Bir yaşam mucizesi olarak nitelenebilecek kadar büyük besin değerine sahip olan sütün, insan yaşamındaki yeri insanlık tarihi kadar eskidir. M.Ö. 8000 yılına ait, Anadolu’da tapınak duvarlarında, evcilleştirilmiş, taşıma, süt ve et temini maksadıyla kullanılan sığırları gösteren çizimlere rastlanmıştır. İnsanoğlu, 5000 yıldan beri süt içtiği biliniyor. Bu konudaki ilk kanıtlar Dicle ve Fırat ırmakları arasında kurulan Sümer Uygarlığı’nın Ur kentinde bulunmuştur.
M.Ö. 26. yüzyıla ait Babil kabartmalarında süt ve süt kesiği temalarının işlendiğini görülüyor.
Ayıca yine M.Ö. 8. yüzyılda Homer’in yazılarında süt, süt kesiği ve peynirle ilgili anlatımlara rastlanıyor.
İncil’de de İbrahim Peygamber’in üç meleğe tatlı ve ekşi süt sunduğu anlatılır. M.Ö. 4. yüzyılda Antik Trakya ahalisi bugün yoğurt adıyla bilinen “prokiş” dedikleri bir çeşit ekşi süt üretiyorlardı. Süt işleme tekniklerini bugünkü Rusya, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine tanıtanların da Moğollar, Persler ve Türklerle birlikte diğer göçebe kavimler olduğu söylenir.
Bebeklik ve çocukluk döneminde süt tüketimi