Tiyatrotem’den bahsedebilir misiniz? Kaç yılında, kimler tarafından kuruldu?
Tiyatrotem, 2000 yılında Şehsuvar Aktaş ve Ayşe Selen tarafından kuruldu. 2004 yılından itibaren de Çetin Sarıkartal, kimi projelerde dramaturg/yönetmen olarak Tiyatrotem ile çalışıyor.
Tiyatrotem’in kurucularını tanıyabilir miyiz?
Bizler Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tiyatro Bölümü mezunuyuz; yüksek lisans ve doktora eğitimlerimizi de aynı bölümde yaptık. 1980’li yılların başlarından bu yana ayrı ayrı ya da birlikte değişik tiyatro topluluklarında oyuncu, yönetmen, yönetmen yardımcısı olarak çalıştık. TV ve sinema filmlerinde rol aldık, senaryo yazarlığı ve çevirmenlik yaptık. 1989-1991 yılları arasında Anadolu Üniversitesi, Devlet Konservatuarı’nda öğretim görevlisi olarak çalıştık.
Tiyatrotem’i diğer özel tiyatrolardan ayıran bir farkı var: Gölge ve kukla oyununun olması… Bu şekilde olması kim veya kimlerin fikriydi?
Gölge ve kukla oyunun yanı sıra anlatıya da önem veriyoruz. Bu öncelikle, Ayşe Selen’in fikriydi. Çünkü yaptığımız işlerde kurgusallığın açıkça görülmesi, temsilin temsil olduğuna doğrudan işaret edilmesi anlamında, gölge oyunu, kukla ve anlatının çok etkili olduğunu düşünüyoruz.
Şu an sahnelediğiniz ve/veya sahneleyeceğiniz oyunlar hangileri?
Şu anda, “Lahana Sarma” ve “Alem Buysa Kral Übü” adlı oyunlarımızı sergiliyoruz. “Böyle Devam Edemeyiz ve Nasıl Anlatsak Şunu” adlı oyunlarımız da fırsat doğması halinde oynanıyor. Yeni oyun projemiz ise henüz doğum aşamasında.
Tiyatrotem’in oyunları kaç yaş grubuna hitap ediyor?
Tiyatrotem’in oyunlarının genellikle alt yaş sınırı var. Örneğin “Lahana Sarma”, “Böyle Devam Edemeyiz” ve “Nasıl Anlatsak Şunu” adlı oyunlarımız 7 yaş ve üzeri için; “Alem Buysa Kral Übü” adlı oyunumuz ise 16 yaş ve üzeri insanlar için.
Oyunlarınızın içeriğinden kısaca bahseder misiniz?
Tiyatrotem, çağdaş ve geleneksel gösterim sanatları tekniklerini dramatik tiyatro ile Türkiye kültürel ortamında kaynaştırma esasına dayanan araştırmacı bir tiyatro anlayışına sahip.
Türkiye’de kukla, karagöz, ortaoyunu, meddah, tekerleme gibi geleneksel türlerin temel ortak özellikleri illüzyon yaratmak ve illüzyon kırmak olarak açıklanabilir.
Gösteriler gerçeklik ile yanılsama arasında gidip gelir. Uygulamalar yalnızca yapıtın yapıntılığına işaret etmeyi hedeflemez, amaç seyirciyi de seyirliğin içine katmak, deneyime ortak etmektir. Hikâye anlatıcılığı, halk tiyatrosu pratikleri illüzyon kurmak ve kırmak alışkanlıkları arasında gidip gelir, metinler kendine işaret eder.
Tiyatrotem işte bu zengin, ama zorlu mirası sırtlayarak yola çıktı. “Lahana Sarma (2001)” ve “Böyle Devam Edemeyiz (2002)” adlı oyunlar illüzyon kurma ve illüzyon kırma, tekerleme, olaylarda, durumlarda, sözlerde tekrar/simetri, taklitler, bozuk telaffuz, oyuna işaret etme, oyundan çıkma, rol-içinde-rol, oyun-içinde-oyun, metinler arasılık, yadırgatma, ironi, grotesk gibi anlatı ve seyirlik geleneğinde var olan özellikleri içeren yapımlar….
“Alem Buysa Kral Übü (2004)”, yukarda özetlenen tüm özellikleri, Alfred Jarry’den uyarlanan bir metinle ve batının “burlesque” tiyatrosuyla kaynaştırır. III. Riçırd Faciası (2006) da bu bağlamda değerlendirilebilir. Ancak bu kez geleneksel ve çağdaş gösterim unsurları, Shakespeare’in trajik oyununu alıntılayarak dönüştürmek üzere kullanılır. Aynı uygulama Moliere’in Tartuffe (2007) adlı oyunundan yola çıkılarak kotarılan Tartüf Bey için de geçerlidir. “Nasıl Anlatsak Şunu (2007)” ise, içinde yine metin içinde metin, gölge oyunu, meddah, hikâye aktarımı gibi öğeleri barındıran, “bir taraftan anlatılan, bir taraftan da nakledilen” bir kukla-gölge oyunu.
Tüm oyunlarda izleyiciyle paylaşılan bir oyunculuğun egemen olması, oyunsu olandan alınan hazzın yakalanması amaçlanıyor. Tiyatrotem’in bir anlamda tiyatronun tiyatrosunu yapmayı arzulayan, bunu araştıran bir ‘anlatı tiyatrosu’ olduğu söylenebilir.
Tiyatrotem’in bağlı olduğu bir kurum var mı?
Üyesi olduğumuz iki kurum var: ASSITEJ (Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) ve UNIMA (Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği)
Tiyatrotem dışında yine tiyatro ile ilgili başka çalışmalar içerisinde yer alıyor musunuz?
Hayır, bütün zamanımızı ve enerjimizi tiyatrotem için harcıyoruz.
Türkiye’de çocuk tiyatrosu sizce nereye gidiyor?
Bilmiyoruz.
Çocuklara yönelik tiyatro eğitimi vermeyi düşünüyor musunuz?
Hayır.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü için neler düşünüyorsunuz?
Can Yücel’e ‘Dünya Şiir Günü hakkında ne düşünüyorsunuz?’ diye sormuşlar. ‘Şiirin günü mü olur!?’ diye cevap vermiş. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü de bizim öyle işte, tiyatronun günü mü olur?!!!
Tiyatro ve sinema… Bu iki seçenekten birini tercih etmeniz gerekseydi hangisini tercih ederdiniz? Neden?
Tiyatro… Çünkü seyirci ve icracının birlikte deneyimledikleri, canlı bir gösterim olduğu için.
Son bir söz daha: Tiyatroyla sinema birbirine seçenek olarak da sunulmamalı. İkisi birbirinden çok farklı disiplinler bize göre.