Yücel Elmas

1 Mart 1942 doğumlu olan Elmas, hayatının önüne çıkardığı tüm güçlüklere ve bürokrasilere rağmen zoru başaran sayılı insanlardan biri. Çocuklara olan sevgisi ve müzik aşkı, Elmas’ı değerli taşların bulunduğu bir hazinenin içine çekmiş; çocuk korosuna…

Aslında onu hepimiz tanıyoruz. Okulda söylediğimiz veya duyduğumuz, “Sen Varsın Hep Öğretmenim” adlı beste kendisine ait.

1988 yılında profesör unvanı alan Elmas’ın çalışmaları özellikle okul öncesi, ilköğretim ve gençlik çağındaki çocuk ve gençlerin seslerinin eğitimi üzerinedir.

TRT İstanbul Çocuk Korosu ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi Çocuk ve Gençlik Koroları’nın kurucusu olan Elmas, İngilizce ve İspanyolca biliyor.

Halen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nde müzik eğitimi veren Elmas, TRT Çocuk Müzikleri Araştırma ve Repertuar Kurulu üyesi. Elmas, aynı zamanda hafta sonları Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda çocuk korolarına yönelik eğitim de veriyor.

Öncelikle ailenizden ve sizden bahsedelim. Nerede doğdunuz? Müzik hayatınıza nasıl başladınız? Ve bugüne kadar neler yaptınız?

Yücel Elmas: Mart ayının birinde, Balıkesir’in şirin bir kasabasında doğdum. Babamı yedi yaşında kaybedince, annem ile birlikte kardeşlerimin öğretmenlik yaptığı yerde hayatımıza kaldığımız yerden devam ettik. İki yıl boyunca onların öğretmenlik yaptığı köylerde bulunduk. Beş kardeşiz ve hepimiz de öğretmeniz. Yeğenlerim, eniştelerim ve yengem de öğretmendir. Sanırım ailemin içinde çok öğretmen olmasının etkisiyle öğretmen oldum. Hani soracak olursanız, aslında subay olmayı çok istiyordum. Bilmiyorum nedendir.(Tebessüm ediyor.)

1962 yılında, Edirne Erkek İlköğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Bursa’nın İznik Tacir Köyü’nde, beş öğretmenli bir okulda, bir yıl boyunca müdürlük yaptım. Bu arada, içimde çok büyük bir aşk olan müzik öğretmenliği için de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’ne müracaatımı yaptım. O dönem müzik öğretmeni yetiştiren tek kurum Gazi Eğitim Enstitüsü idi. Gazi’de esas çalgım ise keman oldu. Ama mezun olmadan yapılan çalışmalar sırasında bir alman profesörümüz bana dedi ki, “Sen koro defterini çok iyi tutuyorsun. Koroya çok ilgi gösteriyorsun, seni koroya yönlendirelim” Ve 1966 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nün müzik bölümünden mezun oldum.

Daha sonra eşim Yıldız Elmas ile beraber Trabzon İlköğretmen Okulu’na karma okula tayin olduk. Orada, eşimle birlikte çeşitli okullardan seçtiğimiz çocuklardan oluşan 80 kişilik harika bir koro kurduk.

71 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü, bizim sicilimize bakarak fark etmiş; “Karı koca sizi İspanya’ya göndermek istiyoruz, kabul edip etmediğinizi bildirin.” diye bir çağrı yaptı. Hemen kabul ettim. Çünkü daha önceden beş yıllık bir Alman bursunu, eşim yüzünden kaybetmiştim. Buna çok üzülmüştüm, hala kafasına böyle kakarım. (Gülüyoruz.)

O yüzden bu ikinciyi hemen kabul ettim ve eşimle birlikte İspanya Hükümeti’nin vermiş olduğu bursla bir yıl boyunca, Barcelona Yüksek Müzik Konservatuarı’nda Prof. Concita Badia ile “Tek Ses Eğitimi”, Prof. Enrique Ribo ile de, “Toplu Ses Eğitimi” alanlarında yoğun bir şekilde çalıştık. Sonunda aldığımız belgelerle Türkiye’ye döndük.

Derken, 80 yılında darbe oldu. O dönem Hasan Sağlam, Milli Eğitim Bakanı oldu ve öğretmen akademisi dört yıllık olarak tekrar açıldı. Yaz tatilinde bir gün duyduk ki efendim, bizim bölümümüz de Marmara Üniversitesi’ne bağlanmış. Prof. Dr. Orhan Oğul’un başkanlığında üniversite oluşturulmuş ve dallar tespit edilmiş. Müzik bölümü de Atatürk Eğitim Fakültesi’ne bağlı olarak onun içerisinde yer almış. Sevindik birden bire! Akşam yattık, sabah üniversiteli olarak kalktık. İspanya’da aldığımız belgeler de işe yaradı. Belgeler, YÖK’ün denklik birimine gitti, ardından yüksek lisans mezunu sayıldığımıza dair resmi yazılar geldi. Doktora programımda ise “Ses Eğitiminde Gecikme ve Yarattığı Sorunlar” konusunu ele aldım. O dönemde, Saip Egüs, Akif Saydam ve Ziya Aydıntan isimleri o günkü eğitim müziği alanına çok faydaları olmuştur. Ki hala onların şarkılarını söyleriz, söyletiriz.

 

TRT Çocuk Korosu’na nasıl başladınız?

Yücel Elmas: Saip Egüs’ün Gazi’den öğrencisi olan Cavidan Selanik diye bir hanım, o dönemde TRT Müzik Daire Başkanıydı. “Hocam, sizin koroya olan aşkınızı biliyorum. Ben de burada iyi bir iş yapmak istiyorum, gelin el ele verelim ve TRT Çocuk Koroları’nı, Gençlik Koroları’nı kuralım.”dedi. O sırada Saip Egüs hocamdan beş sayfalık bir mektup aldım. Mektupta, “bu işin sahibi sen olacaksın.” diyordu hocam… (Burada gözleri doluyor.)

TRT Çocuk Korosu, diğer korolardan eğitim felsefesi itibariyle farklıdır. Stüdyosu vardır, stüdyo saati vardır, kayıt saati vardır. Bir tane kulak eğitimcisi, bir tane de ses eğitimcisi vardır.

E tabi bir de başında Yücel Elmas vardır.

TRT Çocuk Korosu’nda göreviniz devam ediyor mu?

Yücel Elmas: Şöyle devam ediyor… TRT Gençlik Çocuk Korosu’na takviye yapılacağı zaman görev alıyorum. Koro yenileniyor. Bazı çocuklar büyüyor, bazı çocuklar buradan başka yerlere gidiyor ve koro boş kalıyor. Bunun için de yeni mezun olan, mutasyon dönemi geçmiş ve ses değişim dönemini atlatmış çocuklarla koroyu yeniliyoruz.

TRT Çocuk Korosu’nun repertuarı nasıl belirleniyor?

Yücel Elmas: Elimize geçen, özgün marş, türkü, ne varsa onlardan seçiyor ve Ankara’ya gönderiyoruz. Benim de içinde bulunduğum kurul, gönderilen şarkıları okuyor ve inceliyor. Sözleri itibariyle, eğitselliği itibariyle, kısaca her yönüyle bu şarkılar tek tek inceleniyor. Ses ya da tiz olarak çocukları aşıyorsa, bu şarkılar üzerinde işlemler yaparak, bazen de bestecilerinden izin alıp değiştirerek repertuarı oluşturuyoruz. Sonra şarkı yarışmaları başladı. Bu yarışmalar da koroya çok büyük katkılar sağladı.

Değişiklik yaptığınız beste oldu mu?

Yücel Elmas: Yani oluyordu. Bestenin tamamında değil de, bestenin içinde geçen bir kelimeyi değiştirebiliyorduk. Mesela şarkının bir yerinde “odun” sözcüğü geçiyordu. Bildiğimiz odun yani. Hocam dedi, “bu argo” kaçıyor. Dedim ki; o güzel şarkı, bir “odun” sözcüğü yüzünden atılır mı ya! O şarkı sözlerinin üzerindeyken “odun” kelimesini “kömür” yaptım.(Gülüyoruz.) Tabi değişiklik için de beste sahibinden de izin aldık. Yani şarkıyı kaybetmemek için öyle bir düzeltme yaptığımızı hatırlıyorum.

Ne tür şarkıları repertuara almamaya özen gösteriyorsunuz?

Yücel Elmas: Çocuğun dünyasına uymayan ve eğitsel açıdan çocuğun seviye düzeyini aşan türküleri veya şarkıları, repertuara kabul etmiyoruz. “Sabah güneşi doğmuş boyalı konaklara. Yar bizi davet etmiş elmalı yanaklara.” Şimdi bu türküyü çocuğa nasıl söylettirirsiniz? Sonuç olarak birçok türkü araştırılır ama sadece uygun olanlar, koroda seslendirilir.

TRT kapsamında her ilde çocuk korosu bulunuyor mu?

Yücel Elmas: 79 yılında üretime başlayan koroların ilki Ankara’da kuruldu. Ardından, İstanbul ve İzmir geldi. Daha sonra Diyarbakır ve Trabzon’da çocuk korosu vardı, ancak Diyarbakır ayağı kapandı.

Neden?

Yücel Elmas: Çünkü orada öğrenci bulamıyorlar. Genelde subay çocukları, memur çocukları bu ile geliyor. Onların da tayini çıkınca koro boş kalıyor. Orada yaşayan çocuklarla da koro oluşturulamıyor, çünkü ortaya dil problemi çıkıyor.

TRT Çocuk Korosu’na katılmak isteyenleri neye göre belirliyorsunuz?

Yücel Elmas: Bir: İyi bir müzik kulağı olacak. İki: Sağlıklı fiziksel bir görünümü olacak. Üç: İstanbul korosuysa İstanbul’da oturması gerekecek. Ankara korosuysa Ankara’da oturması gerekecek. Çünkü koroyu aksatmaması lazım! O bakımdan herkes okuduğu yerde olacak. Dört: Bir de yetişmeye elverişli bir sesi olacak. Çocuklar teneffüslerde seslerini çok yoruyorlar. Bu durumda da ses, berraklığını netliğini güzelliğini kaybediyor. İşte bu gibi durumlarda olan çocukları, koroya alamıyoruz. Aynı şekilde burnunda et olan veya burun kemiğinde eğrilik olan çocukları da koroya alamıyoruz.

Neden?

Yücel Elmas: Çünkü o ses sırıtır, belli eder kendini. Bireysel eğitimde, bireysel özellikler kontrol edilir. Ama toplu ses eğitiminde homojenize çok önemlidir. Koro sesi içerisinde kaynamalı ses. Koro sesi bir bütünlüktür. Koroda bir tanesinin bile sesinin fark edilmesi kabul edilemez. Çünkü armoniyi bozar ama düz söylediğimiz zaman dört tane sesi kurallarıyla yerine getirdiğimiz zaman sesler, şırıl şırıl akar.

Koroya devamsızlık olursa ne yapıyorsunuz?

Yücel Elmas: Koro, aynı zamanda bir disiplin işidir. Bir çocuk, velisi uymuyorsa velisi yüzünden ya da kendi yaramazlığı yüzünden korodan çıkartılabilir. Mesela bir kameraman arkadaşımızın çocuğunu, çok üzülerek göndermek zorunda kaldık. Ki o arkadaşımız, TRT’nin içinde olan ve özellikle çocuğunun bu eğitimi almasını isteyen bir insandı. Biz de istiyorduk ama çocuk diğer kardeşlerine zarar verdiği için ayırmak zorunda kaldık.

Diğer korolarda veya okul korolarında sizin fark ettiğiniz yanlış söylenen şarkılar var mı?

Yücel Elmas: Elbette yanlış söylenen şarkılar oluyordu, halen de olabilir. Mesela “Öğretmenim Canım Benim” şarkısında “okut, öğret ve nihayet” bölümü uzun zaman çoğu yerde “okut, öğret me nihayet” şeklinde okundu. Biz, bu şarkıyı çok anlaşılır bir biçimde söyledikten sonra yapılan yanlış seslendirmeler düzeltildi. Onun için biz felsefemiz şudur: “Dilimizin fonetik yapısını esas alan şarkı söyleme biçimini, önce korolarımıza yerleştirmektir. O yoldan ekran ve mikrofon vasıtasıyla, tüm ülke çocuk ve gençlerine aktarmak; aynı şarkıları, aynı güzellikte söyleyen kuşakların birbirini takip etmesini sağlamaktır.”

Sizin de “Sen Varsın Hep Öğretmenim” adlı bir besteniz bulunuyor.

Yücel Elmas: Evet. Benim de, kendime özgün çalışmalarım var, ama besteci değilim. Fakat çocukların hangi şarkıları daha çok seveceklerini, hangilerini daha içtenlikle söyleyeceklerini ve hangi ritimde, hangi tonda seslerinin daha güzel çıkartacaklarını çok iyi biliyorum. “Sen Varsın Hep Öğretmenim” adlı şarkının doğuşu da ailece “öğretmen” olmamızın vermiş olduğu bir etki ile ortaya çıkmıştır.

 

Size birkaç kelime saymak ve bu kelimelerin sizde neyi çağrıştırdığını bilmek isteriz?

İnsan sesi: En iyi enstrüman en ucuz enstrüman çalgı. 
Çocuk: Gelecek
Müzik: Ruh heyecan. 
Koro: Aynı duyguları paylaşan bir grup. 
Orkestra: Dili olmayan bir koro.

Çocukların müzik yeteneklerini keşfetmeleri ilgili olarak ailelere neler söylemek istersiniz?

Yücel Elmas: Veliler şunu söylüyor: “Çocuğum müziğe çok hevesli, bir müziği duysun hemen tekrarlıyor.” Tamam, duysun tekrarlasın da doğru mu, yanlış mı tekrarlıyor? Neyi tekrarlıyor? Neyi duyuyor? Neyi söylüyor? Bunu, veli bilemez. Velinin çocuğu ve çocuğun kapasitesini iyi bilen, deneyimli formasyon sahibi hocalara götürmesi ve dinletmesi gerekir.

Her çocuğun mutlaka bir kahramanı vardır. Sizin çocukluk kahramanınız kimdi?

Yücel Elmas: Müzik öğretmenim vardı, ona hayrandım. Çok güzel keman çalıyordu. Hatırlıyorum da, 1945 yılında babamın, ablama 10 liraya aldığı bir keman vardı. Sonunda, o keman bana kalmıştı. Fakat ablam, benden başka kimse çalmasın diye yayını saklamış. Annem, “Şurada jandarma var, kemençe çalıyor. Onun yayını iste bari de onunla çal.” derdi, bana. Oysaki kemanın formu başkadır, kemençenin formu başka. Çok iyi hatırlıyorum; ilkokul son sınıftaydım, top oynuyorduk. O hocam “Gel buraya, bugün Anneler Günü. Hadi bakalım annenle bize bir şeyler çal” dedi. Gittim koşa koşa kemanı kaptım geldim. O gün onlara ne çaldım hatırlamıyorum, ama bir şeyler çalmıştım.

Sonra bir de, evde mandolin vardı. O zaman yaka balinaları vardı. Yakalara takılan balinalar böyle beyaz beyaz… Bilmiyorum biliyor musunuz? Uzun uzun, ince ince onlarla çalıyordum. Onu da bulamazsam, jiletle çalıyordum. Bu parmaklarımın derilerinin kesildiğini bilirim. Bütün samimiyetimle söylüyorum, jileti pena yapıp çalıyordum. Ne yapıyım Balıkesir’in kasabasında nereden bulacaksınız? Neyle çalacaksınız?

Diyelim ki elinizde sihirli bir değnek var. Çocukların müzik alanında daha iyi beslenmeleri için ne yapardınız? Ve kendiniz için neler yapardınız?

Yücel Elmas: Bütün illere çocuk ve gençlik korolarının kurulması için Milli Eğitim Bakanlığı’na emir verirdim. Niye? Çünkü koroların faydaları saymakla bitmez. Bir kere paylaşmak demektir koro!

Sizce, iyi bir çocuk korosu şefi olmanın özellikleri nelerdir?

Yücel Elmas: Bir defa çocukları çok sevmelidir. Sevgi, çok önemlidir. Sevgi, Sevgi, Sevgi… Eğitimin temel felsefesi budur. Kızmak, kaşları çatmak yetmelidir. Vurmak, bağırmak çağırmak kesinlikle olmamalıdır. Bir de iyi piyano çalıyor olmalıdır.

Neden piyano?

Yücel Elmas: Piyano, müziğin temelidir, çok seslidir ve polifoniktir. Bir şefin, piyano çalması çok daha etkin bir durum yaratır.

Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda da çocuk korosu çalışmalarınız bulunuyor. Kaç yaş grubundakiler bu koroya alınıyor?

Yücel Elmas: Şöyle söyleyeyim, altı yaşındaki çocukları hazırlık grubuna alıyoruz. Bu duruma göre beş buçuk yaş da bu gruba alınabiliyor. Bu yaştaki çocukların dünyası apayrıdır ve kapasiteleri de apayrıdır. İlkokul birinci sınıf ve ikinci sınıf öğrencilerini, belki bir grup olarak düşünülebiliriz. Eğitimi de göz önüne alırsak, en az bir yıl çocukların koro eğitimi alması gerekiyor. Çocuklar, her üç ayda bir dinleniyor ve teker teker onlara ait notlar alınıyor. İşte nefes problemi olanlar, dil problemi olanlar, kulak problemi olanlar ve ses problemi olanlar kayda alınıyor. Nefes problemliler, bir yerde toplanıyor, dil problemliler bir yerde toplanıyor. Onlar ayrıca bir eğitiliyor. Ve şunu da fark ettim, belirtmeden geçemeyeceğim. Yanlış konuşan spikerlerimiz yüzünden, bazı çocuklarımız da yanlış bazı kelimeleri yanlış telaffuz ediyor.

Konuşmasını beğendiniz bir spiker var mı?

Yücel Elmas: Evet. Bizden çocuk korosundan mezun olmuş Defne Samyeli var.

TRT Çocuk Korosu’ndaki uyguladığınız disiplin, Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda da geçerli mi?

Yücel Elmas: Elbette. Ama uyguladığımız disiplin çocukları sıkmıyor, aksine onları öğretici bir yol çiziyor. Velilerden duyduğumuz bir şeyi söyleyeyim size. “Hocam, okul olmadığı zaman çocuğum havalara uçuyor, mutlu oluyor. Ama koroya gitmeyelim dediğim zaman, hayıııııııır diye karşı çıkıyorlar. Çocuğum, mutlaka koroda olmamız lazım. Bizim yarın kaydımız var. Bugünkü cumartesi çalışmasına gitmezsem, yarınki kayda almaz bizi öğretmen.” diyor. Ki çocuklar burada sadece disiplini değil, dostluğu, arkadaşlığı, paylaşmayı, bir iş yapmanın mutluluğunu duyuyorlar. Dediğim gibi eğitsel bir takım duyguları burada yaşıyorlar birlikte. Burası, sınıf havasından farklıdır ve buranın birleştirici bir unsur olduğu da bir gerçektir.

Semiha Berksoy Opera Vakfı kapsamındaki Çocuk Sanat Akademisi bünyesinde bulunan Çocuk Korosu’nun eğitim günleri, anladığımız kadarı ile cumartesileri gerçekleşiyor. Peki, kaç saat veriliyor bu eğitim ve koroya girmek isteyen çocukların aileleri nasıl başvuruyor?

Yücel Elmas: Evet, her cumartesi, yani haftada iki saat, ayda toplam sekiz saat eğitim veriliyor. Koroya başvurmak için, www.semihaberksoyoperavakfi.org adresinden başvuru formu doldurmanız da yeterli oluyor.

Semiha Berksoy Opera Vakfı’ndaki çalışmalarınız hakkında ekleyeceğiniz bir şey var mı?

Yücel Elmas: Çocuk sanat akademisi, burada hedefleniyor. Hatta bizim çalışmalarımıza çocuk orkestraları da dahil edilecek ve kocaman bir sanat akademisi olmuş olacak. O bakımdan, Semiha Berksoy Opera Vakfı’nın Çocuk ve Gençlik Koroları şu günlerde temel eğitimlerini alıyorlar. Gelecekte, hem de çok kısa bir gelecekte çocuk korosu ve gençlik korosu olarak sesimi duyuracağız. Ki İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında Adalar Belediyesi’nden de bir teklif aldık. Semiha Berksoy Opera Vakfı’nın, benim de başında bulunduğum çocuk ve gençlik koroları, Yunanistan ülkesinden gelecek genç katılımcılarla bir etkinlik düzenleyecek.

Bunun dışında yeni yılda üç yeni şarkıyla ortaya da çıkabiliriz. Belki bu büyük bir konser biçiminde olmaz ama bir yerde bir şekilde yer almak şeklinde olabilir. Daha sonra başka bir etkinlikte, başka bir üç şarkı… Bunlar birikerek, bir program halini alacak. Her hafta burada velilere ve ilgili kişilere dinletiler yapılacak. Yavaş yavaş dışarı doğru da adım atacağız. Uluslararası sahalarda boy göstereceğiz. O günü görmeye ömrüm yetmezse bile benim yetiştirdiğim, geleceğin müzik öğretmenleri bunu mutlaka sonuca ulaştıracaklardır.