Söyleşi: Çocuklara Kitap Okumak/Okuyarak Öğrenmek

Konuşmacı: Bengi Semerci

Düzenleyen: Yeşil Dinazor Yayınevi

Tarih: 22.11.2012

Anne-babaların en büyük şikayetlerinden biri çocukların kitap okumamasıdır. Çocukların en iyi öğrenme şekli, özdeşim yolu ile öğrenmektir. Çocuk, anne-babayı okurken görmelidir, ancak ebeveynler “dur şimdi kitap okuyorum, olmaz” şeklinde çocuğu itmemeli, kitabı çocuk ile paylaşmalıdır.

Küçük yaşlardan itibaren çocuklara kitap okunması ve onların kitabı ellemeleri ile, çocuk kitabın keyfine varır. Kağıdı sever, onu koklar ve değerli bir şey olduğunu görür. Ben okuma-yazmayı “Texas”, “Tommiks” ile, babam bana okurken öğrendim. Babam kitapları benimle hep paylaştı. Babamın bireysel olarak kitap okuyup okumadığını bilmiyorum ama, biz kitaplar ile beraber zaman geçirdik.

Çocuk kitabı, en zor yazılan kitaptır. Yapının, kişiliğin oluştuğu dönem için yazmak ve seçmek çok zor. Çocuğun gelişim dönemine ve o dönemdeki ilgilerine yönelik kitap seçmek gerekir. Eğitici kitap, çocuğa devamlı nasihat veren, onu sindiren bir yapıdadır ve kitap okumaktan soğutur. Mesela, “İyi çocuklar annelerinin sözünü dinler”, “İyi çocuklar ödevlerini yapar” gibi bir üslup çok iticidir.

Masalların çoğu çocukları korkutur, fakat aslında korkutmaması gerekir. “Kırmızı Şapkalı Kız”da verilen mesaj oldukça yanlıştır; annesinin sözünü dinleyip dinlememesi değil, tanımadığı insanlarla konuşursa neler ile karşılaşabileceği anlatılabilirdi. “Polyanna”yı ergenlere ceza olarak okutuyorum; gerçeğinin gerçeğin çok dışında olduğu bir kitap. Nasihat vermeden gerçekleri anlatan, yaşadığı toplumdan kopartmayan kitapların seçilmesi gerekir.

Çocuk ile birlikte kitap okuyup paylaşıldığında, onun neler hissettiğini ve kitaptan ne anladığını öğrenmiş oluruz. “Okudun mu?”, “Kaç sayfa okudun?”, “Anlat şimdi” gibi bir üslupla yaklaşılır ise, çocuk yargılanmış olur ve kitap okumak ona cazip gelmez, kitap hakkındaki düşüncelerini paylaşmak istemez.

Çocuk kitaplarında, eskiden beri süregelen zararlı şeyler vardır. Bazı şeylerin çocuklar tarafından anlaşılmayacağı düşünülmez; çocuklar belli bir yaşa kadar bazı şeyleri somut düşünür ve mecazları, deyimleri anlayamaz. Argo sevimli görünür ve bu yüzden fark edilmeden abartılabilir. Soyut düşünce, 11-12 yaşlarından sonra gelişmeye başlar. Belli yaştan önce fıkra düşkünlükleri yoktur ve esprileri anlamazlar. Düşme, can yanması gibi şeylere gülerler. Kitabın değeri de kalınlığı, inceliği ve boyutuna göre belirlenmez. Çocuk için içeriği kadar, görselliği de önemlidir.

Çocuklar ile, çizgi film bile yanına oturarak beraber seyredilmeli ve yorum yapılmalıdır; “Hırsızlar her zaman böyle şeyler yapmaz”, “Bu çizgi film olduğu için araba ona böyle çarptı”. Çocukluk döneminde korku vardır. Çocuk birinin öldüğünü düşündüyse, öleceğine inanır. Ayrıca, rüya ve gerçeği ayırt edemez. Çocuk rüyasında beraber gezdiğinizi gördüyse, gerçekten gezdiğinizi düşünerek anlatır; “Belki gerçekten gezmemiz gerekiyor, sen gezmeyi özlediğin için böyle bir rüya gördün” şeklinde ayrım yapmasına yardımcı olunabilir.

Çeviri kitaplarda, toplumsal farklılıklar çocuğun kafasını karıştırabilir. Bu yüzden, kitabın kültürle bağ kurabilmesi gerekir.