Minik öğrenciler hayatlarında ilk kez karne alırken, daha büyük sınıflarda okuyan öğrenciler daha önce de deneyimledikleri karne sevincini ya da hüsranını tekrarlıyor. Bazı aileler çocuklarını ödüle boğuyor, bazıları ise çocuklarını yeterince başarılı olmamakla suçluyor. “Karneye ailelerin yaklaşımı nasıl olmalı?” sorusunu cevaplamak için öğrenmenin ilk yıllarına dönmek gerektiğini belirten Bahçeşehir Koleji Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölüm Başkanı Özen Yazğan, “Ailenin çocuğun karne alana kadar geçirdiği süreci gözden geçirmesi ve eğer varsa sorunun kaynağını çözmeye çalışmaya dikkat etmek gerekiyor. Karne bir sonuçtur. Çocuğun bir dönem boyunca göstermiş olduğu performansın notlara dönüşmüş halidir. Okulda neleri iyi yaptığını ve hangi konularda kendini geliştirmesi gerektiğini gösteriyor. Başarı ile ilgili bir gösterge olmakla birlikte, hayat başarısını getiren tek etken olarak görmemek gerekiyor. Bu nedenle ailelerin karneye yükledikleri anlam sadece çocuklarının bir dönemlik performansının yansıması olmalı. Karneye gereğinden fazla ya da az önem vermek sorunların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. En önemlisi ise çocuğunuzun birçok yetenek ve beceriye sahip olduğu ve akademik başarının çocuğunuzun sadece bir yönünü gösterdiği unutulmaması gerekiyor.” diyor.
Ebeveynlere karne karşısındaki tutumlarının neler olması gerektiğini ise şöyle sıralıyor:
- Aşırı maddi ödüllendirmelerden kaçının. Pek çok anne baba aşırı ödüllendirmenin doğru olmadığını bilmekle beraber çocuğunu daha fazla mutlu etmek isteği ile karneye karşılık maddi hediyeler almak istiyor. Başarılı olduğu düşünülen bir karneye yönelik aşırı maddi ödüller ise çocuğun başarıyı başlı başına bir ödül olarak algılamasını engelliyor. Bir süre sonra ders çalışmak, okulla ilgili sorumluluklarını yerine getirmek, çocuk için bir pazarlık unsuruna dönüşüyor. Bunun yerine çocuğun başarısının takdir edilmesi ve başardıkları ile gurur duymasının sağlanması gerekiyor. Bu his de en iyi; güzel sözler ve vücut diliyle çocuğa hissettirilebilir. Sembolik, akademik hayata yönelik hediyeler ya da çocukla beraber planlanacak etkinlikler çocuğa kendini değerli hissettirdiği gibi öğrencilik yıllarına yönelik güzel anılarının olmasını da sağlıyor.
- Çocuğun karnesindeki notlar sahip olduğu potansiyelin altında ise bu durumu yaratan etkenleri araştırmak gerekiyor. Çocuğun başarısını olumsuz etkileyen etkenler şu şekilde tespit edilebiliyor:
- Öncelikle çocuğun öğrenme sürecinde bir güçlük yaşamadığından emin olmak gerekiyor. Özel öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtü bozukluğu gibi durumlar öğrencinin okul başarısının düşmesine neden olabiliyor. Böyle bir durumdan şüpheleniliyorsa okuldaki öğretmenlerinden çocuğun durumu ile ilgili bilgi alıp bir uzmana başvurmak gerekiyor.
- Duygusal anlamda yaşadığı sorunlar da çocukların akademik başarısını etkileyebiliyor. Yeni kardeşi olmuş 1. sınıf öğrencisi aklının baş başa bıraktığı anne ve kardeşinde olduğu için okulda dalgın ve derslere ilgisiz olabiliyor. Aynı şekilde arkadaşları tarafından kabul görmeyen bir ergen, okulda olmaktan keyif almadığı için derslerde de varlık gösteremeyebiliyor. Okul performansı duygu durumundan etkilenir. Böyle bir durum söz konusu ise çocuğu dinlemek, sorunu çözme konusunda yol gösterici olmak çocuğa iyi gelebiliyor.
