Uyuşturucu Madde: Belirli dozda alındığı zaman kişinin sinir sistemi üzerinde etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan; birey ve toplum içerisinde iktisadi ve sosyal çöküntü meydana getiren maddelere denir.
Uyuşturucu Maddeler Hakkında Bilgi
Alışkanlık ve bağımlılık yapan; kanunların kullanılmasını, bulundurulmasını ve satışını yasakladığı ‘narkotik’ ve ‘psikotrop’ sözcükleriyle de tanımlanan maddeler de “uyuşturucu madde” olarak tanımlanır. Uyuşturucu maddeler hakkında bilgi sahibi olmak, uyuşturucan neden uzak durmamız gerektiğini de anlamamızı sağlar. Kesinlikle uzak durulması gereken bu tehlikeli maddeler çok çeşitlidir. Bunlardan bazılarının tarihçesi ise şöyledir:
Afyon (Opium)
Afyon ‘papaver somniferum’ adı verilen bir bitkinin, ‘keli’ denilen baş kısımlarının çizilmesiyle elde edilen bir drogtur. Afyon kozası uyuşturucu nitelikte değildir.
Kozanın dış yüzeyindeki lateksi (sütü) uyuşturucudur. Bitkideki çentik ve çiçeklerin düşüşünden yaklaşık 10 gün sonra, kapsüller özel bıçaklarla çizilir. Bu çiziklerden çıkan süt ham afyondur. Değişik kokulu ve acı tattadır. Ham afyon, pişirme ve mayalanma gibi işlemlere tabi tutulduktan sonra ‘işlenmiş afyon’ adını alır. Afyon sigara gibi içildiğinde kuvvetli bir koku verir. Afyondan morfin, eroin, kodein gibi alkaloitler elde edilir.
Afyonun Tarihçesi
Afyon, M.Ö. yazılmış papirüs gazetelerde ‘ağrı, sızı dindirici, uyuşturucu özellikleri olan bir ilaç’ olarak tanımlanmıştır. Esrar ve afyonun uyuşturucu etkisini ilk keşfedenlerin Sümerler olduğu bilinmektedir. Asurîler dönemine ait kabartmalarda haşhaş resimleri bulunuşu, afyonun bu devirlerde kullanıldığı ve bilindiğini göstermektedir.
Mezopotamya’dan dünyaya yayıldığı düşünülen afyonu, Sümerler’ den sonra İranlılar ve Mısırlılar kullanmaya başlamıştır. Özellikle Mısırlılar tarafından afyonun Avrupa’ya yayıldığı ve ilk olarak Yunanlıların bu maddeyi öğrendikleri anlaşılmıştır. Eski Yunan rüya tanrısı Murpheus’ un sembolü afyon meyveleridir.
Milattan bir asır sonra yaşayan müellif Dioskoridis afyonun hammaddesi olan haşhaşın yaprak ve kellerinin uyku getirdiğini, sütünün ağrı ve sızıları kestiğini, hazmı kolaylaştırdığını, ancak fazla oranda alındığında baygınlık ve ölüme yol açtığını belirtmiştir.
Hipokrat’ın Afyon Hakkındaki Kitabı
Hipokrates, afyon üstüne yazdığı kitabında bu bitkinin az miktarda kullanıldığı zaman mesane hastalıklarında, histeride ve ishallerde faydalı olduğundan, ağrıları, sızıları giderici etkilerinden bahsetmiştir.
Homeros Odysscia’ sında afyonun etkisini anlatırken; “Kim bu ilacı içerse artık gözyaşı dökmez. Hatta babasının, dostunun ya da sevgili oğlunun gözlerinin önünde öldüklerini bile görse umursamaz” demiştir.
Baz Morfin
Ele yumuşak gelen, toz halinde veya kalıplarda şekillenmiş haldedir ve hafif asit kokusundadır. Morfin ağrı kesici özelliğe sahip olduğu için, çiğnenen afyona oranla on ya da yirmi kat daha etkilidir.
