“Televizyon Haberciliği” ile medyaya adım atan Kabaş’ın, spikerlik ve sunuculuk deneyimleri de bulunuyor. Birçok televizyon programı hazırlayan ve sunan deneyimli televizyoncu Kabaş, halen TRT2’de yayınlanan ve her Pazar, saat 11:10’da ekrana gelen “Medya Medya” adlı programı hazırlıyor ve sunuyor.
Medyanın her boyutu ile ele alındığı Medya Medya’da, televizyon, radyo, basın, reklam ve internet dünyasındaki gelişmelere mercek tutuluyor. Kabaş’ın masaya yatırdığı konulardan biri de “çocuk programları” oldu.
Biz de kendisinden çocuk programları konusundaki görüş ve önerilerini öğrendik. İşte Kabaş ile yaptığımız o röportaj…
Dr. Sedef Kabaş: Çocuk yaşlarda izlediğimiz programların, dizilerin, reklamların hafızalarımızdaki izleri çok daha derin. Mesela dün ne izlediğimi hatırlamıyorum ama çocukken izlediklerim dünkü tazeliğini koruyor. Bunun nedeni o yıllardaki (1980’li yıllar) tek kanallı televizyonun en büyük eğlence aracı olması mı, yoksa çocuk dimağının tazeliği mi bilemiyorum. Şeker Kız (Canndy), Pinokyo, Taş Devri, Jetgiller gibi çizgi filmler, Uykudan Önce, Susam Sokağı gibi programlar, Dallas, Zengin ve Yoksul, Kaçak gibi diziler tahminim benim jenerasyonumun unutulmazları arasındadır.
Türk televizyonculuğunda çocuk yayınlarının günümüzdeki görünümünü değerlendirir misiniz?
Dr. Sedef Kabaş: Özel kanallarda çocukların zihinsel gelişimine katkıda buunacak yayınların hemen hemen hiç olmadığını düşünüyorum. Zaten çocuk edebiyatı, çocuk tiyatrosu, çocuk sineması gibi konular maalesef ülkemizde yeterli düzeyde ciddiye alınmıyor. Oysa çocuğa okuma alışkanlığı kazandırmak, tiyatro-sinemayı sevdirmek ancak çocukların dilinden anlayan tarzda eserler ortaya koyduğumuzda mümkün olabilir. Son dönemde TRT Çocuk kanalının kurulmasını ise umut verici olarak görüyorum. Bildiğim kadarıyla bu kanalda ülkemiz çocuklarının kültürünü, ihtiyaç ve beklentilerini dikkate alan yerli yapımlara da destek veriliyor.
Hatırladığım bazı çocuk programları var; “Susam Sokağı” ve “Barış Manço ile 7’den 77’e bunlardan birkaç tanesi… Sanki o zamanlar çocuk programları daha bir eğiticiydi. Sizce de öyle mi?
Dr. Sedef Kabaş: Bu programlar TRT’de yayınlanıyordu. 1990 yıllarda özel kanalların devreye girmesi ile bu tür yayınlar yavaş yavaş gözden düşer oldu. Özel kanallar genelde televizyonun iki temel ayağını oluşturan “eğitici” ve “eğlendirici” unsurlarından sadece “eğlendirici” kısmına ağırlık veriyorlar. Eğitici olan her şey “sıkıcı” olarak addediliyor. Oysa iyi yayıncılık, eğlendirirken eğitebilmektir.
Türkiye’de bir dönemden sonra art arda çocuk kanalları açılmaya ve yayınlanmaya başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Sedef Kabaş: Yukarıda kısmen bu soruya yanıt verdim.
Özel televizyonlar, çocuk programları yayıncılığı konusuna fazla eğilmiyorlar. Yayınladıkları çocuk programları da genelde yabancı yapımlardan oluşuyor. Sizce neden bu konuya eğilmiyorlar, reyting kaygısından dolayı olabilir mi?
Dr. Sedef Kabaş: Yukarıda kısmen bu soruya da yanıt verdim.