- Anne babanın da isteği doğrultusunda fazlasıyla etkinliğe katılan ve yoğun bir temposu olan çocuk, bazen okulla beraber tüm bu etkinlikleri yürütemeyebiliyor. Çocuğun kişisel gelişimi açısından ilgi alanlarına yönelik etkinliklere katılması önemli; ancak çocuğun günlük programı, taşıyabileceği kadar sorumluluğu bir arada içermesine dikkat etmek gerekiyor.
- Seçenek fazlalığı, bazı çocukların zaman yönetiminde zorlanmasına ve okulla ilgili sorumlulukları geri plana itmesine neden oluyor. Bilgisayar, televizyon, cep telefonu ve bilgisayar oyunları gibi birçok etken çocuklara her istedikleri anda kendi eğlencelerini yaratmaları için fırsat yaratıyor. Çocuğun bilinçli teknoloji kullanıcısı olması konusunda kural ve sınırlar kadar davranışlarla da örnek olmak gerekiyor.
- Anne baba, çocuğun başarı ya da başarısızlığı ile ilgili çok endişeleniyor ve bunu da çocuğa yansıtıyorsa, bir süre sonra çocuk kendi için bir şeyleri başarmaktan vazgeçebiliyor. Çocuk, hayatta kendisine güven vermesini beklediği kişinin kendinden çok kaygılandığını hissederse ya yoğun bir başarısızlık kaygısı yaşıyor ya da bu tehdit edici durumdan uzaklaşmak için hiçbir şey umurunda değilmiş gibi davranmaya başlıyor. Aşırı endişe, ne çocuğa ne de aileye bir şey katmadığından bunu her zaman hatırlatmakta fayda bulunuyor.
- Çocuk nasıl ders çalışması gerektiğini bilmiyor olabilir. Onun öğrenme stiline uygun olacak çalışma ortamını ve yöntemleri ailenin beraberce belirlenmesi gerekiyor. Neyi yaptığında daha iyi öğrendiği konusunda çocukla konuşabilir. Anne ya da babaya göre çalışmak için doğru olmayan bir yöntem onun çalıştığı konuyu daha iyi öğrenmesine yardımcı olabilir. Çalışması için uygun saat dilimi ve her hafta hangi konuları çalışacağı beraberce belirlenebilir.
- Çocuk, hayatta her şeyi çaba göstermeden elde ediyorsa ve daha o istemeden ebeveynleri her şeyi ona sunuyorsa; hiçbir zaman bir şeyleri elde etmek için çabalaması gerektiğini hissetmiyor. Bu nedenle de okulda başarılı olmak için çabalamaya da gerek görmüyor. Oysa çabalamadan elde edilenlerden alınan keyif uzun süreli olmuyor. Her çocuğun çabası sonucu bir şeyleri elde ettiğini hissetmesi gerekir. Bu nedenle çocuğun sorumluluklarını yerine getirdiğinde ve getirmediğinde bunun sonuçları ile yüzleşmesi gerekiyor.
- Çocuk başarılı olmasına rağmen eğer ailesi tarafından başarısı yeterli görülmezse bu çocuğun yoğun kaygı yaşamasına ve özellikle sınavlarda bu aşırı heyecandan dolayı çözebileceği düzeydeki sorularda hata yapmasına neden olabilir. Yüksek beklentilerinizle çocuğunuzun performans kaygısını arttırıyor olabilirsiniz.
- Hedefi olmaması çocuğun başarmak için de yeterince çabalamamasına neden olabiliyor. Kendine ait hedefleri olduğunda ise başarmak konusunda daha istekli olabiliyor. Bu hedefler bazen kısa vadeli olabildiği gibi ileride seçeceği mesleğe yönelik uzun vadeli de olabiliyor.
- Ev ortamı ve sosyal yaşantı açısından çocuğun düzenli çalışma alışkanlığı kazanabileceği bir ortam sağlanıp sağlamadığının iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Hafta içi her akşam çocuğun okulla ilgili sorumluluklarını yerine getirmesine fırsat vermeden anne baba olarak yapılan planlamalar çocuğun ertesi gün okula hazırlıksız gitmesine neden olacaktır.