Alındıktan sonra, ağrıya aldırmama, iyilik hali hissetme meydana gelir. Korkunun yerini soğukkanlılık alır. Daha sonra aynı rahatlamayı elde edebilmek için dozun artırılması gerekir. İlaç fazla alındığında zehirlenmeler baş gösterir. Kullanıma devam edildiği takdirde, zamanla günde birkaç kez alma ihtiyacı ortaya çıkar. İlk dönemden sonra alınmadığında; terleme, ishal, salya artması, burun akması ve göz bebeklerinde büyüme gibi belirtiler ortaya çıkar.
Morfinin tedavisi mümkündür. Alınan doz yavaş yavaş azaltılarak, ‘Methanone’ adı verilen bir morfin benzerinin verilmesi sağlanır. Morfin kesildikten sonra sosyal ve psişik yaklaşım öne geçer. Psikolojik moral şarttır, aksi takdirde aynı olaylar yaşanır.
Morfin ilk kez 1803 yılında afyonun terkibi analiz edilerek bulunmuştur. Eczacı kalfası olan 21 yaşındaki Adam Sertürner 1817 yılında bulduğu maddeye ‘morfin’ adını vermiş ve morfini önce kendi üzerinde denemiştir.
Morfin saf halde hemen hemen hiç kullanılmaz, çünkü suda erimez, kullanılanları onun çeşitli asitlerle yaptığı tuzlardır. Saf kristal morfine “baz morfin” adı verilir.
Morfinin uyuşturucu madde olarak yayılmasında deri altı şırınga aletinin 1853 yılında icat edilmesi büyük rol oynamıştır.
Eroin
Eroin, saf veya safa yakın durumda, beyaz renkte ve kristalize bir tozdur. Cilt üzerine sürüldüğünde hemen kaybolur. Tadı çok acı ve kokusu da sirkemsidir. Eroinin normal kullanımı büyük ölçüde konsantresi hafifletilmiş tarzdadır. Eroin bağımlıları uyuşturucuyu daha çok deri altına şırıngayla alır. Bu nedenle kendisine yeni bir enjeksiyon yapmak veya inhale etmek (koklamak) için birkaç saatte bir kuytu yer aramaya ihtiyaç duyarlar.
Eroinin Etkileri ve Zararları
Bağımlılar, maddenin etkisiyle uykulu, duygusuz ve az konuşmayı yeğlerler, çevreleriyle ilgilenmezler. Oturdukları zaman devamlı boşluğa bakarlar. Uyuşturucu ihtiyacını karşılayamadıklarında, vücutları kaşınır, derileri pütürleşir. Daha ağır olarak kaburga ağrısı ve ishal hissederler, ani kilo kaybederler. Eroin morfine göre 2,5 kat daha etkilidir. Tedavisi ise morfin gibidir.
Afyonun morfin gibi alkaloitlerinden biri olan eroin, Prof. Dr. Heinrick Dresser isminde bir Alman tarafından morfinmanların tedavisinde önemli bir madde olarak keşfedilmiştir.
Marka adı olarak eski Yunancadan, tanrısal kahramanlara verilen addan esinlenilmiş, 27 Haziran 1898’de, 31650 F 2456 numaralı patent dosyasına ‘eroin’ adıyla kaydedilmiştir. Aynı yıl Alman Bayer firması bu maddeyi harika bir buluş olarak piyasaya sürmüştür.
Avrupa ve Amerika’da kısa sürede yayılan bu maddenin alışkanlık yapmayacağı zannedilirken, kısa sürede alışkanlık yaptığı ve zehirlenmelere yol açtığı görülerek yasaklanması yoluna gidilmiştir.
Esrar
‘Canabis Sativa L’ adı verilen, boyu 1-3 m. uzunluğunda, ılıman iklimde yetişen ve halk arasında ‘hind keneviri’ adıyla bilinen bitkinin, gövde, yaprak ve çiçek kısmından elde edilen bir uyuşturucu çeşididir. Orta Doğu’da sadece çiçeklerinden elde edilen kısma ‘haşiş’ denir. Haşhaşla karıştırılmamalıdır. Esrarın etken maddesi ‘tetrahydrocannabinol’dur.
