Kültür Sanat

Sevimli Canavarlar – Filmin Üç Boyutluya Aktarılması

Renkli bir canavarlar kadrosuna ve sonsuz bir hareketli kapılar koleksiyonu boyunca uzanan çılgın bir kovalamacaya yol açan dinamik bir hikâyeye sahip olan “Monsters, Inc./Sevimli Canavarlar” doğal olarak 3D için çok uygundu.

Pixar’ın 3D yapım direktörü Joshua Hollander, stereoskopik süpervizörü Bob Whitehill ve 14 profesyonelden oluşan bir ekip, Canavarlar dünyasını 3D olarak yeniden yaratmak için yaklaşık bir yıl harcadı.

Ama yönetmen Pete Docter için film her zaman 3D’ydi, en azından onun kafasının içinde. “Tüm filmi yapılandırırken, çekerken ve ışıklandırırken üç boyutlu olarak düşünmek zorundaydık. Bu yüzden bundan stereovizyona geçiş, benim açımdan büyük bir sıçrama değildi”.

Whitehill, bir Pixar filmini 3D’ye aktarırken üç temel prensibi içeren bir felsefeyi izledi.

Konfor: 3D unsurunun bir zorlama yaratmayacağının ya da izleyici açısından dikkat dağıtıcı olmayacağının garantisini veren Whitehill, “Hikâyenin içinde kaybolmanız için, filmlerimizi izlemesi kolay olacak şekilde yapıyoruz” diyor.

Tutarlılık: Üç boyutlu “Monsters, Inc./Sevimli Canavarlar” orijinal filme sadık kalmalı. Film yapımcıları 3D’yi filmin orijinal versiyonunu yükselten bir araç olarak görüyor.

Çekicilik: “Biz ayrıca bunun yapmaya değer, çekici, derin, seyirciyi içine çeken ve benzersiz bir 3D deneyimi olmasını istedik” diyor Whitehill.

Hollander’a göre ekip “Sevimli Canavarlar”ı üç boyutlu olarak tekrar yaratırken, büyük ölçüde üç boyutlu “Finding Nemo/Kayıp Balık Nemo” için yaratılan yapım süreci aşamalarından yararlandı. “3D-Nemo araçlarına ait süreç aşamaları Canavarlar için büyük ölçüde işe yaradığından, doğrudan üçgen dediğimiz aşamaya atlayabildik. Burası, geçen yıllar içinde bozulan bir sürü şeyi bulduğumuz yer. Yapım sürecindeki ya da dosyaların depolama yerlerindeki değişiklikler sonucunda bir şeyler bozuluyor. Bazı dosyalar kayboluyor. Yazılım sistemlerinin altyapısı sorunlara neden olabiliyor. Biz de üçgenin içinde bu sorunların hepsinin üzerinden geçiyor ve onları onarıyoruz. Nihai amaç, her çekimin bir versiyonuna ulaşmak, 3D olmayan ama çekimin orijinal filmle eşleşen bir versiyonuna ulaşmak”.

Sonraki aşamada film yapımcıları filmin her bir çekiminin üstünden geçiyor ve her bir kare için derinlik ayarını belirliyorlar. Sonra film tekrar çekiliyor ve 3D olarak bilgisayarla tekrar işleniyor. Süreçteki bu aşamanın 2D’ye uygulanamayan yeni unsurları ortaya çıkardığını sözlerine ekleyen Whitehill konuyla ilgili olarak şöyle diyor: “Her şeyin üstünden geçip, 3D’ye itilecek doğru anları ve tutulacak diğer anları buluyoruz”.

Mesela Mike, Sulley ve Randall’ın çeşitli dolap kapılarına girip çıkmaya cesaret ettikleri sekans boyunca film yapımcıları her yerin, yani plajın, Tokyo‘nun ve Paris‘in arka fonunu sağlamak için resimler kullandı. “Bu resimler 2D’de çok güzel görünüyor, 3D’de de yine çok güzel görünüyor ama bir resim olarak ortaya çıkıyorlar çünkü derinlikleri yok” diyor Hollander.

Whitehill ekliyor; “Onlar 3D bilgisi içermeyen yerler. Ekibimiz onların 3D’de görünecekleri şekli yeniden yaratmak zorunda kaldı. Bu ilginç bir mücadeleydi”.