İlk defa karne alan 1. sınıflara özel!
Eğer çocuğunuzun öğrencilik hayatının ilk karnesini almasını heyecanla bekliyorsanız mutlaka okuyun:
- Çocuğunuz her ne kadar okul öncesi eğitim almış olsa da 1. sınıfta ciddi anlamda kurallar ve beklentilerle ilk kez karşılaşıyor. Bu süreçte gelişimsel anlamda sadece okuma yazma gibi akademik becerileri değil; sosyal, duygusal ve fiziksel olarak da pek çok şeyi bir arada başarmaya çalışıyor. Bunları başardığını hissetmek de çocuğun öz güvenine katkıda bulunuyor. Bu ilk dönemin sonucu olan karneye ailenin yaklaşımı da çocuğun sonraki akademik hayatına etki ediyor. Ancak birinci sınıf öğrencilerinin çok büyük bir kısmı karnenin ne olduğu ile ilgili gerçek bir fikre sahip değildir. Bu nedenle anne babaların çocuğun karnesine yaklaşımı son derece önemli bulunuyor.
- Birinci sınıf öğrencilerinin karnelerini değerlendirirken yaş özellikleri dikkate alınması gerekiyor. Bu yaş grubunda birkaç ay bile gelişimsel anlamda önemli farklar yaratabiliyor. Aynı sınıfta bulunsalar da sınıf arkadaşları ile arasındaki 6 aylık bir fark hem zihinsel hem de davranış anlamında ciddi farklara neden olabiliyor.
- Çocuğun karnesini başka çocukların karneleri ile kesinlikle kıyaslamamak gerekiyor. Çocuğun gelişimi kendi içinde değerlendirilmelidir.
- Çocuğun karnesinde zayıf olan notlar varsa bunun sorumluluğunu sadece ona yüklemek doğru bulunmuyor. Birinci sınıf çocuğu anne babanın onun için bir düzen oluşturmasına ve desteklemesine ihtiyaç duyar. Yeterince uykusunu alması, beslenmesi, ev çalışmaları ile ilgili takip edilmesi gerekiyor.
- Eğer karnede zayıf olan dersler var ise bunlarla ilgili ne yapılabileceğini aile olarak değerlendirilmesi gerekir ancak bu durumun çocuğa sorun olarak yansıtılmaması gerekiyor. Bu yaş düzeyindeki çocukların başarılarının görülmesi ve takdir edilmesi onların daha çok motive olmasına neden oluyor.
- Bu yaş çocuğu için oyun her şeydir; hayatı öğrenmenin ve rahatlamanın yoludur. Karnesi ne kadar zayıf olursa olsun asla çocuktan sürekli çalışması beklenmemeli. Tatilde oyun ve eğlenmeye mutlaka zaman ayrılması gerekiyor.
- Karne ile ilgili olarak çocuğu aşırı ödüllendirmek de cezalandırmak kadar yanlış bir tutumdur. İlk karnesi böyle bir tutumla karşılanan çocuk bunu her zaman bekler ve başarı başlı başına bir ödül olmaktan çıkar.
- Çocuk okuma yazmayı öğrendiyse, onu yüreklendirmek ve okumasını pekiştirmek amacıyla onunla beraber kitapçıya gidilmesi ve seveceği kitapların beraber seçilmesi faydalı olabiliyor.
- Okula başlarken uyumda zorlanan birinci sınıf öğrencileri tatilden sonra tekrar okula dönmekte, anne ya da babasından ayrılmakta zorlanabiliyor. Bu nedenle tatilden sonra gene okuluna döneceği, arkadaşları ve öğretmenleri ile birlikte olacağı onunla konuşulması gerekiyor. Özellikle de tatilin son üç dört günü uyku saatleri okul düzenine dönmeli, çantasını hazırlamak gibi süreçlerle okula döneceği fikrine alıştırılması fayda sağlıyor.