Esrarın Etkileri ve Zararları
Esrar bağımlıları, esrarı sigara halinde içerler. U madde alındıktan 15-30 dakika sonra etkisini gösterir ve bu etki 4-12 saat kadar sürer. Başlangıçta esrar kullanan kişi uyarılmış hale gelir ve neşelenip kolay konuşmaya başlar. Daha sonra uykulu bir hal alır. Zamanla esrar bağımlıların renkleri solar, gözleri çukurlaşır, zayıflar ve dalgınlaşırlar.
Esrarın tarihçesi konusunda yapılan araştırmalarda, bu maddenin Asurîler tarafından kullanıldığı ve bu maddeye (kunu-bu) isminin verildiği tespit edilmiştir.
Eski Yunanlılarda da Herodot, kenevirin lifinden elbise dokunup, reçinesinin ateşe atılarak buğusundan teneffüs etmek suretiyle sarhoş olunduğunu ifade etmiştir.
Khat
Özellikle, Güney Arabistan ve Doğu Afrika’nın bazı ülkelerinde kullanılması gelenekselleşen ve bir takım kısıtlamalara tabi olduğu halde, uluslar arası kontrolü gerektirmeyen bir uyuşturucu çeşididir. Genellikle öğleden sonra geç saatlerde ve akşamın erken saatlerinde çiğnenmektedir. Uzun yıllar yaprak dökmeden dayanabilen ağacın taze yaprakları ve genç sürgünlerinden elde edilen bu madde, hafifçe acı bir tattadır. Khat alan kişide neşelenme, uyanıklık ve açlık hissinin bastırılması gibi etkiler görülür.
Kokain
Kokain ‘erythroxylon coca’ adı verilen apacın yapraklarından hazırlanan bir alkaloittir. Beyaz ve kristalize toz şeklindedir. Koklayarak ve damara enjekte edilerek kullanılır. Burundan koklama yoluyla kullananlarda, burun üzerinde parça parça damarlar ve hafif bir leke halinde kızarıklıklar görülür. Deri altından alanların kollarında iğne izleri olduğu için, bu insanlar genellikle uzun kollu giysileri tercih ederler.
Kokainin Etkileri ve Zararları
Bağımlılarda aşırı yüz sararması, baş dönmesi, kusma ve fazla heyecanlılıkla beraber, vücut halsizliği ve ani kilo kayıpları görülür. Piyasa değeri çok pahalıdır.
Inkaların Peru’ da ‘koka’ adı verilen bitkiyi yetiştirip yapraklarını yaralarda kullandıkları, Güney Amerika’ da yerlilerin koka yapraklarını çiğneyerek yorgunluklarını giderdikleri bilinmektedir. Kokaini ilk keşfeden 1859 yılında Alman kimyager Niemann Goetingen olmuştur. Menşei Güney Amerika olan bu uyuşturucu madde daha sonra, kullanılması taşınması ve gizlenmesi eroin gibi kolay olduğundan süratle diğer ülkelere yayılmıştır.
Yakın tarihlere kadar uyuşturucu madde konusunda insanlar için en büyük tehlikenin doğal biçimdeki afyon, esrar, eroin ve kokain olduğu zannedilmiş ve uluslararası çalışmalar bu yönde yoğunlaştırılmıştı. Ancak son yıllarda birçok ülkelerde sentetik uyuşturucu maddelerin ortaya çıkması ve bunların serbest ilaç piyasasında kolayca ucuza satılması, çok çeşitlerinin bulunması nedeniyle, dikkatler bu yöne çekilmiştir.
Kratom
Kratom da khatta olduğu gibi uluslar arası denetime tabi değildir. Taze yaprakların çiğnenmesi suretiyle elde edilir. Tayland’da nizamnameye uygun sigara gibi kullanılabilme serbestliğine sahip olan kratom, hafif uyarıcı etkiye sahiptir.