Yabancı yapımlardan bahsetmişken… Aslında çocuk yayıncılığı, bir anlamda o ülkenin yarını ve geleceği için büyük önem taşıyor. Türkiye’de ulusal kanallardan tutun da yerel kanallara kadar birçok yabancı çizgi film yayınlanıyor. Sizin bu konudaki görüş ve önerilerinizi alabilir miyiz?
Dr. Sedef Kabaş: Tümüyle yabancı yayınlara öncelik vermek elbette doğru değil. Ancak bizim de oturup, yabancı yayınların kalitesinde neden iş üretemediğimizi düşünmemiz lazım. Dizilere ayrılan bütçelerin ne kadar büyük olduğunu hatırlarsak (haftada 100 milyar ila 400 milyar arasında değişen bütçeler) bu işin sadece para sıkıntısı olmadığını anlarız. Burada televizyon yöneticilerinin daha cesaretli davranması gerekiyor. Ayrıca günümüz çocuklarının internet çağında pek çok hızlı, renkli, cazip, bol efektli oyun, site ve sanal ortama girebildiklerini biliyoruz. Dolayısıyla çocuklara yönelik programların çok daha ince düşünülüp, tasarlanması gerekiyor. Aksi takdirde günümüz çocuklarının ilgisini çekmek mümkün olmuyor.
Çocuk dizilerine de değinmek istiyoruz. Televizyon yayıncılığında bir dizi eğer çok tutuyorsa, yani reyting getiriyorsa hemen diğer kanallar da buna benzer diziler yayınlamaya başlıyor. Günümüzdeki çocuk dizilerini nasıl buluyorsunuz? Bu diziler, çocuklar için tehlike arz ediyor mu? Eğer tehlike arz ediyorsa, kanalların ne tür diziler yayınlanmaları daha doğru olur?
Dr. Sedef Kabaş: Açıkçası bu tür dizilerin hiç birini izlemediğim için yorum yapmam doğru olmaz.
Dr. Sedef Kabaş: Kimi anneler ev işi yaparken çocuk onları rahatsız etmesin, sussun, otursun diye çocuklarını adeta televizyonun önüne atıyor. Oysa çocuk televizyonda herşeyi izlememeli, anne-babaların bu konuda son derece seçici olması lazım. Ancak ülkemizde ailece izlenen programların, yarışmaların, dizilerin hatta reklamların bile çocuklara yönelik son derece yanlış mesajlar içerdiğini biliyoruz. Dizilerdeki kaba sapa hitap şekilleri, şiddeti meşru kılan sahneler, hayattaki en önemli şeyin para olduğuna yönelik yaygın kanaat, aşırı tüketimi özendiren reklamlar, cinsiyetçi davranışların veya gizil milliyetçi hatta ırkçı söylemlerin hakim olduğu haberler gibi sakıncalı pek çok mesaj veriliyor. Ancak bırakın çocukları yetişkinler bile bu mesajların medeni bir dünya algısı veya gelişkin bir kültür dünyası için ne kadar büyük tehditler oluşturduğunun farkında değil. Nihayetinde bir evde anne kalitesizliği ile prim yapan kadın programlarını adeta sabah kahvaltısı niyetine istisnasız her sabah “kaçırmadan” izliyor, baba “mafyöz ilişkileri” onore eden diziyi vazgeçilmesi sayıyor, abi maçın yenik taraftarlarının şiddetine alkış tutuyorsa, evin çocuğu ne yapsın?
Birçok televizyon programı hazırlayıp, sundunuz. Çocuklara yönelik de bir program yapmayı düşündünüz mü? Ya da düşünüyor musunuz?
Dr. Sedef Kabaş: TRT Çocuk Kanalı ile böyle bir görüşmemiz oldu. Dileğim bir gün çocuklara yönelik masalllar okuduğum bir program sunmak. Çocukları masal dünyasına davet ederek aslında onlara en önemli mesajları, en tatlı şekilde vermeniz mümkün. Masallar çocukların dünyayı daha sağlıklı algılamasına, yaratıcı olmalarına, kültürlerini tanımalarına ve huzurlu bir iç dünya kurmalarına yardımcı oluyor. Üstelik bizim kültürümüzde unutmak üzere olduğumuz o kadar çok masalımız var ki. Bunları yeni nesillere aktarmak boynumuzun borcu olsa gerek.