Tüyleri ve kürkleri 3D’de tekrar yaratmak da başka bir mücadeleydi. “Sulley’nin güzel tüyleri biraz zordu çünkü onların dalgalanması ve hareket ediş şekli bir rassal sayı üreteciydi. Yani bilgisayarda tekrar işlerken binlerce tüyden her birinin orijinal filmdekiyle bire bir aynı görünmesini sağlayamadık. Bu kadar güzel görünmesini sağlayan şey, bu işin rastgele sıralamayla yapılması. Dolayısıyla, orijinaline mümkün olduğunca yakın bir görüntü, duygu ve dokuya ulaşmak için iyi kararlar almak zorundaydık” diyor Whitehill.

“3D’de gerçekten kürkün hacmini hissedebiliyorsunuz. Sulley’nin üstünde yaklaşık 3,2 milyon tüy var ve siz hemen hemen hepsini hissedebiliyorsunuz. Bu gerçekten çok güzel” diyor Docter.

Film yapımcıları özellikle 3D’nin “Sevimli Canavarlar”ı nasıl yükselttiğini ortaya koyan birkaç sahne belirledi. “Bence suşi restoranındaki sahne çok eğlenceli” diyor Whitehill. “Tüm canavarlar, bir insan ve çocuk olan Boo’dan korkuyor ve bir karmaşa patlak veriyor. Bu sahne 3D’de inanılmaz derecede komik”.

Her zaman izleyicilerin en iyi deneyimi yaşamasını sağlamak için çabalayan film yapımcıları, başta Himalayalar’da geçen bir sekans için olmak üzere “Sevimli Canavarlar”ın tamamı için, efektleri belirlemeye yardımcı olması adına üç boyutlu “Finding Nemo/Kayıp Balık Nemo”daki efektlerden yararlandı. “Kar, yağmur ve havadaki döküntüler, hepsi 3D’de büyük bir mücadele unsuru olabiliyor” diyor Hollander. “Ne zaman 3D derinliğinde ekranın önünde olan ama sonra kareyi sağa ya da sola kaydıran bir şey olsa kafalarımızı karıştırıyor. Bu yüzden ‘Kayıp Balık Nemo’da suyun içinde yüzen bir madde ya da ‘Sevimli Canavarlar’da yağan kar ekranın kenarına kayarken, gözlerinizi yormadan ekranı doldurmak için doğru yoğunluğu bulmak zorundayız”.

Whitehill ekliyor; “Sonunda, Sulley kızakla karlı yamaçtan kayarken çok güzel bir kar yağışı oluşturduk. Bir süre için kendinizi Sulley’le birlikte bir lunapark trenindeymiş gibi hissediyorsunuz”.

Filmde 3D’yi tüm ihtişamıyla gözler önüne sermek için ideal bir son sahne vardı. Whitehill, filmin yapımında yer alan herkesin bunun için sabırsızlandığını söylüyor. “Kapıların depolandığı alanda geçen ve 3D olarak kesinlikle akılları başlardan alacak olan bu inanılmaz sekansa sahip olduğumuzu biliyorduk. Gelmekte olduğunu bildiğimiz, yapmaya değer bir 3D fırsatı olduğunu kanıtlayan, böyle bir son kozumuz vardı”.

Yapımcı Darla K. Anderson katılıyor; “Kapı kovalamaca sekansı çok heyecan verici. Beyaz perdede ve 3D’de muhteşem, gerçekten patlama yaratıyor”.

Docter ekliyor; “Mike ve Sulley’nin Boo’nun kapısını takip ederken oradan oraya zıplaması inanılmaz. Çekimlerin tasarım ve yapım aşamalarında, bunu olabildiğince enerjik ve aktif bir şekilde yapmaya çalıştık. 3D, olaya başka bir seviye katıyor”.

“Bu filmi yaparken karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, daha önce kimsenin görmediği yeni bir dünya, yeni bir yer olan dolabınızdaki canavarlar dünyasını yaratıyor olmamızdı” diye devam ediyor Docter. “Bunu mümkün olduğunca inandırıcı yapmak ve bir şekilde hepimizin bildiği şeylere bağlamak bizim için çok önemliydi. 3D hepimizi bu karakterlerle birlikte sokakta yürümeye davet ediyormuş gibi görünüyor. Olaya derinlik katıyor”.

Yorumları Göster

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir