Kesişti?
________________________________________
Gore Verbinski en çok, maceracı, yaratıcı, dayanılmaz derecede eğlenceli gişe rekortmeni canlı aksiyon filmleriyle tanınıyor ama bunun temelinde hikâye anlatımı var. İster canlı oyuncularla ister dijital yaratımlarla çalışsın, kamerası ister gerçek ister sanal olsun Verbinski'nin amacı aynı: Yaratıcı sınırları, izleyicinin beklemediği ve daha önce hiç yaşamadığı bir şeye zorlamak. Bu yönden Rango'yu yapmakla Korsanlar’ı yapmak arasında birçok ortak nokta vardı.
"Daha önce hiç animasyon filmi yapmamıştım ama daha önce hiç bir korsan filmi de yapmamıştım" diyor Verbinski. "Fikir, bildiklerimizden ve öğrendiklerimizden tamamen vazgeçmemek ama bu kinetiği, ham kıvılcımı canlı aksiyondan animasyona getirmekti".
Rango fikri ilk olarak birkaç yıl önce bir kahvaltıda, hatta Verbinski'nin Korsanlar filmleriyle macera türüne yeni bir soluk getirmesinden bile önce çıktı. Verbinski o kahvaltıda, yapımcı John B. Carls (Open Season/Çılgın Dostlar) ve çocuk kitapları yazarı David Shannon'la bazı fikirleri tartışmak için bir araya gelmişti. Üçlü, klasik bir sınırı yani Amerikan Westerni'ni, tamamiyle alışılmadık bir yolla, John Ford, Sam Peckinpah ve Clint Eastwood'dan Tex Avery ve John Lasseter kadar esprili ilhamlar alarak ele almanın çok eğlenceli olacağı konusunda konuşmaya başladılar.
"Eve gittim ve hemen 8 sayfalık bir taslak yazdım. Bu Rango'nun başlangıcı oldu" diyor Verbinski. "Ama sonrasında Korsanlar serisiyle biraz fazla meşgul oldum. Üçüncü Korsanlar filminden sonra bir ara vermek istedim ve o zaman eski notlarımı ortaya çıkarıp, çocukları çağırdım ve 'Bence bu, şu an yapmak için harika bir şey' dedim".
Carls, Verbinski'nin hayal gücünün ne kadar geniş olduğunu görünce çok heyecanlandı ve bu aykırı yaklaşımın animasyonun hoşgörülü tuvali üzerinde gidebileceğini düşündü. "Tüm görsel ve sinematik yeteneğini bir animasyon-western'e taşırsa, tüm o türlerin geleneklerini alıp, onlara farklı bir yön verirse neler olacağını görmek inanılmaz olur diye düşündüm" diyor yapımcı. "İzleyiciler her zaman yeni ve taze bir şeyler bekliyor ve onlar bunu kesinlikle Rango'yla alacak".
Projeye katılan isimlerden biri de, günümüzün en cesur ve başarılı yapımcılarından biri olan, Johnny Depp'le birlikte birkaç yapımda birlikte çalışan, ayrıca filmleri arasında En İyi Film dalında Akademi Ödülü kazanan The Departed/Köstebek de bulunan Graham King'di. King'e cazip gelen konu oldukça basitti: "Gore en yaratıcı ve heyecan verici yönetmenlerden biri, onun ilk animasyon projesi de kesinlikle bu gidişatı devam ettirdi".
Verbinski, kendisinin de içinde bulunduğu bir hikâyeci üçlüsünü bir araya getirdi. Bu üçlünün diğer iki üyesi ise, Korsanlar filmlerinin konsept danışmanı olan James Ward Byrkit ve çoğunlukla dram türünde yapımlara imza atmış, filmleri arasında Oscar ödüllü Gladiator/Gladyatör, The Last Samurai/Son Samuray, Martin Scorsese’nin yönettiği The Aviator/Göklerin Hakimi, Sweeney Todd'un sinema uyarlaması, önümüzdeki dönemlerde vizyona girecek Coriolanus, Hugo Cabret ve sıradaki Bond filminin de bulunduğu ödüllü senaryo yazarı John Logan'dı.
Onlara kısa bir süre sonra bir dizi çılgın, kural tanımayan, hikâye üzerine yapılan beyin fırtınası toplantılarında, Jurassic Park ve Terminator 2 gibi teknolojik maceraların yanı sıra Korsanlar serisinde orijinal yaratık yaratımı konusunda uzmanlaşmış görsel efekt dehası Mark "Crash" McCreery de katıldı.
