Kültür Sanat

Zümrüt Özkan Anjuere

1970 yılında Ankara’da doğan Zümrüt Özkan Anjuere, TED Ankara Koleji ve İletişim Fakültesini bitirdi. St. Louis’de iş idaresi yüksek lisansı yaptı. Dönüşte aile şirketlerinde çalışmaya başladı. 2002’de anne olunca işe ara verdi ve oğlunu bir seneye yakın kendi büyüttü. Karakterinin titiz ve araştırmacı tarafı anne olduktan sonra daha da çok ortaya çıktı. İşe döndükten sonra başka birşey yapması gerektiğini anladı ve en sevdiği üç şey olan çocuk, yemek ve yazı yazmak üzerine yoğunlaştı. Oğlu sayesinde bu üç şey bir süre sonra işi haline geldi. Şu an Yiyorum Büyüyorum II’yi bitirmeye çalışıyor. Bebeğim ve Biz dergisi ve İlkim Öz yaşam dergisinde sayfaları var. Geçtiğimiz ay Türkiye’nin ilk çocuk yemekleri video podcast sitesini kurdu. Anne ve babaların tariflerinin uygulanışı seyredebilecekleri www.yiyoruzbuyuyoruz.biz adlı siteye her ay bir yeni tarif videosu ekliyor. Televizyon programları, gazete, dergi söyleşileri ve kendi www.yiyorumbuyuyorum.com adlı sitesinde yenileme çalışmalarına da son hız devam ediyor.

”Yiyorum, Büyüyorum’u” yazmaya nasıl karar verdiniz?

Yemek yapmak, yeni tarifler yaratmak evlilikten ve çocuktan önce de her zaman hayatımda vardı. Bayılırdım misafir ağırlamaya, pişirip paylaşmaya. Oğlumdan önce lay lay yaptığım yemekler, ona yemek yaparken telaşlı ve kaygılı bir hal aldı. ”Ya yemezse, ya doymazsa” diyerek mutfakta kuyruğu yanık kediyi oynadığım çok olmuştur. Ben zaten hiçbir zaman rahat bir anne olamadım!

Alex Kaan zor yemek yiyen bir çocuktu. Doktorumuzun tarifini verdiği sebze çorbasını ilk zamanlardaki gibi severek yemediğini fark ettiğimde, içeriğiyle oynayarak lezzet onarma çalışmaları yaptım. Keza o sıralar sıklıkla tükettiği sade muhallebisinin içine armut rendeleyerek, ev yapımı kayısı püresi ekleyerek takviyelendirdim. Tek amacım onun daha iyi yemesi, dolayısıyla da sağlıklı büyümesiydi.

Kaan’ın her yeni tarifimi severek yediğini gördüğümde, bu yiyecekleri anne arkadaşlarımla paylaştım. Onların çocuklarından da aynı tepkileri aldım. Bu motivasyonla zaten çok sevdiğim mutfağı oğluma özel yemek denemeleri misyonu ile kullanır oldum.

Tarif sayım 100’ü bulduğunda “neden olmasın?” sorusu her sabah beni yoklamaya başlamıştı. Birkaç yayınevine “Böyle bir kitapla ilgilenir misiniz?” sorusunu yönelttim. Aldığım olumlu cevaplarla tariflerimden bir kitap oluşturma fikrime güvenip, hemen tariflere ek olarak “çocuklara yemek yedirirken…” başlığına giren yazılar kaleme aldım ve el çizimi illustrasyonlar hazırladım. Bir ajans tüm bunları biraraya getirdi. Kitap maketim yayınevlerinden hemen kabul gördü ama ben Alfa Yayınevini seçtim. Kendisi de bir anne olan editörüm sevgili Rana Gürtuna kitabın en güzel ve en kısa sürede basılması için elinden geleni yaptı. Tariflerimi çok seven anneler ve çizimlere bayılan çocuklar sayesinde bugün ”Yiyorum Büyüyorum” altıncı baskıya koşuyor. Hem anne, hem de çocuğa hitap eden bir kitabı ortaya çıkardığım için çok mutluyum. Herşey oğlumun sayesinde aslında.

Kitabı yazarken nelere dikkat ettiniz, göz önünüzde bulundurduğunuz kıstaslar nelerdi?

Gelişmekte olan çocukların sağlıklı büyümeleri için tarifler oluşturmak gerçek anlamda bir sorumluluk. Tariflerimin örnek olması gerekiyor. Bu anlamda kendi çocuğuma yedirip, içirmeyeceğim hiç bir malzemeyi kullanmayarak, pişirme yöntemlerine, miktarlara özen göstererek bu sorumluluğun bilincinde olduğumu göstermeye çalıştım. Konu uzmanlık alanım olmadığı için beslenme uzmanı Nihal Erdem tarifleri tek tek kontrol etti. Yazılarımı çocuk gelişim uzmanı Ayşe Sayın okudu.

Yağ takıntımı beni tanıyan ve takip eden herkes bilir zaten. Tariflerimde de sadece zeytinyağı ve az miktarda tereyağı kullandım. Tat, koku, aroma ve renk verici eklemeler kullanmadım. Şarküterili hiç bir tarife yer vermedim. Kaan beş yaşına kadar ne olduklarını bile bilmedi zaten. Pişirme yöntemi olarak tencere yemekleri ağırlıklı bir kitap oldu, az miktarda fırın yemeği de var. Ketçap ve mayonezi hiçbir yemeğin yanında, sunumda vermedim. Tariflerde tuz belirtmedim, anneler tuz miktarına kendileri karar vermeli. Elimden geldiğince sade ve az malzemeli basit yemekler olmasına özen gösterdim. Sütün faydalarından azami ölçüde faydalansınlar diye sütlü çorbalara, soslara ve tatlılara çok yer verdim. Keza çocukların çok tutmadıkları sebzeli tariflere de özellikle yer açtım ki, bu çeşitleri yemeğe erkenden alışssınlar istedim. Birbirine uyumlu kombinasyonları tariflerde kullandım. Yani sırf tarif yaratmak olsun diye kafama göre içerik belirlemedim. Kısaca çocukların tüketmesi gereken tüm besinleri içeren yağı, şekeri, tuzu kontrollü sağlıklı pişirme yöntemleri ile hazırlanmış bol sütlü, sebzeli sade yemekler olmasına özen gösterdim.

Kitabı ne kadar sürede yazdınız? Bu süreçten bahseder misiniz?

Tarifleri toparlamam iki seneyi buldu ama herşeyi toparlamak altı ay kadar sürdü. Son derece motive çalıştığım, benim için heyecanlı bir süreçti.

Kitapta bulunan tarifleri nasıl toparladınız?

Hem besleyici, hem de lezzetli yemekler yapmanın sırrı bizim Türk kimliğimizde yatıyor galiba. Ne şanslıyız bu kadar güzel ve zengin bir mutfağımız var! Ben çok çeşitli yemekler yapılan bir evde büyüdüm. Annemden çok şey öğrendim. Mutfağa oldum olası meraklı olduğum için bu konuda daha iyi olabilmek adına okudum, araştırdım. Eşimin Fransız olması dolayısıyla Avrupa mutfağını tanıdım. Amerika’da okuduğum dönemde oranın yemeklerini öğrendim. Sanırım tüm bu birikimleri kendimce en güzel şekilde harmanladım. Prensip olarak; yemek yaparken birbirine uyumlu kombinasyonları kullanmaya özen gösteririm. Sade yemekler her zaman tercihimdir. Anne olduktan sonra oğlumun zaten severek yediği gıdaları, farklı çeşitlerle harmanlayarak daha katkılı ve besleyici yaptım. Yağ, tuz ve şekeri sınırlı kullanıp, malzeme seçimine, miktarlarına, pişirme yöntemlerine dikkat ettiğiniz zaman zararlı olmaları ihtimalini ortadan kaldırıyorsunuz zaten.

Kitapta bulunan tariflerin hepsini denediniz mi?

Evet denedim. Maalesef bazı tariflerde yayına hazırlık aşamasında miktar hataları olmuş. Kitabı yazdığımda Kaan üç buçuk yaşında olduğundan çoğu tarif doyuruculuk göz önünde tutularak koyu kıvamlı tutulmuştu. İkinci kitapta daha büyük çocukların da seveceği tarifler olacak. Zaten böyle bir kitabı oluşturmanın en meşakkatli kısmı; tarifleri tek tek denemek bence.

Oğlunuza yemek yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?

