Uzmanlar, loğusa sendromunun tedavi edilmezse anne sütünün kesilmesinden intihara kadar çeşitli sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıyor. Doğumdan hemen sonra yeni anneleri etkileyen loğusa sendromu; üzüntü boşluk duygusu, aşırı sinirlilik, ağlama krizleriyle kendisini gösteriyor.
Üsküdar Üniversitesi NPISTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Feneryolu Polikliniği’nden uzman klinik psikolog Seliyha Dolaşır, özellikle ilk gebeliklerden sonra görülen loğusa sendromuyla ilgili uyarılarda bulundur.
Belirtileri nelerdir?
Seliyha Dolaşır, 7-10 gün içinde kendiliğinden düzelen doğum hüznü ile loğusa sendromunun birbriyle karıştırılmaması gerektiğini vurgulayarak, bazı kadınlarda daha ağır olan “doğum sonrası depresyon” ve “psikoz” diye adlandırılan rahatsızlıkların görülebildiğini belirtti.
İlk 6 hafta önemli
Loğusa sendromu ilk 6 ay içerisinde sinsice başlar ve tedavi edilmezse 1-2 yıla kadar uzayabilir. Loğusa sendromu yaşayan kadınlarda; şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, psikomotor hareketlilikte artış, yerinde duramama, endişe, sinirlilik, sıkıntı, bunaltı, kendiliğinden ağlamalar ve panik atak, duygusal küntlük ya da duyarsızlık, aşırı yorgunluk, enerji eksikliği gibi bedensel yakınmalar ortaya çıkabilir.
Bazı anneler, bebeklerini yeterince sevmediklerini düşünebilir ya da bebeğin uykusuyla ilgili kaygı yaşayabilir. Aile ve arkadaşlardan uzak durma gibi belirtiler de oluşabilir. Bebeğe zarar verme korkuları, iştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk, mutlu olmaları gerekirken çökkün duygulara sahip oldukları için suçluluk duygusu, ilgi ve istek kaybı en önemli belirtilerdir.
Kimler risk grubunda?
Dolaşır, bazı kişilerin özellikle risk taşıdığını belirtiyor. Geçmişte depresyon gibi ruhsal sıkıntılar, evlilikle ilgili sorun yaşayanlar, ailelerinde ruhsal hastalık öyküsü bulunanlar risk grubundadır.
Bunların yanı sıra; istenmeyen gebelik, evlilik dışı doğum, anneliğe hazırlıksız olma da loğusa sendromunu tetikliyor.
Doğumla birlikte rol tanımları da değişiyor. Eşler çift olmaktan anne, baba olmaya geçiş yapıyor ve bebek bakımının getirdiği psikososyal stresler ruhsal sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebiliyor. Gebelik süresince evlilik gerilimi ve doyumsuzluğu ve özellikle eşlerinden yeterli destek alamayan, evlilik ilişkilerinde sorunlu olan kadınlarda da doğum sonrası depresyonu ortaya çıkma riski yüksektir.
Anneliğe alışmak kolay olmuyor
Moral bozukluğu ve stres anne sütünün azalmasına hatta kesilmesine yol açabilir. Bebeğe alışmak anneyi tedirgin edebilir. Bazı anneler, saplantılı bir şekilde, tüm dikkatlerini bebeğe yöneltebilir. Bir yandan bebeğe alışmak bir yandan da bebeğin bakımıyla ilgilenmek anneyi yorabilir. Bu dönemde eş ve aileden destek alınmalıdır.
Bu dönemi daha rahat atlatmak için doğum öncesi eğitim almak anneye fayda sağlayacaktır. Ayrıca kendisini tedirgin eden durumları doktorlarıyla paylaşarak kaygılarını giderebilir. Annenin daha önce doğum yapmış kişilerle bir arada olması da bu sendroma yakalanmamaları açısından oldukça önemlidir.
Tedavi edilebilir
Psikolog Seliyha Dolaşır, tedavi için yeni annenin mutlaka yardım alması gerektiğini belirtti. Dolaşır, annelere doğum hüznü durumu ortaya çıktığında istirahat ederek, bebek uyuduğunda uyuyarak, aile bireyleri ya da arkadaşlardan yardım alarak, her gün düzenli duş alıp giyinerek, dışarı çıkıp yürüyüş yaparak ve rahatlamak ihtiyacı duyulduğu zamanlarda çocuğu bir başkasına kısa süreli de olsa bırakarak rahatlamaya çalışılmalarını tavsiye ediyor. Daha ağır bir depresyon yaşanması durumunda ise muhakkak tıbbi destek alınmalıdır.