Grup ilk olarak, Shane'in klasik yüksek risklerinden, The Good, The Bad and The Ugly/İyi, Kötü, Çirkin'in taşlamalı spagetti kıvrımlarına; The Wild Bunch/Vahşi Belde'nin sinsi dostluğundan, The Gang Who Couldn’t Shoot Straight'ın kaba komedi ahmaklıklarına kadar, Hollywood'un sunduğu her Western’in gölgesini izledi. Onlar Western modellerinin efsanevi bir karışımına odaklandı: Adalet arayan kovboylar, kurnaz haydutlar, rüşvetçi belediye başkanları, korkunç silahşörler, masum çocuklar, sert ama hassas kadınlar ve asabi kanun adamları. Sonra da tüm bunları alıp kürklü, kanatlı ve kaygan gerçeklikleriyle, tuhaf çöl hayvanları diyarına aktardılar. Grup saatlerce hikâyenin ana teması ve karakterler üzerinde konuştu. Sadece taslaklarını çıkarıp çizmekle kalmayıp, aynı zamanda da onların hikâyelerini davranışlarıyla ortaya koydular, her birinin özgün kişiliğini o anda eğlenceli bir şekilde hayata geçirdiler.
Kısa süre sonra fikirler gerçek birer karakter haline geldi ve karakterler Çamur kasabasının hayat bulmasını sağladı. "Birlikte oturup fikirlerinizi ifade ettiğinizde karakterlerle ilgili unsurların farkına varıyorsunuz, işte hikâye anlatım süreci bu şekilde gelişti" diye açıklıyor Verbinski. "Tüm bu farklı kişilikleri ortaya çıkardık, onların her biri gri, tozlu ve karanlık ama kendi yöntemleriyle bir aile oluyorlar".
John Logan hatırlatıyor: "Büyük bir masanın etrafında oturduk ve saatlerce sadece beyin fırtınası yaptık. Çünkü bu dünya çok canlı ve garip, bu yüzden her şeyi tartışabildik. Bu, delicesine yaratıcıydı".
Her şey Rango'nun sürüngen aklına, derinden özlem çeken kalbine girmekle başladı. Rango, hayal bile edemeyeceği kadar fantastik bir maceraya atılmak için, bir ev hayvanı olarak büyük düşler kurarak geçirdiği hayatını arkasında bırakıyor. Çamur kasabasına inen kasıntı küçük kertenkele, kısa sürede Şerif rozetini takmaya mecbur bırakılıyor. Ama ne şeriflerin ne de yabancıların bu yerlerde uzun bir yaşam süremediğini bilmek, sırtında büyük bir yük oluyor. Birden sonunda ilginin odağında olmaktan heyecanlanan ve bir dolandırıcı olduğunun ortaya çıkmasının yaratacağı sonuçlardan korkan Rango, yolculuğunda bir dönüm noktasına geliyor.
"Bana göre Rango'yu eğlenceli ve bir karakter olarak çekici kılan şey, dünyaya karşı kendine has bakış açısı" diyor Logan. "Bu sıra dışı enerjiye, bu karizmaya sahip ve o son derece tiyatral, küçük bir adam. Çünkü küçük teraryumunda sürekli televizyon izleyerek büyümüş. O gerçekten de her zaman yalnız ve yabancı olmuş ama tek istediği sevilmek. Birisi olmak istiyor. Ve ben bunu son derece dokunaklı buluyorum. O, bir zamanlar hepimizin istediği gibi, bir kahraman olmak istiyor ve hikâye sırasında bunu yapmak için bir şans yakalıyor. Çamur kasabasına ulaştığında, son derece kapsamlı bir yolculuğa devam ediyor. Ve bu yolculuk, kendine güvenme, gerçekte kim olduğunu öğrenme ve bir topluluğun parçası olma gücüyle ilgili bir hâl alıyor. 4, 44 ya da 104 yaşında olmanız fark etmez, tüm bunlar iyi ve hatırlatılası dersler".