Amphetamin
Kullananları arasında canlılık hapları(peppils),göz açıcılar (eye openers), uyandırıcılar (wake ups), kamyon şoförleri (truck drivers) gibi argo isimlerle bilinen bu ilaçlar, yorgun insanların daha canlı olmasını, stresli insanların ise daha istekli hissetmesini sağlamaktadır. Amphetamin, dexamfetamin, metamfetamin, phonmetranize gibi isimler de kullanılır. Genelde uyanık kalabilmek, kullananın kendisini güven içinde hissetmesini sağlamak amacıyla, genç kişiler tarafından kullanılır. Kullananlarda, el titremesi, göz bebeklerinde büyüme, fazla terleme ve uykusuzluk görülür. Aşırı dozda ise burun ya da ağız kuruluğu ve dudakların devamlı yalanması görülür.
Önceleri tedavi amacıyla 1920 yılında laboratuarlarda elde edilen amphetamin ve türevleri nezleye karşı kullanılmış, 1938 yılında İsveç’ te piyasaya sürülmüş aşırı yorgunluk yaratan işlerde çalışanlara tavsiye edilen bu sentetik ilaç, 1944 yılından sonra alışkanlık yaptığı ve zararlı etkilerinin görülmesi ile uyuşturucu maddeler listesine alınmıştır.
LSD-25 ve Halusinojen
LSD, Psilocybin ve Mascalinle ilgili olarak son derece etkili, hayal gördürücü etkiye sahip olan uyuşturuculardandır. Tıbbi araştırmalarda ve bazı akıl hastalıklarında çok sınırlı bir kullanımı vardır.
LSD’nin Zararları ve Etkileri
LSD, renksiz, kokusuz ve tatsız olduğundan, alan kişi tarafından farkına bile varılmaz. Bisküvi, tatlı ve benzeri yiyeceklere damlatılan bu maddelerden az miktarda bile alınsa, bir seyahate çıkmak için yeterli olabilir.
Halisinojenler yaklaşık 8-10 saat etkilidir. Alındıktan 30-45 dakika sonra etki başlar ve ilk 4 saatte maksimuma ulaşır. LSD, duyuları, hisleri ve düşünme değişikliklerini etkiler. Kullanan şahsın göz bebeklerinde büyüme, ellerinde titreme ve avuç içlerinde terleme görülür. Uzun zaman kullananların genlerinde bozukluklara sebep olduğu gibi, hamile iken kullanan kadınların çocuklarında sakatlıklar meydana getirdiği de gözlemlenmiştir.
1938 yılında Albert Hofman tarafından elde edilen LSD adlı madde insanda hayal gücünü arttıran, zekâyı takviye eden, cinsel gücü arttıran bir ilaç olarak piyasaya sürülmüşse de, daha sonra alışkanlık yaptığı ve kişiyi çıldırtma, intihar ve ölümlere sürüklediği görüldüğü için uyuşturucu maddeler listesine alınarak ve yasaklanmıştır.
Barbitürat
‘Uyku hapları’ adı verilen sentetik maddelere denir. Büyük dozlarda alanlarda, konuşmada bozukluk, yürürken sendeleme, gülme ya da ağlama görüşür. Uzun süre kullanımı bağımlılık oluşturur. İlaç alınamadığında da sinirlilik, endişe, istemsiz kas hareketleri ve 36 saatten sonra titremeler görülebilir.
Sözünü ettiğimiz tüm bu uyuşturucu maddeler insanları suça, hırsızlığa, acımasızlığa, karamsarlığa sürükleyip, toplumsal ahlakı çöküntüye uğratan ve insanı, insan olduğu bilincinden uzaklaştıran pahalı, değersiz ve toplumların yüz karasıdır.
Uyuşturucu maddelerden kesinlikle uzak durulması gerektiği gibi uyuşturucu bağımlıların tedavi olmasını ve bağımlılıklarından kurtulmalarını sağlamak için sağlık kuruluşlarından yardım istemek de önemlidir. Yeşilay Haftası kapsamında da bu yönde birçok çalışma yapılmaktadır.