Önceliğim çeşitlilik. Çocukların sağlıklı büyümeleri için her besin grubundaki yiyeceklerden tüketmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bunun bilinciyle onun seçici olmaması için elimden geleni yaptım. Halen de sevmediği bazı çeşitler için uğraş vermekteyim. Örneğin balıkla arası yok, ama ben balığı değişik şekillerde pişirip, rutin olarak sunarak onun bu muhteşem besinden mahrum kalmaması için çalışıyorum. Ispanak gibi yemeyi kesinlikle reddettiği besinler var. Ben Kaan’ı zorlamaktansa yemediği gıdaların muadillerini pişirerek bu açığını kapatmayı seçiyorum. Zamanı gelince onu da yiyecek, çünkü o sevmiyor diye ıspanak mutfağımızdan çıkmıyor. Kereviz, lahana, pırasa da sevmedikleri arasında yer alıyor ancak bu sebzelerin hepsini ona dolaylı olarak sunuyorum, fark etmiyor bile. Çorba, püre, köfte, makarna gibi yemeklerin içine, arasına mutlaka eklerim bu sebzeleri.

Her besin grubunun içinde de çeşitlilik olması gerektiğine inanıyorum. Ne kadar çok çeşit yerlerse o kadar sağlıklı besleneceklerini biliyorum. Kitaptaki pensiplerin hepsi evimizde de geçerli. Yani diğer çocukları oğlumdan ayırmadım ben.

Çocuk yemekleri nasıl hazırlanmalı?

Mevsimine göre gıdaların seçilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Mevsiminde yenen sebze ve meyveler hormonsuz yetişiyor. Çocuklar için doğal gıda tüketimi çok çok önemli. Üstelik kış sebzelerinin kış aylarına, yaz sebzelerinin de yaz aylarına göre faydaları var.

Çocuk yemekleri; birbirine uyumlu gıdaların birarada sunulduğu, az yağlı, az tuzlu, sade, lezzetli ve besin değeri yüksek yemekler olmalı. Katkılı, boyalı, sıkıştırılmış hiç bir malzeme kullanılmamalı. Çocuklu evde kızartma en aza indirilmeli. Mümkünse hiç yapılmamalı. Anneler çocukları için hazırladıkları yemeklerde her besin grubundan çeşitlere yer vermeli. Sebze aşığı olduğum için topraktan gelen bereket benim için çok önemli. Onun için çok sebze yedirmeye gayret edin diyeceğim. Dengeli beslenme ancak çeşitlilikle mümkün olabilir.

Çocuk yemeklerinde ne olmalı, ne olmamalı?

Herşeyin doğalı ve sağlıklısı… Bol sebze, bol meyve başta olmak üzere kırmız et, beyaz et, süt ve süt ürünleri, tahıllar, kontrollü miktarlarda yağ ve şeker yani beş temel besin grubunu kapsayacak sağlıklı ve çeşitli besinler olması gerekenlerin başında geliyor.

Koruyucu katkı maddeleri içeren hazır yemekler, çorbalar ve bulyonlar; yağı alınmış veya azaltılmış diyet ürünler, tatlandırıcı içeren ürünler, şeker ve kafein açısından zengin, iskelet sistemini olumsuz etkileyen fosforik asit katkılı gazlı içecekler; nitrit, nitrat ve koruyucu katkılı şarküteri ürünleri, demir emilimini azaltan çay, kafein deposu kahve, damar sertliği, tıkanıklığı yapan doğal olmayan, sağlıksız yağlar, hormon deposu mevsimsiz meyve ve sebzeler çocuk yemeklerinde olmaması gerekenlerin sadece bir kısmı…

Birkaç tane günlük çocuk menü örneği verebilir misiniz?

*Sebzeli köfte; Peynirli makarna, Meyve Salatası
*Sebzeli Mercimek Çorbası; Tavuk fileto Şeritleri; Sütlü Kerevizli Patates Püresi;
*Sebzeli Kuşbaşı, Havuçlu Pilav; Tarçınlı Çikolatalı Muhallebi
*Etli, Sebzeli Nohut; Pırasalı Bulgur Pilavı, Yoğurt
*Kağıtta balık fileto, Beşamelli peynirli fırın patates, Frigo buz
*Bulgurlu Köfte Çorbası, Erişteli Mercimek, Yoğurtlu Havuç

Annelere ne tür öneriler verirsiniz?

Oğlum yedi yaşında ve ben hergün onunla yeni birşeyler öğreniyorum. Naçizane önerilerim de şimdiye kadar öğrendiklerimden öteye gidemez.