Rango'nun en büyük sorunu, türünün seviyesine inmek. Neredeyse her şeyi taklit edip yapabiliyormuş gibi gözüküyor ama bu tavrının, tam da yardıma ihtiyacı olduğu zamanda Çamur kasabasını kurtarmaya yetmeyeceğini biliyor. Byrkit açıklıyor: "Rango bir bukalemun olarak, tüm bu farklı, inanılmaz karakterleri yansıtabiliyor ama bu durum, onun gerçekte kim olduğunu anlamasını zorlaştırıyor. Fakat büyük bir sorunun içinde bulunan Çamur kasabasında, Rango'nun bunu çözmekten başka şansı kalmıyor. Bana göre bu mücadele gerçeğe benziyor. Çünkü bizler de öyle ya da böyle, bir şekilde bu süreçten geçmek zorundayız".
Rango pullarla kaplı tüm şanıyla hayat bulurken, Çamur kasabasında edindiği arkadaşları ve düşmanları da şekillendi. Kasaba, her biri kendi karmaşık geçmişine sahip 30'dan fazla garip ana karakteri içeriyor. Uygunsuz anlarda donup kalan kertenkele Beans (Isla Fisher), Rango'ya inanan küstah genç fare Priscilla (Abigail Breslin), Rango'nun ruhani rehberi haline gelen Don Kişotvari armadillo Roadkill (Alfred Molina), kasabanın güvenilmez haini Çıngıraklı Yılan Jake (Bill Nighy), çayır köpekleri arasında bir lider olan Balthazar (Harry Dean Stanton), silahşör bir Gila canavarı olan Bad Bill (Ray Winstone), sağlam içen tavşan Doc (Stephen Root), kasabanın sert kabuklu ve demir yumruklu Belediye Başkanı (Ned Beatty), Belediye Başkanı'nın kurnaz asistanı Angelique (Claudia Black), kumarbaz baykuş Ambrose (Ian Abercrombie) ve soğukkanlı yırtıcı Yaralı Kuş (Gil Birmingham) bu ana karakterlerden bazıları. Bunlar sadece bir avuç isim.
Sinematik yakın çekimleri daha önce hiç alınmamış birkaç tür de ortaya çıkıyor, aralarında gizemli bir tespih böceği grubu da var. Rango, esrarlı, ruhani bir vasfı benimserken, tombul böcekler Rango'ya yolculuğunun zirvesinde yardım ediyor.
"Tüm karakterlerin iyi kötü farklı anları, espri anlayışları var ve hangi türden olurlarsa olsunlar, her biri kendi tarzında kendini son derece insan gibi hissediyor" diyor Logan.
Verbinski ekliyor: "Her izleyicinin kendi kişisel örneğini ya da kahramanını bu karışımın içinde bulabilmesini sağlamak için bu kadar çok karakter var".
Onlar arka arkaya hayata geçirirken, geniş bir yelpazeye yayılan karakterler gelişti. Film keyifli bir şekilde, Batı'nın kovboylar, kanunsuzlar ya da sanayiciler tarafından değil, her ne pahasına olursa olsun herkes tarafından sevilmek isteyen bir 21. yüzyıl bukalemunu tarafından nasıl kazanılabileceğinin bir portresi olan bir Western görünümü kazandı.
"Biz türler arasında zikzaklar çiziyoruz" diyor Logan. "Saf John Ford westerni olan anlar var. Ama sonrasında, pastanın yüze atıldığı türden kaba komedi, romantizm, saçma espriler, entelektüel ince espri örnekleri de var. Şoke edici anlar ve hareketli anlar var ama hikâye her zaman Rango'ya ve bu küçük kertenkelenin kalbine geri dönüyor".
Bu aykırı animasyon grubunun, başlangıçtan itibaren tüm yapıma uç sınırlarda bir anlayış getireceği açıktı. "Bir grup canlı aksiyon adamını animasyon dünyasına soktuğunuzda, meselelerle farklı bir şekilde ilgilenirler. Bu da eğlencenin bir parçasıydı" diyor Byrkit. Logan ekliyor: "Animasyonun geleneksel kurallarını bilmediğimiz için, onlara bağlı kalmak zorunda da değildik".
Bu durum, özelikle Crash McCreery ve konsept çizerlerinin karakter çizimlerini canlı, gerçek tasarımlara dönüştürmeye başladığında gerçeklik kazandı. Tasarımlar yazarların ilerlemesi için ilham verirken, yazarların ilerlemesi de çizerleri, yaratıcı fikirlerin gelişimini harekete geçiren daha karmaşık ve beklenmedik detaylar ortaya koymaya zorladı.
"Sinematik detayları, bu karakterlerin dokusunu ve gerçekliğini zorlamak istediğimize karar verdiğimizde, olaylar gerçekten ilginçleşmeye başladı" diye açıklıyor Byrkit. "Crash geldi ve bizim fikirlerimizi kendine özgü bir şekilde yorumladı, tasarımları başka bir düzeye taşıdı. Sonrasında da ILM'nin çizerleri onları inandığınız, yaşayan ve nefes alan bir kasabaya dönüştürdü".
McCreery, hayvan karakterlerini insanlar gibi hareket eden, onlar kadar eğlenceli ve kusurlu yapma tutkusuyla harekete geçti. "Bence hepimiz Rango'yu anime edilmiş yıldız karakterlerin başından geçen bir canlı-aksiyon film olarak görmeye başladık. En önemli unsur, Rango'yla ve ona neler olacağıyla gerçekten ilgilenmeniz için izleyiciyi hikâyenin içine çekmekti" diyor McCreery.
Kavrulmuş ama güzel olan çöl seti, çizerlerin Rango efsanesinin parçası haline gelen vahşi yaşamı, anarşik cazibeyi ve doğanın çelişen sertliğini keşfetmesine olanak tanıyan başka bir hikâyelendirme katmanı daha ekledi. “Çöl, büyüleyici bir gariplikler, heyecanlar ve tehlikeler diyarı" diyor McCreery. "O ayrıca, bir içgözlem yeri. Keşfetmeyi istediğiniz içe dönük ve meditasyona uygun bir yer. Uçsuz bucaksız bir ortamın hissini yakalamak istedik. Bu ortamın içindeki küçük kertenkele 'Ben kimim ve dünyaya nasıl uyabilirim?' sorularına cevap bulmaya çalışıyor".
Ekip, tozla kaplı, sahipsiz ama inkâr edilemeyecek bir şekilde büyüleyici karakterleri olan ve onları harekete geçiren, etkileyen bir temaya sahip bir kasabayı ortaya çıkardıktan ve bir kez görenlerin memnun bir şekilde ikinci kez bakmasını sağlayan, dağ gibi büyüyen resimli taslaklara sahip olduktan sonra, Rango'nun gerçeküstü kimlik arayışını gerçekliğe dönüştürmenin sonraki adımlarına ilerlemeye hazırdı. Her zamanki temposunda ilerleyen Verbinski, seslendirme kadrosunu sanki bir canlı aksiyon Western komedisi çekiyorlarmış gibi toplamak üzereydi.
RANGO SAHNEYE ÇIKIYOR:
Oyunculardaki İşlenmemiş Hissi Elde Etmek İçin “Duygu Yakalama” Yöntemini Kullanmak
________________________________________
Gore Verbinski, Rango'nun seslendirme kadrosunu -bazı filmlerin en eğlenceli ve en büyüleyici yıldızlarını, Çamur kasabasının kendine özgü Western karakterlerini üstlenmek üzere bir araya getiriyor- oluşturmaya başladıktan sonra, animasyon için alışıldık tüm oyunculuk kurallarını bir kenara bırakmayı planladığını oyuncularına açıkladı.
Animasyon filmlerinde bir rol canlandıran oyuncular, genellikle sete gelir ve repliklerini yalnız başına steril, izole bir kabinde kaydeder. Bu, düzenlemeyle vurgulama sesi yakalama üzerinedir. Ama Verbinski, ortaya çıkardıkları kaotik enerjiyle, performanslarını en komik şekilde ortaya koyan bir ekip oluşturma arayışındaydı. Dolayısıyla genel geçer duruma son derece karşıydı. Yönetmen, oyuncularını bir sahnede topladı, onlara Western kostümleri giydirdi, onlara acayip sahne malzemeleri verdi ve hatta geçici setler kurdu. Bu şekilde oyuncular, o andaki sahneyi fiziksel olarak canlandırabildi, vurgularını ortaya çıkan enerji ve kimyanın üzerine koyabildi.
Oyuncular 24 günlük çekimler boyunca bu şekilde, yoğun olarak birlikte çalıştı. Çekimlerde sadece sesleri kaydedilmedi, aynı zamanda HD kameralarla canlı performansları da kaydedildi. Çünkü Verbinski daha sonra bu çekimleri, ILM'nin animasyon ekibi için çok önemli bir kaynak olarak hizmet edecek şekilde kurgulayacaktı. Verbinski bu sürece "Duygu Yakalama" adını verdi. Animatörler oyuncuları izlediği için eğlence, endişe, şamata, romantizm ve Rango’nun en çok can attığı şey, aitlik anlamına gelen ifadeler ve davranışlar üzerinde odaklanabildi.
Bu, büyük ve riskli bir deneydi. Ama sonuç, oyuncular için büsbütün bir coşku ve bir bilgisayardan elde edemeyecekleri sayısız taze fikri ve anlayışı bir araya toplayan animatörler için de bir sihir oldu. Verbinski için ise amacına ulaşmak için bundan daha iyi bir yol olamazdı.
"Canlı aksiyonda, olaylar beyinsel ya da üretimsel olmadığında organik anları yakalamaya çalışırsınız. Animasyondaki zorluk, her şeyin çok kontrollü olması. Ama biz klinik bir deney yapmak istemedik. Biz son derece canlı olan bir tür kıvılcımı teşvik etmek istedik" diye açıklıyor yönetmen.
"Bu çok mantıklıydı" diyor Jim Byrkit. "Eğer böylesine olağanüstü bir grup oyuncuyla çalışacaksanız, neden onları bir odada toplayıp, ortaya çıkan tüm enerjiyi kullanmanın bir yolunu bulmayasınız ki?
"Bir animasyon filminde oyuncuların grup halinde kayda girmesi ya da sahneleri canlandırması ilk kez olmuyor" diyor Animasyon Direktörü Hal Hickel. "Ama Gore'un yönteminde yeni olan şey, bunun daha önce bu seviyede ele alınmamış olmasıydı. Yani demek istediğim, onlar setteki devasa, gerçek ölçülerde bir kapalı vagonda yuvarlandılar. Ayrıca tahta içki rafları ve sallanan kapıları olan gerçek bir bar vardı. Oyuncuları, kovboy şapkaları, altıpatlarlarıyla bar sandalyelerinde otururken izlemek harika bir şeydi. Oyuncular çılgınlar gibi eğlendi ve bu herkese ilham verdi".
Verbinski, bu süreç boyunca işinin hareket halinde bir kaos yaratmak ve sonrasında da "Neşeli kazaları yakalamak için bir kelebek ağıyla beklemek" olduğunu söylüyor.
Oyuncular için bu deneyim heyecan vericiydi. "Bu kesinlikle daha önce yaptığım hiç bir şeye benzemiyordu. Gore, karakterlerin duygularını bilemek için bir referans noktası olarak oyuncuları kullandı. Sahne malzemeleriyle etrafta dolaşmak, kertenkele kafanızın üzerine bir kovboy şapkası takmak, bir oyuncu olarak bana çok ilginç geldi ve çok yardımcı oldu. Tüm bunlar bir grup yetişkine saçmalama fırsatı verdi" diyor Johnny Depp.
Depp'in reaksiyonu, tam da Verbinski'nin aradığı şeydi. "Johnny, etrafındaki ortama ve diğer oyunculara ateşleyici bir şekilde karşılık veren tam bir canlı aksiyon oyuncusu" diyor yönetmen. "Steril bir odaya koyup sınırlamak, ona haksızlık olurdu. Onun yaptığı şey bu değil ve bizim de onun Rango olmasını isteme nedenimiz bu değil".
Rango'nun romantik sürüngen takıntısı Beans'i canlandıran Isla Fisher, daha önce Horton Hears a Who/Horton filminde seslendirme yapmıştı ama bu tamamen bambaşka bir şeydi. "Normalde bir animasyon filmini son derece izole bir şekilde çekersiniz ama Rango'da diğer oyuncularla yakaladığımız etkileşim o kadar enerjik ve yaratıcıydı ki, bir oyuncu olarak bu yapılmaya değer bir şeydi" diyor aktris.
Oyuncu kadrosunun bir araya geldiğinde yarattığı neşeli ve tuhaf atmosfer, kötü Çıngıraklı Yılan Jake'i canlandıran oyuncu Bill Nighy’i zamanda geriye götürdü. "Bu bana gençlik yıllarımda İngiltere'de yaptığım çok sayıdaki radyo oyunlarını hatırlattı. Oyunculuk bakış açısıyla yaklaştığınızda bu, çok daha doğal bir deneyim sağlıyor ve diğer oyuncularla bu şekilde çalıştığınızda oyununuzu yükseltmek zorunda kalıyorsunuz. Bence bu gerçekten çok iyi bir fikirdi" diye açıklıyor ünlü aktör.
Doc ve Merrimack olmak üzere iki rolü canlandıran ve çok kapsamlı bir animasyon geçmişine sahip olan Stephen Root şöyle toparlıyor: "Tamamen yeni bir deneyim yaşadığımı hissettim, kaba saba ama içten bir oyunu çekmek gibiydi ve sonuçta gerçekten oyunculuk ön plana çıktı".
BİR GRUP KURNAZ YARATIK:
Oyuncular Kendi Karakterlerinde
________________________________________
Gore Verbinski için Rango -ev hayvanlığından komik bir tipe, bir koruyucuya ve bir kahraman olmaya doğru ilerleyen küçük kertenkele- her zaman Johnny Depp'di. Depp daha önce Pirates of the Caribbean/Karayip Korsanları serisindeki serseri Kaptan Jack Sparrow rolünü üstlenmek üzere Verbinski'yle bir araya gelmişti ve onun zamansız bir asi ve haylaz olan karakterini cezbedici bir küstahlıkla yorumlaması, kısa bir süre sonra onu çağımızın en yaratıcı, en orijinal ve en unutulmaz sinematik karakterlerinden biri haline getirdi (ve Depp'in Oscar'a aday gösterilmesini sağladı).
Rango da sorumsuz bir ruh ve kalbindeki aktör, "mış" gibi yapmayı ve görkemli rolleri üstlenmeyi seviyor ama gerçekte nasıl olduğu kişi olacağından pek emin değil. İşte performansın içindeki püf noktası da buydu. Depp, acımasız ama dokunaklı, hem umursamaz bir şekilde sakar, hem de bir efsaneye layık bir ses tonu benimsemek zorundaydı.
"Johnny'nin Rango için mükemmel olacağını biliyordum. Bunun nedeni sadece onda kertenkele benzeri bir şeyler olması değil, aynı zamanda onun, absürtlük, cesaret, merhamet karışımına ve sakar anlarda ortaya çıkan komedi anlayışına sahip olmasıydı" diyor yönetmen. "Ayrıca ikimiz de geleneksel anlayıştan olabildiğince kaçıyoruz".
Senaryo yazarı John Logan ekliyor: "Rango'yu Johnny'nin oynayacağının kesinleşmesiyle, karakterinin yazabileceğimiz en eksiksiz halini yazmak için bir mücadeleye giriştik. Karakter, sadece Johhny'nin hayata geçirebileceği duygusal bir tür derinliğe ulaştı ve alışılmadık bir mizah tarzına yöneldi".
Telaşlı bir bukalemunun, ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış değişken derisinin içinde bulunma olasılığı, Depp'in daha önce yaptığı hiçbir şeye benzemiyordu. Onun tam olarak yapmayı sevdiği şey de bu.
"Sürüngenlere karşı her zaman bir merakım ve bazı yönlerden bir tür benzerliğim olmuştur" diye itiraf ediyor Depp. "Ama bence Rango, hayatın içinde hepimize fazlasıyla benziyor. O, kim olması gerektiğini çözmeye çalışan biri. Bir bukalemun olarak her şey haline dönüşebiliyor ama Beans'den ve Çamur kasabasındaki diğer insanlardan, kendisini olduğu gibi kabul etmeyi öğreniyor".
Rango, Çamur kasabasına yavaş yavaş ilerlerken, ilk kez tüm potansiyelini keşfetme şansı yakalıyor. Depp, kasabanın gördüğü ilk andan itibaren, özgünlüğünün kendisini cezbettiğini söylüyor. "Karakterlerin ve kasabanın tasarımı bana uzun zaman boyunca orada olacağım hissini verdi" diye açıklıyor aktör. "Bu benim için, çocukların ve yetişkinlerin tekrar tekrar girmek isteyeceği türden dünyalardan biri".
Depp devam ediyor: "Çamur kasabası, halüsinasyon yaratan unsurlar üzerinde sallanan, tam gelişmiş bir Western kasabası. Gore'un yaratıcı fırça darbeleriyle dolu. Ve Rango için burası, sonunda izleyiciler bulduğu ve sonunda bir kahramanı oynama şansını yakaladığı bir yer".
Depp, Rango'nun Western günlerinde olduğu kadar, bugün de geçerli olan bir mesele etrafında, susuzluktan kavrulmuş Batı'ya su getirme olayı etrafında dönen kahramanlıklarından büyük keyif almış. "Bu, günümüzde de son derece geçerli olan bir hikâye. Çünkü su hala altın değerinde, su hayat, su bir gıda. Hatta bugün bütün o teknolojilere sahip olmamıza rağmen hala onsuz yaşayamadığımız bir şey" diyor oyuncu.
Rango, kasabanın su problemini çözmeye çalışırken ortaya çıkan kaos ve komedi, Depp'in kendi uç sınırlarında oynamasına olanak tanıdı. "Rango için bu, tüm tecrübesizliklerinize ve eksikliklerinize rağmen sadece içgüdülerinize dayanarak yapmaya çalıştığınız türden bir şey. Kendini bir durumun içinde atıyor ama sonra suyun yüzeyinde durmaya çalışıyor" diyerek gülüyor aktör. Depp'e, sergilediği özgür performansı boyunca sınırın bir adım gerisindeymiş hissini yakalamasına yardım eden şey, her sahneyi taze bir deneyime çeviren bir oyuncu kadrosuydu. "Bu filmde öylesine inanılmaz yetenekler vardı ki" diyor Depp. "Benim için sadece onları izlemek ve onlardan bir şeyler öğrenmek bile harikaydı".
Muhtemelen çoğu gibi Depp de projeyi çevreleyen yaratıcı cesaretten büyük keyif aldı. "Sıkıcı tek bir an bile olmadı" diyor aktör. "Gore'un inanılmaz bir absürtlük, komedi ve aynı zamanda da drama anlayışı var. Her zaman sıra dışı şeylerden oluşuyormuş gibi görünen seçenekler sunuyor ve her şeyi sonuna kadar denemeyi kabul ediyor. Bu, onunla birlikte son derece işbirliği içinde geçen bir süreçti ve o asla korkmadı. Tüm bunları bir araya getirdiğinizde havada heyecan verici bir şey olur".
Rango, Çamur kasabasına ulaştıktan kısa bir süre sonra, daha önce hiç görmediği bir şeyle karşılaşıyor: Başka bir kertenkele, üstelik dişi bir kertenkele. Öksüz bir sürüngen ve çiftçinin kızı olan Beans, Rango'yu çaresizce suya susamış Çamur kasabasına su sağlamaya yardım etmek için tehlikeli bir göreve sokuyor. "Beans oldukça sert ve Rango net bir şekilde olmasa da onların çekim kaynağı. Isla Fisher'la çalışmak çok hoşuma gitti. O, zeki, akıllı, gerçekçi ve inanılmaz derecede eğlenceli biri" diyor Depp.
İlk olarak The Wedding Crashers/Davetsiz Çapkınlar'daki unutulmaz rolüyle ön plana çıkan ve hızla günümüzün en çok yönlü komedyenlerinden biri haline gelen Fisher, karakterinden büyük keyif aldı. Beans'in resmini görür görmez, taşralı sade, sert kız tarzıyla gemideki yerini aldı.
"Eğer bir kertenkele olmak zorunda kalsaydım Beans gibi olmak isterdim" diyerek gülüyor Fisher. "Rango’yla ilk karşılaşmasında ona bir tüfekle yaklaşıyor ama kısa bir süre sonra onun bir tehdit olmadığını ve çok net bir şekilde sudan çıkmış bir balık olduğunu fark ediyor. Beans'in kendine ait bir hikâyesi var, babası bir zamanlar tüm toprakların sahibiymiş ama sonra ortadan kaybolmuş. İşte bu filmi bu yüzden seviyorum. Bu, sıradan bir animasyon filmi değil. Her karakterin harika bir geçmiş hikâyesi var. Filmdeki mizah gerçekten bu türe aykırı ama aynı zamanda da bir sürü derin temayı içinde barındırıyor".
O temalardan birisi de Rango ve Beans arasındaki yakıcı kıvılcımlardan ortaya çıkan “Kendinize karşı dürüst olmayı öğrenmek”. "Onların ilişkisinde ilginç olan şey, Beans'in Rango'nun içini görmesi" diyor Fisher. "Onun cesur ya da güçlü olmadığını ve her şeyi kendi başına yapan biri havası takındığını görüyor. Ama Beans aynı zamanda da ondan etkileniyor. Rango onun tam zıttı, bu yüzden birbirlerinden çok şey öğreniyorlar. Beans açık konuşmayı ve kadınsı tarafıyla daha bağlantılı olmayı öğrenirken, Rango daha dürüst olmayı ve gerçekte olduğu kişi olmayı öğreniyor. Beans kimlik arayışında ona yardım ediyor".
Ancak türünün özelliklerine sadık olan Beans'in bir sorunu var: O, tehlikeyle karşılaştığında hemen donup kalıyor. "Beans, kendisini baskı altında hissettiği anlarda hareket edemiyor" diye açıklıyor Fisher. "Sanki bir hayalete dönüşüyor ama daha sonra Rango'yla birlikte bunu romantik bir avantaja çevirmeyi öğreniyor".
Fisher, aralarındaki esprileri hızlı bir şekilde geliştiren Tracy-Hepburn ikilisi gibi, Depp'le atışmaktan büyük keyif aldı. "Johnny'le çalışmak üzere olmak benim için büyük bir sürpriz oldu. O, inanılmaz bir şekilde kameraya odaklanabiliyor, son derece rahat ve komik " diyor aktris. “Sizi rahatlatıyor çünkü son derece samimi biri".
Rango'nun yolculuğundaki diğer bir kilit karakter ise Priscilla. Şüpheci genç fare, yeni gelen Rango'ya karşı son derece dikkatli ama sonradan ona tüm kalbiyle inanıyor. Rango, dramatik komedi Little Miss Sunshine/Küçük Gün Işığım'la sivrilen ve yeni jenerasyonun en çok aranılan genç yıldızlarından biri haline gelen 14 yaşındaki Abigail Breslin'in ilk animasyon çalışması.
Breslin, Priscilla'nın sıra dışı espri anlayışını anında benimsedi. Gore Verbinski bu durumu "İnanılmaz şekilde sevimli" diyerek nitelendiriyor. "Priscilla'yı oynamak çok eğlenceliydi çünkü o çok sevimli ama hiç beklenmedik şeyler söylüyor. Söylemek istediği ne varsa söylüyor" diyor Breslin.
Karakterinin resmi kendisine ilk gösterildiğinde Breslin daha da çok etkilenmiş. "Onu gördüğümde 'Aman Tanrım, o harika!' dedim. İki uzun saç örgüsü var ve sürekli kocaman bir şapka takıyor. Onunla ilgili her şey çok eğlenceli" diyor genç aktris.
Breslin için olduğu kadar, muhtemelen hepsi için en eğlenceli olan şey, Verbinski'nin tüm oyuncu kadrosunu topladığı sıra dışı sahne setinde, yaratıcılık açısından serbestlik şansına sahip olmaktı. "Tüm o farklı kostümleriyle, tüm o farklı aksanlarıyla ve komik konuşma şekilleriyle herkesin bir arada olması inanılmazdı. Ve elbette Johhny Depp'le birlikte çalışmak gerçekten müthişti" diyor Breslin.
Çamur kasabasında diğer yaratıkların kalplerine korku salan, ürkütücü, tüyler ürperten bir yaratık varsa, karşımıza çıkan ilk isim Çıngıraklı Yılan Jake. Bu son derece zehirli kötü adam, bir görev için kasabaya sürünerek ilerliyor. Yapımcılar, yüzünde azı dişleri ve kuyruğunda bir mitralyöz olan adaletsiz çıngıraklı yılan rolünü üstlenmesi için olağanüstü derecede çok yönlü İngiliz aktör Bill Nighy'i seçti. En son hayalete benzeyen, bilgisayar efektleriyle büyütülmüş Kaptan Davy Jones karakterini canlandırdığı Pirates of the Caribbean/Karayip Korsanları serisinde Verbinski ve Depp'le bir araya gelen Nighy'i ikna eden unsur, Verbinski'nin aynı şekilde güçlü olan, anime edilmiş evren vizyonuydu.
Nighy'nin önceki animasyon deneyimleri arasında, gişe rekortmeni Finding Nemo/Kayıp Balık Nemo da var ama o, Rango'nun ayrı bir yerde durduğunu söylüyor. "Bu son derece orijinal ve sonuç olarak son derece tatmin ediciydi. Buna dahil olan insanları tanıyorum, farklı bir şey ortaya koymaları benim için hiç sürpriz olmadı. Ama bunun aynı zamanda gerçekmiş hissi veriyor olması da çok hoşuma gidiyor" diyor aktör.
Hatta Nighy, kendisini gözü dönmüş karakterine biraz sempatik bakarken, onun düşünüld&u