Yemek yapmakla ilgili temel kurallar öğrenildikten sonra mutfakta yaratcı olmak çok kolay. Bence annelik kadına her konuda yaratıcı olmanın zaten anahtarını sunuyor. İnsan kendi çocuğu olduğunda en iyisini yapmaya çalışıyor. Anneler; çocuk yemekleri hakkında hazırlanan kitapları okurken fikir alıp kendi tariflerini yaratsınlar. Çünkü kendi çocuklarını onlardan daha iyi kimse tanıyamaz. Kendinize güvenin anneler! Tarife göre malzeme almaktansa, evdeki malzemeye göre yemek yapın.

Çocuklarınızın yemek yeme alışkanlığını erkenden şekillendirin. Okula başladıktan sonra gösterilen çabaların geri dönüşü daha meşakkatli oluyor. Çocuğun sosyal çevresi okul, kurs vs. ile genişleyip dış uyaranlara daha çok açılmadan yani kısacası çocuğunuz halen en çok sizin etkinizdeyken doğru beslenmeyi empoze edin. Ne kadar erken, o kadar kolay!

Çocuklar onlara ne sunulursa onu yiyorlar. Yemesini istedikleriniz evde bulundurup ona sunun. İstemediklerinizi bulundurmayın, siz de kullanmayın. Yeme konusunda hem örnek teşkil etmek, hem de biraz otoriter olmak çok önemli.

Çocuklar çok akıllı anlayıp, dinlemeyeceklerini düşünseniz bile onlarla beslenme üzerine konuşun, ne kadar çok çeşit yerlerse o kadar güzel büyüyeceklerini sık sık hatırlatın. Çünkü çocuklar her bilgiyi mükemmel kayıt ediyorlar.

Çocuk bir yemeği ne kadar severse sevsin, o yemek ne kadar faydalı olursa olsun sıklıkla aynı yemeği pişirip, çocukların seçiciliğini teşvik etmeyin.

Nicelik değil, niteliğe önem verin. Asla öğün atlamayın, atlatmayın.

Çocukları olumlu örneklerle motive edin. ”Yemezsen büyüyemezsin yerine, yersen baban gibi kocaman olursun, ablan gibi akıllı olursun” deyin.

İkinci kitabınız yolda, bu kitap da çocuklara yönelik mi olacak?

Evet, anneler benden ikinci bir kitap bekliyorlar. Sağlık sorunları sebebiyle verdiğim ara biraz uzun oldu. Ama birbirinden güzel çocuk yemekleri tariflerini biraraya getirdim. Fotoğraf çekimlerimiz tamamlandı. Artık son detayları toparlamaya çalışıyorum. Bana bol şans dileyin.

Bunun dışında eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Çok yer gördüm ancak Türk anneleri kadar sevgi dolu ve fedakar anneler hakikaten görmedim. Güzel olduğu kadar akıllı ve becerikli Türk annelerinin çocukları söz konusu olduğunda her zorluğun altından kalkabileceklerini biliyorum. Sevginin gücü iletişim ve yaratıcılıkla birleşince beslenme sorun olmaktan çıkacaktır. Çocuklarımızın sağlığına yapılabilecek en güzel yatırımın beslenme olduğunu unutmayalım ve onların ne yediğini önemseyelim. Tatlı bir tarif ile veda ederken, Yiyorum Büyüyorum II ile yakında görüşmek üzere diyorum.

ÇİKOLATALI POĞAÇA

-1 bardak yoğurt
-1/3 bardak yağ (yarı ertilmiş tereyağ, yarı sıvıyağ)
-1 yumurta akı (yumurta küçükse 2 yumurta akı da olur)
-3 su bardağı un
-2 yemek kaşığı kakao
-1,5 çay bardağı pudra şekeri
-1 paket kabartma tozu
-1 paket vanilya
-nutella, chokella

-Yoğurt, yağ ve yumurta akı iyice karıştırınız;
-Un, kabartma tozu, vanilya, kakao ve pudra şekeri ayrı bir yerde iyice karıştırılıp sıvı harca ekleyiniz;
-Karışımı iyice yoğurup ve yarım saat kadar buzdolabında bekletiniz;
-Buzdolabından alınan karışımı küçük toplar halinde kopartıp, ortasını oyup, iç kısmına bir dolu çay kaşığı kadar nutella ekleyiniz;
-Daha sonra hamuru yuvarlayıp, yağlı kağıt serilmiş tepsiye diziniz;
-Üzerine sütle çırpılmış yumurta sarısı sürüp, önceden ısıtılmış 180 derece fırında kabarıp, kızarana kadar pişiriniz;
-Nutella yoksa çikolata parçaları da kullanabilirsiniz.

Yorumları Göster

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir